anne sevgisi...
annem hayattaydı ama hiç alakadar olduğunu bilmem. hastane zamanlarımda kardeşlerimi bahane eder günde bir saat de olsa yanıma gelmezdi. bahane çünkü, teyzem bizde kalıyordu istese pek tabii kardeslerimi ona bırakıp, babamla bir saatliğine de olsa gelebilirdi .herkesin annesi yanında olurdu. benim ise babam. o da işten izin alabildiği kadar...

....

-seni çöpün kenarında bulduk! gözlerim doldu, taştı taşacak;
+biliyorum. anneciğim geri atmazsınız degil mi? yüzünde sert bir ifadeyle;
-bilmem, belki atarım. o esnada korkudan yüreğim ağzımda;
+ama beni kopekler, kediler yeeer!
-yerler tabi... titreyen ellerimi karnıma koyup;
+karnımı yerler mi?
-yerler!!! korkuyla kollarima sarilip;
+ellerimi yerler mi?
-ellerini de yerler. ağlayarak ellerimi başıma koyup;
+kafamı bile yerler mi?!
-sorup durma ! her tarafini ,kemiklerini bile yerler! artik hıçkırıklara boğulurum;
-ama o zaman ölürüm ben!
+öööll bana ne? sen benim çocuğum değilsin.
-anneee...
+anne deme bana!
-....

ıkinci sinifa gidinceye kadar ,hastanede degilsem ve annemle evde yalnız kalmışsam her günüm böyle geçermiş. ben aglarken annem de bu duruma çok gülermiş. bunu eski günlerin muhabbeti acildiginda kahkahalarla anlatan annem diyor. aglaya ağlaya üzüntüden şekerim tavan yapar, sonra uyur kalırmışım. (tip 1 diyabetim ) çöpün kenarinda bulduklarindan midir nedir, beni kan çekiyor eski muhitten arkadaşlarımı pek bir özlüyorum. hergün mutlaka bizim çocuklarla buluşup mama su veriyorum...*
devamını gör...

en çok çok çok özlediğimdir. bir önceki gece sabahlarım, öğlene doğru yatarım, akşam uyanırım. sonra o tatlı hazırlık başlar, bavul toplanır falan.
saat 22:00 gibi yola çıkarım, müzik tabi ki eşlik eder bana. sonra yavaş yavaş sürerim, yaklaşık 10 saat sonra varınca hiç dinlenmeden koşa koşa denize giderim. oooof of...
devamını gör...

hayır hayır hayır gözyaşlarım değil onlar, yokluğunda hayallerim yüzmeyi öğreniyorlar.

gripin - gözyaşlarım değil onlar

edit: yazım hatası.
devamını gör...

türkçesi mizofoni olan hastalık. seslere karşı aşırı hassasiyet olarak bilinir. seçici ses duyarlılığı sendromu da deniyor. ağız şapırdatma, sakız çiğneme, ıslık, horlama, korna, komşudan gelen sesler, esneme, konuşma vb seslerden rahatsız olma.

saygısız, bencil insanlarla dolu ülkemde, aşırı gürültüden ötürü bu sendromu her gün yaşıyorum maalesef.
ancak twitter da denk geldiğim şu söz sayesinde kendimle gurur duydum..

"insanın dayanabileceği gürültü miktarıyla zihinsel yetileri arasında ters orantı vardır. kapıyı yavaşça kapatmak yerine gürültüyle çarpan bir insan yalnızca terbiyesiz değil; aynı zamanda bayağı ve dar görüşlüdür." schopenhauer.
devamını gör...

ingiltere tarihinin en önemli siyasetçilerinden birisi olan, 2. dünya savaşı sırasında ingiltere başbakanı churchill'in ön adıdır. (bkz: winston churchill)
devamını gör...

26 nisan

1903 - ünlü ispanyol takımı atlético madrid kuruldu.

1912 - ilk defa bir osmanlı pilotu olan fesa bey, osmanlı tayyaresi ile türk toprakları üzerinde uçtu.

1961 - yüksek seçim kurulu oluşturuldu.

1967 - picasso'nun bir tablosu yaşayan bir sanatçı için o güne kadarki en yüksek fiyattan, 532.000 dolara satıldı.

1986 - çernobil faciası

1994 - bir çin halk cumhuriyeti uçağı japonya'da düştü ve 264 kişi öldü.

1995 - türkiye'nin ilk kadın kaymakamları elif arslan ile özlem bozkurt görevlerine başladılar.

1999 - çernobil faciası'nın yıldönümünde sanal korsanlar bilgisayarları kilitledi. çernobil virüsü'nden 300 bin pc etkilendi. binlerce şirkette büyük panik yaşandı. faturası 100 milyon dolar.

2005 - birleşmiş milletler, chp istanbul milletvekili kemal derviş'in birleşmiş milletler kalkınma programı başkanlığına seçildiğini resmen açıkladı.

2007 - pekin'de olimpiyat oyunları ateşi yakıldı.

kaynak
devamını gör...

dört çeşit yemek yirmi lira
devamını gör...

genç olmak çok güzel evet ama pandemi, sınav stresi, gelecek kaygısı gibi sorunlar izin vermiyor ki doya doya yaşayalım.
devamını gör...

gazi mareşal mustafa kemal atatürk'ün 102 yıl önce başlattığı kurtuluş mücadelesinin yıl dönümüdür. ilk defa 1926 yılında '' gazi günü" adı altında kutlanmaya başlandı. 1935 yılında '' atatürk günü" 1938 yılında "gençlik ve spor bayramı" ve 1981 yılından itibaren "atatürk'ü anma, gençlik ve spor bayramı" olarak kutlanmaya başlanmıştır. ayrıca atatürk'ümüz bu günü doğum günü olarak kabul etmiştir. iyi doğdun ata'm, iyi ki bu topraklara nasip oldun.. emanetlerine ilelebet sahip çıkacağız. bayramımız gururla, coşkuyla kutlu olsun*
devamını gör...

sevgili bal yerine reçel yapan arı’yı öve öve bitiremem. zaten kaliteli tanımları sürekli portakal’da ve tanımayan yok ama bir üstteki yazar arkadaş “ beni favori yağmuruna tuttu. favori konusunda bonkör” diyince bir içerlemedim değil. hayır herkesi yağmura tutarken neden bana sadece 3 beğeni atıyorsun, sorarım sana reçel yapan çalışkan arım he? ayrıca sana bu ayrıcalığı kim verdi? kaç beğeni yapabiliyorsun bizden fazla? yüksek mertebede tanıdıkların var da favoride sana kıyak yapıyor, bize söylemiyorsan çok kırılırım bak, demedi deme(swh)
devamını gör...

2023’te çağ atlayacak bu ülke çağ! ama geriye doğru.
devamını gör...

esmer ya da kumralsanız 2-0 önde başlayacağınız göz renkleri.
devamını gör...


ı

sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
yolumun karanlığa saplanan noktasında,
sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

içimde damla damla bir korku birikiyor;
sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
ıslak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

ıı

başını bir gayeye satmış bir kahraman gibi,
etinle, kemiğinle, sokakların malısın!
kurulup şiltesine bir tahtaravan gibi,
sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın!

fahişe yataklardan kaçtığın günden beri,
erimiş ruhlarınız bir derdin potasında.
senin gölgeni içmiş, onun gözbebekleri;
onun taşı erimiş, senin kafatasında.

ikinizin de ne eş, ne arkadaşınız var;
sükût gibi münzevî, çığlık gibi hürsünüz.
dünyada taşınacak bir kuru başınız var;
onu da, hangi diyar olsa götürürsünüz.

yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur!
sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.
ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...
ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

ııı

bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,
vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.
simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,
yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der

ondan bir temas gibi rüzgâr beni bürür de,
tutmak, tutmak isterim, onu göğsüme alıp.
bir türlü yetişemem, fecre kadar yürür de,
heyhat, o bir ince ruh, bense etten bir kalıp.

arkamdan bir kahkaha duysam yaralanırım;
onu bir başkasına râm oluyor sanırım,
görsem pencerelerde soyunan bir karaltı.

varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan;
bana rahat bir döşek serince yerin altı,
bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...

[necip fazıl kısakürek]

ilk aşık olduğum şiiridir kendisi , ilk okula giderken okurdum , ve bana göre en anlamlı şiirdir.
devamını gör...

başkalarının penceresinden, merceğinden, perspektifinden, bakış açısından kendinizi sorumlu tutmayın.
devamını gör...

yemek yemek için hepimizin var bir bahanesi. sağlık için dikkat etmek gerektiğini çok sonradan anlamak en zoru zaten.
sayın yazar aklımın derinlikleri, yukarıdaki paylaşımı ile güzel anlatmış. teşekkürler.
devamını gör...

museviler 17. yüzyılda doğu avrupa'da büyük baskı görmüşler ve sıkıntıya düşmüşlerdir. museviler, kendi mesihlerini beklemekteydiler. iyi bir hatip ve musevi teolojisine hakim biri olan sabetay sevi, bu durumu kendi lehine kullandı ve peygamberliğini ilan etti. onları sıkıntılarından kurtaracağına ilişkin sözler verdi. tutuklanıp istanbul'a getirildiğinde istanbul'a büyük bir yahudi göçü oldu. onu ziyaret etmek isteyen ardı ardına arttı.
rivayet odur ki şeyülislam yahya efendi'nin karşısına çıkarken koltuğunun altına bir güvercin sıkıştırmıştır. mesih olduğunu ispatlayamayınca korkudan "bu can kuşu bu kafeste durduğu sürece müslüman olacağım" demiş ve aziz mehmed ismini almıştır. şeyülislamın yanından ayrıldıktan sonra koltuğunun altındaki kuşu salıvermiştir. bunu gören sabetay sevi'nin taraftarları onu yalancılıkla suçlamışlardır. küçük bir zümre sabetay sevi'ye inanarak müslüman olmuştur. sabetay sevi'den nefret eden diğer yahudi hahamları bu durumu sevinçle karşılamışlardır. ne de olsa dinden çıkmıştır. sabetay sevi, kendisine inananan bu küçük zümreye de müslüman olduklarını öğütlemiştir. bu kesim de müslüman olmuştur. fakat gizli yaptıkları ayinlerde halen tevrat okunduğu ve musevi ibadet biçimlerinin gizliden gizliye yerine getirildiği bilinmektedir. bu yüzden bu küçük zümre zamanla bir cemaat yapısına kavuşmuş ve selanik'te örgütlenmiştir. kendilerine "dönme" denmiştir. dikkat edilmelidir ki bu dönme müslümanlıktan değil, bilakis yahudilikten dönmedir.
not: museviler, halen mesih beklemeye devam ederler. hz. isa ve hz. muhammed'i peygamber olarak kabul etmezler. sabetay sevinin ölümünden sonra cemaatin bir kısmı museviliğe geri dönmüştür.
devamını gör...

türkiye için ortalama yaşam beklentisi 75 olduğu birleşmiş milletler tarafından belirtiliyor. ama ve lakin 65-70 ideal.
devamını gör...

cok cilgin projelerin dondugu amerika savunma bakanligi’na bagli kurum. abd’nin aselsan’i da diyebiliriz. kurulus isminin acilimi ise; defense advanced research project agency.

kurumun ortaya cikis donemi rusya’nin sputnik uydusunu uzaya gonderdigi zamana tekabul etmektedir. rusya’nin uyduyu gondermesiyle deyim yerindeyse abd’nin pacalari tutusmus ve sovyet teknolojilerinin kendi teknolojilerini geride birakabilecegini farkedince acilen bu ajansi kurmustur.kurum zamanla o kadar buyumus ki, kendi icerisinde de yan kuruluslar olusturulmustur. nasa’da bunlardan bir tanesidir. arpanet yani bugun ki kullandigimiz internet agi bu kurumun projesidir. keza gps, dronelar, yuksek teknoloji silahlar, iha’lar, robotlar vb. askeri alana hitap edecek her turlu teknolojik araclar bu kurumun bulusudur.sadece askeri alanda teknolojik faliyetler yapilmiyor elbette, teknolojiyle alakali her mevzu bu kurumun ilgi alani.

bu konudan farkli olarak birde kurumla ilgili oldukca farkli teorilerde bulunmaktadir. ornegin; kurumun uzaylilarla iletisim kurabildigi hatta unlu 51.bolge mevzusuyla da baglantili olduklari soylenmekte. bunlar birer teoriden ibaret olsa da gercekten gun yuzune cikmamis cilgin projeleri gizliden gizliye planladiklari bilinmektektedir ama. ornegin sanal zeka ile oldukca ilgili olduklarini soyleyebilirim. robotlarla insanlar arasinda zihinsel baglanti kurmak icin yaptiklari calismalar mevcut. akabinde askeri alanda kullanilabilmesi icin telepati kask projleri 2000’li yillarin basindan beri gundemde. proje hakkinda biraz detay duseyim; ozel teknolojiyle uretilmis askeri kasklar bir catisma esnasinda kullanilmasi halinde, askerler arasinda kask yoluyla zihinsel ilesisim kurulmasi mumkun olacak. yani telefon ve telsiz turevi araclarin kullanimina gerek kalmayacak. projeye 6 milyon dolarin uzerinde yatirim yapilmis fakat proje henuz uretime gececek nitelikte de degil...
devamını gör...

antalya il sınırları finike ilçesi yakınlarında bulunan limyra antik kenti m.ö. 5. yüzyılda kurulmuştur.

likyalı perikles, perslere karşı likya birliği'ni kurmak için limyra'yı başkent olarak kullanmış, likya'nın sönmeyen özgürlük meşalesinin ateşini bu kentte yakmıştır. geçmişte bir liman kenti olan limyra günümüzde denizden 5 km. içeride kalmıştır. dağdan çıkan şifa dolu su kaynağı sütunlar arasında doğal ve berrak bir havuz oluşturur. mitolojiye göre tanrıçalar bu havuzda yıkanıp daha da güzelleşirlerdi. amerikalı sanatçı margaret ross tolbert, anadolu’nun su kültürünü ele alan kapsamlı bir belgesel ve kitap projesi için limyra'ya gittiğinde orada su perisi sirena'nın olduğunu hissettiğini açıklamıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
“sirena en güzel, en doğal, en leziz ve billur gibi akan su kaynaklarını seviyor. ama sular kirlenince sirena ve bereket de gider” diyerek su kaynaklarımızı kirletmemiz konusunda yetkilileri uyarmıştır.
devamını gör...

benim özellikle sinir olduğum durum ise youtube trendlerine televizyon içeriklerinin doluşmuş olması. aptal saptal yapımlara katlanamadığımız için dijitalde bir şeyler izleyelim diyoruz, televizyon orada da yakamızı bırakmıyor. şu anda bir zamanlar çukurova diye bir dizinin 79. bölüm fragmanı trendlerde 2. sırada mesela. 10 saatte 1.1 milyon kişi izlemiş. kafayı yemişler ya.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim