#final yapan diziler

öne çıkanlar | diğer yorumlar

jesse eisenberg , lizzy caplan ve claire danes in baş rollerini paylaştığı, fx yapımı müthiş bir ayrılık ve ayrılıktan sonra hayatta kalma hikayesi.
bonus olarak küçük bir yan rolde josh radnor'ı (ted mosby) görüyoruz. özel bir karakter olmasa da görmek iyi geldi.

jesse eisenberg ve claire danes in canlandırdığı karakterlerin boşanması olayına 6 bölüm boyunca erkeğin gözünden bakıyoruz ama sonra öyle bir 7.bölüm geliyor ki; aslında bir sürü şeyin altında paramparça olmuş bir kadını izliyoruz ve ilişkilerdeki karmaşayı bir kez daha görüyoruz. asla hiçbir insan ilişkisi, en çok da kadın-erkek ilişkisi lineer bir şekilde yürümüyor.

ve burada hakkını verelim ki 7. bölüm başta olmak üzere claire danes muazzamdı.

dizi aslında bir çiftin boşanmasından çok daha öte o noktaya nasıl geldiklerinin, durumu nasıl kotaramadıklarının, çocukların nasıl hırpalandığının; orta yaş krizinin, ilişkilerin insanı oldukları kişiden uzaklaştırmasının ve insan ilişkilerine ait daha pek çok şeyin hikayesi.

insana izlerken içinde bulunduğu durumu sorgulatıyor, bi yandan şu günlerde izlediğimiz mutluluk pornosunun içinin ne kadar boş olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve hayatlarımızın neden bu kadar ters gittiğini sorgulatıyor.

lizzy caplan'ın canlandrıdığı libby karakterinin kitap yazmakla ilgili fikrini anlattığı şu replik her şeyi özetliyor aslında;
"hayat, evlilik, para, tatminsizlik ve eski dostlar hakkında. bunların hepsinin orta yaşlarda bir araya gelmesi hakkında. her şeyi düzene soktuğunu sandığın anda mutsuzluğa sebep olmaları hakkında."
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
8 bölümlük aynı isimli kitaptan uyarlanan bir mini dizi. evli bir çiftin boşanmasıyla başlayan dizi, o boşanmanın öncesi ve sonrası üzerinden genel olarak evliliklere, evlilik içerisinde insanların değişimine, evliliğin arkadaşlıklara olan etkisine, insan ilişkilerine, orta yaş krizine, boşanmalara ve boşanmalardan sonraki hayatlara özellikle de çocuklarınkine ışık tutmuş. uzun zamandır böyle üzerine düşündürten bir dizi izlememiştim. bazen sahnelerde durdurup kitap okuyormuşçasına cümlelerin altını çizmek istedim.

severek evlenen iki insanın yıllar içerisinde nasıl boşanma eşiğine geldiklerini lizzy caplan (libby) anlatımıyla izliyoruz. ilk 6 bölüm erkeğin gözünden bakıyoruz. en az libby kadar ona hak verirken 7.bölümde darmaduman olmuş kadının hikayesini dinliyoruz. ilişkiler ve evlilik üzerine düşündürtüyor. ilişkilerde bir yerde her şeyin monotonlaşıp heyecan arayışı içinde olunması, yıllar içerisinde hayatın seni getirdiği yerde kendini tanıyamayışın, kendi mutsuzluğun ile yakınındaki insanı karıştırman, o fazlalıklardan arınırsam huzura ererim diye düşünürken sorunun kaynağından uzaklaşman, bu süreçte yalnızlaşman, azalan iletişim ve ta daa kaçtığın yalnızlığa mahkum olmuş bir sen. bilmiyorum ben mi çok abartıyorum ama ben çok etkilendim lan bu diziden. o varoluştaki kırılmayı, depresyonu, hayatın içinde sıkışıp kalmışlık hissini, yetersizlik hissini, harcanmış olabilecek potansiyel düşüncesini, binlerce seçenek arasından birini seçince diğer bütün seçeneklerin aslında elinden gidişini, yaş ilerledikçe seçeneklerin azalmasını falan o kadar güzel geçirdi ki seyirciye. of çok iyiydi. daha fazla anlatmak istemiyorum. 8 bölümcük zaten bi zahmet gidin izleyin. diziden etkilendiğim birkaç replik/cümle bırakacağım ama buraya.


"aşık oluruz ve evlenmeye karar veririz. inanılmaz bir anda. ya bundan sonra olan her şey, o anı hatırlamaya çalışmakla ilgiliyse? belki de tüm bu boşanmaların sebebi buydu. kendimizi ve eşlerimizin değişmesini izliyoruz. ve asıl iş sürekli en başta bunu neden yaptığınızın nedenlerini hatırlamaktır. kendi mutsuzluğunuzla en yakınınızdaki kişiyi karıştırırsınız. belki bu şeyi kesip çıkarırsam yine ben olurum diye düşünürsünüz. ama artık siz kendiniz değilsinizdir. uzun zamandır kendiniz olmadınız. bu onun hatası değil. bu zaten olacaktı. ve o zaman, zamanın yine de akacağı gerçeğiyle ne yapacaktın? bu dövüşü kazanamadığın gerçeğiyle ne yapacaktın? sorun buydu. bir daha asla genç olamayacaktın. sadece bu anın, olabilecek en iyi an olduğunu hatırlamadığın için risk altındaydın. ve şimdi bir daha hiç olamayacağın kadar genç olduğunu."

"rachel ne olduğunu anlamamıştı. kendisinin fark etmediği bir şeyler mi yaşanmıştı? tek düşünebildiği 'biri daha gitti işte' olmuştu. o zaman fark etmişti. kahretsindi. boşanmıştı. dibe vurmuştu. güvenlik ağı falan yoktu. tek başınaydı. bir daha asla yalnız kalmamak için aldığı onca önleme rağmen yine yalnız kalmıştı. demek ki sevilmesi imkansız aykırı bir insandı. dünyada onca insan vardı. akılsızlar, çirkinler, hatta kötüler. hepsini de seven birileri vardı. ama onu seven yoktu. büyükannesi onu sevmemişti. toby onu olduğu gibi sevmemişti. sam onu olduğu gibi sevmemişti. kabul edilemez bir insandı."

“bence bu neslin erkekleri çok iyi feministler ama eşitliğin ne anlama geldiğini aslında hiç düşünmemişler. sürekli çok kırılganlar. o yüzden biz de tüm vaktimizi onların güvensizlikleriyle uğraşarak geçirmek zorunda kalıyoruz.”
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"fleishman is in trouble" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim