döverim dedim

2010 özel sektörde yardırıyorum. işler yoğun programlar altından kalkilacak gibi değil. çalışmaktan kemiklerim sızlıyor. hırs da var. tam bir makineyim. ortalama bir zekayı alıp parlatip salıyorum piyasaya.

hala hızlı yaşa genç öl mottosu devam ediyor tabi. mesai sonrası ortamlar takılmalar falan sabaha karşı eve dönüşler çok moda çok da tutuyor.

böyle bir gecenin sabahı kafam cilk girmişim is yerinden içeri baktım amir saate bakiyor. ulan dedim ben mi geç kaldım bu mu erken geldi, o sırada biri çıktı içeriden benden daha dut! amire doğru hareketleniyor lan döverim dedim

90larda halı yıkamak hele de teraslı bahçeli evde yaşıyorsan çok bilinen ve sevilen bir aktivitedir. arap sabunu alınır. katı ile jel arası bir şey. hortumla ıslanır halı bir kirli suyu çıkar önden sonra bu sabunla güzelce köpürtülür ve çek pas ile fış fış köpük atılır. olayın en keyifli yeri bu kısmıdır ben de bayılırım. ulan teyze oğlu bu noktada girdi devreye aldı eline çek pası bırakmıyor. oğlum bırak diyorum yok oralı olmuyor. lan döverim dedim

... ve dayak yedim.

ankara havaları yeni yeni moda oluyor istanbul'da. etilerde falanlar tarabyada filanlar. neyse biz de genciz, hızlıyız falan ama 4ever rock durumlarımız var. o yüzden böyle kültürel ögelerden oldukça uzak alkol sex uyuşturucu üçgeninin sadece düşünce boyutundayız. eyleme de geçemiyoruz zira para yok. sultan ahmet tarafında bir işimiz var. hallettik. acıktık. yemeğe oturduk bir köfteciye. ulan içeri girdim daha girerken dayının biri bakıyor tanıyor gibi. uyuzlandım ama yine serseriyim yine hayatı sallamıyorum yine hiç bir şey umrumda değil havalarındayım. neyse oturduk bu adam kalktı geldi masaya kardeş dedi seninle az biraz konuşalım. dedim konuşalım.

cam kenarı bir masaya oturduk. şöyle aşağı baktım lavuğu aşşa atsam ölür mü sakat kalır mı onu hesaplıyorum. kardeş dedi yakın koruma olmayı düşünür müsün? yok dedim ben 17 yaşındayım silahla falan da işim olmaz zaten. yaşı dert etme dedi. yok dedim ben öğretmen olacağım üniversite okuyorum. sicilime işlerlerse geleceğim yanar falan. peder bey haftada 50 milyon gönderiyor 50 yi 7 ye bölemiyorum 5 gün 10 milyon harcıyorum 2 gün aç yaşıyorum ama olsun. sicil önemli. ikna oldu gibi geldi ben dedi laylanın güvenlik amiriyim. kapıya alayım seni gece 23.00 gel sabah 6 git. sadece duracaksın. ayda 2 milyar maaş. asgari ücret 240 milyon. öğretmen maaşı 1 milyar falan herhalde. neyse. yok dedim abi ben okuyacağım bu taraklarda bezim yok. o sirada yanımdaki eleman lan dedi sen bizi parayla satın almaya mı kalkıyorsun? lan döverim dedim

vaay be gençlik. üniversite birinci sınıf. iş aş emek diye geziniyor, yeşil parka samsun maltepe sigara. ekmek zeytin helva çay. halkın yanında olacağız derken 17 yaşında ama 47 yaşında gibi konuşuyoruz. mikail yoldaş doğru söylüyor. radyo haberleri yeterli değil. kodaman para babaları kazansa da gazete almamız gerek. gibi konusmalar geçiyor. sanat filmi çekiyor gibiyiz. molotof denemeleri yapiyorken iki kere yurdu yaktık. ahh içi boş komünizm dostlar çok açlık fazla yokluk. pekmez ekmek yediğimiz en tatlı şey. neyse cahillik her ideolojide kendi sürüngenlerini yaratır.

bir gün beyazıt sahaflarini gezecegiz. sağda solda atılmış kitap toplayacağız. böylece toplumun artık olarak gördüğü ile beslenip bilgi depomuzu dolduracagiz.

şehmuz arkadaş aksaray'a gelince hadi inelim dedi toplu taşımadan. sorgulamadan kabul ettik bu kararı. çünkü her kararı sorgulamaya kalksak zaten araçtan inemeyiz. daha önce inemedigimiz olmuştu.

ceyhun yoldaş bu duruma fazla tutulmuş olacak ki şehmuz arkadaşın önden yürümesini de eşitliğe aykırı bulduğu için sen kendini lider mi sanıyorsun diye cikismasi ile bir tartışma patlak verdi. laleliden beyazıt a kadar sürdü. istanbul üniversitesi kapısının orada hararetli bir tartışma sürerken birden slogan atılmaya başladı.

şansımıza eylemin ortasında kaldık. hemen yüzümüzü gizleyip slogan atmaya başladık ki. o da ne polis kalkanlarla set ördü etrafımıza. aha dedim geliyor aynalı dayak. o sırada ceyhun yoldaş demez mi şehmuz arkadaş sen lider değilsin! lan döverim dedim

belediye otobüsü aşkı diye bir şey var herhalde. yani yoksa da benim vardı yaklaşık 18 sene önce fazla da olabilir geçmiş zaman tam hatırlamıyorum. hatırladığım kısmını anlatayım. alnımın kırmızı sakalımın turuncu olduğu günler. marjinal çocuk ve arkadaşları olarak anılan dönemin başlangıcı. kulağımda fazlaca iddialı tüy küpelerim, göz makyajım ve işte halim ile yeteri kadar dikkat çekiyorum. çin seddi gibi değil de daha çok cin seddi gibiyim. gören hayret mi etse nas felak mı okusa karar veremiyor.

128 e mecidiyeköy duraktan biniyoruz. ama oraya çok yakın oturduğumuz söylenemez tabi. öyle bir bayır tırmanıyoruz ki. profilo awm önünden en dibe kadar. dipte oturuyoruz ama mecidiyeköy işte. ah ulan. şov. neyse. konumuz bu değil. ali sami yen yıkılmamış o zamanlar. gs store un önünde ali sami yen durağı var. ordan biniyor iki gözümün çiçeği. nerde oturuyor adı ne kim ne iş yapar hiç bir fikrim yok. ama otobüse bir biniyor usta o eski kırmızı otobüs oluyor cennet bahçesi. yok böyle bir şey. daha basamaktan adımını atarken kokusu geliyor. tanıyorum kokuyu sexy grafiti. görmesem de koku belli.

bir gün köprüde kaza var. 20 dk sürecek yolculuk 1 saati geçmiş yol kapalı kontak kapanmış. ben oturuyorum o da karsımda ayakta dikiliyor. öyle bakıyorum ama ona mı bakıyorum ciğerine mi belli değil. kalbinin atışını duyuyorum. merhaba dedi. sesi kulak zarımı jiletledi. kanadı orda kulaklarım. yok böyle bir sees. gat dam it! kekeledim tabi. hiç sekmez. tutulurum çünkü. ama hikaye sandığınız yöne hiç gitmedi. arkamdaki adam dedi beni taciz ediyor. çaktırmadan kalkarsanız ben oraya oturursam belki vazgeçer dedi. lan döverim dedim.

hep eskilerden anlatıyorum bu sefer yazdan kalma bir tane anlatayım. uzun yıllar planladıktan sonra yakın arkadaşım ile birlikte bu yaz antalyaya tatile gittik. ama tabi ki rockn roll loser trip olduğumuz için direkt rota olarak olimposu belirledik. yolculuk falan gayet keyifli herşey güzeldi. çıralı da bir kamp alanı ayarladık falan. sıcak nem antalya çok da yaşanası bir yer değil ama neyse.

aslında bu anlatacağım noktaya gelene kadar öyle sıçış hikayeleri var ki anlatsam seri tamamlanır. ben sadece birinden bahsetmek ve çok da ifşaya girmek istemiyorum. aradığını bulamayan her türk tatilcisi gibi biz de aranıyoruz. tavsiyeler alıyoruz. akıl verenler oluyor. zaten herşey tamam bir tek akıl yok. kimse bunun farkında değil.

kemere aqua parka gitme fikri arkadaşıma iletildi. ortam iyi illa ki denk getirirsiniz. yerli turist de çok geliyor. yabancıyı ayarlayamadığımız google translete ile tescilli çünkü. türkiyenin en büyüğü falan deyip ara gazla süslenmiş bir mesajı okurken bir taraftan da navigasyonu ayarlamaya çalışıyorum. zaten gece kulubunden sabah çıkmış ve yalnız çıkmışım moralim sıfır sıfır sıfır.

neyse gittik girdik içeri. su kaydırakları falan. oyuncak lan oyuncak işte. 39 yaşında adamların keyif almayacağı aşikar ama öyle bir yokluk kim ne derse yapıyoruz. dedim ya her şey dahil akıl hariç iki adamız. madem geldik binicez aga dedim. en büyüğü hangisi bakınalım gidelim sırasına girelim. baya bakındık. rusya savaşı kemeri hiç etkilememiş. uzun sürdü bakınmamız o yüzden. ama şey gibi düşün penthouse dergisine bakmak gibi. sadece bakıyoruz. karşıdan gülen falan oluyor ama karşılığımız yok. google translate düzgün çalışmıyor awm.

bekledik sıra bize geldi. görevli dedi ki abi dedi sen kaç kilosun dedim 118 120 arası. risk var istersen binme dedi. ben binmeye geldim risk bizim işimiz dedim. tamam abi dedi bir koydu tekmeyi simide. o simit zaten kaydırağa ne zaman dokundu bilmiyorum. ama geçtiğim yerden su fışkırıyor. aynı zamanda gök gürültüsü gibi bir ses. herkes bana dikkat kesildi ve tek kişilik şovum başladı. tünellere girince ağlıyorum. öyle de korkuyorum. bitmiyor zaten. zaman sanki slow moşin awm.

son noktada hani şu kaykaycıların u şeklinde takla attığı yerler var ya orda bitiyor. ben de attım orada taklalar. ispanyada matadorum sanki her uçuşumda hooow hoow diye bağırıyor millet. ve bitti işkence çıktım havuzdan. bir bebe geldi yanıma abi dedi bir daha asla binme. sonra anons yapıldı az önce kaydıraktan inen beyefendi müdüriyete gelin. lan nefesimi çevireyim bi su verin diyorum.yok. bir takım elbiseli kadın geldi. sakın dedi. gitti. başka biri daha geldi siz sakın binmeyin bir daha dedi landöverim dedim