orijinal adı: the buried giant
yazar: kazuo ıshiguro
yayım yılı: 2015
axl ile beatrice isimli bir çift yıllardır göremedikleri kayıp çocuklarını bulmak için 1500'lü yılların ingiltere'sinde arayışa çıkarlar. yolculuğun tehlikeli olduğunu bilirler. yolculuk esnasında sakson savaşçı, öksüz oğlan ve şövalye ile karşılaşırlar.
yazar: kazuo ıshiguro
yayım yılı: 2015
axl ile beatrice isimli bir çift yıllardır göremedikleri kayıp çocuklarını bulmak için 1500'lü yılların ingiltere'sinde arayışa çıkarlar. yolculuğun tehlikeli olduğunu bilirler. yolculuk esnasında sakson savaşçı, öksüz oğlan ve şövalye ile karşılaşırlar.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ivan dimitriç" tarafından 12.05.2021 15:11 tarihinde açılmıştır.
1.
bir kazuo ishiguro romanıdır.
tanımlarımı takip eden yazar arkadaşlarım bilir ki ben büyük bir kazuo ishiguro hayranıyım. büyük yazarın her romanında kurduğu evrenleri, bilimkurgunun sınırına gelip durmasını hatta bazen bu sınırı aşmasını çok büyük bir keyifle okurum. ve benim için yaşayan en büyük yazardır kazuo ishiguro.
yazarın romanlarında bilimkurguya doğru yol alırken -her romanın da bilimkurgu öğeleri yoktur- içinizde sizi düşünmeye ve insan olmanın tadına varmaya iten bir hüzün olur. benim gibi hüznü seven ve insan olmaya çalışan biri iseniz eğer bu sizi de çok etkileyecektir.
kitabı elime aldığım zaman ilk başlarda her sayfanın bitiminden sonra yeni sayfaya geçer geçmez okuduğum o son sayfada ne olduğunu, ne yazdığını, ne anlatıldığını unutmaya başladığımı fark ettim. bu bana hem dev bir korku hem de sislerin ardından berraklığa çıkmışım gibi bir rahatlama verdi.
korkunun nedeni hiçbir şey hatırlamadığım için asla bir ilerleme sağlayamayacak olmamdı. insan hatırlayan bir hayvan olduğu için yaşam formları arasında baskın ırk olmayı başardı zaten. ama ben bu özellikten yoksun kalmıştım sanki.
rahatlamanın nedeni ise hatırlamadığını fark edince insan hafiflemiş gibi oluyor. bütün ağırlıklarını atıp ilerlemeden yaşamaya çalışmak gibi. sevapları olduğu kadar günahları da unutmak. devleri öldürdüğüm zamanı hatırlamayorum mesela, yuvarlak masayı da, yeşil şövalye hiç yok aklımda, grendel da öyle. rahat ve huzurluyum çünkü unuttum.
unutmak bir ejderhanın nefesiyle salınan zihnimin tüm zamanları aşan gömülü bir deve dönüşmesidir.
tanımlarımı takip eden yazar arkadaşlarım bilir ki ben büyük bir kazuo ishiguro hayranıyım. büyük yazarın her romanında kurduğu evrenleri, bilimkurgunun sınırına gelip durmasını hatta bazen bu sınırı aşmasını çok büyük bir keyifle okurum. ve benim için yaşayan en büyük yazardır kazuo ishiguro.
yazarın romanlarında bilimkurguya doğru yol alırken -her romanın da bilimkurgu öğeleri yoktur- içinizde sizi düşünmeye ve insan olmanın tadına varmaya iten bir hüzün olur. benim gibi hüznü seven ve insan olmaya çalışan biri iseniz eğer bu sizi de çok etkileyecektir.
kitabı elime aldığım zaman ilk başlarda her sayfanın bitiminden sonra yeni sayfaya geçer geçmez okuduğum o son sayfada ne olduğunu, ne yazdığını, ne anlatıldığını unutmaya başladığımı fark ettim. bu bana hem dev bir korku hem de sislerin ardından berraklığa çıkmışım gibi bir rahatlama verdi.
korkunun nedeni hiçbir şey hatırlamadığım için asla bir ilerleme sağlayamayacak olmamdı. insan hatırlayan bir hayvan olduğu için yaşam formları arasında baskın ırk olmayı başardı zaten. ama ben bu özellikten yoksun kalmıştım sanki.
rahatlamanın nedeni ise hatırlamadığını fark edince insan hafiflemiş gibi oluyor. bütün ağırlıklarını atıp ilerlemeden yaşamaya çalışmak gibi. sevapları olduğu kadar günahları da unutmak. devleri öldürdüğüm zamanı hatırlamayorum mesela, yuvarlak masayı da, yeşil şövalye hiç yok aklımda, grendel da öyle. rahat ve huzurluyum çünkü unuttum.
unutmak bir ejderhanın nefesiyle salınan zihnimin tüm zamanları aşan gömülü bir deve dönüşmesidir.
devamını gör...
2.
güzel kitaptır. kitabın anlattığı dönemler ve hikâye biraz mitolojik ögeler barındırmakla beraber bence en önemli başarısı fantastik kurgu ögeleri başarılı bir biçimde kullanmasıdır. tabi üzerine biraz gerilim sosuyla birlikte servis edilen merak dürtüsü de kitaptan alınan tadı ziyadesiyle arttırıyor. kral arthur miti ve beowulf efsanesi ile de aranız biraz iyiyse iş ballı lokma tatlısı kıvamına bürünüyor. hatta kitabı okurken ara ara blind guardian'dan a past and future secret adlı şarkıyı dinleyip aldığınız keyfi katlamanız mümkün olabilir. tabi olmayabilir de zira ben mevzuya kendi açımdan bakıyorum. * ve fakat; benim gibi fantastik kurgu edebiyat hayranı bir adam için quering abla üzerinde fazla durulmaması ve yazarın ejderhayı yeterince ayrıntılı aktarmamış olması kalbimi kırmıştır. bu mevzu yüzünden ciğerimiz kalmamıştır ve yazara kırgınlığımız büyüktür.
yalnız kitabı okurken hiç olmayacak bir çağrışımla da karşı karşıya kaldım. izbe ve terk edilmiş manastırlar, deli manyak savaşçılar, fantastik olay örgüsü, sis metaforunun yarattığı o güzellik falan derken en nihayetinde kitabın kapağını kapattığımda mırıldandığım şey ezgisi ile birlikte şu oldu; ''korkunun ecele faydası yoktur. burası inönü buradan çıkış yoktur.'' evet kitabın verdiği ufak mesajın beşiktaşlılıkla birleşmesi ile birlikte bu tezahüratı mırıldanırken bulabiliyor insan kendini. o yüzden değişik bir kitap * ya da sıkıntı bendedir bilemiyorum. * bu arada kayıkçı ile ilgili de pis kokular gelmişti burnuma. yardımsever bir insan evladı gibi dursa da içinden bir yerlerden kharoon fırlayıp çıkacakmış gibi bir psikoloji yaratıyor ki, bu da yazarın başarısıdır kanımca.
okursanız keyifli olur. olmazsa mesuliyet kabul etmiyorum zaten.
yalnız kitabı okurken hiç olmayacak bir çağrışımla da karşı karşıya kaldım. izbe ve terk edilmiş manastırlar, deli manyak savaşçılar, fantastik olay örgüsü, sis metaforunun yarattığı o güzellik falan derken en nihayetinde kitabın kapağını kapattığımda mırıldandığım şey ezgisi ile birlikte şu oldu; ''korkunun ecele faydası yoktur. burası inönü buradan çıkış yoktur.'' evet kitabın verdiği ufak mesajın beşiktaşlılıkla birleşmesi ile birlikte bu tezahüratı mırıldanırken bulabiliyor insan kendini. o yüzden değişik bir kitap * ya da sıkıntı bendedir bilemiyorum. * bu arada kayıkçı ile ilgili de pis kokular gelmişti burnuma. yardımsever bir insan evladı gibi dursa da içinden bir yerlerden kharoon fırlayıp çıkacakmış gibi bir psikoloji yaratıyor ki, bu da yazarın başarısıdır kanımca.
okursanız keyifli olur. olmazsa mesuliyet kabul etmiyorum zaten.
devamını gör...
3.
nereden bakarsan içinde bulunduğumuz hayatı simüle ediyor. başka bir nereden bakarsan aslında hepimiz bir simülasyonda mıyız sorusunu akla getiren. öbür başka nereden bakarsan aşk, inanç, korku, güven, yalan gibi bir çok şeyi derinlemesine hissettiren bir kitaptır.
aslında kör göze parmak şeklinde anlatmadan anlatıyor her şeyi.
üzerine azcık düşününce anlıyorsun, ampul yanıyor kafanda.
okuyun, okutturun. tavsiyemle okuduktan sonra kaybettiği para ve zamanı geri isteyenler benden tazmin edebilirler.
aslında kör göze parmak şeklinde anlatmadan anlatıyor her şeyi.
üzerine azcık düşününce anlıyorsun, ampul yanıyor kafanda.
okuyun, okutturun. tavsiyemle okuduktan sonra kaybettiği para ve zamanı geri isteyenler benden tazmin edebilirler.
devamını gör...
4.
içinde fantastik öğeler barındırmasına rağmen, kitabı fantastik edebiyata dahil etmek ne kadar doğru bilemiyorum. yazar bu öğeleri hikayeye o kadar yedirmiş ki , yolculuk boyunca karşılaştıklarımız fantazi gibi değil gündelik yaşama ait şeylermiş gibi geliyor.
ana hikaye *'unutmak' üzerine; hem kitlesel hem bireysel anıların yitimi kötü bir şey midir? kötü anıları, düşmanlıkları hatırlayamamak insanı iyi hissettirir mi? anılarımızı yitirdiğimiz halde bir insana aşık kalabilir miyiz?
bu soruların cevaplarını bir yolculuk boyunca arıyoruz.
kitabın sonu ise ters köşe yapan cinsten. hikaye boyunca kafamızda oturttuğumuz pek çok şeyi bir anda altüst ediyor ki bazı zamanlarda umutsuz bir romantik olmama karşın bence çok başarılı bir son. kitap bittikten sonra bile etkisini devam ettirmesine vesile oluyor.
sonuç olarak kesinlikle okumanız tavsiye olunur efendim.
not: okuyup beğenenler tavsiye için teşekkür babında tarafıma çikileta gönderebilirler. beğenmeyenler için müracat: bir önceki yorumu yazan arkadaş.
ana hikaye *'unutmak' üzerine; hem kitlesel hem bireysel anıların yitimi kötü bir şey midir? kötü anıları, düşmanlıkları hatırlayamamak insanı iyi hissettirir mi? anılarımızı yitirdiğimiz halde bir insana aşık kalabilir miyiz?
bu soruların cevaplarını bir yolculuk boyunca arıyoruz.
kitabın sonu ise ters köşe yapan cinsten. hikaye boyunca kafamızda oturttuğumuz pek çok şeyi bir anda altüst ediyor ki bazı zamanlarda umutsuz bir romantik olmama karşın bence çok başarılı bir son. kitap bittikten sonra bile etkisini devam ettirmesine vesile oluyor.
sonuç olarak kesinlikle okumanız tavsiye olunur efendim.
not: okuyup beğenenler tavsiye için teşekkür babında tarafıma çikileta gönderebilirler. beğenmeyenler için müracat: bir önceki yorumu yazan arkadaş.
devamını gör...