deva partili kişinin stefan zweig sevdası
başlık "kelberber" tarafından 01.12.2021 10:56 tarihinde açılmıştır.
1.
ülkemizde yolda görürken bile rastlayabileceğiniz, genelde üniversite ortamlarında denk gelinen arkadaşın arkadaşı veya aynı sınıfta öğrenim görülen kişi.
arkadaş ortamında otururken stefan zweig övgüsü duyuyorum bazen. otobüste veya yolda yürürken insanların elinde iş bankası yayınlarının o güzel kapaklı kitaplarını görüyor ve gülümsüyorum.
stefan zweig'le tanışmam sanırım 4 ya da 5 sene öncesine dayanıyor. o zamanlar yeni yeni kitap okumaya başlamıştım. kitap okumakta zorlanıyordum. kitap okumak istiyordum ama yapamıyordum. o zamanlar flört ve arkadaş karışımı olan bir kız bana "stefan zweig'le başla önce. çok faydasını görüceksin sonra yavaş yavaş vitesi arttırırsın zaten" demişti. uslu bir çocuk olduğum için lafını dinledim. kampanya vardı o dönem 10'lu stefan zweig setini 40 liraya almıştım. şimdi ne kadar olmuştur allah bilir.
neyse ben 1 ay gibi kısa bir sürede okudum hepsini. hayran oldum adama, stefan zweig'le yatıyor onunla kalkıyordum. harika bir yazar olduğunu, hatta en iyisi olduğunu filan düşünüyordum. tabi bunlar yaşanırken ben başka kitaplarda okumaya devam ediyordum. kitap almaya param yetmeyince kitapların sesli tiyatrosunu dinleyordum. sınav haftalarımda eve dönerken (yaklaşık olarak 11-12 saat) sesli kitap dinleyerek 1-2 kitap bitirmişliğim bile oluyordu.
bünyeye giren kitap sayısı arttıkça stefan zweig'e karşı bir düşmanlığım oluşmaya başladı. o 5-6 ay önce hayranı olduğum adamdan nefret etmeye başlamıştım. çünkü beni kandırdığını, aslında söylendiği kadar iyi bir yazar olmadığını farketmiştim. bana göre en iyi kitabı amok koşucusuydu ve o bile okuduğum en iyi 20 kitabın içine bile girmezdi. kandırılmanın hüznü bende stefan zweig öven herkese alt tabaka insan gözüyle bakmama neden oluyordu. cahil ya bu diyordum. gogol, oblomov hatta gür bir sesle karamazov kardeşler varken zweig kim yahu diyordum.
sonra aradan yine belirli bir süre geçtikten, o içimdeki harlanmış alev sönmeye, öfkem dinmeye başlayınca benimde kitap okuma alışkanlığımı zweigle kazandığımı hatırladım. belki benim okuduğum ilk yazar zweig değildi. ondan önce zaten 20'ye yakın kitap okumuştum kısa sürede ama bana kitap okumanın o zorluğunu yenmemi sağlayan kişi oydu.
o yüzden ne zaman bir stefan zweig okuyan birini görsem ona kızamıyorum. kabuğunu kırmaya çalışan, bir şeylerin farkına varmış ama ne yapacağını bilmeyen birini görüyorum sürekli. en azından uğraşıyor olması sevindirici. bu şekilde devam ederse kısa sürede zaten neyin doğru olduğunu anlayacakmış gibime geliyor. kafası açılacak, hatta daha önce neden böyle düşünmedim doğru olan buymuş diyeceğine eminim.
belki sadece zweig okumakla yetinir ve evet ben oldum der. işte ben oldum derse sanırım hayatının bir 19 senesini daha boktan bir şekilde geçirecek.
belki 2-3 ay içinde bulunduğu gruptan bir adım öne çıkmış olacak ama bu seferde içinde olmak istediği grupla arasındaki mesafenin uzaklığını farkedecek.
durursa mutsuz bir hayat onu bekliyor. sonuçta kitap okuma zehri bir kere kanına girdi. iyileşmesi için okumaya devam etmesi lazım. durursa, o kafada yanan küçük ışık hayatının sonuna kadar onu rahatsız edecek. neyin eksik olduğunu farketmeyecek belki ama birşeyler hep onun midesini bulandıracak.
olduda ilerledi diyelim. o zaman ne olacak? sanırım yolun başından sonuna kadar (ki o yolun maalesef sonu yok) yürüdükçe yürüyecek. arada bir kafayı arkaya çevirip baktığında "ulan bu kadar yürüdük şimdi hem geriye dönesim yok hem dönsem bile nedensizce bana düşman kesilecekler" diyecek.
yürüdükçe yürüyecek, yürüdüğü yoldan başka yollara, ordan başka sokaklara uğrayacak. artık dönmek aklına bile gelmediği vakit dönüp bakacak arkasına. o yolun taa başında duran genç, elinde stefan zweig kitabı olan çocuğu görecek. sadece gülümseyecek. onun için hem üzülecek hem sevinecek.
arkadaş ortamında otururken stefan zweig övgüsü duyuyorum bazen. otobüste veya yolda yürürken insanların elinde iş bankası yayınlarının o güzel kapaklı kitaplarını görüyor ve gülümsüyorum.
stefan zweig'le tanışmam sanırım 4 ya da 5 sene öncesine dayanıyor. o zamanlar yeni yeni kitap okumaya başlamıştım. kitap okumakta zorlanıyordum. kitap okumak istiyordum ama yapamıyordum. o zamanlar flört ve arkadaş karışımı olan bir kız bana "stefan zweig'le başla önce. çok faydasını görüceksin sonra yavaş yavaş vitesi arttırırsın zaten" demişti. uslu bir çocuk olduğum için lafını dinledim. kampanya vardı o dönem 10'lu stefan zweig setini 40 liraya almıştım. şimdi ne kadar olmuştur allah bilir.
neyse ben 1 ay gibi kısa bir sürede okudum hepsini. hayran oldum adama, stefan zweig'le yatıyor onunla kalkıyordum. harika bir yazar olduğunu, hatta en iyisi olduğunu filan düşünüyordum. tabi bunlar yaşanırken ben başka kitaplarda okumaya devam ediyordum. kitap almaya param yetmeyince kitapların sesli tiyatrosunu dinleyordum. sınav haftalarımda eve dönerken (yaklaşık olarak 11-12 saat) sesli kitap dinleyerek 1-2 kitap bitirmişliğim bile oluyordu.
bünyeye giren kitap sayısı arttıkça stefan zweig'e karşı bir düşmanlığım oluşmaya başladı. o 5-6 ay önce hayranı olduğum adamdan nefret etmeye başlamıştım. çünkü beni kandırdığını, aslında söylendiği kadar iyi bir yazar olmadığını farketmiştim. bana göre en iyi kitabı amok koşucusuydu ve o bile okuduğum en iyi 20 kitabın içine bile girmezdi. kandırılmanın hüznü bende stefan zweig öven herkese alt tabaka insan gözüyle bakmama neden oluyordu. cahil ya bu diyordum. gogol, oblomov hatta gür bir sesle karamazov kardeşler varken zweig kim yahu diyordum.
sonra aradan yine belirli bir süre geçtikten, o içimdeki harlanmış alev sönmeye, öfkem dinmeye başlayınca benimde kitap okuma alışkanlığımı zweigle kazandığımı hatırladım. belki benim okuduğum ilk yazar zweig değildi. ondan önce zaten 20'ye yakın kitap okumuştum kısa sürede ama bana kitap okumanın o zorluğunu yenmemi sağlayan kişi oydu.
o yüzden ne zaman bir stefan zweig okuyan birini görsem ona kızamıyorum. kabuğunu kırmaya çalışan, bir şeylerin farkına varmış ama ne yapacağını bilmeyen birini görüyorum sürekli. en azından uğraşıyor olması sevindirici. bu şekilde devam ederse kısa sürede zaten neyin doğru olduğunu anlayacakmış gibime geliyor. kafası açılacak, hatta daha önce neden böyle düşünmedim doğru olan buymuş diyeceğine eminim.
belki sadece zweig okumakla yetinir ve evet ben oldum der. işte ben oldum derse sanırım hayatının bir 19 senesini daha boktan bir şekilde geçirecek.
belki 2-3 ay içinde bulunduğu gruptan bir adım öne çıkmış olacak ama bu seferde içinde olmak istediği grupla arasındaki mesafenin uzaklığını farkedecek.
durursa mutsuz bir hayat onu bekliyor. sonuçta kitap okuma zehri bir kere kanına girdi. iyileşmesi için okumaya devam etmesi lazım. durursa, o kafada yanan küçük ışık hayatının sonuna kadar onu rahatsız edecek. neyin eksik olduğunu farketmeyecek belki ama birşeyler hep onun midesini bulandıracak.
olduda ilerledi diyelim. o zaman ne olacak? sanırım yolun başından sonuna kadar (ki o yolun maalesef sonu yok) yürüdükçe yürüyecek. arada bir kafayı arkaya çevirip baktığında "ulan bu kadar yürüdük şimdi hem geriye dönesim yok hem dönsem bile nedensizce bana düşman kesilecekler" diyecek.
yürüdükçe yürüyecek, yürüdüğü yoldan başka yollara, ordan başka sokaklara uğrayacak. artık dönmek aklına bile gelmediği vakit dönüp bakacak arkasına. o yolun taa başında duran genç, elinde stefan zweig kitabı olan çocuğu görecek. sadece gülümseyecek. onun için hem üzülecek hem sevinecek.
devamını gör...
"deva partili kişinin stefan zweig sevdası" ile benzer başlıklar
stefan zweig
153