bazı yazarların yaptığı harekettir. stalk butonundan arada bakıyorum birilerine herkes kendi profilinde veya nickaltında geziyor. bilerek mi yapıyorlar yoksa sürekli kendilerini mi okuyorlar anlamıyorum.
devamını gör...

instagram'da bir paylaşım altına yorum yapar gibi başlık açılması durumudur
henüz yeni bir yazarım birkaç gündür aktif olmakla beraber ve buna rağmen sözlüğe her girişimde tanık olduğum durumdur aynı zamanda.

bir başlığa giriyoruz ve bu başlık iddia içerikli bir başlık ise, yaşanmış bir olayın anlatılmasını ya da herhangi bi haber sitesi/sosyal medya linki referans gösterilerek bir kişinin eleştirilip/övülmesini/tanıtlmasını bekliyoruz.
ama adam başlığı açıyor ve altına yorumunu yazıp gidiyor. ya bir dur soluklan yiğidim bu bahsettiğin kişi kim, nerede? ne zaman olmuş bu?
bak mesela ben buna bir örnek vereyim. sadece bir örnek olarak;
(bkz: saç boyatmaya 1000 lira veren kadın)
tanım olarak kısaca kendi görüşünü yazıp gitmiş.
ben de kim hakkında konuşuyor ki acaba diye yukarı kaldırdım zira böyle bir ücretle cidden nasıl bir saç ortaya çıkmıştır diye merak ettim bir link vs bekledim. ama tabii ki gördüm ki 1. tanım imiş zaten okuduğum.
bu sürekli oluyor ve bu yüzden başlıkların altı boş kalıyor. e yani insan hayali bir şeye tanım adı altında kişisel görüşlerini belli edemiyor veri koyamıyor çünkü havada bir tanım olarak kalır.
edit:(bkz: 50 yaşında adamın 6 yaşında kız ile nişanlanması)
devamını gör...

turşu sevmeyen beni bile kendisine hayran bırakmış olan turşudur.

çok olmasa da acımsı bir tadı vardır.
devamını gör...

henüz uğramamış ay, bulutlarda bir telaş.
gezinirken bir uçtan öbür uca, yağmur düşüveriyor yerden yukarı.
sadece bir şeyler duymak istiyor kulağın.
avazın susana kadar haykırmalısın, eğer gerçekten acıyorsa kalbinin dört bir yanı.
önce yaşamalı, ölüm bir başka zamandır.
tutmak, sımsıkı tutmak kendini. yıkıntılar içinde olsan bile...
susmak bazen fazlaca konuşmaktır, herkesin sağır olduğu zamanda.
şarkıların rüzgarına kapılıp en güzel dansı lütfetmek hayata.
ritimler kavrulsun, diller mırıldasın dursun.
"ey vahşi dünya! ilkel çağın bitmeyecek mi?"
kayıp gitsin yıldızlar evrenin düş satırından.
duralım ânın içinde. akıp giden zamana inat.
dilsizim, harap kelimelerim, bitap bir bedenim.
ruhum kir içinde. beyazlıktan öylesine uzak.
ağrı, ağır bir yük küçük bedenlere.
öyleyse dayan. sarsa da soluk yarınlar.
gözlerinde gördüm o çırpınan güz çiçeğini.
bırak özgürleşsin yeşilliklerin arasında.
sesler çürüsün, bükük sessizlik içinde.
kopar zincirlerini.
devamını gör...

eskilerin komedi dans üçlüsünün şarkı söyleyen ama dans etmeyen parodi müzik yapan versiyonudur. her şarkıları komik ve bir olay örgüsü barındırır. rockçı abilerimizdir. barış manço, pentagram gibi idollerle çalışmışlardır. izel ve ercan saatçi de ilk kadrolarındadır. hatta ata demirer ile de bir çalışma dönemleri olmuştur. herkesin bildigi turkish kovboylar ve ismail şarkısının mimarlarıdırlar. üzücüdür ki grubun kurucularından gökhan semiz abimiz trafik kazası gecirerek 98'de vefat etmiştir.

(link:
)
devamını gör...

didem madak-ah’lar ağacı ve grapon kağıtları.bu iki kitabın her dizesi ağlatır beni.
“acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur pollyanna.”
devamını gör...

tarihin akışını tamamıyla değiştiren en büyük tarihsel olaydır. etkileri günümüzde hâlâ hissedilmektedir.

"peki,büyük fransız devriminde ne oldu? burada,dört yıllık bir mücadelenin ardından, jakobenlerin iktidara el koymasının; devrimin kazanımlarının korunması, cumhuriyetin kurulması, feodalizmin ezilmesi, iç ve dış düşmanlara karşı, devrimci bir savunmanın örgütlenmesi, karşı devrimin komplolarının boşa çıkarılması ve devrim dalgasının fransa'dan bütün avrupa'ya yayılması için tek yol olduğu ortaya çıktı."

rosa luxemburg
devamını gör...

o mutlu olsun diye bırakıp gitmek.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yazdıklarıyla uzaktan yakından alakası vardır. yani öyle tahmin ediyorum. insandır ve önemlidir. öyle ya kadın olmak kolay. bir asma altı çardakta bir demlik çay içmek iyi gelir kendisine.
devamını gör...

şu an nickaltı duvarında bulunduğum kıymetli yazar arkadaşıma #1007349iletisinden sonra iade-i ziyaret yapacağımı söylememe rağmen ,inatla nickaltımın pencerelerine taş şeklinde ileti #1058341 atmak suretiyle kırma çabaları içinde olmasına istinaden bu iletiyi girmek zorunda hissettim.

siz camı pencereyi indirene kadar, içinde bulunduğum durumu ve ortamı anlatayım

kıymetli yazar arkadaşım.
açmışım sertab erener'i son ses, evimde uzanmışım şezlong gibi koltuğuma, tv den sahil videosu açmışım ayaklarımı uzatmışım sanki tatildeymişim gibi ayak ve kitap özçekimi paylaşıyorum.ayrıca şu sözleri kafamda tekrarlıyorum.
"uzanmışım kumsala, güneş damlar yüzüme"




peki sonra ne oluyorr bir ses duyuyorum evin ortasında kocaman bir taş.hayır sizden önce başka bir arkadaşıma söyledim bu durumumu ne güzel anlayışla karşıladı ama siz hemen taş atın camı indirin. efendim kibarlıkta bir yere kadar aaa. artık gerçek hikayenizi paylaşma zamanımız geldi de geçiyor.

öncelikle "sen hayırdır kızım aloo" durumunu açıklayayım.

o zamanlar 20'li yaşlardayım üniversitenin 3.senesindeyim.* troll avcılığı bölümü okuyorum.sizin anlayacağınız hızlı olduğumuz dönemler.erasmus ile far far away krallığı enstitüsüne gitmeye hak kazanmışım.nasıl mutluyum nasıl mutluyum havalarda uçuyorum kanatsız bir şekilde. ah gitmez olaydım oraya, sizi kurtarmaz olaydım o kuleden de bugünleri görmez olaydım.neyse öncelikle krallığı tanıtan bir iki resim bırakıyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


böyle güzel bir krallıkta her gün bir köşeyi geziyorum,farklı türden yaratıklar ve büyülü şeylerle tanışıyorum. çok tatlı arkadaşlar edinmişim ki sormayın onlarla birlikte olduğumuz bir resim karesini şuraya bırakıyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir gün krallıktan haber geldi enstitüdeki tüm avcıları kral çağırıyormuş.

haydaa koskoca kral çağırıyor gitmesen atar vallahi krallıktan.oflayıp puflayıp
krallığa gittik arkadaşlarla. yok efendim bir kızları varmış dünya güzeliymiş, kulede uyuyormuş ,ejderhaa koruyormuş. dedim ben bu kızı tanıyorum adı "aurora" mı ? yok dediler prensesimizin ismi fiona banu. o nasıl isim ? böyle prenses ismi mi olur dedim.kral ben koydum oldu itirazın mı var diyince kellem vücuduma ağır gelmediği için ses çıkaramadım.

toplandık pikniğe gider gibi elimizi kolumuzu sallaya sallaya prensesi kurtarmaya gidiyoruz.karşımıza şöyle bir manzara çıktı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

takımın yarısının korkudan kapleri durdu.içinde bulunduğum diğer yarısından ise ben ve iki arkadaşım kaldı.claire,toby ve ben jimbo. claire bir gölge geçit açtı ejderha durumu anlamadan kuleye girmiş olduk. ne görelim efendim prenses horul horul uyuyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

o sırada karşımıza prensesin evcil sevimli dostu çıktı.uyandırmayalım diye önce biraz dil döktü, "olmaz dedim", tırnaklarını gösterdi yine "olmaz dedim" en son şöyle bir bakış attı ki neredeyse bizi kandırıyordu yine "olmaz dedim".

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



dürtüyorum uyanmıyor, bağırıyorum uyanmıyor, türlü türlü şeyler denedik yok efendim uyanmıyorum sanki ölüm uykusuna yatmış. oturdum kara kara düşünüyorum nasıl uyandırsam diye. aklıma annemden kalma taktikler geldi. çok kibar biri olduğum için istemeden bunu yapmak zorunda kaldım.

"sen hayırdır kızım aloo, kalk yerine yat bak sırtın tutulacak orada" dediğim gibi bunun gözler bir anda açılmasın mı? meğer anne tarafından hemşehriymişiz tabi bunu sonradan öğrendik.efendim uyandı ama karşıma adeta bir seda sayan çıktı.bir atarlı giderli konuşmalar işte efendim yok prens gelecekmiş yok öpecekmiş bir ton hikaye saydı. dedim bana değil hanımefendi kral olacak babanıza anlatın bunları.

efendim krallığa dönene kadar dır dır dır bir susmadı.kendi kendimde şunu dedim
"keşke erasmusla öğrenci olmaz olaydım ,susmayıpta o kuleye inmez olaydım"


hayır gündüz başka gece başka biri çıkmasın mı bir de.hanımefendi görünür ama içinden bir başka prenses çıkabilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


efendim geleyim çamur olayına. kendisi geceleri bir acayip hallere girdiği için shrek kardeşimi evinden kovdurmuş yerine geçmiş ve bataklıkta çamur banyoları yapar olmuş. yetmezmiş gibi beni çağırıyor çay içelim çamurdan kale yaparız. ya efendim diyorum ben anlamam çamur işlerinden sonra nasıl temizlerim üstümü başımı. bu zırh öyle kolay kolay temizlenmez masrafı çoktur diyorum
dinletemiyorum. babamın parası çok temizletiriz diyor. baba parasıyla övünmesine çok kızdım ve hemen yanından ayrıldım.

hayır ben memlekete geri döndüm arkamdan atıp tutuyormuş. "sen bana hayır dedin kala kala bu shrek devine kaldım seninle şöyle olabilirdik zalımın oğlu"

neyse hikayemiz böyleydi kusura bakma ama siz zorladınız efendim. o kadar yolu tepmiş gelmişsiniz sırf nickaltı penceremi kırmak için.

şimdi gelelim asıl fiona'yı tanıtmaya.

silivri'nin soğukluğundan korkmadan alttan alttan sağlam muhafelet yapan,kedilerini canı kadar seven, goy goy ise goy goy, siyaset ise siyaset, gitar ise gitar ne ararsanız azar azar ama her şeyden var.tam bir şoför nebahat abladır.isterse en tatlı hanımefendi olur isterse eli maşalı bir kavgacı.adeta bir mevsim salata gibidir. iletilerinden ne kadar samimi olduğunu zaten anlayacaksınız.kedili kadın olduğu için tanımlarını okurken genelde ekranıma kedi tüyleri gelir. karikatür paylaşmayı ve onlardan alıntılar yapmayı çok sever.bu paylaşımları ve alıntıları ile beni çok güldürür. bir ara kendisinden ters yapma eğitimi alacağımı bilmektedir.iletilerinden tersinin nasıl olduğunu çok net anlayabilirsiniz ki her an nickaltınıza bir levye ile saldırabilecek izlenimi vermektedir. ayrıca fırsatı olsa sözlükte kayıtlı her yazara nickaltı iletisi yazabilecek kadar sevgi dolu bir kalbe sahiptir. hepsi mutlu olsun yazmaya hevesli olsunlar diye defalarca nickaltı iletisi girebilir. keşke camları indirmese ama ne yapalım o da böyle biri.efendim beni tehdit ediyor ama bu kadar sevimli şekilde tehditte edilmez ki insan. kedilerini üstüme salmadan ben kaçayım artık. ziyaretim yeterlidir diye düşünüyorum. esen kalın efendim. elinize, ruhunuza, aklınıza sağlık.


takipteyiz şoför nebahat abla.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

içinde barındırdığı algler (su yosunları) ve bazı bakterilerin yardımıyla bu isme sahip olan göldür. özellikle yaz mevsiminde algler, güneşin de zararlı etkilerinden korunmak amacıyla, sıcaklık ve tuzluluğun artmasıyla birlikte beta-karoten adlı kırmızı bir madde üretirler. aynı dönemde zaten pembe renkli olan bazı bakterilerin sayısı da hızla artar ve göl rengine kavuşmuş olur.*
devamını gör...

bazen içerik girebileceğim tek bir başlığın bile olmadığı yer.
devamını gör...

dayatılan toplumsal normları yıktığımız zaman kimsenin düşünmeye bile tenezzül etmemesini umduğum başlık.
devamını gör...

(bkz: öğretmenler odası) yani hatırlıyorum öğretmenler odasına girince bir sessizlik bir gerginlik oluşurdu hayır ne konuşuyorlar böyle de biz girince susuyorlar.
ikinci olarak, kız whatsapp grupları, bu kesin bilgidir.
her şey ama her şey konuşulur.
editasyon: arkadaşlar içeriden bilgi geldi öğretmenler odasında çok az dedikodu dönüyormuş.*
devamını gör...

göl ve deniz gibi su ortamlarının iyi ışık alan ve oksijen bakımından zengin olan üst kısımlarında yaşayan canlılardan kendi başlarına hareket etme yeteneğine sahip olanlarıdır. balıklar, yengeçler ve deniz yıldızları bu gruba örnektir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

islam'a göre tasavvufta vahdet-i vücut(her şey tanrıdır evren tanrının kendisidir) ve vahdeti şühud(bu daha panenteizm yani tanrı hem evrenin kendisidir hem de başka bir şeydir) diye de geçer fakat ehl-i sünnete göre kafirdirler.
panteizm uyarılmış ateizmdir, deizm sulandırılmış teizmdir.
-richard dawkins
devamını gör...

kedilere salam yedirmeyin. iç parazitleri artırıyormuş bildiğim kadarıyla. kuru mama en sağlıklısı.
devamını gör...

ozbi'nin en sevdiğim şarkılarından birini kendine mahlas edinmiş yazar kişisi.
devamını gör...

--- alıntı ---

siddhartha; hermann hesse'nin, 1922 yılında yayımlanan, gautama buddha zamanında siddhartha adlı bir adamın kendini keşfetmesinin ruhani yolculuğunu ele alan romanı.
en.wikipedia.org/wiki/Siddh...

--- alıntı ---

bence, bu roman, bir insanın belirli aralıklarla tekrar tekrar okuması gereken bir roman. her okuduğunuzda farklı bir siddhartha olduğunuzu keşfediyorsunuz. farkındalığınızı arttıracak, bakış açınızı genişletecek, hatta huzur verecek bir kitap. belki okuduğunuz için sağda solda hava bile atarsınız ama bence yine de yapmayın. kısacası iyi ki yazılmış dedirten türden bir kitap.
siddhartha kendi yolculuğuna çıkmış bir insan. buddha'nın hayatını anlatan bir kitap değil. spoiler vermemek için çok detaya giremiyorum fakat bazı yanlış anlaşılmalar oluyor. kitapta siddhartha'nın yolculuğunu okuyacaksınız, buddha'nın değil.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim