1.
nazım hikmetin şiirine isim olmuş kelime.
yaşamak hem bencil hem de toplumsal bi eylem imiş.
bu memleket bizim imiş, ama bileklerimiz kan içerisinde, dişlerimiz kenetli imiş.
ayaklarımız çıplak imiş ama bu cennet toprak yine de bizim imiş.
burada da güzel bi yorumlama mevcut, iyi yapmışlar vesselam.
yaşamak hem bencil hem de toplumsal bi eylem imiş.
bu memleket bizim imiş, ama bileklerimiz kan içerisinde, dişlerimiz kenetli imiş.
ayaklarımız çıplak imiş ama bu cennet toprak yine de bizim imiş.
burada da güzel bi yorumlama mevcut, iyi yapmışlar vesselam.
devamını gör...
2.
davet
dörtnala gelip uzak asya’dan
akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim…
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine,
bu hasret bizim…
nazım hikmet ran
bestelenmiş halinin en güzel yorumu... *
suavi
devamını gör...
3.
can yücel'in jenerasyon farklılığını kendinden yola çıkarak, biraz da ironiyle anlattığı keyifli şiiri.
sözlerini paylaşmadan edemeyeceğim tabii ki.
davet
şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
sözlerini paylaşmadan edemeyeceğim tabii ki.
davet
şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
bayağı da para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
bak hepsi, erick satie severdi.
hatırladım.
müziği de ayarladım.
geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin de içine ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
devamını gör...
4.
insanın her yaşta değiştiğini, başkalaştığını anlatan ali poyrazoğlu yazısıdır. can yücel'e ait olduğu iddia edilir. oysa ali poyrazoğlu'nun 7 kasım 2004 tarihli sabah gazetesindeki köşe yazısında yayınlanmıştır.
şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet ederiz diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
epey de para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
hatırladım
hepsi, erick satie severdi.
müziği de ayarladım.
geldiler.
yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin içine de ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
kaynak : www.malumatfurus.org/davet-...
kaynak : hayat.sozcu.com.tr/tiyatroy...
kaynak : web.archive.org/web/2020051...
şunları bir araya toplayayım.
bir güzel muhabbet ederiz diye düşündüm.
mutfak işinden de anlarım.
donattım sofrayı.
bayağı uğraştım.
hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
epey de para gitti.
birinin yediğini öbürü yemez.
ötekinin içtiğini beriki içmez.
dört kişilik sofra kurdum.
mumları da yaktım.
hatırladım
hepsi, erick satie severdi.
müziği de ayarladım.
geldiler.
yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
yatıştırayım dedim.
“sen karışma moruk” dediler. büyük hır çıktı.
komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
evin içine de ettiler.
bende kabahat.
ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
kaynak : www.malumatfurus.org/davet-...
kaynak : hayat.sozcu.com.tr/tiyatroy...
kaynak : web.archive.org/web/2020051...
devamını gör...
5.
"seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık."
insanın yazdığı bir söz ne kadar güzel olabilirse, o kadar güzel işte...
fauk nafiz çamlıbel şiiridir.
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık."
insanın yazdığı bir söz ne kadar güzel olabilirse, o kadar güzel işte...
davet
seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
çalmamış madem ki bir gece felekten gönlüm;
gelecek bari elinden gelsin dilerim ölüm.
toprağın rengi kanımdan kızarırken yer yer;
uzanıp sapsarı, son busemi koymazsam eğer;
obenim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe.
gezsin ismim yedi kat gökte kahpe diye.
beni mahfetmeden alemde obiğane duruş;
bana sal yalvarırım pençeni, ey yırtıcı kuş.
işte ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
çalmamış madem ki bir gece felekten gönlüm;
gelecek bari elinden gelsin dilerim ölüm.
toprağın rengi kanımdan kızarırken yer yer;
uzanıp sapsarı, son busemi koymazsam eğer;
obenim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe.
gezsin ismim yedi kat gökte kahpe diye.
beni mahfetmeden alemde obiğane duruş;
bana sal yalvarırım pençeni, ey yırtıcı kuş.
işte ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
fauk nafiz çamlıbel şiiridir.
devamını gör...