1.
corto maltese, 20. yüzyılın ilk yarısında dünya’nın dört bir yanına macera rüzgarları ile savrulan özgür bir denizcidir. babası bir ingiliz denizcisi annesi ise la niña de gibraltar diye anılan endülüslü bir çingene ve fahişedir. çocukluğu kordoba yahudileri arasında geçmiştir.
maltese avucunda kader çizgisinin var olmadığını fark etmiş ve kendi usturasıyla kader çizgisini avucuna çizmiştir. bunun anlamı artık kendi kaderini kendi seçimleri ile tayin edeceğidir. kulağında ingiliz denizcileri için o yıllarda bir gelenek olan bir küpe vardır ancak onların aksine sağ kulak yerine sol kulağına takmıştır, bu da onun anarşist yanının bir göstergesidir. o yıllarda geçen; birinci dünya savaşı, rus-japon savaşı, rusya iç savaşı ve ekim devrimi, faşist italya’nın ilk dönemleri ve ispanya iç savaşı maceralarına ev sahipliği yapar; ayrıca pek çok ünlü karakterle; rasputin, jack london, ernest hemingway, herman hesse, butch cassidy ve enver paşa ile maceralarında birlikte görülür.
corto maltese aslında yaratıcısı hugo pratt'ın karakteri ve hayatının kendi kurguları ile karışmasından başka bir şey değildir. 1927 yılında venedik'te doğan ve ataları arasında ingiliz, fransız, ispanyol yahudisi ve türk olan çizer, kendisi gibi çok milliyetli ve karmaşık bir karakter yaratmıştır.
çocukluğunun venedik'te ve italyan faşizminin baskısı altında geçmesi onu fantezi dünyasına doğru itmiştir. masonik kökleri, kabalacı ataları yapıtlarında görülen gizemli motiflere kaynaklık eder, anglo-saxon edebiyatı, hollywood filmleri ve çizgi romanlar onun hayal dünyasını geliştiren diğer etkenlerdir. çocukluğunun bir kısmını ve ilk gençlik yıllarını etiyopya'da yaşamış, sömürge dünyasının içinde olmasına rağmen sömürgecilikten nefret etmiştir. savaşın ve milliyetçiliğin anlamsızlığını yaşadığı deneyimler sonucunda bir dünya görüşü olarak benimsemiştir. 1995 yılında ölünceye dek sürekli seyahat etmiş, arjantin, amerika birleşik devletleri, antiller, brezilya, patagonya gibi ülkelerde yaşamının bir bölümünü geçirmiştir.
hugo pratt, corto maltese'yi 1967 yılında, artık bir çizer ve yazar olarak olgunlaştığı yıllarda meydana getirmiştir. corto'yu günümüze ait bir mit olarak, maceracı ve soğukkanlı bir denizci, hümanistik ve kültürlü bir salon adamı olarak tasarlamıştır. hugo pratt'ın üzerinde arjantinli yazar jorge luis borges'in de büyük etkisi vardır. hugo bir yazar olarak onun büyük bir hayranıdır ve corto maltese'nin gerçek ile kurgusalın karışması ile meydana gelen maceralarında borges'in mistik öykülerinin temalarından faydalanmıştır. öykülerinin çizimlerinde ekspresyonist sanatın izleri ve yarattığı atmosferde tüm hayatı boyunca yaptığı seyahatlerden edindiklerinin hayal gücüne olan katkısı gözlemlenebilir.
devamını gör...
2.
çizgi roman tarihinin en "üstün beyaz adam"cı, en ırkçı işlerinden biridir. corto, gelişmemiş vahşilerin arasında hiç çaba harcamadan saygı gören, onların erişemeyeceği ulvilikte kabul ettikleri, bu yüzden açıklama yapmadan hemen her istediği sunulan bir çingene çocuğudur.
umberto eco bile övmüş, italyan etelektüelinin gerçek yüzünü böyle ciciye boyanmış işlerde görürsünüz. belki yayıncısının zoruyladır, sonuçta para bu işler.
aynı zamanda dünyadaki en ağır türk düşmanı eserlerden biridir. işgal altındaki anadolu'da türkler orclar gibi vahşi, medeniyet görmemiş, salyalı bir sürü, sadece öldürmek üzerine örgütlenebilen kabileler; italyanı, fransızı, yunanı elfler olarak resmedilir. hiç tiyatro görmemiş türkler oyunculara tecavüz etmeye hazırlanırken corto "neden beni öldürmek isteyesin" diye sorar. türk'ün cevabı nettir: "sadece zevk".
karakter olarak zaten askerden kaçan, sadece keyfi geldiğinde yanlışlıklara müdehale eden bir sorumsuz ama o kısmını daha tartışmaya açık.
ek: ha bu arada öykülerinin yarısı poe'dan, london'dan, borges'ten ve daha kimlerden araktır.
keşke "bir tuz denizi şarkısı"nda bıraksaymış.
umberto eco bile övmüş, italyan etelektüelinin gerçek yüzünü böyle ciciye boyanmış işlerde görürsünüz. belki yayıncısının zoruyladır, sonuçta para bu işler.
aynı zamanda dünyadaki en ağır türk düşmanı eserlerden biridir. işgal altındaki anadolu'da türkler orclar gibi vahşi, medeniyet görmemiş, salyalı bir sürü, sadece öldürmek üzerine örgütlenebilen kabileler; italyanı, fransızı, yunanı elfler olarak resmedilir. hiç tiyatro görmemiş türkler oyunculara tecavüz etmeye hazırlanırken corto "neden beni öldürmek isteyesin" diye sorar. türk'ün cevabı nettir: "sadece zevk".
karakter olarak zaten askerden kaçan, sadece keyfi geldiğinde yanlışlıklara müdehale eden bir sorumsuz ama o kısmını daha tartışmaya açık.
ek: ha bu arada öykülerinin yarısı poe'dan, london'dan, borges'ten ve daha kimlerden araktır.
keşke "bir tuz denizi şarkısı"nda bıraksaymış.
devamını gör...