ecinnilerin arasından bildiriyor ve kan kusarak ölüyorum
başlık "ziyaver şencan" tarafından 02.12.2020 23:59 tarihinde açılmıştır.
1.
ben fyodor mihayloviç; yaradan’ın lânetli kulu, aksi ve marazî rus yazarı, baba katili; bu yüzden işte cezalandırıldım ben. kargışlı, illetli, ecinli hallerimleyim ve işte yeraltından bildiriyorum.
talihsiz bir çocuktum; babasının, durmadan sövüp üzdüğü. en çok da anneme yaptıkları yaralardı beni. ölmesini istemem işte bundandı.
annemi yine üzdükten sonra bir gün, nihayet öldü babam. hangi çocuk istemişse ölmesini babasının, cezalandıran bir baba’dır babam. babam ölsün istedim, öldü; böyleyse bu, babasını öldüren bir katil değil de neyim ben? ve göklerdeki baba’m bütün bunları gördü; bildi hallerimi o. ben lanetli bir ruh, bir baba katiliydim. göklerdeki baba’m beni cezalandıracaktı, mukadderdi, kaçınılmaz kaderimdi ve oldu bu: illetli kıldı ve hasta etti beni bu yüzden.
sadece babama mı? çar baba’ya, milletin babasına da ihanet ettim, istedim ki ölsün o da. göklerdeki baba’mın lâneti daha da katmerlendi bu yüzden ve nitekim kan tükürür oldum işte. ben fyodor mihayloviç; göklerdeki baba’nın lânetli kulu, marazî ve hasta slav yazarı ve baba katili; illetli ve ecinli ve yeraltı curnalisti.
yazdım, yazmaktan bir şeyler umarak. bir derin yeiste boğuldu ümit.
kader, irade, merhamet ve cehennem; yazdığımdı yazgım, yazdım.
hep yoksuldum ve ancak doydum ki sadece patates ve şarapla mutlu oldum. kumara sığındım, müptelâsıydım zarların; ki, kaybedenlerden olmamı perçinledim. 'daha çok yaz ve kurtul şu borçlarından!' diye sıkıştırırdı yayıncım beni. kurtulamadım borçtan, kurtulamadım alacaklılarımdan ve haris yayıncımdan. yazdım, borç ödedim, kumar oynadım, içtim , yoksulluğum değiştiremediğim çapamdı ve patates ve şarap sabitelerim.
ey merhameti yüce göklerdeki baba’m, suçluların suçlusu fyodor’unu nasıl da kolladın. öz babasını öldüren, çar baba’sını da öldürmeye teşebbüs eden mücrimler mücrimi şu hakir kulundan nasıl da mağfiretini esirgemedin! işte bu yüzdendir ki, ben fyodor mihayloviç, ben, bana bahşedilmiş şu ömrüm boyunca merhamet, suç, ceza, ödeşmek ve adalet ve tabii bir de yaradan'ın, göklerdeki baba’mın hakkında yazdım durdum, yaza durdum / durayazdım.
şimdi ben, henüz az önce kan kusmuş ve bayılarak nöbet geçirmiş olan ben diyorum ki; ey göklerdeki yüce baba’m, içimdeki cehennemle içinde olduğum cehennemi taşımaya elbette razıyım. ebedi alemdeki cehenneminden kaçıp kurtuluşumun olmadığının da pekalâ farkındayım ve tek bir şey diliyorum senden: okunulası şeyler yazmama vesile ol, sonra, varsın kan kusarak gideyim o cehenne(mim)e yine ben.
ben fyodor mihayloviç, dostoyevski ben. yaradan’ın lânetli kulu, geçimsiz ve marazî slav yazarı ve baba katili; illetli ve ecinli ve yeraltı curnalisti. ecinnilerin arasından, yeraltından bildiriyor; kan kusarak ölüyor ve umarım okunulası şeyler yazabilmişimdir diyorum.
talihsiz bir çocuktum; babasının, durmadan sövüp üzdüğü. en çok da anneme yaptıkları yaralardı beni. ölmesini istemem işte bundandı.
annemi yine üzdükten sonra bir gün, nihayet öldü babam. hangi çocuk istemişse ölmesini babasının, cezalandıran bir baba’dır babam. babam ölsün istedim, öldü; böyleyse bu, babasını öldüren bir katil değil de neyim ben? ve göklerdeki baba’m bütün bunları gördü; bildi hallerimi o. ben lanetli bir ruh, bir baba katiliydim. göklerdeki baba’m beni cezalandıracaktı, mukadderdi, kaçınılmaz kaderimdi ve oldu bu: illetli kıldı ve hasta etti beni bu yüzden.
sadece babama mı? çar baba’ya, milletin babasına da ihanet ettim, istedim ki ölsün o da. göklerdeki baba’mın lâneti daha da katmerlendi bu yüzden ve nitekim kan tükürür oldum işte. ben fyodor mihayloviç; göklerdeki baba’nın lânetli kulu, marazî ve hasta slav yazarı ve baba katili; illetli ve ecinli ve yeraltı curnalisti.
yazdım, yazmaktan bir şeyler umarak. bir derin yeiste boğuldu ümit.
kader, irade, merhamet ve cehennem; yazdığımdı yazgım, yazdım.
hep yoksuldum ve ancak doydum ki sadece patates ve şarapla mutlu oldum. kumara sığındım, müptelâsıydım zarların; ki, kaybedenlerden olmamı perçinledim. 'daha çok yaz ve kurtul şu borçlarından!' diye sıkıştırırdı yayıncım beni. kurtulamadım borçtan, kurtulamadım alacaklılarımdan ve haris yayıncımdan. yazdım, borç ödedim, kumar oynadım, içtim , yoksulluğum değiştiremediğim çapamdı ve patates ve şarap sabitelerim.
ey merhameti yüce göklerdeki baba’m, suçluların suçlusu fyodor’unu nasıl da kolladın. öz babasını öldüren, çar baba’sını da öldürmeye teşebbüs eden mücrimler mücrimi şu hakir kulundan nasıl da mağfiretini esirgemedin! işte bu yüzdendir ki, ben fyodor mihayloviç, ben, bana bahşedilmiş şu ömrüm boyunca merhamet, suç, ceza, ödeşmek ve adalet ve tabii bir de yaradan'ın, göklerdeki baba’mın hakkında yazdım durdum, yaza durdum / durayazdım.
şimdi ben, henüz az önce kan kusmuş ve bayılarak nöbet geçirmiş olan ben diyorum ki; ey göklerdeki yüce baba’m, içimdeki cehennemle içinde olduğum cehennemi taşımaya elbette razıyım. ebedi alemdeki cehenneminden kaçıp kurtuluşumun olmadığının da pekalâ farkındayım ve tek bir şey diliyorum senden: okunulası şeyler yazmama vesile ol, sonra, varsın kan kusarak gideyim o cehenne(mim)e yine ben.
ben fyodor mihayloviç, dostoyevski ben. yaradan’ın lânetli kulu, geçimsiz ve marazî slav yazarı ve baba katili; illetli ve ecinli ve yeraltı curnalisti. ecinnilerin arasından, yeraltından bildiriyor; kan kusarak ölüyor ve umarım okunulası şeyler yazabilmişimdir diyorum.
devamını gör...