behlül yokken o vardı. ırz düşmanı semih unutulur mu?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yanıldığını kabul etmek, yeni bir hakikatin fethiyle zenginleşmektir.

-bu ülke.
devamını gör...

sanırım son gittiğim konserlerden biriyidi. tunalı’nın kasvet kokan bir mekanında “6:45”

konserine paraşütle inen bir delidir. zaten normal insan bize göre değildir. kendisini bir başka severiz ki, bunu söylemenin tam yeridir.

fazla bilgi vermeye gerek yok. ancak en sevdiğim şarkısını, aslında türküyü ve dahi yani cover’ı ekleyeyim buraya.

aşık mahzuni şerif’in 1986 yılında bestelediği “sarhoşum dünyada”
sen bizim hayko, al türküyü öyle bir hale getir ki, türkü başkalaşım yaşasın.

cover; mahzuni’ye saygılar albümünde yer alır. benim sevdiğim iki güzel insanı bir araya getirmiştir.

“sarhoşum dünyada sevdiğim,
meyhoş geziyorum yâr.
kadehimi doldur da bari,
eller bizi duymasın yâr.”

sarhoşluğagider
devamını gör...

aslı yiiiiruummmm
devamını gör...

doğruyu söylediğimde önemsemeyeceklerdi zaten. daha çok üzülmemek için yalan söyledim.
devamını gör...

artık yukarıda.
devamını gör...

michael collins gibi bir halk kahramanının ingilz imparatorluğu'na meydan okuyup, bağımsızlığı kazandırdığı yeşil ada ülkesi. 1916 paskalya ayaklanması sonrasında collins tarafından kurulan ira'nın britanya imparatorluğu ile asimetrik savaşa girmesinin neticesinde ülke ilk etapta bağımsız cumhuriyet olmuş, krallığa bağlılık yemini etmiştir. 1945'ten sonra ise tamamen commonwealth'den falan da çıkmışlardır. açıkçası çok saygı duyduğum insanlar. kimseye eyvallahları yok. siyasi anlamda da ''irish neutralism'' diye bi görüşleri vardır. ne ikinci dünya savaşına katılmışlardır ne de soğuk savaşta taraf olmuşlardır. öyle ki nato üyesi bile değiller.

yaa de valera kardeş ne güzel konuşuyordun zamanında... nooldu valera ? cebrayıl rayonuna yol geçiyordun skjdghj

bu arada de valera; dediğim zıbık ilk cumhurbaşkanlarıdır. collins ile girdiği iç savaşı kazanmıştır. collins ölmüştür ancak kendisinin de kabul ettiği gibi kimse günümüzde irlanda deyince de valera'yı hatırlamaz.

bunların bir de guinness diye bir biraları var. senelerce pilsen ve lagere alışmış biri olarak yabancılamıştım. ama içilmeyecek gibi de değil.

edit: bir de bunların drogheda united isminde bir takımları vardır ki logoları evlere şenlik. bildiğiniz ay yıldız logosu vardır. bunun da sebebi irlanda'ya 1847 yılında kıtlık yaşadıkları bir dönemde osmanlı imparatorluğu ciddi miktarda tahıl ve gıda yardımı yapmıştır. irlandalı kardeşlerimiz güzel bir vefa örneği göstermişler, fada beo na héireann, brits amach !!!
devamını gör...

yatıyordum, son kez gireyim dedim. mevzuyu gördüm. dedim ikom yine güzel şeyler yapıyordur. içim rahat gülümseyerek yattım tekrar.
devamını gör...

bilinen diğer ismi ile -takvim farklılığından ötürü- october 1916; mevcut rejime karşı tüm devrimci muhalefetin ve 1917 yılında ön plana çıkacak olan ayrılıkların irdelendiği kısmen sakin bir dönemi ele alan aleksandr soljenitsin eseri. 75 ayrı bölümden oluşan bu uzun tarihi roman, yazarın august 1914 romanının devamı niteliğinde. bu kadar uzun ve detaylı bir anlatımın en kötü yanlarından birine de sahip esasında bu eser; haritanın büyük bir bölümüne yayılan geniş çaplı bir hikaye -ki bu mekan tasvirlerini ve okuyucu için odaklanmayı epey zor hale getiren bir husus- ve hikayedeki karakter fazlalığı. her ne kadar soljenistsin bunun altından oldukça iyi bir biçimde kalksa bile okurken oldukça kafa karıştırıcı bir duruma geliyor yine de soljenitsin buna bir çare bularak karakterlerin ayrıntılı bir biçimde aktarıldığı bir liste ve haritayı kitaba iliştirmiş. eser bütünü ile - ve hatta buna august 1914'ü de eklersek- savaş ve savaş sonrası psikolojisini, savaşın gerekliliğinin ne ile ölçülebileceğini, yönetimin yeterliliğinin tartışmaya ne denli açık olduğunu ve bu dönemde rus halkının yönetime karşı bulunduğu konumu, devrimin ayak izlerini ve dönemin şartlarını anlamak için ideal bir noktada. soljenitsin'in aktardığı fikirlere veya durduğu tarafa bakılmaksızın objektif bir biçimde okunup değerlendirilmesi gereken bir roman çünkü kurguyu bağlama şekli ile ve yarattığı orijinal karakterler ile gerçek bir başyapıt. profesör olda andozerskaya ve pierre obodovski okunması aşırı keyifli karakterlerdi.



“war is not the vilest form of evil, not the most evil of evils. an unjust trial, for instance, that scalds the outraged heart, is viler. or murder for gain, when the solitary murderer fully understands the implications of what he means to do and all that the victim will suffer at the moment of the crime. or the ordeal at the hands of a torturer. when you can neither cry out nor fight back nor attempt to defend yourself. or treachery on the part of someone you trusted. or mistreatment of widows or orphans. all these things are spiritually dirtier and more terrible than war.”
devamını gör...

ölüm kararını veren kişilere devletin onayı ile bağlanan makinedir.
bu makine, açılan damar yolundan zehirli kokteylin yavaş bir enjeksiyonunu sağlar.
ölüm yavaş ve oldukça sakin gerçekleşir.
30 dakika içerisinde, kişi vazgeçerse ölümün geri dönüşü de mümkündür.
damar yolundan, zehirli kokteylin panzehri, saniyeler içerisinde enjekte edilerek
ötenazi hakkı talep eden kişi, hayata döndürülebilir.
devamını gör...

ingiliz müzik grubu.
nadide müzik kalite anlayışına hitap eden ve elbette dinlerken dünya ile bağlantılarımı kısa süreli kesmeme sebep şarkıların sahibi grup.

en sevdiklerimden ...
all mine
devamını gör...

almanya ve avusturya'da hükümet başkanına verilen ad.
devamını gör...

(bkz: kokusu yaşam sevincini artıran şeyler).
devamını gör...

ayıp denen bir şey var ya.
biz görmek zorunda mıyız?
yanınızdaki erkeğe söyleyin dışarda giymesin gri eşofman.
siz de giymesine izin vermeyin.
dünya'nın sonu geldi bunların yüzünden.
devamını gör...

aramayarak.

yeter artık yok dediğiniz an karşınıza çıkar.

(bkz: adaletin bu mu dünya)
devamını gör...

dillerine pelesenk ettikleri 'resmi tarihe inandırıldık' gevezelikleriyle, bilerek veya bilmeyerek, okuma yazma bilmez bir toprak ağasını dahi bir kahraman,bir önder gibi gösterdiklerinin farkında olmayan insanları bize gösteren başlık.

uzunca bir süredir, akıllarınca işlerine gelmeyen her tarihi hadiseyi; ''bu resmi tarihtir'', ''bu zırvadır'' minvalinde geveleyerek kendini tarih ve belge okuma uzmanı sanan bilgisizlere sormak gerekir: peki siz nereden okuyorsunuz bu tarihi? ingiliz resmi tarihinden mi? yaşamınız boyunca kaç tarihi vesika okuyup yorumladınız? ya da hepsini bırakın bir tarafa,resmi tarih diye bir şey var mıdır? eğer varsa çıkarırsınız resmi bir belgeyi,bu da yetmez; eksik kalan hususları siyasi ve ideolojik saplantılarınızdan sıyrılarak tarafsızca, tarihçilik metodu çerçevesinde yorumlayıp doğru tarihi ortaya koyarsınız.hoş,bu cenahın tarihçileri genelde mustafa armağan,kadir mısırlıoğlu gibi zevatlar olduğu için bu da pek mümkün görünmemektedir.bir de bu gerizekalılara ve onların tarihçiliğine paralel olarak bölücü terör örgütünün sözde ileri gelenleri bu konuda onları destekleyici yaklaşımlar ve tarihi değerlendirmelerde bulunurlar. bu teröristlerin ağzından ''resmi tarih'', ''kemalist tarih'' kavramlarını sık sık duyarsınız.oysa ki bunların hedeflerine tam olarak neyi koydukları ve karın ağrılarının ne olduğu çok net anlaşılabilir şeylerdir.

şıh sait ya da şeyh sait denilen okuma yazma bilmez bu cahil; yobaz ,gerici ve din kurumunu kullanarak aşiretinin gücüne güç katmış, bu güç ve nüfuzla da yerel bir servet değerindeki hayvanlarını,insanlara karın tokluğuna otlatan tipik bir feodal beyidir.cumhuriyetle birlikte ilerde bu nüfuzunu ve gücünü kaybedeceğini düşünüyordu.kimi yabancı istihbarat örgütlerinin raporlarında saitin ,öteden beri ingiliz istihbaratıyla ortak çalıştığı ve ayrılıkçı kürt hareketinin liderliğini üstlendiği yazsa da bu çapsızın bunu başarabilecek bir kabiliyetinin olmadığı ve bu sebeple doğrudan türkiye cumhuriyeti devleti sınırları içinde sözde bağımsız kürdistan amacıyla başlatılmış bir isyan olmadığı zaten bilinmektedir. söz konusu isyancı zaten mahkeme süreci boyunca bu kalkışmayı bir ''kıyam'' olarak nitelendirmekte ve diğer aşiret önderlerine gönderdiği mektupların çoğunda bunun bir cihat ve dini kurtarma hareketi olduğunu açıkça beyan etmektedir.dönemin bölücü örgütleri 'azadi' ve kürt teali cemiyeti nin planlama safhasında olayın direkt içinde olduğuna dair hiç bir belge ve bilgi bulunmamaktadır. hatta azadi örgütünün, söz konusu kalkışma neticesinde devletin isyanı bastırmak suretiyle bölgede gücünü artıracağından çekindiği ve ilk aşamada kalkışmaya engel olmak istediği bir çok belge ve delilde mevcuttur.elbette klasik bölücü huyları sonucu sonradan isyanın parçası ve destekleyicisi haline gelmişler ve isyan gerici ve ayrılıkçı bir niteliğe bürünmüştür.yine doğrudan saitin ingiliz istihbaratına çalıştığına dair belge olmamasına rağmen dönemin gizli ve askeri istihbarat servislerinin raporlarında ve bizzat gazi atatürk 'ün değerlendirmelerinde ingilizlerin isyanda parmağı olduğu, hatta bizzat tertipleyicileri olduğu vurgulanmıştır.lozan'da net bir bir çözüme kavuşturulamayan musul sorununun milletler cemiyeti'ne intikal etmesinden kısa bir süre sonra bu isyanın başlaması, sebep sonuç ilişkisi kurabilen azıcık zeka sahibi insan için bile durumu gayet özetler niteliktedir.

tüm bunları bir yana bıraktığımızda insanı hayretler içinde bırakan başka bir şey vardır ki; o da bölücülerle dinden geçinen siyasal anlayışın, cumhuriyete ve onun getirdiği yeni düzene karşı aynı içi boş eleştirel yaklaşımlarda nasıl ağız birliği ettiği ve nasıl bir kenetlenme halinde bulundukları gerçeğidir.bu şaşkınlığı üstümüzden atmak için ise emperyalizm kavramını ve onun kullandığı araçları iyi bilmek yeterli olacaktır.
devamını gör...

yalnizligin en aci halidir bu his. birileri hayatinda var ama yok, yalnizim diyemiyorsun, birileri var diyemiyorsun degisik bir sey..."gonul bagi" denen bir sey vardir ya, ha iste o yok. samimiyet yok, ruhsal bag yok, his yok, sevgi yok...
devamını gör...

çaya şeker yerine tuz atmaktır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yapandan çok, göreni bağımlı yapan eylem.
öncelerden, kıpkırmızı ruj sürerdim.
yeni kan emmiş vampir gibi gezerdim.
tek ben değil tabi, o zaman moda idi herkes öyle gezerdi.
bir gün sürmesem, hemen herkes nen var, soluksun hasta mısın, derdi.
şimdi de bir kahverengi kalem çekiyorum gözüme, bir gün çekmesem, ne kadar soluksun deniyor.
dün sürmedim diye, kızımdan laf işittim.
alışmış, görmek istemiyor beni boyasız, soluk.
tam türküde dendiği gibiyim
sür gözüne sürmeyi hiç kimseden farkın yok
çektim kahverengi kalemimi gözüme
ne olacaksa olsun.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim