ders anlatamayan akademisyenler

şu an içlerinden birinin dersindeyim. üniversitenin bilgi üretim ve aktarım yeri olması kesinlikle daha araştırmacı olan hocalarımızı öne çıkarıyor. ama araştırmacı kimlikli kimi hocalarımızı makale dışında bilgilerini aktarmada sıkıntı yaşadığını biliyoruz. dersi performe etmenin kolay olduğunu iddia etmiyorum. ama yıllardır aynı dersi verip yine de anlatıya belli bir biçim verememek gerçekten şaşırtıcı. derste bir şeyleri öğrendiğimi hissetmekten çok acı çekiyorum.

ders anlatmayı nerdeyse kendilerine zul sayan akademisyenler var. ben akademik çalışma yapıyorum niye derse giriyorum diyecek durumdalar nerdeyse.

gönülsüz anlatılan dersten hayır gelmiyor bu önemli bir başlık. bir diğer başlık cem yilmaz diyor ya mavi donun var mı var gel o zaman misali , hocam bu dersi verir misin veririm iyi o zaman gel ile olmuyor.

öğretmeyi geçtim slaytı okuyamayan hocalar varken ne akademi düzelir ne de iş dünyası.

bir şeyi iyi biliyor olmanız onu iyi anlatabileceğinizi göstermez insanları.

bilgiyi sindirmek, şekillendirmek başka bir şey. o değil de sayelerinde göz açık uyumayı keşfedenler var, teşekkürler.

(bkz: slayt) ve (bkz: kitap) ortadan kalkarsa bir şey anlatamayacaklarına yemin edebilirim, allahtan sadece 1 hoca öyle.

öğretmenlik, formasyon bilgisi eğitimi almak ve hitabet yeteneği başka bir şey araştırmacı olma becerisi başka bir şey.
bir konuda çok bilgiye sahip olmak onu öğretmek, sunmak veya anlatmak başarısını beraberinde getirmiyor.
okumayı seven, hafızası güçlü biri akademisyen olabilir ama eğitimci, öğretmen veya iyi bir anlatıcı olamaz.
üniversitede sınıf yönetimi dersini anlatan hocanın hiçbir okulda, sınıfta ,herhangi bir yaş grubuna bir kere bile ders anlatmamış, çocukların olduğu bir sınıfı yönetme tecrübesi edinmemiş olmasını yaşamış biri olarak yadırgamıyorum artık.

ömür törpüsüdürler. iki üç tanesi haricinde anlatmayı bilen yok. yani konuyu geceden çalışıp edineceğim yarım yamalak bilgimle sunum yapsam ben daha iyi anlatırım. konuyu bilmek yetmiyor, anlatmasını bilmek ayrı bir beceri.

hitabet yeteneği edinmeleri gerekiyor kesinlikle. uzem derslerinde resmen pdf leri okuyolar şu an.

hani anlatmak isterler ama beceremezler anlamına geliyor bu başlık. bunlar anlatmak istemiyor.

herkes geçmişten beri hocaların böyle olduğunu söylüyor. artık kendi kendimize geliştiğimiz kadar.. ne diyeyim başka?

devlet üniversitesinde normal.

bi' düşündüm.

özel üniversite mezunuyum
döneminde okuduğum üniversitede bol bol reklamını yaptıkları "duayen" bir, iki hocanın gerçek anlamda ders anlatma yetisinin olmadığını fark ettim.

sonrasında o derslere girmeyi bıraktım onun yerine asistanlarının pratik derslerine girmeye başladım iyi ki onu yapmışım zira asistanlar su gibi anlatıyorlardı konuları.

hayatta yaptığımız seçimler
diye giriyormuşum
sonra bi' motivasyon konuşması
bugattim nerde?

powerpoint hocası bunlar. pandemi döneminde akademisyen olmuşlar hitabet sıfır diksiyon yerlerde. biraz pandeminin biraz da kendini yeterince gelistirememenin etkisi. tabi bir kalabalığın karşısında eğitim vermek kolay bir iş değil ama bu yıl tanıdığım birkaç hocanın durumu böyleydi. işin garip tarafı yıllardır bu mesleği icra eden bazı hocalarda da bunu gördüm.

bunların bir de pdf üzerinden okuyarak anlatan ve uygulayan versiyonları vardır. zamanında yüksek lisans yaparken derslerimizden birisine bölüm başkanı giriyordu ve adam sadece pdf üzerinde okuyarak ders işliyordu takıldığı yerde de bana sorardı bunu nasıl yapıyorduk diye.

tez yazarken de bana "derste anlatılabilecek şekilde yaz" demişti. adam bana tutorial yazdırdı lan tez diye. işin acı tarafı ne biliyor musunuz ? bu olay hacettepe gibi bir üniversitede yaşandı.

sad but true.