gece yürüyüşü no 1-1

karanlık ve soğuk bir akşam vaktinde işten eve giderken hayal ettiklerimiz karşılamaz bizi. ıslak parkeli asfalt yolun sonunda amansız bir karanlık. sokak lambaları yanım sönmektedir. kalın gri parkemin altında dahada üşümekteyim. yorgunum, acım, düşünceliyim ve umutsuz. karanlığa yaklaştım, bir gölge el uzanıverdi bana doğru, ışıgı soldurarak. durdum ve bana uzatılan ele baktım. durdum, ele baktım, karanlığa baktım, sokak lambasına baktım ve arkama baktım. yalnızdım, aslına bakarsanız hep yalnızdım. kar yağmaya başladı usul usul, üşüme kendini korku ve meraka teslim etti. düşünmeyi bıraktım. yak bütün gemileri hatta limanları, en fazla ne olabilir ki. hayatımda, ölümler, yalanlar, aldatmalar, bencillikler ve çok daha fazlasıyla mücadele ettim. en fazla ne olabilir. ve derin bir nefes aldım. bana uzatılan karanlık ele uzandım.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-2

karanlık yavaş yavaş tenime ve hücrelerime işlemeye başladı. bir üşüme beklerken hoş bir ısı sarmaya başladı bedenimi. karanlık tüm bedenimi sararken, bir huzur hissi kapladı ve kalbimin ritmini en son çarpışı ile her yer karanlığa büründü. ne kadar zaman geçti bilinçsiz bir şekilde bilmiyorum. bir ışık, uzakta, beni kendine çekiyor. bir korku kapladı benliğimi, anlam veremediğim. ışık bşr süre sonra her yanımı kapladı ve çevremdeki nesneler netleşmeye başladı. bir odadaydım, ama duvarları olmayan, çatısı olan. bir şömine, yanıyor ve pembe dumanı tütüyor. yanında bşr koltuk, arkasında küçük bir kitaplık ve içinde tek bir kalın kitap duruyor. yerde renga renk desenli bir halı. bir ses ile sağıma döndüm. bir sehba üzerinde bir şişe viski yi bardağa dolduran gölgeyi gördüm. boşlukta dumana benzesede gri iskelet yapısını seyrekleşen dumanları arasından seçebiliyordum. bardağıkları eline alıp bana döndü. gözlerinde yanan beyaz saf bir ateş vardı. bir kaç adımdan sonra yanıma vardı. elindeki bardağı uzattı bana. merhaba dedi.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-3

şöminenin yanındaki boş koltuğa oturdu duman, elindeki bardaktan bir yudum aldı. duvarı olmayan odanın ötesi boşluktu. ne hatırlıyorsun? diye sordu bana. bşr an dıraksadım, boşluğa baktım sonra elimdeki bardağa, bir yudum aldım. hatırlamıyorum, ne adımı, ne dünü, ne bugünü. dumana doğru ilerledim. ne hatırlamam gerekiyor? diye sordum. gülümsemesi ardındaki dişleri gördüm. her şeyin bir hatırası vardır, beynimizin, kaslarınızın, burnumuzun hislerimizin. bunun sebebi ise çevremizde olan herşey in aslında hafızası olmasıdır. yaşadığınız dünyada, toprak, su ve hava ilk yaratıldığı günkü halindedir aslında. sadece kirletilmiş anılarla doludur. su hatırlar, toprak hatırlar ve hava hatırlar. insanlar doğduğunda ilk nefesiyle havanın hatıralarına ulaşır, ilk besiniyle toprağın ve ilk susamasıyla suyun havızasına. diye konuştu ve sonrasında elindeki bardaktan bir yudum daha alıp ayağa kalktı ve. ardağı şöminenin üstüne koydu. yanıma yaklaştı elini omzuma koydu. dumanlı el omzumda hoş bir sıcaklık bıraktı. duvarın odanın bir köşesine götürdü, boşluğa bakıyorduk. yüce yaratıcı bu evreni siz insanlara yaratmadı sadece. bu dünya milyarlarca yıldır yaşamaktadır. sizden önce bir çok nesil yok olmanın eşiğine geldi. bunlardan bazılarını siz kendi elinizle bazılarını ise dışarıdan gelenler başardı. siz sadece meteor çarpmasını hesaba katıyorsunuz. bazen hayaller görüyor, bazen dejavu hissine kapılıyorsunuz. bu olaylar sizden öncekilerin ölümü ile toprağa, suya ve havaya dönüştükleri zaman kendi anılarını devir etmelerinden kaynaklanmaktadır.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-4

bir çok insan yaşamı gördüm ben. 30 metre boyunda olanlar, sivri kulakları olanlar, aşırı zeki olanlar, duygusal olanlar, savaşçı olanlar. hepside kendi kıyametinden önce yaşadılar, geliştiler, ürediler, savaştılar ve hatta kendi dünyaların ötesine koloni kuranlar bile oldu. ama en acısı kendi sonlarını getirenler oldu. savaşlar, yıkımlar, açlık, hastalık ve daha nicesi. ama en sevdiğim dönem dinazorlarla birlikte yaşayan insanlar dı. onlara ilkel diyorsunuz. ama meteordan öncekiler çok zeki ve iyiydiler. sevecen, sanatçı ruhlarına sahiptirler. ama bilgiye açtılar. sonra bir meteor keşfettiler, içinde hiç karşılaşmadıkları bir madde vardı. onu kendilerine istediler. bir şeyler ters gitti ve puffff. kaçanlar farklı gezegene yerleştiler. kalanlarda sığınaklara. patlamadan sonra çok az bir grup insan hayatta kalabilmişti. onların soyuda yeni dünyaya uyum sağladı. ama sıfırlanarak. diye sözlerine devam etti. neden bunları bana anlatıyorsun? diye sordum. tekrar bir gülümseme ve, neden mi?, çünkü kendi sonunu getirmeyen diğer insanların başına gelecek olan şey sizin başınıza gelmek üzere, ve neden hatırlamıyorsun, bunu zamanla anlayacaksın. şimdi kitabı al oku ve uyandığında bul diğer kader arkadaşlarını ve kurtar bu kendi içinde kendini tüketen insanları ve nacizane dünyayı.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-5

siyah deri kaplaması olan ve yaklaşık 5000 sayfaya sahip kitabı aldım, kapaksayfasını açtım. gümüş sayfalar üzerine altın harflerle anlayamadığım kelimeler dizilmişti. soru sormak için döndüğümde, duman yok olmuştu. boşluk tuğladan duvara ve ahşap kapı. kitabı sonuna kadar çevirdim. hiç birşey anlamama rağmen kitabın bana anlatmak istediklerini anlar gibiydim. kendimi yeni doğmuş bir çocuk gibi hissediyordum.önce nefes al, sonra beslen. şimdi nefes almak için kapıya yöneldim. kitabı rafa geri koydum ve viski den son yurdumu diktim. kapı kolu sıcacıktı. tereddüt içinde kolu çevirdim ve kapıyı araladım. gün ışığı ve yoğun bir sıcak rüzgar vurdu yüzüme. kum, sadece kum. araladığım kapı kayboldu. yürümem lazım. bulmam lazım. ilk biniciyi. yaklaşıyor bilinmeyen düşman dünyayı yok etmek için. yarıklar, zaman bükülmesi, başka diyarlar ve tekrarlanan kıyametler.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-6

bu seferki bir savaş. kitaplardakiler gibi, film ve dizidekiler gibi. yaratıklar, yenilmez savaşçılar. bulmam lazım herbirini, binicileri ve yoldaşlarını. toplamam lazım orduyu. gerçek dünyada fantastik bir savaşın arifesinde. terlemeye başladım, kum herbir yanıma nufuz etmiş ve terimle birlikte bedenime batmaya başlamıştı. son yurdumu almayacaktım. çok susadım. çölde ne arıyordum, kitap bana nereyi gösterdi. off, korkumu içimdeki. güneş batmaya hava soğumaya başlamışken esen rüzgarın süpürdüğü bir tepenin uzerindeki kumun altında yıpranmış bir candır gördüm. şanş mı yoksa dumanın bir hilesi mi. çadırı saplamlaştırdım elimden geldiğince içine girdim, su yok yakacak veya ısınacak birşey yok. cebimden tabakası çıkartıp dolu bir sigara sardım, ilk yudum ısıtmaya yetmişti beni. bekle. her satırın sonunda bunu yazacağım.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-7

bekle. sıcakmı yoksa soğukmu beni yordu bilmiyorum ama suzuluk esir aldı bedenimi ve şimdide açlık. hava kararmış ve bedenim soğuğa teslim olmaya başlamıştı. kum, ayağımın altındaki kum, beni içeri çekiyordu. debelenemedim bile. sadece kendimi bıraktım ve yine karanlık, sonrasında vucudumu ezen kumlar, burnuma, içime ve kulağıma giriyor, biton yılanı gibi sıkıştırıyordu beni. ilkin ayağım sonrada vucudum selamladı boşluğu ve sonrasında gelen serin akarsuyu. evet, kumları altında bir mağara ve içinden geçen bir akarsu. doya doya içtim. karnım şişene kadar. mağara zeminine kadar yüzdüm. parlayan mantarlar vardı. sanki bir yol gibi. bir yeri işaret eder gibi.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-8
yürümeye başladım, mağara girişine doğru, ışığa doğru. dar mağara girişi genişlemeye başladı. devasa bir mağara girişine girdim. metrelerce uzunlukta ve genişlikte bu mağara duvarları sanki özenle düzleştirilmişti. bir süre sonra fark ettin ancak. bir kaç adım geri gittim, ve karşımda devasa bir resim vardı duvara oyulmuş şekilde. devler, insanlar, ejderhalar, farklı türlerde hayvan karışımı insanlar, daha önce hiç görmediğim türde yaratıklar, melekler ve gölgeler. bir savaş, acımasız bir savaşa benziyordu. mağaranın içerisindeki havamı yoksa bu duvar resminin bende uyandırdığı korkudan o bilemedim ama içim ürperdi ve bir anlık titreme geldi. resim sanki beni çağırıyordu.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-9

ansısızın "ilk savaş" diye bir ses ile korktum, nefesim kesildi ve kalbim anlık durdu. temkinli bir şekilde sesin geldiği yöne doğru döndüm, uzun çok çok uzun bir insan süliyeti karşıödaydı. siyah kaslı teninin üzerinde beyaz dövmeler bulunmaktaydı. kel ama kıvırcık uzun sakalları gülümsemesini saklıyordu. parlak turuncu gözleri beni davet eder gibiydi. "gel bir çay içelim, uzun yoldan geldin" deyip yürümeye başladı. bende arkasından yürümeye başladım. ışık çoğalmaya başladı ve bir geniş odaya girdik. sanki odanın tepesinde bir güneş vardı. oda yüzyıllardır antika toplayan birinin koleksiyonuna benziyordu.
devamını gör...
gece yürüyüşü no 1-10

her yüzyıldan kalma, eşyalarla donanmıştı. şimdiki yüzyıla uyan dev ekran tv ve bir bilgisayarı sadece. üst üste dizilmiş kitaplar, parşomenler ve notlar yan odadan görünebiliyordu. eliyle yanına oturmamış işaret etti. çin motifli bir çaydanlıktan bardağa kızıl renkli çayı boşaltıyordu. oturdum ve bana uzatılan çaydan bir yudum aldın. içerisinde san ki dünyanın tüm baharatlı var gibiydi. içtiğim en son viskiden bile tadı güzeldi. "duman mı yolladı seni" efendim diye cevap verebildim. "duman, karanlık, gölge,bir çok isim konuldu o mahlulata" "evet, evet o yolladı". çay çok rahatlatıcıydı. içimde dışımda ısınmış ve kurumuştu.
devamını gör...

ne diyorduk insan en çok gece düşünür en iyi yürürken düşünür.
yürümekle yollar aşınmaz demiş demirel.
yol bir yere gitmez o bir susma biçimidir demiş şair.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"gece yürüyüşü no 1" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim