yazar: erlend loe
yayım yılı: 2004
eğitimli, evli, iki çocuk babası roman kahramanımız günümüzde birçok insanın ulaşmaya çalıştığı standartlar içinde yaşamaktadır. iyi bir maaş, iyi bir evlilik, sağlıklı yaşam... ancak bir gün bisiklet kazası geçirip yerde bir süre uzanarak kalır ve o esnada yaşamıyla kendisini sorgular. artık hiçbir şey onun için eskisi gibi olmayacaktır, evden ayrılıp başka bir yaşamın kollarına atılacaktır.
not: bu kitap bir seridir. okumak isteyen yazarlar türkçe sıralamasını aşağıda sıraladığımız şekilde takip edebilir.
1. doppler
2. volvo kamyonlar
3. bildiğimiz dünyanın sonu.
yayım yılı: 2004
eğitimli, evli, iki çocuk babası roman kahramanımız günümüzde birçok insanın ulaşmaya çalıştığı standartlar içinde yaşamaktadır. iyi bir maaş, iyi bir evlilik, sağlıklı yaşam... ancak bir gün bisiklet kazası geçirip yerde bir süre uzanarak kalır ve o esnada yaşamıyla kendisini sorgular. artık hiçbir şey onun için eskisi gibi olmayacaktır, evden ayrılıp başka bir yaşamın kollarına atılacaktır.
not: bu kitap bir seridir. okumak isteyen yazarlar türkçe sıralamasını aşağıda sıraladığımız şekilde takip edebilir.
1. doppler
2. volvo kamyonlar
3. bildiğimiz dünyanın sonu.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ata" tarafından 30.11.2020 19:22 tarihinde açılmıştır.
1.
aslında üçleme olarak yazılmış kitap serisinin 3.sü. bildiğimiz dünyanın sonu ilk kitaptır ve bana göre dopplerden daha iyidir. ikinci kitap yazarin da isteğiyle türkçeye çevrilmemiş. ama evet ilk kitap kesinlikle çok daha iyi.
devamını gör...
2.
erlend loe'nun ikonik karakteri adı. hakkında şimdilik üç kitap var. türkçeye yapı kredi yayınları tarafından çevrildi.
okuma sırası yayın tarihine göre şu şekilde:
1. doppler (2004)
2. volvo kamyonlar (2005)
3. bildiğimiz dünyanın sonu (2015)
yky önce 1, ardından 3. kitabı yayımlamış, volvo kamyonlar'ı daha sonra basmıştır. tercihlerinin nedenini bilmiyorum. ama hikâyeyi kronolojik olarak takip etmek isteyenler yukarıdaki adımları atmalı.
okuma sırası yayın tarihine göre şu şekilde:
1. doppler (2004)
2. volvo kamyonlar (2005)
3. bildiğimiz dünyanın sonu (2015)
yky önce 1, ardından 3. kitabı yayımlamış, volvo kamyonlar'ı daha sonra basmıştır. tercihlerinin nedenini bilmiyorum. ama hikâyeyi kronolojik olarak takip etmek isteyenler yukarıdaki adımları atmalı.
devamını gör...
3.
erlend loe'nin muhteşem 3'lemesindeki baş kahramanımız ve ilk kitaba da ismini vermiştir. diğer yazarların da bahsettiği gibi sıralama :
1- doppler
2- volvo kamyonlar
3- bildiğimiz dünyanın sonu
şeklindedir. ancak ben okumaya başladığımda türkçe olarak 1 ve 3 vardı. volvo kamyonlar henüz türkçe'ye çevrilmemişti. ben o yüzden aslında seri bittikten sonra ikinci kitabı okuyabildim. yeni başlayacak olan arkadaşlar kesinlikle sıralamayı bozmadan okusunlar.
doppler çok alışık olduğumuz bir karakter aslında. tam bir beyaz yakalı, orta sınıf insanı. tam da toplumun kendisinden beklentisini karşılayan her şeyi beklentiler doğrultusunda yapmış bir aile babası. (konformizmin dibi, tabi burada varoluşçuluk devreye giriyor) hikayenin başladığı sırada çok iyi bir firmada iyi maaşlı çalışan bir beyaz yaka ve 2 çocuğu var. hobileri var bisiklet sürüyor sağlıklı yaşıyor. çocukları özel okullarda, spor derslerinde keman derslerinde. kızı tam bir yüzüklerin efendisi hayranı neyse hayattaki en büyük sıkıntısı evdeki banyoyu yenileyecek ve yenileyeceğpi malzemelerin türü. eşiyle beraber ev eşyalarını yenilemeye çalışıyor. ve tam da bu sırada bisiklet gezisinde düşüyor ve bir kaç saat baygın kalıyor uyandığında tam bir aydınlanma yaşıyor ve kendisine soruyor: neden? neden ben bu bana dayatılan hayatı yaşıyorum? ve sonrasında olaylar gelişiyor. doppler konformizm yerine otantik yaşamayı seçiyor, değerler toplum aile gibi kavramları bırakıp ormana yerleşiyor, takas sistemiyle geçinmeye çalışıyor ve 3 kitap boyunca başından neler geçiyor neler. orta sınıf yaşamdan ve beyaz yaka köleliğinden mağdur olan arkadaşlarımızın mutlaka okuması gereken bir seri. tabi okurken varoluşçu felsefe arka planını unutmadan okumanızı öneririm.
1- doppler
2- volvo kamyonlar
3- bildiğimiz dünyanın sonu
şeklindedir. ancak ben okumaya başladığımda türkçe olarak 1 ve 3 vardı. volvo kamyonlar henüz türkçe'ye çevrilmemişti. ben o yüzden aslında seri bittikten sonra ikinci kitabı okuyabildim. yeni başlayacak olan arkadaşlar kesinlikle sıralamayı bozmadan okusunlar.
doppler çok alışık olduğumuz bir karakter aslında. tam bir beyaz yakalı, orta sınıf insanı. tam da toplumun kendisinden beklentisini karşılayan her şeyi beklentiler doğrultusunda yapmış bir aile babası. (konformizmin dibi, tabi burada varoluşçuluk devreye giriyor) hikayenin başladığı sırada çok iyi bir firmada iyi maaşlı çalışan bir beyaz yaka ve 2 çocuğu var. hobileri var bisiklet sürüyor sağlıklı yaşıyor. çocukları özel okullarda, spor derslerinde keman derslerinde. kızı tam bir yüzüklerin efendisi hayranı neyse hayattaki en büyük sıkıntısı evdeki banyoyu yenileyecek ve yenileyeceğpi malzemelerin türü. eşiyle beraber ev eşyalarını yenilemeye çalışıyor. ve tam da bu sırada bisiklet gezisinde düşüyor ve bir kaç saat baygın kalıyor uyandığında tam bir aydınlanma yaşıyor ve kendisine soruyor: neden? neden ben bu bana dayatılan hayatı yaşıyorum? ve sonrasında olaylar gelişiyor. doppler konformizm yerine otantik yaşamayı seçiyor, değerler toplum aile gibi kavramları bırakıp ormana yerleşiyor, takas sistemiyle geçinmeye çalışıyor ve 3 kitap boyunca başından neler geçiyor neler. orta sınıf yaşamdan ve beyaz yaka köleliğinden mağdur olan arkadaşlarımızın mutlaka okuması gereken bir seri. tabi okurken varoluşçu felsefe arka planını unutmadan okumanızı öneririm.
devamını gör...
4.
(bkz: erlend loe)'nin yazmış olduğu, ülekmizde yky den çıkan çevirisini dilek başak'ın yaptığı 124 sayfalık bir norveç edebiyatı romanı.
sürekli olarak takip ettiğim insanların okumalarında görünce ben de edinmiştim. açıkçası ne konusu ne türü ne de hangi millete ait olduğunu bilmiyordum. sanırım tam bir popüler kültür etkilenmesi yaşadım edinirken. ama okuduğumda pişmanlık duymadığım bir roman oldu kendisi. konusuna gelecek olursak ;
andreas doppler babasının cenazesinden sonra bisikleti ile orman yolunda giderken bir kaza geçirip ormana doğru yuvarlanıyor. kendisine geldiğinde etrafına bakıyor ve o an kafasında bir şeyler canlanıyor. neden? sorusunu soruyor kendine. neden bu hayatı yaşıyorum? ..kendisi iki çocuk babası ve bir beyaz yakalı. iyi bir maaşı var, çocukları özel okullarda, hobileri olan bir aileler. tek dertleri banyo fayansı yenilemek olan bir aile. bizim hep refahına özendiğimiz o norveç'te yaşayan ailelerden. işte bu neden sorusu sonrası ormanda yaşamaya karar veriyor doppler. çadırını ve bazı temel eşyalarını alıp ormana yerleşiyor. orada bir geyikle karşılaşıyor ve arkadaş oluyor. bir nevi onu sahipleniyor. sonrasında da başından geçenleri okuyoruz.
doppler tam olarak orta sınıf bir beyaz yakalının hayatının varoluşsal sorgulamasını yaşıyor ve bizlere de okutuyor. sadece beyaz yakalı olmakla da sınırlandırmamak lazım aslında genel olarak hepimizin yer yer yaşadığı o sıkıntılara bir bakış açısı da diyebiliriz.
kitabın bir seri kitap olduğunu bitirdikten sonra öğrendim. aslında 3 kitaplık bir seriymiş. kısa sürede diğerlerini de okumak isterim.
herkese keyifli okumalarr.
sürekli olarak takip ettiğim insanların okumalarında görünce ben de edinmiştim. açıkçası ne konusu ne türü ne de hangi millete ait olduğunu bilmiyordum. sanırım tam bir popüler kültür etkilenmesi yaşadım edinirken. ama okuduğumda pişmanlık duymadığım bir roman oldu kendisi. konusuna gelecek olursak ;
andreas doppler babasının cenazesinden sonra bisikleti ile orman yolunda giderken bir kaza geçirip ormana doğru yuvarlanıyor. kendisine geldiğinde etrafına bakıyor ve o an kafasında bir şeyler canlanıyor. neden? sorusunu soruyor kendine. neden bu hayatı yaşıyorum? ..kendisi iki çocuk babası ve bir beyaz yakalı. iyi bir maaşı var, çocukları özel okullarda, hobileri olan bir aileler. tek dertleri banyo fayansı yenilemek olan bir aile. bizim hep refahına özendiğimiz o norveç'te yaşayan ailelerden. işte bu neden sorusu sonrası ormanda yaşamaya karar veriyor doppler. çadırını ve bazı temel eşyalarını alıp ormana yerleşiyor. orada bir geyikle karşılaşıyor ve arkadaş oluyor. bir nevi onu sahipleniyor. sonrasında da başından geçenleri okuyoruz.
doppler tam olarak orta sınıf bir beyaz yakalının hayatının varoluşsal sorgulamasını yaşıyor ve bizlere de okutuyor. sadece beyaz yakalı olmakla da sınırlandırmamak lazım aslında genel olarak hepimizin yer yer yaşadığı o sıkıntılara bir bakış açısı da diyebiliriz.
kitabın bir seri kitap olduğunu bitirdikten sonra öğrendim. aslında 3 kitaplık bir seriymiş. kısa sürede diğerlerini de okumak isterim.
herkese keyifli okumalarr.
devamını gör...
5.
okuyan arkadaşlarımın çok güzel kitap, çok iyi, vs gazına gelip (yazarın üç kitabını da aynı anda aşmış bulundum) aldığım ve neden bu kadar çok abartıldığını anlamadığım (bkz: erlend loe) kitabı. sen 2000 li yıllarda 3 yaşında çocuğu annesinden alıp norveç in ikiliminde, karda, çadırda bi de zor yaşarsın. modern hayatı sorguluyormuş, tmm ama olmamış. ayrıca tolkein e takmış. herkes beğenmiş kitabı, dünya beğenmiş. ben asla beğenmedim.
devamını gör...
6.
toplum normlarını sorgulatma konusunda harika bir kitap. herkes aynı çemberde oku, işe gir, evlen, çocuk yap. peki ya bir anda bu çemberden çıkmaya karar versek ne olurdu? neden bu şekilde yaşamak zorundayız ki? gibi sorulara cevap veren okurken kahkaha atabileceğiniz eğlenceli bir kitap.
devamını gör...
7.
doppler okurken, girdiği evde yemek yiyip, bulaşık yıkayan hırsız haberleri düştü aklıma. rahatlıkları aynı.
başarılı olmanın ve başarılı olmaya çalışmanın lanetine inandırıyor bizi. hayatın getirdiği görev ve sorumlulukları, sırf bir gün bisikletten düştü diye reddetme romantikliğini ve cesaretini ben çok seviyorum. kitaplarda da olsa bunu birilerinin yapıyor olduğun bilmek hoşuma gidiyor. bir solukta okunuveren kitaplardan. iyi ki okumuşum.
başarılı olmanın ve başarılı olmaya çalışmanın lanetine inandırıyor bizi. hayatın getirdiği görev ve sorumlulukları, sırf bir gün bisikletten düştü diye reddetme romantikliğini ve cesaretini ben çok seviyorum. kitaplarda da olsa bunu birilerinin yapıyor olduğun bilmek hoşuma gidiyor. bir solukta okunuveren kitaplardan. iyi ki okumuşum.
devamını gör...
8.
norveçli yazar erlend loe tarafından yazılmış ve dilek başak carelius tarafından türkçe'ye çevrilmiş 75 sayfalık roman olup üç seriden oluşmaktadır.
öncelikle bu nasıl bir yazım yanlışları silsilesi demeden geçemeyeceğim, kitapta fazlasıyla yazım yanlışı vardı, bu kitabın editörü yok muydu diye merak ediyorum ama kitabın güzelliğine gölge düşürmesine de izin vermeyeceğim.
kitabımız andreas doppler adında evli ve iki çocuk babası bir adamın ormanda bisiklet kazası geçirdikten sonra yaşadığı aydınlanma sonucu artık her şeye s...r çekip ormanda yaşamaya başlamasını konu ediniyor.
bankalardan, resmiyetten, ciddiyet kisvesi adı altındaki sahteliklerden ve norveçlilerden bıkmış ve çok az tanıdığı babası ölmüş.
doppler oldukça bilge ve nihilist ve yaralı bir adam, kırgın olduğunu sezdim okurken, bir anne geyiği öldürüp yavrusunu annesiz bıraktıktan sonra hissettiği kederi yakından hissettim.
bence babası gibi bir baba olmaktan korktuğu için herkesten kaçmak istedi.
mülkiyet kavramından hazzetmediği için hırsızlık yapıyor ama yavru geyik bongo'ya asla dokunmayacak kadar yufka yürekli bir adam ve baba.
kızı tolkien hastası, oğlu küçücük.
oldukça felsefik, nihilist ve gerçekçi bir adam, kimliksiz ve hayatsız olup hayata yeniden başlamayı düşünüyor, çocuklarını sevse de onlarla kurmadığı ilişkiyi geyikle kuruyor ama annesini öldürdüğü için geyiğin gözlerine de bakamıyor.
bir geyik ve bir adamın öyküsü bu.
yine de yalnızım. her zaman yalnız. geyikler gibi. babam gibi
bugün uyandığımda yavru geyiğin çadırın etrafında dolandığını duydum. hâlâ da duyuyorum.
kalkmaya cesaret edemiyorum. gözlerinin içine bakamam.
geyikler yollarını şaşırıp insanların arasına karışırlarsa vurulurlar.
insan, toplumdan dışlanmış bir biçimde yaşamaya zorlanıyor, sağlıklı kişiler için bile giderek daha motorize bir hale gelen yerleşik trafik sisteminin bir köşesine itiliyor. bisikletçiler eziliyor; bizler sessiz azınlığız, avlanma alanlarımız giderek azalıyor, bize dar gelen bir kalıba sokulmaya çalışılıyoruz; kendi dilimizi konuşmamıza izin verilmiyor, yeraltında yaşamaya itiliyoruz.
ama kendinizi hazırlayın, çünkü mantıksızlık ortada; bisikletçilerin artan öfkesi ve saldırganlığı kimseyi şaşırtmasın. bir gün, bisikletçi olmayanlar şişkoluktan arabalarına zar zor inip binerken, bizler onları bütün gücümüzle geri püskürteceğiz.
ben bir bisikletçiyim. koca, baba, oğul ve işçiyim. ev sahibiyim. ve bir sürü başka şeyim. insan çok fazla bir şey.
benden ayrılıverdi, sevgilisiymişim gibi.
öncelikle bu nasıl bir yazım yanlışları silsilesi demeden geçemeyeceğim, kitapta fazlasıyla yazım yanlışı vardı, bu kitabın editörü yok muydu diye merak ediyorum ama kitabın güzelliğine gölge düşürmesine de izin vermeyeceğim.
kitabımız andreas doppler adında evli ve iki çocuk babası bir adamın ormanda bisiklet kazası geçirdikten sonra yaşadığı aydınlanma sonucu artık her şeye s...r çekip ormanda yaşamaya başlamasını konu ediniyor.
bankalardan, resmiyetten, ciddiyet kisvesi adı altındaki sahteliklerden ve norveçlilerden bıkmış ve çok az tanıdığı babası ölmüş.
doppler oldukça bilge ve nihilist ve yaralı bir adam, kırgın olduğunu sezdim okurken, bir anne geyiği öldürüp yavrusunu annesiz bıraktıktan sonra hissettiği kederi yakından hissettim.
bence babası gibi bir baba olmaktan korktuğu için herkesten kaçmak istedi.
mülkiyet kavramından hazzetmediği için hırsızlık yapıyor ama yavru geyik bongo'ya asla dokunmayacak kadar yufka yürekli bir adam ve baba.
kızı tolkien hastası, oğlu küçücük.
oldukça felsefik, nihilist ve gerçekçi bir adam, kimliksiz ve hayatsız olup hayata yeniden başlamayı düşünüyor, çocuklarını sevse de onlarla kurmadığı ilişkiyi geyikle kuruyor ama annesini öldürdüğü için geyiğin gözlerine de bakamıyor.
bir geyik ve bir adamın öyküsü bu.
yine de yalnızım. her zaman yalnız. geyikler gibi. babam gibi
bugün uyandığımda yavru geyiğin çadırın etrafında dolandığını duydum. hâlâ da duyuyorum.
kalkmaya cesaret edemiyorum. gözlerinin içine bakamam.
geyikler yollarını şaşırıp insanların arasına karışırlarsa vurulurlar.
insan, toplumdan dışlanmış bir biçimde yaşamaya zorlanıyor, sağlıklı kişiler için bile giderek daha motorize bir hale gelen yerleşik trafik sisteminin bir köşesine itiliyor. bisikletçiler eziliyor; bizler sessiz azınlığız, avlanma alanlarımız giderek azalıyor, bize dar gelen bir kalıba sokulmaya çalışılıyoruz; kendi dilimizi konuşmamıza izin verilmiyor, yeraltında yaşamaya itiliyoruz.
ama kendinizi hazırlayın, çünkü mantıksızlık ortada; bisikletçilerin artan öfkesi ve saldırganlığı kimseyi şaşırtmasın. bir gün, bisikletçi olmayanlar şişkoluktan arabalarına zar zor inip binerken, bizler onları bütün gücümüzle geri püskürteceğiz.
ben bir bisikletçiyim. koca, baba, oğul ve işçiyim. ev sahibiyim. ve bir sürü başka şeyim. insan çok fazla bir şey.
benden ayrılıverdi, sevgilisiymişim gibi.
devamını gör...
"doppler (kitap)" ile benzer başlıklar
doppler
1