1.
bir kişinin kendi grup ve kültürünün diğer grup ve kültürlerden üstün olduğuna inanması. etnosantrizm ile toplulukların değerleri ve bu değerlerin temsil eden statüleri arasındaki farklar önem kazanır. kişinin üyesi bulunduğu grubun değerleri diğer grupların değerlendirmesini sağlayan standartlardır.
devamını gör...
2.
1950 lerden önce çok bilinmeyen bir kavramdı. 19. yüzyıl sonlarında iç grup-dış grup ayrımı üzerinde duran çeşitli çalışmalar mevcuttu ama etnosantrizm kavramı ilk defa william graham sumner'ın dönemin çok ilerisinde olan folkways (1906) kitabında kullanılmıştır. hatta bu kitapta ayırdığı bölümde o kadar etkili bir şekilde etnosantrizm tanımı yapmıştır ki hala bu tanım kullanılmaktadır. (kitap için link)
“ethnocentrism is the technical name for this view of things in which one's own group is the center of everything, and all others are scaled and rated with reference to it”
ancak sumner dan sonra uzun süre pek ilgilenilmemiş bir kavram olarak kalmış, 1950 yılına kadar seyrek bir şekilde ele alınmıştır. ancak theodor w. adorno'nun o dönemim birkaç esaslı sosyolog ve psikoloğunu yanına alıp sosyal psikolojiye bodoslama daldığı bomba kitabı ve araştırmalar dizisi the authoritarian personality, studies in prejudice series yayınlanınca ortalık karışır. adorno, dönemin sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlarının holocaust'u açıklamakta zorlandığını bu nedenle daha insanın özüne inmek gerektiğini savunur ve sosyal psikoloji alemine el atar. bu kitap genelde adorno ile anılır fakat diğer yazarlar da en az adorno kadar etkindir. bu çalışmalar dizisinde bireylerin önyargının altyapısını inşa ettiği düşünülen ayrımcı ve baskıcı kişilik treytleri ve nedenleri araştırılmış; işlevsel olarak tanımlanmış ve ölçmek amacıyla ölçek tasarımları yapılmıştır. faşizm, antisemitizm, politik-ekonomik muhafazakarlık, etnosantrizm gibi birçok terim tam anlamıyla kavramsallaştırılmış ve sosyal bilim alemini resmen kilitlemiştir. hem mikro hem de makro boyutta sosyal bilimlerde o döneme kadar çıkan en kapsamlı eserlerden biridir ve eserin bel kemiğini etnosantrizm kavramı oluşturmaktadır. kitabın etnosantrizm kısmıyla daniel j. levinson (doktora tez konusudur) ve nevitt sanford ilgilenmektedir. (kitap için (link: http://www.gutenberg.org/ebooks/24253::link))
levinson'a göre etnosantrizm ırkçılıktan çok daha derin, geniş ve tüm toplumlara sinmiş bir olgu ve direk insan doğasının ve psikolojisinin bir parçası. ancak buna rağmen etnosantrizm, faşizmi ve antisemitizmi açıklamakta yetersiz kalmaktadır. bu da ideolojik ve politik-ekonomik temelinin zayıf olmasından kaynaklanmaktadır. bu nedenle ırkçılık (negro subscale), etnikçilik (minority subscale) ve vatanseverlik (patriotism subscale) kavramları, etnosantrizmin alt boyutları olarak ele alınsa da bu kavramların kabul edilmiş çerçevelerinin dışında tamamen politik-ideolojik çerçeveden arındırılmış; bir kişilik treyti olarak ele alınmıştır. geliştirilen e-scale ölçeği de bu çerçeveyi ölçmek amacıyla geliştirilmiştir.
ilerideki dönemlerde levinson ve sanford'un etnosentrizm yaklaşımları çokça tartışılmış, bolca eleştirilmiş ama çok da evrim geçirmemiştir. peki ne değişmiştir. levinson'a (ve diğerlerine) göre etnosantrizm, diğer önyargı öncülü kavramlarda olduğu gibi sağ ideolojinin irrasyonel davranışlarını tanımlamaktadır. birincisi, sonraki çalışmalar, bunun sadece sağ ideolojik çerçeveye kısıtlanmasını eleştirmiştir (çok hatırlamıyorum ama gordon allport eleştirenlerden biridiydi sanırım). ikinci olarak ise irrasyonalite kısmı eleştirilmiştir. bu konuda henri tajfel'in yazdıkları çok önemlidir zira tajfel, intergroup discrimination kavramını evrensel bir olgu olarak ele almıştır ve hiç de irrasyonel olmadığını, tam tersine bir kendini koruma mekanizması olduğunu dile getirmiştir (ilişkili olarak paul bloom'un çok başarılı bir konuşması için (link: https://www.ted.com/talks/paul_bloom_can_prejudice_ever_be_a_good_thing#t-230298::link).
diğer bir önemli nokta ise milliyetçilik ile olan ilişkisi üzerine. milliyetçilik fazlasıyla etnosantrizm ile karıştırılan bir kavram ve anthony d. smith milliyetçilik mevzusunun insan doğasına ait kadim bir olgu mu yoksa fransız ihtilali ile birlikte doğan modern bir olgu mu tartışmasını aşmanın en doğru yolunun milliyetçilik ve etnosantrizm ayrımının doğru yapılması olduğunu söyler ancak milliyetçilik üzerine tartışmaya meraklı çevre pek dikkate almaz.
bugün için etnosantrizm biraz boku çıkmış bir kavramdır. özellikle davranışsal ekonomi ve tüketici davranışı çalışan akademik çevrenin kavramı fazlasıyla eğip bükmesi ve geliştirilen ölçeklerin gruplararası ayrımcılığı ölçmekte artık yetersiz kalması bilimsel olarak kavramı zayıflatmıştır. ayrıca neoliberal dünyanın çok boyutlu çerçevesi için biraz ilkel kalmıştır.
“ethnocentrism is the technical name for this view of things in which one's own group is the center of everything, and all others are scaled and rated with reference to it”
ancak sumner dan sonra uzun süre pek ilgilenilmemiş bir kavram olarak kalmış, 1950 yılına kadar seyrek bir şekilde ele alınmıştır. ancak theodor w. adorno'nun o dönemim birkaç esaslı sosyolog ve psikoloğunu yanına alıp sosyal psikolojiye bodoslama daldığı bomba kitabı ve araştırmalar dizisi the authoritarian personality, studies in prejudice series yayınlanınca ortalık karışır. adorno, dönemin sosyolojik ve antropolojik yaklaşımlarının holocaust'u açıklamakta zorlandığını bu nedenle daha insanın özüne inmek gerektiğini savunur ve sosyal psikoloji alemine el atar. bu kitap genelde adorno ile anılır fakat diğer yazarlar da en az adorno kadar etkindir. bu çalışmalar dizisinde bireylerin önyargının altyapısını inşa ettiği düşünülen ayrımcı ve baskıcı kişilik treytleri ve nedenleri araştırılmış; işlevsel olarak tanımlanmış ve ölçmek amacıyla ölçek tasarımları yapılmıştır. faşizm, antisemitizm, politik-ekonomik muhafazakarlık, etnosantrizm gibi birçok terim tam anlamıyla kavramsallaştırılmış ve sosyal bilim alemini resmen kilitlemiştir. hem mikro hem de makro boyutta sosyal bilimlerde o döneme kadar çıkan en kapsamlı eserlerden biridir ve eserin bel kemiğini etnosantrizm kavramı oluşturmaktadır. kitabın etnosantrizm kısmıyla daniel j. levinson (doktora tez konusudur) ve nevitt sanford ilgilenmektedir. (kitap için (link: http://www.gutenberg.org/ebooks/24253::link))
levinson'a göre etnosantrizm ırkçılıktan çok daha derin, geniş ve tüm toplumlara sinmiş bir olgu ve direk insan doğasının ve psikolojisinin bir parçası. ancak buna rağmen etnosantrizm, faşizmi ve antisemitizmi açıklamakta yetersiz kalmaktadır. bu da ideolojik ve politik-ekonomik temelinin zayıf olmasından kaynaklanmaktadır. bu nedenle ırkçılık (negro subscale), etnikçilik (minority subscale) ve vatanseverlik (patriotism subscale) kavramları, etnosantrizmin alt boyutları olarak ele alınsa da bu kavramların kabul edilmiş çerçevelerinin dışında tamamen politik-ideolojik çerçeveden arındırılmış; bir kişilik treyti olarak ele alınmıştır. geliştirilen e-scale ölçeği de bu çerçeveyi ölçmek amacıyla geliştirilmiştir.
ilerideki dönemlerde levinson ve sanford'un etnosentrizm yaklaşımları çokça tartışılmış, bolca eleştirilmiş ama çok da evrim geçirmemiştir. peki ne değişmiştir. levinson'a (ve diğerlerine) göre etnosantrizm, diğer önyargı öncülü kavramlarda olduğu gibi sağ ideolojinin irrasyonel davranışlarını tanımlamaktadır. birincisi, sonraki çalışmalar, bunun sadece sağ ideolojik çerçeveye kısıtlanmasını eleştirmiştir (çok hatırlamıyorum ama gordon allport eleştirenlerden biridiydi sanırım). ikinci olarak ise irrasyonalite kısmı eleştirilmiştir. bu konuda henri tajfel'in yazdıkları çok önemlidir zira tajfel, intergroup discrimination kavramını evrensel bir olgu olarak ele almıştır ve hiç de irrasyonel olmadığını, tam tersine bir kendini koruma mekanizması olduğunu dile getirmiştir (ilişkili olarak paul bloom'un çok başarılı bir konuşması için (link: https://www.ted.com/talks/paul_bloom_can_prejudice_ever_be_a_good_thing#t-230298::link).
diğer bir önemli nokta ise milliyetçilik ile olan ilişkisi üzerine. milliyetçilik fazlasıyla etnosantrizm ile karıştırılan bir kavram ve anthony d. smith milliyetçilik mevzusunun insan doğasına ait kadim bir olgu mu yoksa fransız ihtilali ile birlikte doğan modern bir olgu mu tartışmasını aşmanın en doğru yolunun milliyetçilik ve etnosantrizm ayrımının doğru yapılması olduğunu söyler ancak milliyetçilik üzerine tartışmaya meraklı çevre pek dikkate almaz.
bugün için etnosantrizm biraz boku çıkmış bir kavramdır. özellikle davranışsal ekonomi ve tüketici davranışı çalışan akademik çevrenin kavramı fazlasıyla eğip bükmesi ve geliştirilen ölçeklerin gruplararası ayrımcılığı ölçmekte artık yetersiz kalması bilimsel olarak kavramı zayıflatmıştır. ayrıca neoliberal dünyanın çok boyutlu çerçevesi için biraz ilkel kalmıştır.
devamını gör...
3.
kısaca: sen ne anlarsın köpek demektir.
lobiciliğin başlangıç yıllarında, sermayenin bu kadar tek elde olmadığı dönemde kendi kölelerini seçmek adına sisteme yardımcı olan yöntem.
lobiciliğin başlangıç yıllarında, sermayenin bu kadar tek elde olmadığı dönemde kendi kölelerini seçmek adına sisteme yardımcı olan yöntem.
devamını gör...
4.
ben bunu okulda konu olarak çalışmıştım pazarlama açısından şöyle bir bilgi kalmış aklımda:
mesela türk mallarını düşünelim. tüketici diyor ki benim malım en iyisidir yabancı malı kullanmak istemiyorum. “yerli malı yurdun malı” sözü tam da bu kafadakiler için vardır.
mesela türk mallarını düşünelim. tüketici diyor ki benim malım en iyisidir yabancı malı kullanmak istemiyorum. “yerli malı yurdun malı” sözü tam da bu kafadakiler için vardır.
devamını gör...