#ödüllü filmler
orijinal adı: a nightmare on elm street
yönetmen koltuğunda wes craven'ın yer aldığı, 1984 abd yapımı korku filmidir. konusu; ohio'da springwood isimli, bu film serisi için yaratılmış olan kurgusal kasabada geçmektedir. gençlerin rüyalarına giren bir çocuk seri katilini ve gençlerin yaşadığı dehşet ve gizem dolu maceraları anlatmaktadır. kasabanın gençleri, bu doğaüstü düşmanın hakkından gelebilecekler midir?
yönetmen koltuğunda wes craven'ın yer aldığı, 1984 abd yapımı korku filmidir. konusu; ohio'da springwood isimli, bu film serisi için yaratılmış olan kurgusal kasabada geçmektedir. gençlerin rüyalarına giren bir çocuk seri katilini ve gençlerin yaşadığı dehşet ve gizem dolu maceraları anlatmaktadır. kasabanın gençleri, bu doğaüstü düşmanın hakkından gelebilecekler midir?
yönetmen:
wes craven
oyuncular:
john saxon
ronee blakley
heather langenkamp
amanda wyss
jsu garcia
johnny depp
robert englund
lin shaye
wes craven
oyuncular:
john saxon
ronee blakley
heather langenkamp
amanda wyss
jsu garcia
johnny depp
robert englund
lin shaye
*avoriaz fantastik film festivali (1984) - oyunculuk özel mansiyon ödülü [heather langenkamp] / eleştirmenlerin ödülü [wes craven]
*ulusal film muhafaza kurulu ödülleri (2021) - ulusal film tescili
*ulusal film & televizyon kuruluşu (2021) - ofta film onur listesi: karakter [robert englund] / ofta film onur listesi: film
film toplam 6 ödüle sahiptir.
*ulusal film muhafaza kurulu ödülleri (2021) - ulusal film tescili
*ulusal film & televizyon kuruluşu (2021) - ofta film onur listesi: karakter [robert englund] / ofta film onur listesi: film
film toplam 6 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dandoldenyus" tarafından 06.12.2020 12:05 tarihinde açılmıştır.
1.
wes craven'in yazıp yönettiği 1984 yapımı korku filmi. freddy krueger gibi mitleşmiş karakterinin yanı sıra, ip atlayan, şarkı söyleyen kız çocukları gibi cem yılmaz esprilerine konu klişeleri başlatan filmdir. tamamen ticari amaç güttüğünden, her devam filmi bir öncekini aratır seviyededir. ama ilki, kült filmler kategorisinde yerini almıştır.
devamını gör...
2.
eskiden cumartesi günleri kanal d de yayınlanırdı. 9-10 yaşlarındaydım, abim kötü etkiler diye izlememi istemezdi. ben de uyuma numarası yapar ve cenin pozisyonunu alarak televizyonu görecek şekilde yatardım :) tabi sonra uyu uyuyabilirsen :)
he bir de su yatağını ilk defa gördüğüm ve "laaaan çok güzelmiş keşge bizde de olsaaa, zengin oliiim bak kesin alıcam" şeklinde hayal kurduran filmdir :)
not: 32 yaşındayım ve hala su yatağı alamadım :)
he bir de su yatağını ilk defa gördüğüm ve "laaaan çok güzelmiş keşge bizde de olsaaa, zengin oliiim bak kesin alıcam" şeklinde hayal kurduran filmdir :)
not: 32 yaşındayım ve hala su yatağı alamadım :)
devamını gör...
3.
1984 yılında wes craven tarafından ilk filmi çekilmiş teen slasher serisi. aslında seri wes craven's new nightmare ismi ile anılan new nightmare (1994) filmi ile sonlanıyor ve yedi filmden oluşan efsane seri bu film ile olabilecek en iyi finali veriyor daha sonra çekilen iki film wes craven imzası taşımadığı gibi rezilce bir kopya olmaktan da öteye geçememiş. teen slasher filmleri yapısı gereği korkmak için izlenilecek filmler kategorisine girmez; kendi klişelerine sahiptir hatta bu klişeler ile beslenir ve tüm film bu klişeler etrafında şekillenir bundan dolayı bu filmler korkutucu olmaktan ziyade kendi tekrar komedisini içinde barındırır. ( burada ayrı bir parantez açmak gerekir çünkü the cabin in the woods filmi bu klişeleri belirli bir mantığa oturtuyor ve farklı bir yol izliyor) ek olarak; özellikle wes craven imzalı olan teen slasher'lar korku filmi klişelerini kendi klişeleri ile alaya alır. teen slasher'ın tanımı bu değil elbette; düşük bütçeli, daha çok gençlerin sırayla ve mümkünse vahşi bir şekilde katledildiği filmler olarak ele alabiliriz ama onları komik yapan zaten budur; daha izlemeden kimin öleceğini bile sırayla tahmin edebiliyor olmak. bu tahmin edilebilirlik özellikle insanı germesi ve korkutması gereken çoğu tür için bir handikap sayılırken teen slasher filmleri için izlenebilirlik kazandırıyor ve wes craven'da bunu sonuna kadar kullanıyor aslında. nancy'nin dediği gibi; don't fall asleep!*
seriye adını vermiş olan ilk filmin (a nightmare on elm street) daha açılış sekansında craven izleyiciyi nasıl bir kâbus'un içine çektiğinin sinyallerini veriyor. seride ilk tanıdığımız karakter tina -ki kendisinin başrol olmadığı saçının renginden bile bariz belli çünkü herhangi bir teen slasher filminde sarışınların hayatta kalması çoğu zaman söz konusu bile değildir- ve film özünde tina üzerinden şekilleniyor gibi görünüyor çünkü kâbus onunla başlıyor ama filmin odak noktası ne tina ne de nancy; filmin odak noktası freddy krueger. film boyunca nancy karakteri başrol gibi sunulsa bile son sahnede craven yanlış yere bakıyorsunuz aptallar der gibi freddy'nin yok olup gitmediğini ve devam filmi geleceğini açıkça gösteriyor. craven ilk filmde freddy'nin kimliğine dair bir şeyler sunuyor aslında ve bu katliamları yapmasının altındaki motivasyonu bir parça görebiliyoruz ( freddy'nin çocuklarını taciz ettiğini ve öldürdüğünü düşünen ebeveynler tarafından canlı canlı yakılmış olması) ama esas hikayeyi devam filmlerine saklamış. ayrıca ikonik telefondan çıkan dil sahnesi de yine bu filmdedir.
1985 yılında ikinci film freddy's revenge çekiliyor. bu filmle beraber hem a nightmare on elm street seri hâlini alıyor hem de craven freddy'nin asıl başrol olduğunu kesinleştiriyor yine de hikaye nancy karakterinden tamamen kopmuş değil çünkü hikaye kaldığı yerden yani nancy'nin evinden devam ediyor. film yine bir rüya sahnesi ile başlıyor ve hiç tanımadığımız bir karakteri (jesse) izliyoruz fakat burada esas nokta şu; ilk film tina karakterinin rüya sahnesi ile başlamıştı ve biz ilk onun ölümünü izledik ama film jesse karakterinin rüyası ile başlasa bile craven onu öldürmek yerine başka bir yol izliyor yani daha filmin başında ilk filmin kötü bir kopyasını izlemeyeceğimiz ortada. burada bir noktaya değinmek gerek; freddy çoğu teen slasher filmlerindeki evil karakterlerden farklı tasarlanmış, rüyaları kontrol edebilen bir karakter oradaki tüm gerçekliği eğip bükebilir bundan ötürü herhangi bir seri katil -ölümsüz olması bir şeyi değiştirmez- freddy kadar çok yönlü olamaz çünkü bir kaç tanesini çiğneyebiliyor olsa bile belirli fizik kurallarına uymak zorundadır ama freddy karakteri mantığın bize sunduklarını tamamen ezip geçebildiği için craven onu özgürce istediği noktaya çekme hakkını akıllıca kullanmış durumda. bunun en bariz örneği; freddy'nin yeniden güç kazanmak ve bir bedene bürünmek için jesse karakterinin vücuduna el koyması.
1987 yılında üçüncü film (dream warriors) çekiliyor ve seri kaldığı yerden devam ediyor. bu filmi önemli noktaya taşıyan iki detay var:
1- daha sonraki filmlerde karşımıza çıkacak olan kristen karakteri seriye bu film ile giriyor. kendisinin insanları rüyaların içine çekebiliyor olması zaten bu ve bundan sonraki iki filmin ana konusunu belirliyor aynı zamanda.
2- freddy krueger'ın geçmişine yolculuk ediyoruz ve kötülüğün kaynağına iniyoruz. yine bir klişe olan kötü kan muhabbeti de burada ortaya çıkıyor zaten. ek olarak hikayeye değinmek gerekirse; rahibe mary helena, rehabilitasyon merkezine ait azılı suçluların tutulduğu ek binada üç gün boyunca mahsur kalıyor ve bu süreçte onlarca suçlu tarafından tecavüze uğruyor. tamamen perişan ve yarı delirmiş hâlde oradan kurtarılıyor fakat dokuz ay sonra freddy doğuyor. filmde sık sık onun kötü kana sahip olduğu ve onlarca suçlunun çocuğu olduğuna değiniliyor.
bu filmin güzel yanı hayatta kalan çok fazla karakter olması. normalde ilk iki filmde neredeyse herkesi öldüren craven istisna yaparak çoğu karakteri hayatta bırakmayı -sonraki filmde öldürmek için- tercih ediyor. normalde rüyalarda sonsuz bir güce sahip olan freddy çoğu kurbanını hızlıca öldürüp geçiyordu ve onların uykuya direnmek dışında yapabilecekleri pek bir şey yoktu ama bu film ile beraber tek taraflı bir katliamdan ziyade bir mücadele de başlamış oldu.
son olarak craven burada ufak bir şaşırtmaca yapmak için nancy'nin ilk filmdeki evinin önemli bir detay olduğu fikrini iyice izleyicinin kafasına sokuyor (kristen karakterinin düzenli olarak hiç görmediği bu evin maketini yapması ve aniden rüyalarında bu evde uyanmaya başlaması)
sonraki iki film (dream master ve dream child) ise serinin yavaş yavaş düşüşe geçtiği ve vasat olarak değerlendirebileceğimiz filmler. 1988 yılında çekilen dream master tamamen kristen karakteri üzerine ilerlerken 89 yapımı dream child filmi daha çok kristen'ın oğlu üzerine şekillenmiştir. önceki filmde karşımıza iyi niyetli bir ruh olarak çıkan rahibe mary helena (freddy'nin annesi) bu iki filmde de yer alıyor. daha çok freddy karakterinin kendine has mizahı ve öldürme biçimleri için katlanılabilecek filmler.
91 yapımı altıncı film (final nightmare) muhtemelen serinin en komedi unsuru barındıran filmi yine de bu durum filmi kurtarmaya yetmiyor çünkü serinin açık ara en kötü filmi. her şeye rağmen craven tarafından çekilmemiş iki elm street filminin bu filmden daha berbat olduğu da ortada.
serinin son filmi olma özelliğini taşıyan yedinci film (new nightmare) ise craven'ın sert mizahından nasibini alıyor. filmin kadrosunda nancy karakterini oynayan heather langenkamp ismini görünce; "craven muhtemelen ağır saçmalıyor bu kadın üçüncü filmde ölmemiş miydi?" diye düşünüp filmi izlemeyi bir süre reddettim ama craven böyle bir seriyi olabilecek en iyi şekilde sonlandırmış.
heather langenkamp bu filmde karşımıza nancy olarak değil a nightmare on elm street serisinin yıldızı parlayan oyuncusu yani kendisi olarak çıkıyor. heather'ın yeni bir film projesi için çağrılmasından sonra craven'ın yeni bir a nightmare on elm street filminin senaryosu üzerine çalıştığı söyleniyor ve heather bu durumdan rahatsızlık duymaya başlıyor. daha sonra oğlunun gördüğü rüyalar ve etrafında şekillenen tanıdık ölümler yüzünden heather freddy'nin gerçek olduğunu düşünmeye başlıyor ve craven ile irtibata geçiyor. burada oldukça hoş bir detay var; seri boyunca freddy korkulardan beslendi ve onu tamamen yok etmenin tek yolu damnatio memoriae'ydi. heather freddy'nin gerçek olduğuna inandıkça ve craven senaryoyu yazmaya devam ettikçe gerçek hayattaki saf kötülük büyük korkuların şeklini almaya başladı. yani seri boyunca korkulardan beslenen freddy, beyaz perdeden dışarı yine bu korku sayesinde çıkmış oldu.
bu kadar güzel bir finalden sonra wes craven imzası olmayan sekizinci film freddy vs. jason - friday the 13th - çekildi. bu film yine biraz tahammül edilebilirdi çünkü hem freddy'nin çarpık mizah anlayışı korunmuştu hem de teen slasher izleyicisi zaten bu iki karakteri bir arada izlemek istiyordu ama daha sonra 2010 yılında çekilen film tam olarak fiyaskodan başka bir şey değildi; freddy karakterinin komedi unsurunu yok sayıp tamamen korkutucu bir figür yaratmak isteyerek ucuz bir kopya yapmaktan öteye geçemediler çünkü bu seri freddy'nin çarpık mizah anlayışından besleniyordu. bu detayı bile isteye yok sayarak basit bir korku filmi ortaya çıkarmaları bir yana daha iyi efektler kullanmak bile kurtarıcı etken olamadı.
kincaid: see you in hell!
freddy krueger: tell them freddy sent you.
- a nightmare on elm street 4: the dream master
seriye adını vermiş olan ilk filmin (a nightmare on elm street) daha açılış sekansında craven izleyiciyi nasıl bir kâbus'un içine çektiğinin sinyallerini veriyor. seride ilk tanıdığımız karakter tina -ki kendisinin başrol olmadığı saçının renginden bile bariz belli çünkü herhangi bir teen slasher filminde sarışınların hayatta kalması çoğu zaman söz konusu bile değildir- ve film özünde tina üzerinden şekilleniyor gibi görünüyor çünkü kâbus onunla başlıyor ama filmin odak noktası ne tina ne de nancy; filmin odak noktası freddy krueger. film boyunca nancy karakteri başrol gibi sunulsa bile son sahnede craven yanlış yere bakıyorsunuz aptallar der gibi freddy'nin yok olup gitmediğini ve devam filmi geleceğini açıkça gösteriyor. craven ilk filmde freddy'nin kimliğine dair bir şeyler sunuyor aslında ve bu katliamları yapmasının altındaki motivasyonu bir parça görebiliyoruz ( freddy'nin çocuklarını taciz ettiğini ve öldürdüğünü düşünen ebeveynler tarafından canlı canlı yakılmış olması) ama esas hikayeyi devam filmlerine saklamış. ayrıca ikonik telefondan çıkan dil sahnesi de yine bu filmdedir.
1985 yılında ikinci film freddy's revenge çekiliyor. bu filmle beraber hem a nightmare on elm street seri hâlini alıyor hem de craven freddy'nin asıl başrol olduğunu kesinleştiriyor yine de hikaye nancy karakterinden tamamen kopmuş değil çünkü hikaye kaldığı yerden yani nancy'nin evinden devam ediyor. film yine bir rüya sahnesi ile başlıyor ve hiç tanımadığımız bir karakteri (jesse) izliyoruz fakat burada esas nokta şu; ilk film tina karakterinin rüya sahnesi ile başlamıştı ve biz ilk onun ölümünü izledik ama film jesse karakterinin rüyası ile başlasa bile craven onu öldürmek yerine başka bir yol izliyor yani daha filmin başında ilk filmin kötü bir kopyasını izlemeyeceğimiz ortada. burada bir noktaya değinmek gerek; freddy çoğu teen slasher filmlerindeki evil karakterlerden farklı tasarlanmış, rüyaları kontrol edebilen bir karakter oradaki tüm gerçekliği eğip bükebilir bundan ötürü herhangi bir seri katil -ölümsüz olması bir şeyi değiştirmez- freddy kadar çok yönlü olamaz çünkü bir kaç tanesini çiğneyebiliyor olsa bile belirli fizik kurallarına uymak zorundadır ama freddy karakteri mantığın bize sunduklarını tamamen ezip geçebildiği için craven onu özgürce istediği noktaya çekme hakkını akıllıca kullanmış durumda. bunun en bariz örneği; freddy'nin yeniden güç kazanmak ve bir bedene bürünmek için jesse karakterinin vücuduna el koyması.
1987 yılında üçüncü film (dream warriors) çekiliyor ve seri kaldığı yerden devam ediyor. bu filmi önemli noktaya taşıyan iki detay var:
1- daha sonraki filmlerde karşımıza çıkacak olan kristen karakteri seriye bu film ile giriyor. kendisinin insanları rüyaların içine çekebiliyor olması zaten bu ve bundan sonraki iki filmin ana konusunu belirliyor aynı zamanda.
2- freddy krueger'ın geçmişine yolculuk ediyoruz ve kötülüğün kaynağına iniyoruz. yine bir klişe olan kötü kan muhabbeti de burada ortaya çıkıyor zaten. ek olarak hikayeye değinmek gerekirse; rahibe mary helena, rehabilitasyon merkezine ait azılı suçluların tutulduğu ek binada üç gün boyunca mahsur kalıyor ve bu süreçte onlarca suçlu tarafından tecavüze uğruyor. tamamen perişan ve yarı delirmiş hâlde oradan kurtarılıyor fakat dokuz ay sonra freddy doğuyor. filmde sık sık onun kötü kana sahip olduğu ve onlarca suçlunun çocuğu olduğuna değiniliyor.
bu filmin güzel yanı hayatta kalan çok fazla karakter olması. normalde ilk iki filmde neredeyse herkesi öldüren craven istisna yaparak çoğu karakteri hayatta bırakmayı -sonraki filmde öldürmek için- tercih ediyor. normalde rüyalarda sonsuz bir güce sahip olan freddy çoğu kurbanını hızlıca öldürüp geçiyordu ve onların uykuya direnmek dışında yapabilecekleri pek bir şey yoktu ama bu film ile beraber tek taraflı bir katliamdan ziyade bir mücadele de başlamış oldu.
son olarak craven burada ufak bir şaşırtmaca yapmak için nancy'nin ilk filmdeki evinin önemli bir detay olduğu fikrini iyice izleyicinin kafasına sokuyor (kristen karakterinin düzenli olarak hiç görmediği bu evin maketini yapması ve aniden rüyalarında bu evde uyanmaya başlaması)
sonraki iki film (dream master ve dream child) ise serinin yavaş yavaş düşüşe geçtiği ve vasat olarak değerlendirebileceğimiz filmler. 1988 yılında çekilen dream master tamamen kristen karakteri üzerine ilerlerken 89 yapımı dream child filmi daha çok kristen'ın oğlu üzerine şekillenmiştir. önceki filmde karşımıza iyi niyetli bir ruh olarak çıkan rahibe mary helena (freddy'nin annesi) bu iki filmde de yer alıyor. daha çok freddy karakterinin kendine has mizahı ve öldürme biçimleri için katlanılabilecek filmler.
91 yapımı altıncı film (final nightmare) muhtemelen serinin en komedi unsuru barındıran filmi yine de bu durum filmi kurtarmaya yetmiyor çünkü serinin açık ara en kötü filmi. her şeye rağmen craven tarafından çekilmemiş iki elm street filminin bu filmden daha berbat olduğu da ortada.
serinin son filmi olma özelliğini taşıyan yedinci film (new nightmare) ise craven'ın sert mizahından nasibini alıyor. filmin kadrosunda nancy karakterini oynayan heather langenkamp ismini görünce; "craven muhtemelen ağır saçmalıyor bu kadın üçüncü filmde ölmemiş miydi?" diye düşünüp filmi izlemeyi bir süre reddettim ama craven böyle bir seriyi olabilecek en iyi şekilde sonlandırmış.
heather langenkamp bu filmde karşımıza nancy olarak değil a nightmare on elm street serisinin yıldızı parlayan oyuncusu yani kendisi olarak çıkıyor. heather'ın yeni bir film projesi için çağrılmasından sonra craven'ın yeni bir a nightmare on elm street filminin senaryosu üzerine çalıştığı söyleniyor ve heather bu durumdan rahatsızlık duymaya başlıyor. daha sonra oğlunun gördüğü rüyalar ve etrafında şekillenen tanıdık ölümler yüzünden heather freddy'nin gerçek olduğunu düşünmeye başlıyor ve craven ile irtibata geçiyor. burada oldukça hoş bir detay var; seri boyunca freddy korkulardan beslendi ve onu tamamen yok etmenin tek yolu damnatio memoriae'ydi. heather freddy'nin gerçek olduğuna inandıkça ve craven senaryoyu yazmaya devam ettikçe gerçek hayattaki saf kötülük büyük korkuların şeklini almaya başladı. yani seri boyunca korkulardan beslenen freddy, beyaz perdeden dışarı yine bu korku sayesinde çıkmış oldu.
bu kadar güzel bir finalden sonra wes craven imzası olmayan sekizinci film freddy vs. jason - friday the 13th - çekildi. bu film yine biraz tahammül edilebilirdi çünkü hem freddy'nin çarpık mizah anlayışı korunmuştu hem de teen slasher izleyicisi zaten bu iki karakteri bir arada izlemek istiyordu ama daha sonra 2010 yılında çekilen film tam olarak fiyaskodan başka bir şey değildi; freddy karakterinin komedi unsurunu yok sayıp tamamen korkutucu bir figür yaratmak isteyerek ucuz bir kopya yapmaktan öteye geçemediler çünkü bu seri freddy'nin çarpık mizah anlayışından besleniyordu. bu detayı bile isteye yok sayarak basit bir korku filmi ortaya çıkarmaları bir yana daha iyi efektler kullanmak bile kurtarıcı etken olamadı.
kincaid: see you in hell!
freddy krueger: tell them freddy sent you.
- a nightmare on elm street 4: the dream master
devamını gör...
4.
wes craven ve robert englund hayranıydım çocukken. ilk ve üçüncü filmde (ve hatta wes craven'sadece new nightmare'de oynayan heather langenkamp çok güzel bir kadındır gözümde.) ilk film çok iyiydi. ikinci aslında istenmemiş zorla çekmişler. üçüncü bir nebze daha iyidir ama dörtte artık tamamen işin gırgırı oldugunu korku öğelerinin sıfırlandıgını görebiliyorsun. eskiden blog yazardım eski korku filmleriyle ilgili kim bilir hangi tozlu sayfalara karıştı. çizgi roman temasına bürünmesini işte iskelet olarak dönmesi yok köpeğin çişiyle patlayıp yangından cıkması acayip can sıkıcı buldum ama wes bey kabul etmiş eğlenceli yapmışlar falan demiş bize pek söz düşmez. new nightmare bana göre noes serisininin ikincisi filmidir. (sonuncu filmidir esasen serisinden ayrı)
üçte yapmacık kristen çok uygundu.
jennifer'ın oynadıgı asi ve marjinal karakteriyle kendisini beğenmişimdir hatta filmlerini izledim hep sırf o var diye. ucuz ve çakma elm sokağı filminde ana karakteri (nancy gibi bir rol) oynamıştır sonrasında.
dokken çok iyi bir tercihti 3te. filmin başlangıcı çok iyiydi bir kere. freddys nightmare izleyerek uyudugum bir dönem de vardı o iyice suyu çıkmış komedi unsuru fakat 2.filmden kat kat iyidir.
4te kristen'ın değişmesini sevemedim çok uyumsuz ayrı karakterde olmuşlar ama tuesday knight şarkıları kesinlikle başkadır seksenlerin özündendir.
çok çarpıcı sahneler vardı,potansiyeli yüksek olup başarısız sahneler vardı. tekrar çekilse nasıl olurdu sorusuna cevap vermişlerdir 2010da bunu onca teknolojimiz var nasıl bunu yapamayızı gösterdiler sağolsunlar. o kadar alakasızdı ki. onu geçtim hadi esas bunu senaryoya dökülmesini sağlayan olayları bari çekseydiniz daha alakalı olurdu sanki. neyse. yaşasın freddy. jasonla karşılaşmasında iki sahne hariç çöp çünkü jason'ı oldum olası sevmem bir de taraf tutuyorlar alienla predatorlar savasıyor sanki. ehh.
ps: heather langenkamp'ın yaptıgı "i am nancy" documentry izlenilmeli alakadarsanız.
üçte yapmacık kristen çok uygundu.
jennifer'ın oynadıgı asi ve marjinal karakteriyle kendisini beğenmişimdir hatta filmlerini izledim hep sırf o var diye. ucuz ve çakma elm sokağı filminde ana karakteri (nancy gibi bir rol) oynamıştır sonrasında.
dokken çok iyi bir tercihti 3te. filmin başlangıcı çok iyiydi bir kere. freddys nightmare izleyerek uyudugum bir dönem de vardı o iyice suyu çıkmış komedi unsuru fakat 2.filmden kat kat iyidir.
4te kristen'ın değişmesini sevemedim çok uyumsuz ayrı karakterde olmuşlar ama tuesday knight şarkıları kesinlikle başkadır seksenlerin özündendir.
çok çarpıcı sahneler vardı,potansiyeli yüksek olup başarısız sahneler vardı. tekrar çekilse nasıl olurdu sorusuna cevap vermişlerdir 2010da bunu onca teknolojimiz var nasıl bunu yapamayızı gösterdiler sağolsunlar. o kadar alakasızdı ki. onu geçtim hadi esas bunu senaryoya dökülmesini sağlayan olayları bari çekseydiniz daha alakalı olurdu sanki. neyse. yaşasın freddy. jasonla karşılaşmasında iki sahne hariç çöp çünkü jason'ı oldum olası sevmem bir de taraf tutuyorlar alienla predatorlar savasıyor sanki. ehh.
ps: heather langenkamp'ın yaptıgı "i am nancy" documentry izlenilmeli alakadarsanız.
devamını gör...
5.
wes craven, zamanında yanlış hatırlamıyorsam los angeles times gazetesinde okuduğu bir haber üzerine bu filmin hikayesinin ilhamını alıyor. haberde sanırım vietnam’dan göç etmiş bir ailenin uyurken kabuslarında tek tek öldüğü anlatılır. koca bir aile bu şekilde göçer gider. olay, craven’da bir şimşek çakmasına yol açar ve insanları uykularında öldüren bir iblis gibi orijinal bir fikir yaratır. daha önce düşünülmemiş, yalnızca rüyalarda gezen, kurbanlarını kabuslarında katleden bir iblis. kabusta ölen kişi gerçek hayatta da ölür. tıpkı o gazete haberindeki gibi.
freddy karakteri ise, wes craven küçücük bir çocukken, herhalde 7 - 8 yaşlarındayken, abisi ile evde yalnız kaldıkları bir akşam camdan dışarı bakar. sokakta lambanın altında tıpkı freddy gibi şapka giymiş bir evsiz dikilmektedir. bu evsiz aniden dönüp craven’a bakar. craven korkuyla geri çekilir. gece kurşun gibi ağırdır. tekrar baktığında adamı hâlâ orada ona bakarken görmüş, korkup geri çekilmişti. uzaklarda öten baykuşlar adeta gecenin getirdiği bu iblisin habercisiydi. craven bir cesaret tekrar bakınca adamı oturdukları apartmanın kapısına doğru gittiğini görmüş ve adam az sonra gözden kaybolmuştu. yıldızlar gökyüzünden bu dehşet anını izlerken silik ışıklarını şehrin üzerine yağdırmaktaydı. wes, abisine adamdan bahsetmeye karar vermişti. sanki zaman yavaşlamış, hava ağırlaşmıştı. wes nefes almakta zorlanırken, abisi beyzbol sopasını alıp hazırlanmıştı. küçük gözleri adeta yuvalarından uğrayan çocuğum, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. apartmanın merdivenlerinde giderek yaklaşan ayak sesleri, abi ve kardeşin kalp atışlarını ezmeye çalışıyormuş gibiydi. adımlar artık onların dairesinin olduğu kattaydı. koridorda evlerinin kapısına doğru biri ağır adımlarla ilerlemekte, ağırlaşan hava wes ve abisinin ciğerlerini yakmaktaydı. abisinin bir an için cesaretini topladığını, kapıya doğru gittiğini gören wes, alnının terlediğini, göz kapaklarının yandığını hissediyordu. ayak sesleri artık kapılarının önüne gelmiş, kapının önünde durmuştu. beyzbol sopasına sarılan abisinin kapıyı ani bir hareketle açtığını gören wes, ellerini kulaklarına götürse de zaten artık tek duyabildiği kendi kalp atışlarıydı. kapının açılması sanki koca bir saat sürmüştü. abisi sopayla kapının hemen yanında hazır bekliyordu. wes, nefesinin kesildiğini, gözlerinin karardığını hissetse de, kendine hakim olmaya çalışmış, gerekirse abisine yardımcı olması gerektiğine kendini ikna etmişti. sonunda kapı ardına kadar açıldı. abisi sopayı sımsıkı tutmuş havaya kaldırmıştı. ancak kapıda hiçkimse yoktu. wes, gözlerine inanamıyordu. abisi derhal apartman koridoruna çıktı sopayla. orada da kimseyi bulamadı. derin bir nefes alarak içeri girdi. wes’le birbirlerine baksalar da tek kelime edemeden öylece kalmışlardı. ayak seslerini ikisi de duymuş, kapıya kadar geldiğini dinlemişlerdi. ama adam artık orada değildi. bunun üzerine birbirlerine tek kelime etmediler.
(bkz: wes craven)
(bkz: korku)
(bkz: los angeles times)
(bkz: kabus)
(bkz: freddy krueger)
freddy karakteri ise, wes craven küçücük bir çocukken, herhalde 7 - 8 yaşlarındayken, abisi ile evde yalnız kaldıkları bir akşam camdan dışarı bakar. sokakta lambanın altında tıpkı freddy gibi şapka giymiş bir evsiz dikilmektedir. bu evsiz aniden dönüp craven’a bakar. craven korkuyla geri çekilir. gece kurşun gibi ağırdır. tekrar baktığında adamı hâlâ orada ona bakarken görmüş, korkup geri çekilmişti. uzaklarda öten baykuşlar adeta gecenin getirdiği bu iblisin habercisiydi. craven bir cesaret tekrar bakınca adamı oturdukları apartmanın kapısına doğru gittiğini görmüş ve adam az sonra gözden kaybolmuştu. yıldızlar gökyüzünden bu dehşet anını izlerken silik ışıklarını şehrin üzerine yağdırmaktaydı. wes, abisine adamdan bahsetmeye karar vermişti. sanki zaman yavaşlamış, hava ağırlaşmıştı. wes nefes almakta zorlanırken, abisi beyzbol sopasını alıp hazırlanmıştı. küçük gözleri adeta yuvalarından uğrayan çocuğum, kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı. apartmanın merdivenlerinde giderek yaklaşan ayak sesleri, abi ve kardeşin kalp atışlarını ezmeye çalışıyormuş gibiydi. adımlar artık onların dairesinin olduğu kattaydı. koridorda evlerinin kapısına doğru biri ağır adımlarla ilerlemekte, ağırlaşan hava wes ve abisinin ciğerlerini yakmaktaydı. abisinin bir an için cesaretini topladığını, kapıya doğru gittiğini gören wes, alnının terlediğini, göz kapaklarının yandığını hissediyordu. ayak sesleri artık kapılarının önüne gelmiş, kapının önünde durmuştu. beyzbol sopasına sarılan abisinin kapıyı ani bir hareketle açtığını gören wes, ellerini kulaklarına götürse de zaten artık tek duyabildiği kendi kalp atışlarıydı. kapının açılması sanki koca bir saat sürmüştü. abisi sopayla kapının hemen yanında hazır bekliyordu. wes, nefesinin kesildiğini, gözlerinin karardığını hissetse de, kendine hakim olmaya çalışmış, gerekirse abisine yardımcı olması gerektiğine kendini ikna etmişti. sonunda kapı ardına kadar açıldı. abisi sopayı sımsıkı tutmuş havaya kaldırmıştı. ancak kapıda hiçkimse yoktu. wes, gözlerine inanamıyordu. abisi derhal apartman koridoruna çıktı sopayla. orada da kimseyi bulamadı. derin bir nefes alarak içeri girdi. wes’le birbirlerine baksalar da tek kelime edemeden öylece kalmışlardı. ayak seslerini ikisi de duymuş, kapıya kadar geldiğini dinlemişlerdi. ama adam artık orada değildi. bunun üzerine birbirlerine tek kelime etmediler.
(bkz: wes craven)
(bkz: korku)
(bkz: los angeles times)
(bkz: kabus)
(bkz: freddy krueger)
devamını gör...
6.
1984 yılında yapılmış yönetmenliği ve senaristliği wes craven'e ait olan yapımcılığına robert shaye'in soyunduğu bir amerikan korku filmidir. orijinal ismi a nightmare on elm street'tir.
çocuk katili freddy krueger (robert englund) rüyalara girer ve gençlerin ölümüne neden olur. rüya mı gerçek mi anlayamayan gençler bir şekilde ölüme koşarlar.
oyuncuları,
robert englund
john saxon
ronee blakley
heather langenkamp
amanda wyss
jsu garcia
johnny depp
lin shaye
nancy (heather langenkamp) arkadaşı tina'yı (amanda wyss) parmakları bıçak olan bir eldiven giymiş yanık suratlı krueger tarafından kazan dairesinde kovalandığını ve öldürülmeye çalıştığını görür rüyasında.
öbür tarafta tina'da aynı rüyadadır ve uyandığında geceliğinde tıpkı rüyasındaki gibi kesikler vardır.
ertesi gün nancy erkek arkadaşı glen'ı da (johnny depp) yanına alarak tina'da kalmaya karar verir. ve tina'nın sevgilisi rod'da (jsu garcia) onlara katılır. gece tina yine rüya görür ve rüyasında öldürülür. tabi bu cinayet rod'un üzerine kalır.
nancy olayları çözmeye çalışır ama sürekli birilerinin ölümüyle karşılaşır. olaylar rüya mı gerçek mi anlamaya çalışan nancy'le birlikte olay örgüsü devam eder. nancy krueger'ı yakalamanın peşine düşer.
çocukluğumuzun uyanık kabusudur bu film. nasıl bir filmdir arkadaş bu böyle. hayır o değil de bunu hangi akılla izletmişler minicik çocuğa. (yani bana. benim o ben.) kim bilir ne çok korkup ne çok travma oluşturmuşumdur kendimde. hahah belki de ondam böyle deli manyak oldum hahah. aman aman izlemeyin böyle şeyler izletmeyinde görünce kaçın.
çocuk katili freddy krueger (robert englund) rüyalara girer ve gençlerin ölümüne neden olur. rüya mı gerçek mi anlayamayan gençler bir şekilde ölüme koşarlar.
oyuncuları,
robert englund
john saxon
ronee blakley
heather langenkamp
amanda wyss
jsu garcia
johnny depp
lin shaye
nancy (heather langenkamp) arkadaşı tina'yı (amanda wyss) parmakları bıçak olan bir eldiven giymiş yanık suratlı krueger tarafından kazan dairesinde kovalandığını ve öldürülmeye çalıştığını görür rüyasında.
öbür tarafta tina'da aynı rüyadadır ve uyandığında geceliğinde tıpkı rüyasındaki gibi kesikler vardır.
ertesi gün nancy erkek arkadaşı glen'ı da (johnny depp) yanına alarak tina'da kalmaya karar verir. ve tina'nın sevgilisi rod'da (jsu garcia) onlara katılır. gece tina yine rüya görür ve rüyasında öldürülür. tabi bu cinayet rod'un üzerine kalır.
nancy olayları çözmeye çalışır ama sürekli birilerinin ölümüyle karşılaşır. olaylar rüya mı gerçek mi anlamaya çalışan nancy'le birlikte olay örgüsü devam eder. nancy krueger'ı yakalamanın peşine düşer.
çocukluğumuzun uyanık kabusudur bu film. nasıl bir filmdir arkadaş bu böyle. hayır o değil de bunu hangi akılla izletmişler minicik çocuğa. (yani bana. benim o ben.) kim bilir ne çok korkup ne çok travma oluşturmuşumdur kendimde. hahah belki de ondam böyle deli manyak oldum hahah. aman aman izlemeyin böyle şeyler izletmeyinde görünce kaçın.
devamını gör...
7.
ne filmdi ama !
liseye yeni başladığım yıldı.
bir gece ansızın oturma odasında uyandım.
üzerim açık kalmış, bir ürperti hissettim.
odanın karanlığını televizyonun ışığı bölüyor. bir yaratık ve heyecanlı bir müzik beni karşılıyor. kendimi çığlık çığlığa annemlerin odasına atıyorum.
bugün ki yarım zekamı bu filme borçluyum.
bu arada uyuyan birini gördüğünüzde lütfen üzerini örtün, uyanınca güceniyolar.
liseye yeni başladığım yıldı.
bir gece ansızın oturma odasında uyandım.
üzerim açık kalmış, bir ürperti hissettim.
odanın karanlığını televizyonun ışığı bölüyor. bir yaratık ve heyecanlı bir müzik beni karşılıyor. kendimi çığlık çığlığa annemlerin odasına atıyorum.
bugün ki yarım zekamı bu filme borçluyum.
bu arada uyuyan birini gördüğünüzde lütfen üzerini örtün, uyanınca güceniyolar.
devamını gör...
8.
çok genç bir johnny depp' in filmlerinden birinde göründüğü, cildi yanmış, uzun pençeli bir seri katil ve gece ip atlayan kız görüntüleriyle akıllarda yer etmiş seri.
freddy' nin hayaleti kendisini yakarak öldüren kişilerin çocuklarını rüyalarında öldürmektedir. bu yüzden tek çözüm uyanık kalmaktır.
freddy' nin hayaleti kendisini yakarak öldüren kişilerin çocuklarını rüyalarında öldürmektedir. bu yüzden tek çözüm uyanık kalmaktır.
devamını gör...
9.
canım freddy ya. işi gücü yok veletler ile uğraştığı yetmezmiş gibi bir de jason ile vs attıırdılar. hayır yakında freddy vs alien, predator falan da çıkacak diye çok korkuyorum. ah freddy artık sen değil senin başına gelecekler beni korkutuyor.
devamını gör...
10.
freddy vs jasonda jason finalde bunun kafayi kopariyordu ama gene ölmüyodu hırt . genç bünyeleri kana bulayip aksamimizi b.k ederdi. çünkü uyku demek freddy demek , freddy demek de ölüm demekti.
devamını gör...