capernaum
neresinden başlamalı bilmiyorum. bu filmi izlemeyi devamlı erteliyordum bu akşama kadar. nedeni malum. filmin en kötü yeri sanırım bir kurgu olmaması. kurgu değil çünkü çocuklar hala ölüyor, kimliksiz ve hayatsız yaşıyor, aç kalıyor, sürünüyorlar. bu film adaletsiz bir dünyanın konu alındığı film işte. birilerinin çocukları ağzında gümüş kaşıkla doğarken, diğerleri hayatta kalabilmek için savaş veriyor. bulunduğu ortamdan suça bulaşmadan çıkabilmesi zaten mümkün değil.
yok edilmiş hayaller, yitip giden hayatlar ve bunlarla birlikte küçük bir bedenin içindeki öfke, ağzından tek bir cümleyle çıkıyor. "ailemi dava etmek istiyorum çünkü beni hayata getirdiler."
yok edilmiş hayaller, yitip giden hayatlar ve bunlarla birlikte küçük bir bedenin içindeki öfke, ağzından tek bir cümleyle çıkıyor. "ailemi dava etmek istiyorum çünkü beni hayata getirdiler."
devamını gör...
bazı başlıklara prim verilmemesi gerekliliği
tamamen kişisel bir görüştür fakat bazı başlıkların sırf insanların kırmızı çizgilerine dokunmak, öfkelendirmek için açıldığını düşünüyorum. bazı başlık ve tanımlar alelen sataşma ya da etik olmayan şeyler barındırıyor (tecavüzün fantezi olarak görülmesi saçmalığı gibi). bu tarz başlıklara saygı duymuyorum ve duyamam.
birçok yazar arkadaşımın da benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum, eğer bir şeyi değiştiremiyorsak bence en güzel tepki görmezden gelmektir. şikayet butonunu kullanıp o kişilere prim verilmemesi ve haklarında olabildiğince az konuşulması şevklerini kıracaktır. kırmasa bile önemsiz olduklarının farkına vardıracaktır. tabii bu benim kendi düşüncem. şu an bu başlık bile belki prim verme niteliğindedir fakat belirtmek istedim.
keyifli sözlükler diliyorum.
birçok yazar arkadaşımın da benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum, eğer bir şeyi değiştiremiyorsak bence en güzel tepki görmezden gelmektir. şikayet butonunu kullanıp o kişilere prim verilmemesi ve haklarında olabildiğince az konuşulması şevklerini kıracaktır. kırmasa bile önemsiz olduklarının farkına vardıracaktır. tabii bu benim kendi düşüncem. şu an bu başlık bile belki prim verme niteliğindedir fakat belirtmek istedim.
keyifli sözlükler diliyorum.
devamını gör...
sabah aç karnına kahve içip işe gitmek
önceleri saçma bulduğum bir süredir gerceklestirdigim eylem.hem uyku halini alıyor hem de bir süre tok tutuyor.
devamını gör...
sözlükte erkek zannedilmek
ayol benim her zaman başıma gelen durumdur bu. dün radyo yayınına son dakika ses kaydı attım ve anında mesaj aldım. mesaj şu; “senin sesin ne kadar güzel öyle bebeksi erkeğim, bara gidip birkaç kadeh bir şeyler içelim mi?”
ah ulan be, neden böylesin hayat sen???
al işte buna da yaktım bi sigara. geçmiş olsun.
ah ulan be, neden böylesin hayat sen???
al işte buna da yaktım bi sigara. geçmiş olsun.
devamını gör...
yazarların favori bira markası
bira olmuş 10+ lira kafacılar! tabii ki favori biram ısmarlanan bira
devamını gör...
ahde vefa
kelime anlamı olarak "verilen sözde durmak" ve "devletlerin yaptığı antlaşmalara uyma zorunluluğu" anlamlarını taşır.
ama benim asıl bahsetmek istediğim, tarkan'ın "ahde vefa" ismini taşıyan türk sanat müziği albümü. bu albüm yaklaşık 5 yıl önce çıkmış olduğu halde, 5 yıldır dinleme hevesim gram eksilmedi. yahu bir insana ne söylese yakışır mı? megastar ünvanını sonuna kadar hak ediyor bu adam. tarkan bey o kadar değerli bir sanatçı ki pop, türkü, türk sanat müziği ne söylese kendine yakıştırıyor. ve bu albüm de bunun bir kanıtı niteliğinde bana göre.
hâlâ keşfetmemiş olanınız varsa, muhakkak dinleyin diye yazmak istedim bunları. keyifli dinlemeler*.
youtube.com/playlist?list=P...
ama benim asıl bahsetmek istediğim, tarkan'ın "ahde vefa" ismini taşıyan türk sanat müziği albümü. bu albüm yaklaşık 5 yıl önce çıkmış olduğu halde, 5 yıldır dinleme hevesim gram eksilmedi. yahu bir insana ne söylese yakışır mı? megastar ünvanını sonuna kadar hak ediyor bu adam. tarkan bey o kadar değerli bir sanatçı ki pop, türkü, türk sanat müziği ne söylese kendine yakıştırıyor. ve bu albüm de bunun bir kanıtı niteliğinde bana göre.
hâlâ keşfetmemiş olanınız varsa, muhakkak dinleyin diye yazmak istedim bunları. keyifli dinlemeler*.
youtube.com/playlist?list=P...
devamını gör...
vedalaşırken en sevilen kişiyi sona bırakmak
en son üzerinizde, aklınızda onun kokusu kalsın diyedir.
devamını gör...
dağı taşı türbe sanıp dua etmek
nerede oldugunu hatırlamıyorum ama aklıma türkiye’de bir şehirde insanlar türbe sandıkları bir yere gelip gidip dua ediyorlardı. sonradan araştırıldı ki mezarlık eski bizans komutanlarından birine aitmiş.
devamını gör...
yazarların olmak istediği şey
sırtımda çantam, ayağımda şortum, başım da şapkam diyar diyar gezmek her kültürü görmek isterdim.
devamını gör...
6 kelimelik hikayeler
çok yorulmuştu, artık uzaklara gitmesi gerekiyordu.
devamını gör...
1990'lı yıllardaymış gibi yazmak
sene 1992.. ağlıyorum anne farkında değil misin? sensiz olmak ne zor, ben daha 11 yaşındayım ama senden ayrı, yurtta okumak ne kadar zor biliyor musun? haftada bir kez jetonum yettiğince seninle telefonla konuşmak, bazı hafta sonları ise seni yüz yüze görmek bana yetmiyor ama ben kime ne anlatıyorum ki.. bunların hiçbiri senin umrunda değil, biliyorum... anca bunları günlüğüme yazıp geceleri yorganıma sarılıp ağlarım...
devamını gör...
veiled virgin
19. yüzyılın ortalarında yapıldığı düşünülen ve milanolu ünlü heykeltraş giovanni strazza'ya ait sanat eseridir.pek çok ismi bulunsa da özellikle 'duvaklı bakire heykeli' olarak bilinmekte ve hz.meryem'i tasvir etmektedir. bu heykeldeki en ünlü ve göze çarpan nokta her ne kadar gerçek sanılacak denli mükemmel bir işçilikle oyulmuş peçesi olsa da bu heykelin detayında pek çok müthiş nokta bizi beklemektedir.öncelikle duvaklı bakire'nin yüzüne baktığımızda onun anatomik açıdan ne kadar detaylı ve gerçekçi bir tasvir olduğunu görmekteyiz.o,gözlerini kapatmış, başını oldukça zarif bir açıyla eğmiş halde huşu içerisinde dua etmekte veya -bizlerin öyle düşünmekte pek bir ısrarcı olduğumuz şekilde- birçok zamanlar yaptığı gibi yine kederli bir anını yansıtmaktadır bizlere.
aslında duvaklı heykeller strazza dışında birçok yetenekli sanatçı tarafından tercih edilmiş bir figürdür. bunun sebebi elbette ki yekpare mermerlere burgulu ve gerçekçi bir örtü görünümünü verebilmek için cidden büyük bir yeteneğe sahip olunması gerekliliğidir. bu da bir sanatçının sahip olduğu mahareti doğrudan gösterebilmesi için harika bir yoldur.zaten tam olarak bu sebepten dolayıdır ki italyan rönesansı haricinde antik yunan hellenistik dönemi'nde de duvaklı kadın büstleri oldukça rağbet görmüştür. her iki dönemde de bu eserleri oyabilmek için en uygun mermerin, üst düzey kaliteye sahip karara mermeri olduğu kabul edilmiştir.
bu heykeldeki bir başka zorluk, ıslak giysi görünümü taşımasıdır. bu görünümü verebilmek de büyük maharet istemekte, kökeninde de elbette hellenistik döneme ait izler yer almaktaysa da aslında bu örtünün biraz daha derin bir sembolik anlamı vardır. o dönemlerde italya siyasi bütünlüğünü sağlamaya başlamış, buna da 'risorgimento' veya 'yeniden diriliş' adı verilmişti. strazza ve onun çağdaşı olan bazı sanatçılar, böyle semboller kullanarak risorgimento'ya karşı olduklarını dile getirmek istemişlerdir. ancak bu da bazı soruların oluşmasına sebep olmuştur. yani strazza'nın herhangi bir dini inancı yoktur ve neden meryem ana'nın tasvirini yapmayı tercih etmiştir? ve neden o dönemdeki siyasi-milli bir sembolü bu katolik ikonla birleştirmeyi uygun bulmuştur? buna verilen cevaplardan bazıları bunun strazza'nın değerlerine olan bağlılığıyla ilgisi olduğunu söyler.
bu ölümsüz tasvir, kanada new foundland'de yer alan saint john's katedralinin bulunduğu yerde sergilenmektedir.

veiled virgin'den sonra pek çok yarı-saydam peçe örtüsüyle tasvir edilmiş heykel ortaya çıkarılmıştır. fakat nedense bana bu heykellerde hep bir şeyler eksikmiş,sanki heykeltraş işini tam bitirmemiş ve geri dönüp heykeli üzerinde biraz daha çalışarak bu eksiği tamamlamaya çalışacakmış gibi gelir. kısacası, insanlığın kalbinde 'peçeli meryem heykeli' farklı bir yere sahiptir ve fikrimce daima öyle kalacaktır.
*benim için de veiled virgin'in yeri çok başkadır. onun karakalem replikasını çizmiş ve daima başucumda tutmuşumdur. sık sık hayranlıkla izlemekteyimdir kendisini. bu kadar huzurlu ve huşu içerisinde oluşuna daima imrenmişimdir. o, sessiz haliyle bana pek çok öğüt vermekte, harika bir numune oluşturmaktadır.
kaynağım buradadır;
www.sanatlaart.com/zarif-19...
orijinal kaynağı orijinal dilinde okumak isteyenler böyle buyrun;
mymodernmet.com/the-veiled-...
not: bu hikaye için nezaket yüklü ısrarlarını belirten evernevergreen'e çokça sevgiler.çok beklettim kendisini bu hikayenin tanımını yapabilmek için,farkındayım. fazla yeşillenmemiş ama bolca çiçek açmıştır diye umuyorum*.
aslında duvaklı heykeller strazza dışında birçok yetenekli sanatçı tarafından tercih edilmiş bir figürdür. bunun sebebi elbette ki yekpare mermerlere burgulu ve gerçekçi bir örtü görünümünü verebilmek için cidden büyük bir yeteneğe sahip olunması gerekliliğidir. bu da bir sanatçının sahip olduğu mahareti doğrudan gösterebilmesi için harika bir yoldur.zaten tam olarak bu sebepten dolayıdır ki italyan rönesansı haricinde antik yunan hellenistik dönemi'nde de duvaklı kadın büstleri oldukça rağbet görmüştür. her iki dönemde de bu eserleri oyabilmek için en uygun mermerin, üst düzey kaliteye sahip karara mermeri olduğu kabul edilmiştir.
bu heykeldeki bir başka zorluk, ıslak giysi görünümü taşımasıdır. bu görünümü verebilmek de büyük maharet istemekte, kökeninde de elbette hellenistik döneme ait izler yer almaktaysa da aslında bu örtünün biraz daha derin bir sembolik anlamı vardır. o dönemlerde italya siyasi bütünlüğünü sağlamaya başlamış, buna da 'risorgimento' veya 'yeniden diriliş' adı verilmişti. strazza ve onun çağdaşı olan bazı sanatçılar, böyle semboller kullanarak risorgimento'ya karşı olduklarını dile getirmek istemişlerdir. ancak bu da bazı soruların oluşmasına sebep olmuştur. yani strazza'nın herhangi bir dini inancı yoktur ve neden meryem ana'nın tasvirini yapmayı tercih etmiştir? ve neden o dönemdeki siyasi-milli bir sembolü bu katolik ikonla birleştirmeyi uygun bulmuştur? buna verilen cevaplardan bazıları bunun strazza'nın değerlerine olan bağlılığıyla ilgisi olduğunu söyler.
bu ölümsüz tasvir, kanada new foundland'de yer alan saint john's katedralinin bulunduğu yerde sergilenmektedir.

veiled virgin'den sonra pek çok yarı-saydam peçe örtüsüyle tasvir edilmiş heykel ortaya çıkarılmıştır. fakat nedense bana bu heykellerde hep bir şeyler eksikmiş,sanki heykeltraş işini tam bitirmemiş ve geri dönüp heykeli üzerinde biraz daha çalışarak bu eksiği tamamlamaya çalışacakmış gibi gelir. kısacası, insanlığın kalbinde 'peçeli meryem heykeli' farklı bir yere sahiptir ve fikrimce daima öyle kalacaktır.
*benim için de veiled virgin'in yeri çok başkadır. onun karakalem replikasını çizmiş ve daima başucumda tutmuşumdur. sık sık hayranlıkla izlemekteyimdir kendisini. bu kadar huzurlu ve huşu içerisinde oluşuna daima imrenmişimdir. o, sessiz haliyle bana pek çok öğüt vermekte, harika bir numune oluşturmaktadır.
kaynağım buradadır;
www.sanatlaart.com/zarif-19...
orijinal kaynağı orijinal dilinde okumak isteyenler böyle buyrun;
mymodernmet.com/the-veiled-...
not: bu hikaye için nezaket yüklü ısrarlarını belirten evernevergreen'e çokça sevgiler.çok beklettim kendisini bu hikayenin tanımını yapabilmek için,farkındayım. fazla yeşillenmemiş ama bolca çiçek açmıştır diye umuyorum*.
devamını gör...
nazi almanyası
1933-1945 arası iii.reich ın hüküm sürdüğü , 12 sene adolf hitler bu ülkenin führer’i olmuş, hitler intihar ettikten sonra birkaç saatliğine gobbels’in führer oldugu yer.
yabancı kaynaklarda aslında böyle bir ülke adı geçmez genel olarak iii.reich olarak yer alır.
nsdap (nasyonal sosyalist alman işçi partisi) 1933 de koalisyon kurup meclise girmiştir. ilerleyen günlerde erken seçimi ilan etmiş ve çoğunluğu sağlayarak yönetimi eline almıştır. almanya büyük buhran dan en fazla etkiyi görmüş, 1.dünya savaşı sebebiyle borç altında inim inim inleyen, işsizliğin hat safhada oldugu bir yerdi. hitler ilk olarak silahlanmaya önem verdi, versay antlaşmasını yırtıp atarak üstün nazi ordusunun ilk adımını atmıştır, çünkü bu antlaşma silahlanmayı sınırlıyordu. sıra karşıt görüşte olanlara gelmişti, bir gecede bütün meclisin bütün sol grubunu tutuklatmış ardından bütün siyasi partileri yasaklayarak diktatörlüğünü kurmuştur.
ilerleyen günlerde ırkçılık politikası ivme kazanacaktı nürnberg yasası ile yahudiler fişlenmeye başlanacak, etnik azınlıkların evlenmesi ve ticari ilişkilerde bulunması yasaklanacaktı. sıra üstün alman ordusunu kurmaya gelmişti, almanya'da hitler'den önce askerlik zorunlu değildi ve ordu subay yetiştirme gibi şeyler yapmıyordu. hitler wehrmacht ı kurup bunu 3 ayağa ayırmıştı bunlar kara, hava ve deniz kuvvetleri idi.
özellikle hava kuvvetlerinin kurulması çok önemlidir çünkü almanya'nın hava kuvvetleri kurması yasaktı. sıra almanya nın sınırlarını genişletmesine gelmişti. ekonomi düzeltilmiş, düzenli bir ordu kurulmuştu. alman ordusu 1 eylül 1939 günü polonya’yı işgale başlarlar. çok kısa bir sürede varşova’ya ulaşan birlikler polonya’nın batısı, sovyetler ise doğusunu ele geçirmiştir ülkenin.
sıra diğer ülkelere gelmişti, macaristan ve çekoslavakya'nın kalan bölümlerini işgal ettikten sonra hitler gözünü fransa'ya dikmişti.
zaten 1.dünya savaşında alsas-lorein nedeniyle işgal kaçınılmazdı. yanlış duymadınız, tam 20 gün içinde 1 buçuk milyon fransız askeri teslim olmuş ve fransa düşmüştür. avrupa’nın çocuğunu işgal eden hitler gözünü sovyetlere dikmiş, zengin petrol yatakları iştahını kabartmıştır.
operasyon barbarossa harekatı ile sovyetleri alt edebileceğini düşünmüştür, moskova önlerindeyken, şehiri tam alacakken panzer tümenine kiev’e yönelmelerine söyler bu yüzden moskova alınmaz. ilerleyen yıllarda bu harekat başarısız olur ve nazi almanyasının sonu gelmeye başlar. afrika’da ise ingiliz ve amerikan orduları ile çarpışmaktadır nazi almanyası, rommel komutasındaki afrikakorps başarılı olsa da sürekli yeni destek gelen müttefikler burada rommel’i alt etmiş daha sonra italya'yı savaş dışı bırakmışlardır.
daha sonra müttefikler normandiya cıkartmasını yapacak ve almanya’nın sonunun geldiğini bildireceklerdir. bunun sonucunda müttefikler almanya'yı batıdan, sovyetler ise doğudan işgale başlamıştır. keza berlin’e ilk girenler sovyetler olmuştur.
kültür bakımından konuya değinecek olursak alman gençleri hitler tarafından çok önemsenmekteydi. bunun içindir ki ; genç alman erkekleri için hitlerjugend (hitler gençliği) alman kızları için ise jungmädelbund (genç bayanlar birliği) kurulmuştur. daha sonra ise volkswagen gibi firmalar ise üretilen malları ihraç etmek yerine alman halkına ucuz bir şekilde satmıştır.
sportif açıdan ise her kasabaya bir yüzme havuzu yapılmıştır. ekonomik olarak ; hitler gelmeden önce %15 olan işsizlik %0 a indirgenmiştir. dış ülkelerden işçi alınıp istirham sağlanmıştır.
yabancı kaynaklarda aslında böyle bir ülke adı geçmez genel olarak iii.reich olarak yer alır.
nsdap (nasyonal sosyalist alman işçi partisi) 1933 de koalisyon kurup meclise girmiştir. ilerleyen günlerde erken seçimi ilan etmiş ve çoğunluğu sağlayarak yönetimi eline almıştır. almanya büyük buhran dan en fazla etkiyi görmüş, 1.dünya savaşı sebebiyle borç altında inim inim inleyen, işsizliğin hat safhada oldugu bir yerdi. hitler ilk olarak silahlanmaya önem verdi, versay antlaşmasını yırtıp atarak üstün nazi ordusunun ilk adımını atmıştır, çünkü bu antlaşma silahlanmayı sınırlıyordu. sıra karşıt görüşte olanlara gelmişti, bir gecede bütün meclisin bütün sol grubunu tutuklatmış ardından bütün siyasi partileri yasaklayarak diktatörlüğünü kurmuştur.
ilerleyen günlerde ırkçılık politikası ivme kazanacaktı nürnberg yasası ile yahudiler fişlenmeye başlanacak, etnik azınlıkların evlenmesi ve ticari ilişkilerde bulunması yasaklanacaktı. sıra üstün alman ordusunu kurmaya gelmişti, almanya'da hitler'den önce askerlik zorunlu değildi ve ordu subay yetiştirme gibi şeyler yapmıyordu. hitler wehrmacht ı kurup bunu 3 ayağa ayırmıştı bunlar kara, hava ve deniz kuvvetleri idi.
özellikle hava kuvvetlerinin kurulması çok önemlidir çünkü almanya'nın hava kuvvetleri kurması yasaktı. sıra almanya nın sınırlarını genişletmesine gelmişti. ekonomi düzeltilmiş, düzenli bir ordu kurulmuştu. alman ordusu 1 eylül 1939 günü polonya’yı işgale başlarlar. çok kısa bir sürede varşova’ya ulaşan birlikler polonya’nın batısı, sovyetler ise doğusunu ele geçirmiştir ülkenin.
sıra diğer ülkelere gelmişti, macaristan ve çekoslavakya'nın kalan bölümlerini işgal ettikten sonra hitler gözünü fransa'ya dikmişti.
zaten 1.dünya savaşında alsas-lorein nedeniyle işgal kaçınılmazdı. yanlış duymadınız, tam 20 gün içinde 1 buçuk milyon fransız askeri teslim olmuş ve fransa düşmüştür. avrupa’nın çocuğunu işgal eden hitler gözünü sovyetlere dikmiş, zengin petrol yatakları iştahını kabartmıştır.
operasyon barbarossa harekatı ile sovyetleri alt edebileceğini düşünmüştür, moskova önlerindeyken, şehiri tam alacakken panzer tümenine kiev’e yönelmelerine söyler bu yüzden moskova alınmaz. ilerleyen yıllarda bu harekat başarısız olur ve nazi almanyasının sonu gelmeye başlar. afrika’da ise ingiliz ve amerikan orduları ile çarpışmaktadır nazi almanyası, rommel komutasındaki afrikakorps başarılı olsa da sürekli yeni destek gelen müttefikler burada rommel’i alt etmiş daha sonra italya'yı savaş dışı bırakmışlardır.
daha sonra müttefikler normandiya cıkartmasını yapacak ve almanya’nın sonunun geldiğini bildireceklerdir. bunun sonucunda müttefikler almanya'yı batıdan, sovyetler ise doğudan işgale başlamıştır. keza berlin’e ilk girenler sovyetler olmuştur.
kültür bakımından konuya değinecek olursak alman gençleri hitler tarafından çok önemsenmekteydi. bunun içindir ki ; genç alman erkekleri için hitlerjugend (hitler gençliği) alman kızları için ise jungmädelbund (genç bayanlar birliği) kurulmuştur. daha sonra ise volkswagen gibi firmalar ise üretilen malları ihraç etmek yerine alman halkına ucuz bir şekilde satmıştır.
sportif açıdan ise her kasabaya bir yüzme havuzu yapılmıştır. ekonomik olarak ; hitler gelmeden önce %15 olan işsizlik %0 a indirgenmiştir. dış ülkelerden işçi alınıp istirham sağlanmıştır.
devamını gör...
eraa
hakkında kötü yorum görmenin zor olacağını düşünmüştüm fakat hiç yok sanıyorum. kendisini çok kısa bir süre evvel tanımış bulunmaktayım. lakin herkese karşı sabırlı ve sıcak kanlı tutumları ile gönüllere taht kurmuş bir moderatördür. başlıkları ve yazılarını da severek takip ettiğimizi söylemekte fayda var. umarım daha çok yazılarına rastlarız, pozitifliğin ve güzel yazıların daim olsun.
devamını gör...
filozofların en sevilen sözleri
"ahlaksız fenomenler yoktur, yalnızca fenomenlerin ahlaki bir yorumlanışı vardır" nietzsche
devamını gör...
güne bir söz bırak
her insan sevgiye layık değildir.
sigmund freud
en ağır yükü istiyordun kendin için ve sonunda kendini buldun.
friedrich nietzsche
sigmund freud
en ağır yükü istiyordun kendin için ve sonunda kendini buldun.
friedrich nietzsche
devamını gör...
içimizdeki şeytan
''belki de yeni bir başlangıç yapmanın vaktidir, yeni bir başlangıç için her şeyi yıkmanın vakti."
devamını gör...
kadının adı yok
ulu önder duygu asena nın füzesi kitap
müthiş bir kadındır,
kendisi çocuk gelişimi okumuş ve bu alanda çalıştığı yıllarda, çocuk sahibi olmamaya
"karar vermiş"
bir röportajında diyorki;
"çocuk sahibi olmamak, benim üzerinde düşünüp, değerlendirip, bilinçli olarak karar verdiğim bir konudur..."
kaç kadın çocuk istemediğini anlama, çocuk yapmama, hakkının olduğunun, farkında acaba..
bunun ayıp değil, kendi tercihi olduğunun, oturup bunu düşünebileceğinin, karar verme yetkisinin, hakkının kendisinde olduğunu bilen kadın varmı acaba,
çünkü düşünse çocuk yapmaz birçok kişi,
ama düşünse..
insanların uzun uzun düşünmeye vaktide yok sabrıda, hep kısa süren aktivitelerle meşgul herkes, kısa süren ve kolay şeylerle...
düşünmek cesur insanlara özgü bir şey bence, ve düşünmeye vakit ayırmak, önem vermek, öncelikleri arasına koymak...
çağının, zamanının çok ilerisinde bir insan duygu asena,
"insan yaşamında eksik olanı herşey sanıyor"
diyerek bilinmeyene (x) yüklenen, aslında "herşey" kadar da değerli olmayana, nasıl gereğinden fazla değer yüklediğimizi, hesap edebilecek kadar iyi bir matematiği vardı bence...
ve
"hep verici olmak da doğru değil, hep almak da"
derken de yine hakkaniyetini, matematiğini ve adaletini görüyorum...
iyiki bunları düşünmüş, iyiki bukadar düşünmüş, iyiki yazmış...
müthiş bir kadındır,
kendisi çocuk gelişimi okumuş ve bu alanda çalıştığı yıllarda, çocuk sahibi olmamaya
"karar vermiş"
bir röportajında diyorki;
"çocuk sahibi olmamak, benim üzerinde düşünüp, değerlendirip, bilinçli olarak karar verdiğim bir konudur..."
kaç kadın çocuk istemediğini anlama, çocuk yapmama, hakkının olduğunun, farkında acaba..
bunun ayıp değil, kendi tercihi olduğunun, oturup bunu düşünebileceğinin, karar verme yetkisinin, hakkının kendisinde olduğunu bilen kadın varmı acaba,
çünkü düşünse çocuk yapmaz birçok kişi,
ama düşünse..
insanların uzun uzun düşünmeye vaktide yok sabrıda, hep kısa süren aktivitelerle meşgul herkes, kısa süren ve kolay şeylerle...
düşünmek cesur insanlara özgü bir şey bence, ve düşünmeye vakit ayırmak, önem vermek, öncelikleri arasına koymak...
çağının, zamanının çok ilerisinde bir insan duygu asena,
"insan yaşamında eksik olanı herşey sanıyor"
diyerek bilinmeyene (x) yüklenen, aslında "herşey" kadar da değerli olmayana, nasıl gereğinden fazla değer yüklediğimizi, hesap edebilecek kadar iyi bir matematiği vardı bence...
ve
"hep verici olmak da doğru değil, hep almak da"
derken de yine hakkaniyetini, matematiğini ve adaletini görüyorum...
iyiki bunları düşünmüş, iyiki bukadar düşünmüş, iyiki yazmış...
devamını gör...

