intihar girişiminde bulunan sözlük yazarı
moderasyondan ricam intihar temalı başlıkların silinmesi yönünde. çünkü o aptal şakalarınızı ve o kemiksiz dilinizi her yere uzatmanızı da alıp gitmiyorsunuz bir türlü. insanların psikolojisinin deyim yerindeyse içinden geçiyorsunuz, utanmadan dalga geçiyorsunuz ve o insan nasıl etkilenir diye hiç düşünmüyorsunuz.
intiharı asla yüceltmiyorum ama sizin olaya tepkileriniz insancıl değil. bazılarınız o kadar zalimsiniz ki. ise yarasa suratınıza da tükürürüm de israf olur.
intiharı asla yüceltmiyorum ama sizin olaya tepkileriniz insancıl değil. bazılarınız o kadar zalimsiniz ki. ise yarasa suratınıza da tükürürüm de israf olur.
devamını gör...
dubrovski
rus edebiyatının kurucularından ve en büyük isimlerinden biri olarak görülen aleksandr puşkin, bu kitabında haksızlık karşısında boyun eğmeyen ancak aşkı için boyun eğen dubrovski karakterini öne çıkarıyor. o dönemin toprak sahipliğine de vurgu yapması yönünden güzel bir eser.
devamını gör...
göğüs çatalına bakmayacak olgunluğa erişmek
öyle bir olgunluk seviyesi yoktur, dedi kadın ama çabayı takdir etti.
devamını gör...
covid-19 dedikoduları
akşamları salamura tuzla gargara yapanlara, sağlam psikolojisi olanlara, sosyal kalabilenlere, bolca gülenlere bulaşmıyormuş.
devamını gör...
darth maul
yıldız savaşları bölüm 1'de bir karakterdir. darth vaderden daha fazla ilgi görüp begenilmesi üzerine ilk bölümde öldürülen karakterdir. darth sidious'un ilk çırağı olan ve gerçek ismi khameir sarin olan darth maul iki taraflı ışın kılıcı kullanan, vücudunun her tarafı dövmelerle kaplı ve konuşmamayı tercih eden bir karakterdir. siyah cüppesi, kötülüğü temsil eder.
devamını gör...
sözlük dergisi duyuruları
bugün dergimizi şereflendiren yazarımız:
sevgi ile 00zero. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
sevgi ile 00zero. bir solukta okunacak bu güzel yazıya buradaki öne çıkanlardan ulaşabilirsiniz.
kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışavurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...
hata üzerine hata yapmak
uslanmaz insan davranışı. böyle diyince sanki az insanın yaptığı bir şeymiş gibi görünse de, bunu yapmayan insan olmadığını sanmıyorum. bazen yapılan bir hata, diğer bir hatayı doğuruyor.
hatalarla varız. hatasız, yaşamı öğrenmek imkansız gibi bir şey. yine de bilinçli ve başkasına zarar verme amaçlı hatalardan kaçınmak da elimizde. gerisine yapacak pek bir şey olmamakla birlikte, hatasız insanlık temennimdir.
hatalarla varız. hatasız, yaşamı öğrenmek imkansız gibi bir şey. yine de bilinçli ve başkasına zarar verme amaçlı hatalardan kaçınmak da elimizde. gerisine yapacak pek bir şey olmamakla birlikte, hatasız insanlık temennimdir.
devamını gör...
örnek vatandaş (yazar)
oldukça bilgilendirici entryler giren, kibar bir yazar. beğenerek okuyorum yazdıklarını, kaleminiz daim olsun efendim.
devamını gör...
zaman
zaman enteresan bir şey. modern yaşamın başlangıç noktası. birçok şey onunla başlamış ve gelişmiş. ama zamanın ne olduğu konusunda da aslında pek bir bilgimiz yok. 2071 sene önce roma imparatoru jül sezar, 714 yıllık takvimi değiştirmeye karar verir. firavunlar'dan feyz alır ve 365 günlük seneyi aylara böler. yılın ilk ayını da ocak'a layık görür. şubat'a 28 gün verip sonra 31-30-31-30 diye dağıtır durur. tabii ki de -ismine- temmuz'a (july) 31 gün verir. sonra tahta geçen agustus, ''ulan ağustos niye 30 çekiyor, o da 31 çekecek'' der böylelikle ağustos da 31 çeker. yavşaklığa bakın, takvim altı üstü.
sonra hristiyanlar der ki; ''yahu isa peygamber'in doğumunu baz alarak biz de bir takvim yapalım. ama isa peygamberi 25 aralık'ta doğururlar, uzmanlar eylül'de doğmuş der, sonra ocak gelir'' falan filan.
sonra müslümanlar, muhammed peygamberin doğumunu esas alarak ''hicreti baz alalım biz de bir takvim yapalım'' derler. hicri takvimi ortaya atarlar.
gelişmeler devam eder ve isa'nın doğumundan 1582 yıl sonra papa 13. gregor başka bir takvimle çıkagelir. kim bilir neye sitem etti de geldi garibim. ve şu an hala kullandığımız takvimi hayatımıza sokar.
yani özetle; gregoryan takvime göre 2020, hicri takvime göre 1441, şemsi takvime göre 1398, ibrani takvimine göre 5780, çinliler'e göre ise 4717 yılındayız. sanmayın öyle 2018'deyiz falan.
peki şuna gelelim. saat kaç?
bu sorunun da en az 15 cevabı var, artık hepimiz biliyoruz.*
sonra hristiyanlar der ki; ''yahu isa peygamber'in doğumunu baz alarak biz de bir takvim yapalım. ama isa peygamberi 25 aralık'ta doğururlar, uzmanlar eylül'de doğmuş der, sonra ocak gelir'' falan filan.
sonra müslümanlar, muhammed peygamberin doğumunu esas alarak ''hicreti baz alalım biz de bir takvim yapalım'' derler. hicri takvimi ortaya atarlar.
gelişmeler devam eder ve isa'nın doğumundan 1582 yıl sonra papa 13. gregor başka bir takvimle çıkagelir. kim bilir neye sitem etti de geldi garibim. ve şu an hala kullandığımız takvimi hayatımıza sokar.
yani özetle; gregoryan takvime göre 2020, hicri takvime göre 1441, şemsi takvime göre 1398, ibrani takvimine göre 5780, çinliler'e göre ise 4717 yılındayız. sanmayın öyle 2018'deyiz falan.
peki şuna gelelim. saat kaç?
bu sorunun da en az 15 cevabı var, artık hepimiz biliyoruz.*
devamını gör...
yazarların gününü özetleyen kelime
ve şans kapıyı çalar...
devamını gör...
mötley crüe
seksenlerden kalma glam metalin zirvesinde olan gruptur. girls girls girls
tabi insanın 50'li yaşlarında da seksenlerdeki gibi file çorap neon tayt peruk makyajla gezmesi iyi midir emin değilim.
dübüt: sözlük baya metalhead doluymuş skol kardeşlerim drinking hornları kaldırın \m/
tabi insanın 50'li yaşlarında da seksenlerdeki gibi file çorap neon tayt peruk makyajla gezmesi iyi midir emin değilim.
dübüt: sözlük baya metalhead doluymuş skol kardeşlerim drinking hornları kaldırın \m/
devamını gör...
kendini vazgeçilmez sanan insan
ilk vazgeçilecek kişi
devamını gör...
erkeğin ısıtma fonksiyonu
geceleri soba gibi yanıyolar.ayak ısıtma merkezi olarak kullanılmalılar.
devamını gör...
split
ölümsüz serisinin 2. filmi. seri sırasıyla: unbreakable, split ve glass'dan oluşuyor.
filmde, 23 farklı alter egosu olan kevin'in son olarak ortaya çıkardığı ''canavar'' kişiliği ile insanların hayatlarını değiştirmesi konu alınıyor. ve tabii kendi hayatını da. çoklu kişilik bozukluğu çok ilgimi çeken bir hastalık, öncesinde kill me heal me (dizi)'yi izlediğimde de bu hastalık konu alınıyordu ve fazlasıyla araştırma yapmıştım. çoklu kişilik bozukluğunun en önemli nedenlerinden biri tahmin edilebileceği üzere travma'dır. özellikle çocuk yaşlarda fiziksel ve cinsel istismar görmek, savaş, doğal felakete şahit olmak gibi faktörler yer alır. çocuğun bedenine acı, üzüntü ve stres artık taşıyamayacağı kadar ağır geldiğinden olsa gerek, kendine farklı alt kişilikler yaratır. bu kişiliklerin yaşları, ırkları, cinsiyetleri, hobileri, düşünce tarzları, hayalleri, kısacası neredeyse her şeyi farklıdır. 30 yaşında çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip bir adam düşünün, 9 yaşında bir kız çocuğu kişiliği de olabilir, 18 yaşında üniversiteye hazırlanan bir ergen de... hatta 70lerinde emekli bir karakteri de içinde barındırıyor olabilir.
ayrıca, bu hastalıkla ilgili dizi-film çekenler muhakkak bu ''canavar'' yani karanlık kişiliğe de yer veriyor. hatta bu kişilik o kadar güçlü ki, diğer tüm karakterlere baskın olabilir ve onların ortaya çıkmasını engelleyebilir. ve kişinin kendi benliğinin de. bu açıdan başarılı bir filmdi. kevin'i canlandıran james mcavoy'un oyunculuğu da muazzamdı.
--- alıntı ---
you are different from the rest. your heart is pure! rejoice! the broken are the more evolved. rejoice.
filmde, 23 farklı alter egosu olan kevin'in son olarak ortaya çıkardığı ''canavar'' kişiliği ile insanların hayatlarını değiştirmesi konu alınıyor. ve tabii kendi hayatını da. çoklu kişilik bozukluğu çok ilgimi çeken bir hastalık, öncesinde kill me heal me (dizi)'yi izlediğimde de bu hastalık konu alınıyordu ve fazlasıyla araştırma yapmıştım. çoklu kişilik bozukluğunun en önemli nedenlerinden biri tahmin edilebileceği üzere travma'dır. özellikle çocuk yaşlarda fiziksel ve cinsel istismar görmek, savaş, doğal felakete şahit olmak gibi faktörler yer alır. çocuğun bedenine acı, üzüntü ve stres artık taşıyamayacağı kadar ağır geldiğinden olsa gerek, kendine farklı alt kişilikler yaratır. bu kişiliklerin yaşları, ırkları, cinsiyetleri, hobileri, düşünce tarzları, hayalleri, kısacası neredeyse her şeyi farklıdır. 30 yaşında çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip bir adam düşünün, 9 yaşında bir kız çocuğu kişiliği de olabilir, 18 yaşında üniversiteye hazırlanan bir ergen de... hatta 70lerinde emekli bir karakteri de içinde barındırıyor olabilir.
ayrıca, bu hastalıkla ilgili dizi-film çekenler muhakkak bu ''canavar'' yani karanlık kişiliğe de yer veriyor. hatta bu kişilik o kadar güçlü ki, diğer tüm karakterlere baskın olabilir ve onların ortaya çıkmasını engelleyebilir. ve kişinin kendi benliğinin de. bu açıdan başarılı bir filmdi. kevin'i canlandıran james mcavoy'un oyunculuğu da muazzamdı.
--- alıntı ---
you are different from the rest. your heart is pure! rejoice! the broken are the more evolved. rejoice.
devamını gör...
davara efsanesi
animenin yapımcısı göktuğ özgül'ün diğer çalışmalarını görmek için @goktug_art isimli instagram hesabını takip edebilirsiniz veya aşağıdaki siteye göz atabilirsiniz.
www.artstation.com/goktugozgul
şimdi en sevdiğim bölüm geliyooooor; eleştiri
animeleri çok severim, boş vakitlerimde anime de izlerim tamam mı? öncelikle göktuğ özgül'ün emeğine sağlık. şimdi eleştirelim bakalım.
animasyon, anime, film, dizi gibi yapımlar yedinci sanat olan sinema ürünüdür. (bkz: septem artes liberates)
kültürel anlamda sinemaya bakıldığında bazı ulusların veya yönetmenlerin belirgin, farklı, sıradışı sanat anlayışları vardır ki yapıtlarından bunu anlayabiliyoruz. örneğin kore sineması son yıllarda dikkat çekiyor. başka bir örnek de japon anime ve mangalarıdır. bu sanatın kökeni japon tiyatrosu kabukidir. meşhur naruto animesi aslında bir kabuki tiyatrosudur. kabuki yapıtlarında japon halkının kültürel değerleri işlenir. erdem, saygı, yardımlaşma, toplum yararı, aile şerefi, shogun sistemi vb konular işlenir. doğal olarak japon animelerinde de bu değerler işlenir. izlediğim animelerin hemen hemen hepsinde bir japon felsefesi ve kültürel değeri vardı. bir kaç anime serisi bitiren herkes az çok japonya'daki toplumsal düzeni anlayabilir. bu bağlamda anime ve mangalar her ne kadar 'kurgusal' ve 'fantastik' olsalar da sosyolojik olarak tutarlıdır.
örneğin pokemon anime serisinde ana karakter ash ketchum (satoshi)pokemon eğiticisi ana karakter 21 sezon 1409 bölüm şampiyon olamıyor kaynak. peki o zaman bu anime izleyicisine ne anlatmaya çalışıyor? önemli olan 'şampiyon' olmak değil; hayatta somut bir amaç edinmek, dostluk bağları kurmak, düşmanlarına dahi saygılı olmak gibi japon kültürüne has değerleri izleyicisine aşılıyor. diyaloglar, karakterler, kullanılan dildeki sadelik düşünüldüğünde hedef izleyici kitlesinin çocuklar olduğu hemen anlaşılıyor. bu da tüm dünya çocuklarına (yani gelecek nesle) sağlam bir 'japon' hayranlığı yani kültür emperyalizmi aşılıyor. aynı zamanda kendi halkının çocuklarına da bunu aşılıyor. japon halkı ikinci dünya savaşı'nda atom bombasının hedefindeki bir toplum olarak tüm dünya'ya 'ezik japonlar' dedirtmemek için çok çalıştı. buna rağmen dünya'nın en borçlu ülkesi hala japonya. üstelik intihar oranı (% 0,0025) en yüksek ülke de japonya'dır. bu açıdan bakıldığında pokemon animesi kültür tarihi için daha derin bir anlam ifade ediyor.
peki davara efsanesi isimli türk yapımı anime bize ne anlatıyor? hiç birşey.
kurukafa baskılı siyah t-shirt giyen ergen bir genç ana kahraman olarak karşımıza çıkıyor. lisede benim böyle sınıf arkadaşlarım vardı. hard metal dinlemekten beyinleri sulanmış, asosyal, içine kapanık, hiç sevgilisi olmayan, kişisel bakımına özen göstermeden toplum içine çıkan, 31ci tayfa dediğimiz ergen arkadaşlarım vardı lisede. çocuklar için kötü örnek olan bu kurukafa seven asosyal kahramanımız pek özgün bir kişilik değil. biraz ben10 özentisi gibi duruyor. kumral saçlı ve renkli gözlü olduğuna göre türkiye'nin kıyı kesimlerinde doğmuş olmalı.
okulun mimarisine bakınca akp iktidarındaki okul mimarisine hiç benzemiyor. akp döneminde okullar toki, cumhurbaşkanlığı külliyesi gibi dört köşeli basık çatılarıyla hemen dikkat çekiyor. estetik zzevkten yoksun okullarımız var.
yüzlerce defa okul gezisiyle yerebatan sarnıcı'nı geziyorlarmış. hani bir yabancı izlese sanır ki türkiye'd eğitim sistemi japonya gibi. biz çocuklarımıza sürekli antik kentler, bizans kalıntıları, harabeler filan gezdiriyoruz sanacak. halbuki sabah veriyoruz okul servisine 8 saat kafa dinliyoruz. akşam da çocuk yorgun bir şekilde eve geliyor. burada çocuklar memnun, aileler memnun, hükümet memnun. peki kim memnun değil? öğretmenler.
ana kahramanımız okulu kırıp gollom'un kocaman kulaklı haliyle savaşa girecek ama saçma bir kulak şakası yapıyor. bir de ukala ukala tirat atıyor. bu davranış şeklini en çok amerikan çizgi filmlerinde görüyoruz. ben10, powerpuff girls gibi çizgi filmlerde düşmanı aşağılama, laf sokma gibi davranışlar çocuklara aşılanıyor. oysa pokemon animesinde düşmanı aşağılayan ifadeler kullanılmıyor. tam tersine düşmanla adil bir savaş olması için teşvik ediliyor. genellikle roket takımı hep teknolojik silahlarla uçan balonla geliyor. tıpkı abd'nin atom bombası gibi, değil mi?
temaya ve seçilen renklere bakarsak istanbul'u akdeniz iklimini ve denizleri sembolize eden mavi tonlarını kullanmış. ancak davara'nın da mavi bir dev olması beni rahatsız etti. buradan anlıyoruz ki davara karakteri aslında hint mitolojisindeki mavi tanrılardan esinlenilmiş. tıpkı avatar filmi gibi.
sonuç olarak davara efsanesi ne bir görsel şölen ne de didaktik bir eser. sanatçı çizim yeteneği doğrultusunda hiç bir öğretisi ve alt metni olamayan 'bir hikaye' anlatmaya çalışıyor. bu yüzden basit, tatsız, ilgi çekmeyen, lisans bitirme projesinden öteye gidemeyecek bir ürün olmuş. ürün de demek istemiyorum yapıt da demek istemiyorum. adını sen koy. çünkü pazarlanacak bir tarafı yok. ne muhteşem yüzyıl ne kurtlar vadisi, ne de koreden ithal ettiğimiz senaryolarla yeniden kurgulanan sıkıcı türk dizilerigibi.
yani türkler anime yapamaz. kendi tarihinden ders çıkartamayan bir ulus kendi kültürel değerlerini başka uluslara aşılayamaz. osmanlı imparatorluğu kültür mirasını sahiplendik ama tarihimizle yüzleşmedik. sahte bir saltanat dizisi çekildi. arap ülkelerine de konusu derin devlet ve mafya örgütlenmesi olan kurtlar vadisi'ni ihraç ettik. ikisi de 'savaş' temasını işliyor değil mi? türkler o zaman kaostan beslenen bir millettir. ben bir yabancı olsam ve şu dizilere maruz kalsam kafamdaki türk imajı şöyle olur; mafyatik, imparatorluk özlemi içinde, davranışlarının sonunu düşünmeyen, kahraman olmak için yaşayan, toplumsal bir amaç uğruna hareket etmeyen, bencil, merkezcil, dost edinmeyen, dostlarına güvenmeyen, kavgacı, eleştiriye kapalı, aniden öfkelenen ...
şimdi lütfen bu soruyu siz cevaplayın.
türkler hangi kültürel değerlerini sahiplenmelidir?
www.artstation.com/goktugozgul
şimdi en sevdiğim bölüm geliyooooor; eleştiri
animeleri çok severim, boş vakitlerimde anime de izlerim tamam mı? öncelikle göktuğ özgül'ün emeğine sağlık. şimdi eleştirelim bakalım.
animasyon, anime, film, dizi gibi yapımlar yedinci sanat olan sinema ürünüdür. (bkz: septem artes liberates)
kültürel anlamda sinemaya bakıldığında bazı ulusların veya yönetmenlerin belirgin, farklı, sıradışı sanat anlayışları vardır ki yapıtlarından bunu anlayabiliyoruz. örneğin kore sineması son yıllarda dikkat çekiyor. başka bir örnek de japon anime ve mangalarıdır. bu sanatın kökeni japon tiyatrosu kabukidir. meşhur naruto animesi aslında bir kabuki tiyatrosudur. kabuki yapıtlarında japon halkının kültürel değerleri işlenir. erdem, saygı, yardımlaşma, toplum yararı, aile şerefi, shogun sistemi vb konular işlenir. doğal olarak japon animelerinde de bu değerler işlenir. izlediğim animelerin hemen hemen hepsinde bir japon felsefesi ve kültürel değeri vardı. bir kaç anime serisi bitiren herkes az çok japonya'daki toplumsal düzeni anlayabilir. bu bağlamda anime ve mangalar her ne kadar 'kurgusal' ve 'fantastik' olsalar da sosyolojik olarak tutarlıdır.
örneğin pokemon anime serisinde ana karakter ash ketchum (satoshi)pokemon eğiticisi ana karakter 21 sezon 1409 bölüm şampiyon olamıyor kaynak. peki o zaman bu anime izleyicisine ne anlatmaya çalışıyor? önemli olan 'şampiyon' olmak değil; hayatta somut bir amaç edinmek, dostluk bağları kurmak, düşmanlarına dahi saygılı olmak gibi japon kültürüne has değerleri izleyicisine aşılıyor. diyaloglar, karakterler, kullanılan dildeki sadelik düşünüldüğünde hedef izleyici kitlesinin çocuklar olduğu hemen anlaşılıyor. bu da tüm dünya çocuklarına (yani gelecek nesle) sağlam bir 'japon' hayranlığı yani kültür emperyalizmi aşılıyor. aynı zamanda kendi halkının çocuklarına da bunu aşılıyor. japon halkı ikinci dünya savaşı'nda atom bombasının hedefindeki bir toplum olarak tüm dünya'ya 'ezik japonlar' dedirtmemek için çok çalıştı. buna rağmen dünya'nın en borçlu ülkesi hala japonya. üstelik intihar oranı (% 0,0025) en yüksek ülke de japonya'dır. bu açıdan bakıldığında pokemon animesi kültür tarihi için daha derin bir anlam ifade ediyor.
peki davara efsanesi isimli türk yapımı anime bize ne anlatıyor? hiç birşey.
kurukafa baskılı siyah t-shirt giyen ergen bir genç ana kahraman olarak karşımıza çıkıyor. lisede benim böyle sınıf arkadaşlarım vardı. hard metal dinlemekten beyinleri sulanmış, asosyal, içine kapanık, hiç sevgilisi olmayan, kişisel bakımına özen göstermeden toplum içine çıkan, 31ci tayfa dediğimiz ergen arkadaşlarım vardı lisede. çocuklar için kötü örnek olan bu kurukafa seven asosyal kahramanımız pek özgün bir kişilik değil. biraz ben10 özentisi gibi duruyor. kumral saçlı ve renkli gözlü olduğuna göre türkiye'nin kıyı kesimlerinde doğmuş olmalı.
okulun mimarisine bakınca akp iktidarındaki okul mimarisine hiç benzemiyor. akp döneminde okullar toki, cumhurbaşkanlığı külliyesi gibi dört köşeli basık çatılarıyla hemen dikkat çekiyor. estetik zzevkten yoksun okullarımız var.
yüzlerce defa okul gezisiyle yerebatan sarnıcı'nı geziyorlarmış. hani bir yabancı izlese sanır ki türkiye'd eğitim sistemi japonya gibi. biz çocuklarımıza sürekli antik kentler, bizans kalıntıları, harabeler filan gezdiriyoruz sanacak. halbuki sabah veriyoruz okul servisine 8 saat kafa dinliyoruz. akşam da çocuk yorgun bir şekilde eve geliyor. burada çocuklar memnun, aileler memnun, hükümet memnun. peki kim memnun değil? öğretmenler.
ana kahramanımız okulu kırıp gollom'un kocaman kulaklı haliyle savaşa girecek ama saçma bir kulak şakası yapıyor. bir de ukala ukala tirat atıyor. bu davranış şeklini en çok amerikan çizgi filmlerinde görüyoruz. ben10, powerpuff girls gibi çizgi filmlerde düşmanı aşağılama, laf sokma gibi davranışlar çocuklara aşılanıyor. oysa pokemon animesinde düşmanı aşağılayan ifadeler kullanılmıyor. tam tersine düşmanla adil bir savaş olması için teşvik ediliyor. genellikle roket takımı hep teknolojik silahlarla uçan balonla geliyor. tıpkı abd'nin atom bombası gibi, değil mi?
temaya ve seçilen renklere bakarsak istanbul'u akdeniz iklimini ve denizleri sembolize eden mavi tonlarını kullanmış. ancak davara'nın da mavi bir dev olması beni rahatsız etti. buradan anlıyoruz ki davara karakteri aslında hint mitolojisindeki mavi tanrılardan esinlenilmiş. tıpkı avatar filmi gibi.
sonuç olarak davara efsanesi ne bir görsel şölen ne de didaktik bir eser. sanatçı çizim yeteneği doğrultusunda hiç bir öğretisi ve alt metni olamayan 'bir hikaye' anlatmaya çalışıyor. bu yüzden basit, tatsız, ilgi çekmeyen, lisans bitirme projesinden öteye gidemeyecek bir ürün olmuş. ürün de demek istemiyorum yapıt da demek istemiyorum. adını sen koy. çünkü pazarlanacak bir tarafı yok. ne muhteşem yüzyıl ne kurtlar vadisi, ne de koreden ithal ettiğimiz senaryolarla yeniden kurgulanan sıkıcı türk dizilerigibi.
yani türkler anime yapamaz. kendi tarihinden ders çıkartamayan bir ulus kendi kültürel değerlerini başka uluslara aşılayamaz. osmanlı imparatorluğu kültür mirasını sahiplendik ama tarihimizle yüzleşmedik. sahte bir saltanat dizisi çekildi. arap ülkelerine de konusu derin devlet ve mafya örgütlenmesi olan kurtlar vadisi'ni ihraç ettik. ikisi de 'savaş' temasını işliyor değil mi? türkler o zaman kaostan beslenen bir millettir. ben bir yabancı olsam ve şu dizilere maruz kalsam kafamdaki türk imajı şöyle olur; mafyatik, imparatorluk özlemi içinde, davranışlarının sonunu düşünmeyen, kahraman olmak için yaşayan, toplumsal bir amaç uğruna hareket etmeyen, bencil, merkezcil, dost edinmeyen, dostlarına güvenmeyen, kavgacı, eleştiriye kapalı, aniden öfkelenen ...
şimdi lütfen bu soruyu siz cevaplayın.
türkler hangi kültürel değerlerini sahiplenmelidir?
devamını gör...
ileri derecede cimri arkadaş
cimrinin yaşantısında yalnız bir başına kalması gerek. arkadaşlığı kesmezseniz içinizi 'ben miyim tek enayi?' sorusu kemirir ki yok yere üzüntü demektir.
devamını gör...
kişisel ileti kısmına insta ekleyen yazar
hem insta eklemiş hemde başlığı açmış. düşüyor mu böyle ?
devamını gör...

