televizyonun karşısındaki geniş koltuğa oturmuş. televizyon kapalı. elinde stendhal'ın romanı "la rouge et le noir". dün aldığım birinci sınıf antep fıstığı torbasını açmış. elinde ne zamandır arayıp da bulamadığım antep işi sarı madenden fıstık kıracağı. yiyor. epeyce de yemiş.
"kıracağı bulmuşsun" dedim. çok yediğinin farkına varıp biraz da utançla ağzını kapatıp torbayı ileri sürdü. ama bir avuç daha almayı ihmal etmedi.
"fıstık güzelmiş" dedi. "buradan mı aldın". kafamı salladım. "evet"
kitabı işaret ettim. "bunu da bir türlü okuyup bitiremedin" dedim hafif alaycı bir sesle. "sıkılıyorsun, değil mi."
içindekini bilmem bir parça utandırmış olmalı. o yüzden inkar etti. sonra bir şey htırlamış gibi, senin kitaplıktaymış. ne zamandır arıyordum.
biraz oturduk. sonra "aha ben gittim ağam" deyip kalktı. kaşkolunu boynuna astı. pardesüsünü giydi. pardesülük hava yoktu. çekti gitti.
giderken kitabı da beraberinde götürdü.
arkasından bakarken "neydi bu" diye düşündüm. "babam öleli 15 yıl oldu"
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"eve gelince babamı koltukta otururken görmem" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim