#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda stanley kubrick'in yer aldığı 1987 birleşik krallık ve abd ortak yapımı drama ve savaş filmidir. gustav hasford'ın the short-timers adlı romanından temelini alan yapımın konusunda abd deniz piyadelerinin güney carolina'daki bir birlik takımının acemi eğitim kampına ve sonrasında vietnam'da yaşadıklarına odaklanılmaktadır; spesifik olaraksa filmin ilk yarısında, "joker" ve "pyle" lakaplarına sahip olan j.t. davis ile leonard lawrence adlarındaki erlerin talim çavuşları hartman'ın istismarları altındaki mücadeleleri; ikinci yarısında ise vietnam savaşı'ndaki joker ve diğer deniz piyadelerinin da nang ve huế adlarındaki vietnam şehirlerindeki, tet saldırısı süresince yaşadıkları konu alınır. bu film, kubrick'in ölümünden önce yayımlanan son filmidir.
*ulusal kritik kurulu (1987) - top 10 filmler: nbr ödülü
*boston film eleştirmenleri birliği ödülleri (1988) - en iyi yönetmen [stanley kubrick]
*david di donatello ödülleri (1988) - en iyi yabancı prodüktör [stanley kubrick]
*londra eleştirmenler camiası film ödülleri (1988) - yılın yönetmeni: alfs ödülü [stanley kubrick]
*kinema junpo ödülleri (1989) - yabancı dilde en iyi film yönetmeni [stanley kubrick]
film toplam 8 ödüle sahiptir.
*boston film eleştirmenleri birliği ödülleri (1988) - en iyi yönetmen [stanley kubrick]
*david di donatello ödülleri (1988) - en iyi yabancı prodüktör [stanley kubrick]
*londra eleştirmenler camiası film ödülleri (1988) - yılın yönetmeni: alfs ödülü [stanley kubrick]
*kinema junpo ödülleri (1989) - yabancı dilde en iyi film yönetmeni [stanley kubrick]
film toplam 8 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "morganick" tarafından 01.01.2021 11:12 tarihinde açılmıştır.
1.
1987 yapımı bir stanley kubrick filmi...
adını, konusu olan savaştan alır.
biz kubrick'i filmde, yönetmen koltuğunun dışında, sahnede de görürüz. ilginçtir ki sahnede olmasının dışında filmin her karesinde vardır ama ekran arkasında olmanın ötesinde, filme sirayet etmiştir. çünkü filmin sadece yönetmeni olmakla kalmaz, hem yapımcısı hem de senaristi rolünü üstlenmiştir. bu da, kubrick'i tamamen yansıtması açısından bize, ilginç doneler sunuyor.*
çok eski bir film olmasına karşın yine bir klasiktir bu film. bir savaş filmi olarak nitelendirilmesinin yani sıra savaşı, bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer ancak ne gereksiz drama kasar ne de gereksiz ajitasyon yaratır. filmin, hiçbir ana fikri yoktur. bu, aslında temelde ana fikirdir. kubrick filmde, ilginç bir sunum tekniği yaratmış. izleyiciye, onu ağlatacak dramalar sunmaz, ana fikir vermez, düşünce aşılamaz... sadece savaşı, öncesi ve sonrası ile birlikte tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer ve mana bulmayı, izleyiciye bırakır.
filmi çok beğenmiştim. birkaç ay da oluyor izleyeli. nereden hareketle izledin? derseniz, normal sözlük film rozetlerinden hoşuma giden bir rozet olması dolayısıyla izledim ve çok da beğendim. tam bir baş yapıt. verilecek puan olarak elbette ki 10/10'u öngörüyorum, kendi skalamda. elbette ki tavsiye de ederim. çünkü kafa açıyor. zihin açıyor. aksine motamot bi vurgusu yok. kubrick'i iyi yansıtan filmlerden biri ayrıca... sırf bu açıdan bile izlenebilir.*
şimdi gelelim film konusunda dikkatimi çeken konulara, ögelere...
öncelikle film, iki kısma ayrılıyor. yani filmin kendi sunduğu ortam ve anlatım tekniği açısından, iki ana bölüm var. bunlardan ilki, savaşın hazırlık kısmı ve askerlerin eğitilmesi sürecini kapsıyor. ki bu bölümü izlemeyi başarırsanız geri kalan kısmını izlemeniz de kolaylaşıyor. çünkü savaşlarda uygulanan ciddi propagandaların ve asker eğitiminin tamamen izleyiciye yansıtılması söz konusu. ve bu, sanki eğitilen* sizmişsiniz gibi üzerinizde bir baskı oluşturur. hatta sanki o çocuklardan biri, sizin olsa gidip onu, o savaş eğitiminden alacakmışsınız hissi ağır basar. bu da elbette ki izlemeyi zorlaştırdı bende. ancak kubrick bunu, nasıl başarıyor bilmiyorum sadece göstererek yapıyor ve bunu, o dönemde normal karşıladıklarını, size, halt yemenin düştüğünü vurgulaya vurgulaya yapıyor.*
eril dil, askeriye ve sözde amerikan milliyetçiliğini yansıtıyor. vietnam savaşı öncesi oluşturulmak istenen milliyetçi hatta faşist ortamın tüm etkilerini, bu ilk bölümde ağır ve de açık açık görmek mümkün.
ilk bölüm, biraz da diğer askerlerden farklı olan ve öğrenme güçlüğü çeken pyle yani lawrence'in, askeriyeyi birbirine katmasıyla son bulur. sahneden o kadar etkilendim ve emin olamadım ki sardırıp sardırıp tekrar izledim. ve evet, gerçek bir sahne. o sahneye kadar ben biraz da; o kadar da değil, gerçekçilikten sıyrılınmış diyordum ki kubrick bir anda şaşırtıverdi.*
buradan sonra ise; filmin ikinci ve son bölümü geliyor, yani savaş kısmı. askerler, artık vietnam'dalar ve savaş halindeler. bunlar çok toy, nasıl savaşacak? sorusunu; senarist kubrick, yerinde keşfetmemizi sağlamış. oldukça da başarılı olduğunu söylemeliyim.
burada da yine o eril ve faşist düşünceyi iliklerinize kadar hissediyorsunuz. yalnız yazarın, yönetmenin bunda payı yok da, gerçekler, bunlarmış gibi... o kadar gerçek ki...*
kadına et gözüyle bakılması ve elbette sadece kazanmak üzerine kurgulanmış bir savaş düzeni, filmin sıyrılan öğeleri. yine yer yer kubrick'in, vietnam iç işleri ve yaratmak istediği sistem konusunda, azar azar bilgiler çıtlattığını hissedebiliyorsunuz. ancak kubrick bunu, tadında bırakmış, dileyen gidip araştırsın gibi bir izlenim oluşturmuş ki film biter bitmez yaptığım ilk şey, amerika - vietnam savaşı'nı araştırmak ve ek olarak anneme sormak olmuştu.*
burada dikkatimi çeken bir diğer husus da; (bilmiyorum, başka izleyicilerin de ilgi ve dikkatini çekti mi? benim, hayli çekti. swh)
animal mother karakteriydi.
bu karakter, yine algı ve dikkati konusunda tam bir savaş makinesi olarak sunulmuş ve * onda, sadece robot gibi sunulan bir öldürme ve öldürerek kazanma hissi baskılanmış. bu da filmin ilk bölümünde, askeriyeyi birbirine katan lawrence'in, savaşa asker olarak katılması halinde, nasıl bir karakter olacağını, gözler önüne seriyor.
oldukça zekice bir anlatım tekniği sunulan bu filmde, lawrence - animal mother benzeşimi de, resmen göz dolduruyor.
film birçok ödül almış. izlerken içindeymiş gibi hissediyorsunuz. kubrick, bize vietnam savaşı'nın adeta bir simülasyonunu yaratmış. tam bir baş yapıt.
dediğim gibi kesinlikle izlemenizi öneririm. özellikle fikir sunmak ve zihin bulandırıp, savaş kötüdür gibi mesaj kaygılarından çok uzak. yalın ve anlaşılır. gayet sade ancak heyecanı, aksiyonu, zekayı kışkırtmayı bir an bile durdurmuyor. bayılıyorum bu, mesaj içermediğini sanıp yorumu, izleyiciye bırakan filmlere.
not: izleyin.
adını, konusu olan savaştan alır.
biz kubrick'i filmde, yönetmen koltuğunun dışında, sahnede de görürüz. ilginçtir ki sahnede olmasının dışında filmin her karesinde vardır ama ekran arkasında olmanın ötesinde, filme sirayet etmiştir. çünkü filmin sadece yönetmeni olmakla kalmaz, hem yapımcısı hem de senaristi rolünü üstlenmiştir. bu da, kubrick'i tamamen yansıtması açısından bize, ilginç doneler sunuyor.*
çok eski bir film olmasına karşın yine bir klasiktir bu film. bir savaş filmi olarak nitelendirilmesinin yani sıra savaşı, bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer ancak ne gereksiz drama kasar ne de gereksiz ajitasyon yaratır. filmin, hiçbir ana fikri yoktur. bu, aslında temelde ana fikirdir. kubrick filmde, ilginç bir sunum tekniği yaratmış. izleyiciye, onu ağlatacak dramalar sunmaz, ana fikir vermez, düşünce aşılamaz... sadece savaşı, öncesi ve sonrası ile birlikte tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer ve mana bulmayı, izleyiciye bırakır.
filmi çok beğenmiştim. birkaç ay da oluyor izleyeli. nereden hareketle izledin? derseniz, normal sözlük film rozetlerinden hoşuma giden bir rozet olması dolayısıyla izledim ve çok da beğendim. tam bir baş yapıt. verilecek puan olarak elbette ki 10/10'u öngörüyorum, kendi skalamda. elbette ki tavsiye de ederim. çünkü kafa açıyor. zihin açıyor. aksine motamot bi vurgusu yok. kubrick'i iyi yansıtan filmlerden biri ayrıca... sırf bu açıdan bile izlenebilir.*
şimdi gelelim film konusunda dikkatimi çeken konulara, ögelere...
öncelikle film, iki kısma ayrılıyor. yani filmin kendi sunduğu ortam ve anlatım tekniği açısından, iki ana bölüm var. bunlardan ilki, savaşın hazırlık kısmı ve askerlerin eğitilmesi sürecini kapsıyor. ki bu bölümü izlemeyi başarırsanız geri kalan kısmını izlemeniz de kolaylaşıyor. çünkü savaşlarda uygulanan ciddi propagandaların ve asker eğitiminin tamamen izleyiciye yansıtılması söz konusu. ve bu, sanki eğitilen* sizmişsiniz gibi üzerinizde bir baskı oluşturur. hatta sanki o çocuklardan biri, sizin olsa gidip onu, o savaş eğitiminden alacakmışsınız hissi ağır basar. bu da elbette ki izlemeyi zorlaştırdı bende. ancak kubrick bunu, nasıl başarıyor bilmiyorum sadece göstererek yapıyor ve bunu, o dönemde normal karşıladıklarını, size, halt yemenin düştüğünü vurgulaya vurgulaya yapıyor.*
eril dil, askeriye ve sözde amerikan milliyetçiliğini yansıtıyor. vietnam savaşı öncesi oluşturulmak istenen milliyetçi hatta faşist ortamın tüm etkilerini, bu ilk bölümde ağır ve de açık açık görmek mümkün.
ilk bölüm, biraz da diğer askerlerden farklı olan ve öğrenme güçlüğü çeken pyle yani lawrence'in, askeriyeyi birbirine katmasıyla son bulur. sahneden o kadar etkilendim ve emin olamadım ki sardırıp sardırıp tekrar izledim. ve evet, gerçek bir sahne. o sahneye kadar ben biraz da; o kadar da değil, gerçekçilikten sıyrılınmış diyordum ki kubrick bir anda şaşırtıverdi.*
buradan sonra ise; filmin ikinci ve son bölümü geliyor, yani savaş kısmı. askerler, artık vietnam'dalar ve savaş halindeler. bunlar çok toy, nasıl savaşacak? sorusunu; senarist kubrick, yerinde keşfetmemizi sağlamış. oldukça da başarılı olduğunu söylemeliyim.
burada da yine o eril ve faşist düşünceyi iliklerinize kadar hissediyorsunuz. yalnız yazarın, yönetmenin bunda payı yok da, gerçekler, bunlarmış gibi... o kadar gerçek ki...*
kadına et gözüyle bakılması ve elbette sadece kazanmak üzerine kurgulanmış bir savaş düzeni, filmin sıyrılan öğeleri. yine yer yer kubrick'in, vietnam iç işleri ve yaratmak istediği sistem konusunda, azar azar bilgiler çıtlattığını hissedebiliyorsunuz. ancak kubrick bunu, tadında bırakmış, dileyen gidip araştırsın gibi bir izlenim oluşturmuş ki film biter bitmez yaptığım ilk şey, amerika - vietnam savaşı'nı araştırmak ve ek olarak anneme sormak olmuştu.*
burada dikkatimi çeken bir diğer husus da; (bilmiyorum, başka izleyicilerin de ilgi ve dikkatini çekti mi? benim, hayli çekti. swh)
animal mother karakteriydi.
bu karakter, yine algı ve dikkati konusunda tam bir savaş makinesi olarak sunulmuş ve * onda, sadece robot gibi sunulan bir öldürme ve öldürerek kazanma hissi baskılanmış. bu da filmin ilk bölümünde, askeriyeyi birbirine katan lawrence'in, savaşa asker olarak katılması halinde, nasıl bir karakter olacağını, gözler önüne seriyor.
oldukça zekice bir anlatım tekniği sunulan bu filmde, lawrence - animal mother benzeşimi de, resmen göz dolduruyor.
film birçok ödül almış. izlerken içindeymiş gibi hissediyorsunuz. kubrick, bize vietnam savaşı'nın adeta bir simülasyonunu yaratmış. tam bir baş yapıt.
dediğim gibi kesinlikle izlemenizi öneririm. özellikle fikir sunmak ve zihin bulandırıp, savaş kötüdür gibi mesaj kaygılarından çok uzak. yalın ve anlaşılır. gayet sade ancak heyecanı, aksiyonu, zekayı kışkırtmayı bir an bile durdurmuyor. bayılıyorum bu, mesaj içermediğini sanıp yorumu, izleyiciye bırakan filmlere.
not: izleyin.
devamını gör...
2.
steven spielberg'in bu filmle ilgili iki çok önemli tespiti var. birincisi çoğu yönetmenlerin bir filmi seyircilere aktarırken, ince fırça dokunuşlarıyla resme başlayan ressamlara benzediğini, kubrick'in ise kalın ve belirgin fırça darbeleriyle öyküye başladığını söylemesidir. ikincisi ve bu filmle ilgili daha öznel bir yaklaşım. full metal jacket'in son 20 dakikasının, savaşın adeta tanrı'nın gözünden aktarımı gibi ifadesini kullanması. adeta ötelerde bir yerde ama kayıtsız. vietnamla alakalı en iyi savaş filmlerinden birisi denmiş ama kubrick muhtemelen bu filmi savaş filmi olarak bile görmüyordu.
devamını gör...