1.
felsedil edekimatik şubesinden hürragir ersakallıavcıbeyoğulları cüppesinden çıkardığı kazık kadar yağlı ve kalın tarihi romanını tebeşirle kutsayıp barikatlara doğru koşan bir oğlak burcu erkeği gibi raflara cilder cilder yerleştirdi. keyfim boynuzlanmış yüreğim kazıklanmıştı bu manzarayı sömürünce. fikirlerimin kabuğunu soyup cücüğünü yemekle ilgilenen bütün bikinili göğüslere kocaman bir şah çekmişim, ayın onaltısında, ocak pazarı meyve sezarında reyondan reyona hatta kuyruğundan kulağının örsüne kadar.
birikimlerini mevduale edemeden diz kırıp suyuna ekmek banmış, elleri havada, seyir halinde ve noter huzurunda. çıtır çıtır çubuk kıtır.
birikimlerini mevduale edemeden diz kırıp suyuna ekmek banmış, elleri havada, seyir halinde ve noter huzurunda. çıtır çıtır çubuk kıtır.
devamını gör...
2.
martıların bile konmaktan imtina ettiği, üzerindeki dalgaların pespembe, kekremsi bir safiye kreması oluşturduğu arka değirmen tekeri, pandispanya'nın sakinleri tarafından, edebi bir açık hava konservatuvarı olarak görülürdü. o eski ve yakın zamanlarda seslerin bulutlara ataşlanmış tınıları, dolmabahçe sarayı dolmuşları ile birdi. onlar, karıları ve kanarya kuşları, bu anlaşılmaz matematik karşısında nicelerinin takındığı çöreksi duygulara karşın suskunluğu seçmişlerdi.
mesafeler ancak, dişi kısrak kükremesi kadar muaftır.
mesafeler ancak, dişi kısrak kükremesi kadar muaftır.
devamını gör...
3.
(bkz: edgar allan poe)
devamını gör...