devletin aslında bir burjuva aparatı olması

yani şöyle bir baktığında, üst sınıfların halk üzerinde baskıyı sürdürebilmesi için polisin, mahkemelerin, hapishanelerin, ordunun ve hükümetin tüm imkanlarıyla işçi sınıfına karşı burjuvazinin çıkarlarını savunmak amacıyla çalışmasından anlayabileceğimiz hede. işin daha mide bulandırıcı tarafı birincil işlevinin sanıldığın aksine şiddet değil ideoloji olmasıdır.

yani biri tüm bu koşullar altında halk düşmanı bir pozisyonu olup olmadığını sorgular hale gelip aidiyet bağlarını kopardığını söyleyince şaşırız fakat baskıcı tüm aparatlarıyla halkın doğrudan direncini kırarken, ideolojik aparatlarıyla halkın düşüncelerini şekillendirip bir cenderede çekip çevirdikçe bu total scam yapının bir parçası olduğumuzu iddia edip, "mevcut muktedirin aşırılıklarından dolayı bu durumdayız" söylemine kendimizi kaptırır gideriz.

devlet bütün ideolojiler için bir egenen sınıf güç aparatıdır. komünizm için de, kapitalizm için de.. komünizm diğerlerinden farklı olarak bu aygıtı (gerekliliği bittiği süreçte -ki aslında gerçekten komünizme ancak o evrede geçilmiş sayılır- yok etmeyi öngörür. )keza anarşizm ise, ideolojik olarak tüm otorite aygıtlarını reddeder ve devlete asla ihtiyaç duyulmaması ve baştan imhası gerektiğini savunur.
özetle devlet, egemen sınıfın diğer sınıflar üzerindeki iktidarını kurma ve koruma yolunda ihtiyaç duyduğu bir baskı ve güç aygıtıdır.