#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda tolga karaçelik'in yer aldığı 2010 yapımlı yerli dram filmidir. konu; sessiz sakin bir hayatın ortasında hayallerine dalan kenan adlı gişe memurunun yaşadıkları anlatılmaktadır.
yönetmen: tolga karaçelik
oyuncular:
tolga karaçelik
serkan ercan
nur fettahoğlu
nergis öztürk
nadir sarıbacak
büşra pekin
oyuncular:
tolga karaçelik
serkan ercan
nur fettahoğlu
nergis öztürk
nadir sarıbacak
büşra pekin
altın portakal ulusal film yarışması en iyi erkek oyuncu ödülü
2010 · serkan ercan
altın portakal ulusal film yarışması en iyi görüntü yönetmeni ödülü
2010 · ercan özkan
altın portakal ulusal film yarışması en iyi ilk film ödülü
2010 · tolga karaçelik, engin yenidünya
2010 · serkan ercan
altın portakal ulusal film yarışması en iyi görüntü yönetmeni ödülü
2010 · ercan özkan
altın portakal ulusal film yarışması en iyi ilk film ödülü
2010 · tolga karaçelik, engin yenidünya
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ot" tarafından 26.04.2021 23:31 tarihinde açılmıştır.
1.
yönetmenliğini tolga karaçelik'in yaptığı serkan ercan'ın başrolü üstlendiği 2010 yapımı film.
kendi halinde bir gişe memuru olan kenan, babasıyla yaşayan, işiyle evi arasındaki küçük dünyada gidip gelen ve insanlarla iletişim kurmaktansa, kendi hayallerinde yaşamayı tercih eden bir karakterdedir. çatalca gişeler bölgesinde çalışan ve görevinin başındayken zaman zaman kendi kendine konuşmasıyla bilinen kenan’ın, diğer insanlarla olduğu gibi babasıyla da mesafeli bir ilişkisi vardır.
kenan’ın kalp hastası olan babasına, gündüzleri nurgül bakıcılık yapar. 30 yaşlarındaki konuşkan ve anaç nurgül, kenan’ı, babasını ve yıllar önce vefat etmiş annesini küçüklüğünden beri tanımaktadır. kenan’ın işiyle evi arasında sıkışıp kalmış monoton hayatı, yeni işletme şefinin çatalca’yı denetlemeye geldiği gün değişecektir.
şahsen hafif önyargılı yaklaşmıştım, beni kasvet dolu bir filmin beklediğini düşünmüştüm fakat hiç öyle olmadı.
neresini söyleyeceğimi bilmiyorum ama çok ince yerlerden çok güzel şeyler yakalanmış. beni gerçekten çekti içine. yakın zamanda umarım tekrar izlemek kısmet olur.
kendi halinde bir gişe memuru olan kenan, babasıyla yaşayan, işiyle evi arasındaki küçük dünyada gidip gelen ve insanlarla iletişim kurmaktansa, kendi hayallerinde yaşamayı tercih eden bir karakterdedir. çatalca gişeler bölgesinde çalışan ve görevinin başındayken zaman zaman kendi kendine konuşmasıyla bilinen kenan’ın, diğer insanlarla olduğu gibi babasıyla da mesafeli bir ilişkisi vardır.
kenan’ın kalp hastası olan babasına, gündüzleri nurgül bakıcılık yapar. 30 yaşlarındaki konuşkan ve anaç nurgül, kenan’ı, babasını ve yıllar önce vefat etmiş annesini küçüklüğünden beri tanımaktadır. kenan’ın işiyle evi arasında sıkışıp kalmış monoton hayatı, yeni işletme şefinin çatalca’yı denetlemeye geldiği gün değişecektir.
şahsen hafif önyargılı yaklaşmıştım, beni kasvet dolu bir filmin beklediğini düşünmüştüm fakat hiç öyle olmadı.
neresini söyleyeceğimi bilmiyorum ama çok ince yerlerden çok güzel şeyler yakalanmış. beni gerçekten çekti içine. yakın zamanda umarım tekrar izlemek kısmet olur.
devamını gör...
2.
ne filmler çıkıyor da haberimiz olmuyor. kenarlara köşelere iyice bakılmalı. görülmüyorsa bile kaşkol'dan, oradan buradan bir şekilde araklanmalı. kaşkol'un uzun uzun anlattığı ve etkilendiğini belli ettiği yazısından yola çıkarak ben de meraklanıp filmi açıp izlemeye koyuldum. bakın film tanıtımları yaparken dikkat edelim, güçlü anlatımlar hemen yer buluyor, başka birinin açıp izlemesine neden oluyor. bu kitap ve film sekmesi için umut verici. sözlükteki en anlamlı etkileşim budur diyerek film yorumuma geçiyorum.
film 2010 yılı çekilmiştir. toplamda 1 saat 37 dakika kadar sürüyor. türü dram olarak geçiyor. bir karakterin psikolojisi ile tamamen baş başasınız. tramvası desek aslında daha doğru olur. özellikle bireyin kapana sıkışıp kalma trajedisini çok etkileyici bir şekilde anlatmışlar. baş karakter kendini anlatmayı sevmeyen, içine kapanık ve kendi hayal dünyasında yaşayan biri olarak karşımıza çıkıyor. bunun nedeni çok baskın bir baba figürünün hayatında olması. birey olmaya çalışan insanın önündeki en büyük engel çoğu zaman en yakını oluyor. zaten en büyük etkileşimi en yakınlarımızdan almaz mıyız? herkes güzel örneklerle büyümüyor maalesef. bu da zamanla ağır, depresif, taşınamaz bir ruh hâline sokuyor insanı ya da psikolojik bir rahatsızlığa davetiye çıkarıyor. film de tam olarak bunu anlatıyor. insanın bir makine olmadığını, özgürlüğü elinden alındığında başına neler gelebileceğini gösteriyor bize. kimsenin psikolojisi durduk yere bozulmuyor işte.
başrolümüz serkan ercan rolü gereği bizi pisi pisi kolojik yapmıştır. rolünün hakkını -üstün performansıyla- fazlasıyla vermiştir. benim için bir de çok güzel bir ayrıntı var; sevgili nadir sarıbacak belki film de beş dakikalık bir sahnesi vardı ama o da bana yetti. evet, kendisine çok hayranım, dokunduğu her yeri izlettiyor.
son olarak,
film için varsa vaktiniz harcayın, izleyin derim.
film 2010 yılı çekilmiştir. toplamda 1 saat 37 dakika kadar sürüyor. türü dram olarak geçiyor. bir karakterin psikolojisi ile tamamen baş başasınız. tramvası desek aslında daha doğru olur. özellikle bireyin kapana sıkışıp kalma trajedisini çok etkileyici bir şekilde anlatmışlar. baş karakter kendini anlatmayı sevmeyen, içine kapanık ve kendi hayal dünyasında yaşayan biri olarak karşımıza çıkıyor. bunun nedeni çok baskın bir baba figürünün hayatında olması. birey olmaya çalışan insanın önündeki en büyük engel çoğu zaman en yakını oluyor. zaten en büyük etkileşimi en yakınlarımızdan almaz mıyız? herkes güzel örneklerle büyümüyor maalesef. bu da zamanla ağır, depresif, taşınamaz bir ruh hâline sokuyor insanı ya da psikolojik bir rahatsızlığa davetiye çıkarıyor. film de tam olarak bunu anlatıyor. insanın bir makine olmadığını, özgürlüğü elinden alındığında başına neler gelebileceğini gösteriyor bize. kimsenin psikolojisi durduk yere bozulmuyor işte.
başrolümüz serkan ercan rolü gereği bizi pisi pisi kolojik yapmıştır. rolünün hakkını -üstün performansıyla- fazlasıyla vermiştir. benim için bir de çok güzel bir ayrıntı var; sevgili nadir sarıbacak belki film de beş dakikalık bir sahnesi vardı ama o da bana yetti. evet, kendisine çok hayranım, dokunduğu her yeri izlettiyor.
son olarak,
film için varsa vaktiniz harcayın, izleyin derim.
devamını gör...