de monarchia hispanica
başlık "elminster the wise" tarafından 13.03.2025 00:23 tarihinde açılmıştır.
1.
campanella'nın monarşik hegemonya teorisi olarak okunabilecek eseri. eğer tommaso campanella ile benim gibi ilk kez apologia pro galileo sayesinde tanıştıysanız, onu bilimin özgürleşmesi için mücadele eden bir düşünür, rasyonel bir filozof, engizisyon’a karşı direnen bir entelektüel olarak tanımanız muhtemel aslında ancak eğer yolunuz civitas solis -güneş ülkesi- üzerinde kesiştiyse, campanella'nın fazlasıyla merkeziyetçi, bireyselliği yok sayan, katı hiyerarşik sistemleri yücelten bir ütopyacı olduğuna kanaat getirmek işten bile değil. o yüzden, de monarchia hispanica’yı okumadan önce campanella’nın hangi yüzüyle tanıştığınıza bağlı olarak beklentilerinizi ona göre şekillendirmeniz gerekebilir çünkü bu eserde campanella, bilimin savunucusu ve engizisyon mağduru o özgürlükçü fikir adamı olarak değil, ispanyol monarşisini ilahi bir düzenin merkezine yerleştiren ve katolik otoritenin mutlak egemenliğini savunan 'devlet aklı'nın bir teorisyeni olarak karşımıza çıkıyor.
eser özünde ispanyol monarşisinin siyasi meşruiyetini tanrı’nın iradesine dayandırarak evrensel bir imparatorluk modeli kurmaya çalışıyor ancak metnin yalnızca teolojik bir savunma olmadığını anlamak gerekiyor. campanella aynı zamanda realpolitik -biraz abartılı bir söylemle- bir analiz de sunuyor. ispanya'nın güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirerek ve hatta monarşinin gelecekteki çöküşünü öngörerek birtakım reform önerilerinde bulunuyor ki bunların işlevselliği mutlaka tartışmaya açıktır ancak bu açıdan, metin hem idealist hem de pragmatik bir karakter taşıyor demek yanlış olmayacaktır.
campanella’nın temel varsayımı aslında bugün pek çok devlet otoritesi ile aynı sanrıyı paylaşarak -ki en azından ispanya'nın bu konudaki iddiası diğer devletlere nazaran daha makul bir çerçeveye oturacaktır, en azından tarihi kayıtlar bize bunu gösterir- ispanya’nın roma imparatorluğu’nun doğal varisi olduğu ve bu mirası bir adım ileriye taşıyarak tüm dünyayı katolik bir çatı altında birleştirmesi gerektiği üzerine biçimleniyor. bu noktada da bir açıdan augustinusçu tarih anlayışı devreye giriyor ki bu campanella için oldukça sıradışı kabul edilebilir ancak bunu şöyle özetleyebiliriz belki bu eser nezdinde: roma, dünyevi bir imparatorluktu; ispanya ise ilahi bir misyon taşıyan kutsal bir hegemonya kurmalıdır. papalık, bu sürecin ruhani otoritesi olarak kalmalı, ancak fiili yönetim ispanya’nın ellerinde olmalıdır. dünya üzerindeki tüm siyasi oluşumlar, katolikliğin evrensel egemenliği altına girmelidir.
belki bir açıdan campanella’nın ütopik düşüncelerinin realist bir boyut kazandığını görmek de mümkün. campanella yalnızca bir din adamı gibi konuşmuyor; aynı zamanda siyaset biliminin temel mekanizmalarını da analiz eden bir teorisyen misyonu da üstlenmiş vaziyette. yine de campanella ispanya’nın mutlak güç sahibi olduğunu iddia etse de bu gücün kalıcı olması için reformlara ihtiyaç duyduğunu da fark edererek buna göre bir yol haritası çizme gayretine düşüyor ki bu bir bakıma eserin bel kemiği sayılabilir esasen. dönemin ispanyasını elbette campanella kadar iyi analiz edemem fakat sömürgelerden gelen devasa zenginliğin ekonomik gücü arttırmış olduğuna şüphe yok ancak merkeziyetçiliğin şiddetlenmesi ve verimsiz yönetimden ötürü bu gücün sürdürülebilirliğinin tehdit altında olduğu bir bakıma campanella'nın da öngörüsünde olduğu gibi gayet aşikar. üstelik açık ki monarşinin bürokratik mekanizmaları hantallaşmış, yerel yönetimler verimsiz hale gelmiş durumdaydı ki bu zaten bu eserin yazılış sebebidir. campanella, ispanya’nın genişlemesini sürdürmek için yalnızca askeri güce değil, ekonomik ve idari reformlara da ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. eserde avrupa’daki diğer devletlerin ispanyol hegemonyası için nasıl bir tehdit oluşturduğunu detaylı şekilde ele alınıyor ki bunların çok doğru ve stratejik okumalar olmadığı kanaatindeyim. osmanlı imparatorluğu, campanella’ya göre hristiyan dünyasının varoluşsal düşmanıdır ki haklı bir önerme olsa dahi vakti zamanında kendi elleriyle bir isyan hazırlığında osmanlıya sığınma gayretini bilince biraz ucuz bir değerlendirme gibi hissettirdi bana okurken. ki ispanya’nın bu tehditlere karşı tek başına mücadele edemeyeceğini, birleşik bir katolik bloğunun oluşturulması gerektiğini savunusu yine bir açıdan doğrudur ancak tarih bize bunun ispanya’nın kontrol edebileceği bir süreç olmadığını da gösterdi zira ne fransa, ne ingiltere, ne de papalık, ispanyol monarşisinin bu kadar büyük bir güce sahip olmasına asla izin vermedi. campanella’nın fikirleri idealist bir monarşi vizyonu mu, yoksa dönemin ispanyol yöneticilerine sunduğu bir kurtuluş reçetesi mi kestirmek zor. yine de açıkça söyleyebilirim ki teolojik açıdan campanella’nın evrensel monarşi fikri saf bir ilahi düzen tahayyülünden öteye geçmesi oldukça zor bir hayaldi ve öyle de oldu.
osmanlı’nın tarihsel gücü ve protestanlığın avrupa’da yarattığı dönüşüm göz önüne alındığında, ispanya’nın bu kadar kapsamlı bir hegemonya kurması gerçekçi değildir ama campanella'nın o şartlar altında bunu okuyabilmesi oldukça zor bir ihtimaldi zaten. ancak kabul etmek gerekiyor ki ekonomik açıdan alanım olmasa da basit bir yorumla campanella’nın tespitlerinin doğru olduğunu söyleyebilirim. ispanya’nın ekonomik yapısındaki dengesizlikler, sömürge gelirlerine olan bağımlılığı ve aşırı askeri harcamalar uzun vadede monarşinin çöküşüne neden olmuştur ki bunu çok kapsamlı ele almak gerektiği için bu başlıkta yapmayacağım. jeopolitik açıdan ise ispanya’nın avrupa’daki diğer büyük güçlerle dengeli bir ittifak kurma ihtimali düşük olduğundan -ve yalnızca dış değil iç sebeplerden de kaynaklı olarak- campanella’nın birleşik katolik blok fikri uygulanabilir olmaktan uzak açıkçası. bu nedenle, de monarchia hispanica, büyük oranda teorik bir model olarak kalmış, pratikte ise ispanya’nın hegemonya arayışının başarısızlığını öngören bir metne dönüşmekten başka bir işe de yaramamıştır aslında. eser tam da bu sözünü ettiğim sebeplerden ötürü katı bir teolojik savunmadan çok bir imparatorluğun düşüşünü öngören bir analiz gibi okunmalıdır. zaten tarih kitaplarını biraz bile kurcalamak bize gösteriyor ki campanella'nın ispanyol monarşisi için önerdiği reformlar büyük ölçüde uygulanamamış, ülke 17. yüzyılda ekonomik ve siyasi zayıflama sürecine girmiştir. de monarchia hispanica’ya modern zamanın gözü ile baktığımızda katı dini ideolojilerin realpolitik içinde ne kadar sürdürülebilir olduğu sorusunu da düşünmemiz gerekiyor bir açıdan. yine de metnin omurgasını oluşturan, campanella'yı bu cümleleri yazmaya iten soru ne olursa olsun cevabı tarihin kendisi hâlihazırda vermiş durumda zaten.
eser özünde ispanyol monarşisinin siyasi meşruiyetini tanrı’nın iradesine dayandırarak evrensel bir imparatorluk modeli kurmaya çalışıyor ancak metnin yalnızca teolojik bir savunma olmadığını anlamak gerekiyor. campanella aynı zamanda realpolitik -biraz abartılı bir söylemle- bir analiz de sunuyor. ispanya'nın güçlü ve zayıf yönlerini değerlendirerek ve hatta monarşinin gelecekteki çöküşünü öngörerek birtakım reform önerilerinde bulunuyor ki bunların işlevselliği mutlaka tartışmaya açıktır ancak bu açıdan, metin hem idealist hem de pragmatik bir karakter taşıyor demek yanlış olmayacaktır.
campanella’nın temel varsayımı aslında bugün pek çok devlet otoritesi ile aynı sanrıyı paylaşarak -ki en azından ispanya'nın bu konudaki iddiası diğer devletlere nazaran daha makul bir çerçeveye oturacaktır, en azından tarihi kayıtlar bize bunu gösterir- ispanya’nın roma imparatorluğu’nun doğal varisi olduğu ve bu mirası bir adım ileriye taşıyarak tüm dünyayı katolik bir çatı altında birleştirmesi gerektiği üzerine biçimleniyor. bu noktada da bir açıdan augustinusçu tarih anlayışı devreye giriyor ki bu campanella için oldukça sıradışı kabul edilebilir ancak bunu şöyle özetleyebiliriz belki bu eser nezdinde: roma, dünyevi bir imparatorluktu; ispanya ise ilahi bir misyon taşıyan kutsal bir hegemonya kurmalıdır. papalık, bu sürecin ruhani otoritesi olarak kalmalı, ancak fiili yönetim ispanya’nın ellerinde olmalıdır. dünya üzerindeki tüm siyasi oluşumlar, katolikliğin evrensel egemenliği altına girmelidir.
belki bir açıdan campanella’nın ütopik düşüncelerinin realist bir boyut kazandığını görmek de mümkün. campanella yalnızca bir din adamı gibi konuşmuyor; aynı zamanda siyaset biliminin temel mekanizmalarını da analiz eden bir teorisyen misyonu da üstlenmiş vaziyette. yine de campanella ispanya’nın mutlak güç sahibi olduğunu iddia etse de bu gücün kalıcı olması için reformlara ihtiyaç duyduğunu da fark edererek buna göre bir yol haritası çizme gayretine düşüyor ki bu bir bakıma eserin bel kemiği sayılabilir esasen. dönemin ispanyasını elbette campanella kadar iyi analiz edemem fakat sömürgelerden gelen devasa zenginliğin ekonomik gücü arttırmış olduğuna şüphe yok ancak merkeziyetçiliğin şiddetlenmesi ve verimsiz yönetimden ötürü bu gücün sürdürülebilirliğinin tehdit altında olduğu bir bakıma campanella'nın da öngörüsünde olduğu gibi gayet aşikar. üstelik açık ki monarşinin bürokratik mekanizmaları hantallaşmış, yerel yönetimler verimsiz hale gelmiş durumdaydı ki bu zaten bu eserin yazılış sebebidir. campanella, ispanya’nın genişlemesini sürdürmek için yalnızca askeri güce değil, ekonomik ve idari reformlara da ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. eserde avrupa’daki diğer devletlerin ispanyol hegemonyası için nasıl bir tehdit oluşturduğunu detaylı şekilde ele alınıyor ki bunların çok doğru ve stratejik okumalar olmadığı kanaatindeyim. osmanlı imparatorluğu, campanella’ya göre hristiyan dünyasının varoluşsal düşmanıdır ki haklı bir önerme olsa dahi vakti zamanında kendi elleriyle bir isyan hazırlığında osmanlıya sığınma gayretini bilince biraz ucuz bir değerlendirme gibi hissettirdi bana okurken. ki ispanya’nın bu tehditlere karşı tek başına mücadele edemeyeceğini, birleşik bir katolik bloğunun oluşturulması gerektiğini savunusu yine bir açıdan doğrudur ancak tarih bize bunun ispanya’nın kontrol edebileceği bir süreç olmadığını da gösterdi zira ne fransa, ne ingiltere, ne de papalık, ispanyol monarşisinin bu kadar büyük bir güce sahip olmasına asla izin vermedi. campanella’nın fikirleri idealist bir monarşi vizyonu mu, yoksa dönemin ispanyol yöneticilerine sunduğu bir kurtuluş reçetesi mi kestirmek zor. yine de açıkça söyleyebilirim ki teolojik açıdan campanella’nın evrensel monarşi fikri saf bir ilahi düzen tahayyülünden öteye geçmesi oldukça zor bir hayaldi ve öyle de oldu.
osmanlı’nın tarihsel gücü ve protestanlığın avrupa’da yarattığı dönüşüm göz önüne alındığında, ispanya’nın bu kadar kapsamlı bir hegemonya kurması gerçekçi değildir ama campanella'nın o şartlar altında bunu okuyabilmesi oldukça zor bir ihtimaldi zaten. ancak kabul etmek gerekiyor ki ekonomik açıdan alanım olmasa da basit bir yorumla campanella’nın tespitlerinin doğru olduğunu söyleyebilirim. ispanya’nın ekonomik yapısındaki dengesizlikler, sömürge gelirlerine olan bağımlılığı ve aşırı askeri harcamalar uzun vadede monarşinin çöküşüne neden olmuştur ki bunu çok kapsamlı ele almak gerektiği için bu başlıkta yapmayacağım. jeopolitik açıdan ise ispanya’nın avrupa’daki diğer büyük güçlerle dengeli bir ittifak kurma ihtimali düşük olduğundan -ve yalnızca dış değil iç sebeplerden de kaynaklı olarak- campanella’nın birleşik katolik blok fikri uygulanabilir olmaktan uzak açıkçası. bu nedenle, de monarchia hispanica, büyük oranda teorik bir model olarak kalmış, pratikte ise ispanya’nın hegemonya arayışının başarısızlığını öngören bir metne dönüşmekten başka bir işe de yaramamıştır aslında. eser tam da bu sözünü ettiğim sebeplerden ötürü katı bir teolojik savunmadan çok bir imparatorluğun düşüşünü öngören bir analiz gibi okunmalıdır. zaten tarih kitaplarını biraz bile kurcalamak bize gösteriyor ki campanella'nın ispanyol monarşisi için önerdiği reformlar büyük ölçüde uygulanamamış, ülke 17. yüzyılda ekonomik ve siyasi zayıflama sürecine girmiştir. de monarchia hispanica’ya modern zamanın gözü ile baktığımızda katı dini ideolojilerin realpolitik içinde ne kadar sürdürülebilir olduğu sorusunu da düşünmemiz gerekiyor bir açıdan. yine de metnin omurgasını oluşturan, campanella'yı bu cümleleri yazmaya iten soru ne olursa olsun cevabı tarihin kendisi hâlihazırda vermiş durumda zaten.
devamını gör...