1.
türk sinemasının mimikleriyle ünlü aktörü. genellikle şapşal karakter rollerinde oynamasından dolayı sokakta onu gören necip türk halkı tarafından aşağılanmalara, hakaretlere hatta tükürmeli eylemlere maruz bırakılmıştı.
devamını gör...
2.
canı her sıkıldığında kendi filmlerini izlediğini vakt-i zamanında beyan etmiş emektar, sempatik oyuncu.
devamını gör...
3.
mimikleriyle konuşan içindeki lyilik dışına yansımış güzel insan.
devamını gör...
4.
eşsiz mimikleriyle oynadığı filme mutlak bir komedi unsuru katmak gibi doğal bir yeteneği olan oyuncu.
yani eğer ciddi bir film içinde bile cevat kurtuluşu görürseniz mimikleri ile mutlak sizi gülümsetecektir.
bir aktöre benzetmem istenirse jerry lewis derim.
bir yerde cevat kurtuluş un babasının kurtuluş savaşına katılmış bir subay olduğunu, ve kendisinin tiyatro ve sinemaya gönül verdiğini okumuştum.
,aynı durum münir özkul için de geçerlidir, dede tarafı asker olan münir özkul da askerlik mesleği yerine tiyatro ve sinemayı seçmiştir.
yani eğer ciddi bir film içinde bile cevat kurtuluşu görürseniz mimikleri ile mutlak sizi gülümsetecektir.
bir aktöre benzetmem istenirse jerry lewis derim.
bir yerde cevat kurtuluş un babasının kurtuluş savaşına katılmış bir subay olduğunu, ve kendisinin tiyatro ve sinemaya gönül verdiğini okumuştum.
,aynı durum münir özkul için de geçerlidir, dede tarafı asker olan münir özkul da askerlik mesleği yerine tiyatro ve sinemayı seçmiştir.
devamını gör...
5.
ilk defa rahmetli necdet tosun ile birlikte oynadığı bir filmde görmüştüm. aklımda pek komedi gibi kalmamış filmin konusu. küçük bir çocuğun iki katilden kaçış sahneleri vardı. seyirci ile hemen bağ kuran bir oyuncuydu. bir kaç yıl önce satranç oynadığını da öğrenmiş şaşırmıştım.
devamını gör...
6.
"bu filmlerde ikinci, üçüncü sınıf rollerde oynayan, aldıkları paralar oldukça az olan oyuncular yaşlandıkları zaman geçimlerini nasıl sağlıyorlar, sigortaları var mı, emekli maaşları var mı" sorumun öznesi oyunculardan birisi.
devamını gör...
7.
1991 senesinin sıkıcı yazında bayramoğlu'ndaki iş bankası dinlenme tesislerinde görmüştüm onu. annem miydi hatırlamıyorum '' aaaa bak cevat kurtuluş '' demişti. uzuna kaçan bedeninden ayrılmak isteyen devekuşu gibi bir boynu vardı sanki vücuttan bağımsız olmak istiyordu. kalsiyuma muhtaç, bembeyaz, zayıf gövdesine eşlik eden meraklı gözleri sahilde bir şeyler arıyor gibiydi.
akşamına çocuklar ve yaşlıların iştirak ettiği güldürü gösterisinde pişekar kılıklı yeteneksiz bir adamla sahne aldı. gösteri o kadar kötüydü ki, insanlar ayıp olmasın diye gülüyorlar, acıma hissi zoraki alkışların ritminden bile anlaşılıyordu. en son almanca konuşur gibi yapıp, sonunda hitler'e dönüşmüş ve heil hitler demişti. eskiden beri insanların acınacak duruma düşmesi vaziyetine hiç dayanamam. hele ki bu yeteneğini yitirmiş veya yeteneği değişen zamanın anlayışına hitap etmeyen bir sanatçıysa. parkinson hastası babanızı cami avlusunda pantolonu inik vaziyette dolaşırken görmek gibi bir his.
herhalde o gün, solmaz, eskimez, pörsümez, modası geçmez bir ülkünün fedaisi olmanın, gelip geçici bir şöhretin sonrasında rezilane duruma düşmekten evla olduğuna inanmış olmalıyım ki 6 ay sonrasında kendimi radikal islamcıların kucağına atacaktım. allah inancım olmasa veya potansiyel olarak başka bir aile yapısından gelsem bu aşırı sol bir örgütün semahlar ve zılgıtlar eşliğinde yatılan bir ölüm orucu da olabilirdi.
şimdi tüm ideolojilerden bigane ve yatılan süre göz önüne alındığında islamcılıktan tahliye olmuş eski bir kesin inançlı olarak cevat kurtuluş'a dair olan hüznüm baki. onlar sonsuzluk denizinde bir an parlayan yakamozlardı. kendi sahillerinde yaşayanlar hariç kimsenin bilmediği. bizler parlamayacağız bile..
akşamına çocuklar ve yaşlıların iştirak ettiği güldürü gösterisinde pişekar kılıklı yeteneksiz bir adamla sahne aldı. gösteri o kadar kötüydü ki, insanlar ayıp olmasın diye gülüyorlar, acıma hissi zoraki alkışların ritminden bile anlaşılıyordu. en son almanca konuşur gibi yapıp, sonunda hitler'e dönüşmüş ve heil hitler demişti. eskiden beri insanların acınacak duruma düşmesi vaziyetine hiç dayanamam. hele ki bu yeteneğini yitirmiş veya yeteneği değişen zamanın anlayışına hitap etmeyen bir sanatçıysa. parkinson hastası babanızı cami avlusunda pantolonu inik vaziyette dolaşırken görmek gibi bir his.
herhalde o gün, solmaz, eskimez, pörsümez, modası geçmez bir ülkünün fedaisi olmanın, gelip geçici bir şöhretin sonrasında rezilane duruma düşmekten evla olduğuna inanmış olmalıyım ki 6 ay sonrasında kendimi radikal islamcıların kucağına atacaktım. allah inancım olmasa veya potansiyel olarak başka bir aile yapısından gelsem bu aşırı sol bir örgütün semahlar ve zılgıtlar eşliğinde yatılan bir ölüm orucu da olabilirdi.
şimdi tüm ideolojilerden bigane ve yatılan süre göz önüne alındığında islamcılıktan tahliye olmuş eski bir kesin inançlı olarak cevat kurtuluş'a dair olan hüznüm baki. onlar sonsuzluk denizinde bir an parlayan yakamozlardı. kendi sahillerinde yaşayanlar hariç kimsenin bilmediği. bizler parlamayacağız bile..
devamını gör...