1.
ingiliz oyuncu ve seslendirme sanatçısıdır.
bir belgesel izlerken belgeselin içeriği, çekimi, anlatım tarzı kadar hatta belki de bunlardan çok daha önemli olan şey o belgeseli bize anlatan, bize belgeselin öğretmek, anlatmak, hissettirmek istediğini aktaran o sestir.
işte christopher slade belgeseli daha gerçek, daha etkileyici, daha sarsıcı, daha unutulmaz hale getiren o seslerden biridir. görüntüsünü bilmiyorum christopher slade’in. araştırıp bulmak da istemedim. çünkü christopher slade benim için boşlukta yankılanan bir ses olarak kalmalı.
başka birkaç belgesel yanında ben aslında christopher slade’i izlemekten saçma sapan bir keyif aldığım ve her izlediğimde keyfimi kaçırırken bir yandan da insanlardan daha da tiksinmeme neden olan born to kill isimli belgesel ile tanıdım. kırk sekiz bölümde seslendirme yapan christopher slade bir gün bana “merhaba” dese “acaba sağda solda sapık bir katil var mı?” diye tedirgin olurum.
çünkü öyle bir sesi var ki bu seslendirme sanatçısının sesini her duyduğumda vahşice katledilmiş insanlar, tecavüzler, kesilmiş uzuvlar, kötü geçen çocukluklar ve benzeri şeylerden başka bir şey hissedemiyorum.
sanırım işini iyi yapmak böyle bir şey.
bir belgesel izlerken belgeselin içeriği, çekimi, anlatım tarzı kadar hatta belki de bunlardan çok daha önemli olan şey o belgeseli bize anlatan, bize belgeselin öğretmek, anlatmak, hissettirmek istediğini aktaran o sestir.
işte christopher slade belgeseli daha gerçek, daha etkileyici, daha sarsıcı, daha unutulmaz hale getiren o seslerden biridir. görüntüsünü bilmiyorum christopher slade’in. araştırıp bulmak da istemedim. çünkü christopher slade benim için boşlukta yankılanan bir ses olarak kalmalı.
başka birkaç belgesel yanında ben aslında christopher slade’i izlemekten saçma sapan bir keyif aldığım ve her izlediğimde keyfimi kaçırırken bir yandan da insanlardan daha da tiksinmeme neden olan born to kill isimli belgesel ile tanıdım. kırk sekiz bölümde seslendirme yapan christopher slade bir gün bana “merhaba” dese “acaba sağda solda sapık bir katil var mı?” diye tedirgin olurum.
çünkü öyle bir sesi var ki bu seslendirme sanatçısının sesini her duyduğumda vahşice katledilmiş insanlar, tecavüzler, kesilmiş uzuvlar, kötü geçen çocukluklar ve benzeri şeylerden başka bir şey hissedemiyorum.
sanırım işini iyi yapmak böyle bir şey.
devamını gör...