yazar: mine söğüt
yayım yılı: 2009
kırk yazarın istanbul'un kırk semtini anlatması projesi dolayısıyla yazılmış kitaptır. kürt kediler çingene kelebekler, dolapdere ve hayalet mektup adlı 3 kısımdan oluşur. yazar, karakterler üzerinden dolapdere'nin tarihine ışık tutar.
yayım yılı: 2009
kırk yazarın istanbul'un kırk semtini anlatması projesi dolayısıyla yazılmış kitaptır. kürt kediler çingene kelebekler, dolapdere ve hayalet mektup adlı 3 kısımdan oluşur. yazar, karakterler üzerinden dolapdere'nin tarihine ışık tutar.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 15.03.2024 10:21 tarihinde açılmıştır.
1.
bir mine söğüt kitabıdır.
bir proje için kırk yazar istanbul'un kırk semtini anlatır ayrı ayrı. bu kitap mine söğüt'ün dolapdere'yi anlattığıdır. mine söğüt'ün kendi büyülü edebiyat aleminin dolapdere sokaklarında aktığıdır.
istanbul bildiğim bir şehir değildir, zaten öyle derinlemesine bilinmesi de pek mümkün gelmez bana, ne yalan söyleyeyim tanışma hevesimde yok istanbul ile öyle yakından.
ben pek tanımam dolapdere'yi de, bir iki kez girip çıkmışlığım var ama tanımak için bu kadarı yeterli değil. ne bir semt için ne bir insanın hayatı için.
göçmenlerin, azınlıkların, şehrin tükürdüklerinin, yuttuklarının, çingenelerin, kürtlerin, kelebeklerin ve kedilerin hikayesi sarıyor dolapdere'yi. karmakarışık bir sel gibi akan ve aktıkça çoğalan, kirlendikçe çeşitlenen bir semt olarak okudum ben dolapdere'yi bu kitapta.
kolera'ya da selam çakıyoruz arada, birçok başka yazıya da. ağır bir roman'ın sayfalarına uğrayıp dönüyoruz sanki ara sıra, başka birçoklarının da. akıp gidiyor yazı.
iyi ki mine söğüt var. her kitabını bitirdiğimde, arkama yaslanıp kitabı zihnimde sindirmek üzere bir durup düşündüğümde her seferinde içimden bu cümleyi kuruyorum.
bir proje için kırk yazar istanbul'un kırk semtini anlatır ayrı ayrı. bu kitap mine söğüt'ün dolapdere'yi anlattığıdır. mine söğüt'ün kendi büyülü edebiyat aleminin dolapdere sokaklarında aktığıdır.
istanbul bildiğim bir şehir değildir, zaten öyle derinlemesine bilinmesi de pek mümkün gelmez bana, ne yalan söyleyeyim tanışma hevesimde yok istanbul ile öyle yakından.
ben pek tanımam dolapdere'yi de, bir iki kez girip çıkmışlığım var ama tanımak için bu kadarı yeterli değil. ne bir semt için ne bir insanın hayatı için.
göçmenlerin, azınlıkların, şehrin tükürdüklerinin, yuttuklarının, çingenelerin, kürtlerin, kelebeklerin ve kedilerin hikayesi sarıyor dolapdere'yi. karmakarışık bir sel gibi akan ve aktıkça çoğalan, kirlendikçe çeşitlenen bir semt olarak okudum ben dolapdere'yi bu kitapta.
kolera'ya da selam çakıyoruz arada, birçok başka yazıya da. ağır bir roman'ın sayfalarına uğrayıp dönüyoruz sanki ara sıra, başka birçoklarının da. akıp gidiyor yazı.
iyi ki mine söğüt var. her kitabını bitirdiğimde, arkama yaslanıp kitabı zihnimde sindirmek üzere bir durup düşündüğümde her seferinde içimden bu cümleyi kuruyorum.
devamını gör...