1 aralık 1928'de arap alfabesinden vazgeçilip latin harfleri kabul edilmiştir, çünkü arapça, türkçe kelimeleri yazmak için uygun değildi ve o dönem ne yazık ki birçok arapça sözcük halk tarafından kullanılıp türkçe kelimeler geri plana atılıyordu. türkçe kelimelerin daha sık kullanımı, okuma yazma oranının artması için yeni bir alfabe gerekliydi ve latin alfabesi türkçe'nin yapısına daha uygundu.

tabii ki yeni bir alfabeye geçilse de alışkanlıklardan kurtulmak zahmet gerektiren ve hemen gerçekleşmeyen bir durumdu. bu yüzden 1932'de türk dil kurumu kuruldu ve amacı ''türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek'' olarak kayda geçti. yani amaç, türkçeyi, farsça, arapça unsurlardan kurtarmaktı.

1930'lardaki dilde sadeleşme çabalarını daha yakından görebilmek için o yıl yayınlanan bazı gazeteleri incelemiştim ve dikkatimi çeken bazı kısımları paylaşmak istiyorum:

son posta, 27 eylül 1932 tarihli gazete'de ''türk dilinin hakir kalmasına müsaade etmeyeceğiz!'' adlı başlıkta dil inkılâbından bahsedilmekle birlikte okurlara öz türkçe maniler de paylaşılmış. ayrıca, ''on altıncı asırdayız. osmanlı padişahları ecnebi kanile bulaşa bulaşa türklükten çıkmışlardır, türkleri hakir görmeye başlamışlardır'' sözlerinin ardından ''fakat artık bu bilmiştir, saray yıkıldığı gibi saray lisanı da yıkılacaktır!'' vurgusu yapılmış. yani türk dil kurumunun da desteğiyle öz türkçeyi ortaya çıkarıp yabancı dillerin etkisini en aza indirmek için büyük bir çaba gösterileceği ve bunun gerekliliğinden, saray lisanı olan arapçanın artık kullanılmayacağından bahsedilmiş. bunun başarılacağına dair büyük bir inanç hâkimmiş o dönemlerde.

10 ağustos 1934 türkdili gazetesi'ni incelediğimde ise ''mütehassıs, tetkikat, tesviye'' gibi kökeni arapçaya dayanan kelimeler radarıma takıldı. cümlelerin asla anlaşılmayacak bir şekilde yazıldığını düşünmüyorum. dilde tam anlamıyla sadeliğe ulaşılamasa da bir anda dile yerleşmiş şeyleri kaldırmak zordur, yani dilde sadeleşme çabası görülüyor fakat tam anlamıyla başarılı olunduğunu söylemek güç.

not: gazeteleri incelerken bu siteden yararlandım. tanımım ve incelemem ise tamamen bana aittir.
devamını gör...
dilde sadeleşme çabalarının menşei tanzimat dönemi'nde atılmaya başlanmış asıl gelişimini ise miili edebiyat dönemi'nde gerçekleştirmiştir. dildeki arapça ve farsça kelimelerden halkın günlük dilinde olmayanların atılması, bu dillerden gelen dil bilgisi kurallarının da çıkartılması hedeflenmiştir. yazı dili ve konuşma dili arasındaki farklılığı gidermek ise asıl amaçtır.
cumhuriyet dönemi'nde ise 26 haziran 1928’de çalışmalarına başlayan dil encümeni kurulmuş, latin alfabesine dayalı yeni türk alfabesinin hazırlıkları tamamlanmıştır.

dilde sadeleşme konusunda ömer seyfettin, o dönemde mektepte okumamış, doğal dili konuşan istanbullu kadınları örnek almamız gerektiği fikrindedir. alıntılanan metin bu bahis üzerinedir.

“az okumuş, az münevver kadınlara gelince, işte asıl lisanımızın vicdanı
onlardır. onlar hiçbir kitabın, hiçbir suniliğin tesiri altında olmayarak altın
gibi bir türkçe konuşurlar. ecnebi kelimeleri bozar, bizim millî tecvidimize
uydururlar. istanbul türkçesinin ahengi onların dudaklarında, lisanımızın
sarfı onların sinelerindedir. eski milliyetperver muharrirlerden izmirli
merhum nevzat, on yedi sene evvel türkçe yazmağa çalışıyor, yazdıklarının
türkçe olup olmadığını anlamak için evvelâ az münevver olan annesine
okuyor, onun anlamadığı kelimeleri çıkarıyor, beğenmediği cümleleri tekrar
düzeltiyordu. nevzat’ın bu usulü hakikaten ilmî idi. çünkü kendi bildiği lisan,
kitaplardan öğrendiği tahsil lisanı idi. tabiî türkçeye pek benzemiyordu.
hâlbuki yazmak istediği tabiî türkçeyi bilen, ancak tahsil lisanımızın tesiri
altına girmemiş olan annesi idi.” ö. s.


“… “yeni lisan” hareketi bayraksız bir milliyetperverlikti, amelî idi. yeni
lisancılar, filozof tarde’ın fikrine tabean milletin yalnız lisandan,
edebiyattan, harstan ibaret olduğuna kani idiler. siyasete lüzum yoktu.
konuştuğumuz lisan yazılmağa, millî bir edebiyat teessüs etmeğe, sonra
bunların neticesi olarak lisanı, dini müşterek bir cemiyet içinde müşterek
duygular kuvvet bulmağa başlayınca umumî vicdan mutlaka doğacaktı.
türkçülük… en doğru milliyetperverlik bu idi.” ö. s..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"dilde sadeleşme çabaları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim