ve bana tamamen düşman olan bir dünya ile karşı karşıya kaldım. herkes benimle savaşmak istiyordu. bilmem nereden edindikleri acıların hepsinin hesabını bana sormak istediler. hiçbir şey yapmadığım halde sürekli insanların gereksiz kinine maruz kaldım. nefret dolu insanların içine doğdum. hepsi azimli birer sapıktı. ama sapıklıktan anladıkları tek şey cinsellikle alakalı olandı. halbuki cinsellikle ilgili sapıklık sapıklığın milyonda biri bile etmiyordu. ama bu indirgemeci varlıklar sonsuzluğu sadece bir şeye bağlayıp rahatlama arzusundaydılar. başlarına gelen her şeyi de bana bağlamaya çalıştılar. günah keçisi bendim. asırlardır peşine düşüp, yok etmeye çalıştıkları, kötülük hayaletini benim vücudumda kıstırmışlardı nihayet. bunların nefretine maruz kalmak için hiçbir şey yapmama gerek yoktu. var olmam yeterliydi. yapabildikleri her zaman nefretlerini hunharca üzerime kustular. gerek fiziksel, gerekse psikolojik. calderon de la barca'nın şu sözünü iliklerime kadar hissettim: çünkü insanın en büyük suçu doğmuş olmasıdır. insanların nedenlerini hiçbir zaman merak etmedim. yapabiliyorlardı o kadar. başıma gelenlerin nedenlerini de merak etmedim: doğmuştum, o kadar. o pis sevgileriyle, nefretleriyle, adaletleriyle, iyilikleriyle, şefkatleriyle, ahlaklarıyla, kanunlarıyla her yerdeydiler. doğal olan ne varsa hepsini yok edip rahatlamak niyetindeydiler. sırf sadece çük sahibi bir erkek olduğum için bile düşmandılar. bütün varoluşum onlar için iğrençlikten ibaretti ve yok edilmesi gerekiyordu. b.kum, osuruğum, kokum, görünüşüm, çüküm, düşüncelerim, cinselliğim, duygularım, beni ben yapan sahip olduğum ne varsa tiksinç buluyorlardı. yok etmeye çalışıyorlardı. izin vermedim.

daha henüz çocukken zorla yatırıp çükümü kestiler. onlar buna sünnet diyordu. adetmiş. ama bu tamamen vücut dokunulmazlığımı ihlal, cinsel istismar, benliğime bütünüyle zor kullanarak tecavüz etme girişiminden ibaretti. sadece erkek olduğum için cezalandırılıyordum. adetleri, gelenekleri, dinleri, ellerindeki kağıtları ile hepsi birer tanrıcıktı ve onlarla istedikleri her şeyi yapmaya hakları olduğunu iddia ediyorlardı. sürekli bir aşağılanma ile var olunabiliyordu artık. etrafım kopkoyu bir kin ile çevrelenmişti. olan olmuştu bir kere. kaçacak hiçbir yerim yoktu. o yüzden korkamıyordum da. insan korktuğu için kaçmaz. kaçabildiği için korkar. çünkü korku ona kaçabilmesi için gerekli adrenalini sağlar. işlevi budur. kaçacak bir yeri olmadığını anlayan insan korkmayı da bırakır. ben de öyle yaptım. herkes sürekli olarak silaha çevirdiği erdemleriyle, şefkatiyle, sevgisiyle, ilgisiyle, nefretiyle, kağıtlarıyla sürekli olarak beni bıçaklıyordu. ama tuhaf olan şuydu ki: bana hiçbir şey olmuyordu. aslında olmasını isterdim. çünkü bu sevginin, şefkatin, nefretin hiçbir işe yaramadığının göstergesiydi. ne kadar bıçaklansam da devam ediyordum. kendimdeki güce de şaşırdım. halbuki bir yerde yıkılıp kalmayı isterdim. ama yıkılmıyordum bir türlü. öyle olunca da onlar dilediklerince bıçaklamaya devam ediyorlardı. ben hiçbirisi ile savaşmayı istemediğim için hepsini ittim. hepsinden uzaklaştım. erkeğin yazgısının bu denli kötü olduğunu kavradım. eğer ki beni düşündüğünü söylüyorsa birileri tek istedikleri benimle savaşmaktı. o yüzden beni düşündüğünü söyleyen herkesten tiksindim. tek bildikleri işkence etmekti. sevgileri bile işkence aletlerinden sadece biriydi.

hayata gözlerimi açtım. ve ben bütün bunları gördüm, duydum, dokundum, kokladım, tattım, iliklerime kadar hissettim. bütün bunların hepsi sadece komik geldi ve güldüm. hepsi beraber yine de beni yok etmeye güçleri yetmedi, güldüm. bütün bu düşmanlığa rağmen hayat devam etti, güldüm. kinlerinin aslında benimle alakası olmadığını görünce, güldüm. hepsi de kendisine düşmandı aslında ve kendilerine bir şey yapamayacak, yani intihar edemeyecek kadar korkak oldukları için hiçbir şey yapamayacakları halde benimle uğraşıyorlardı. zaten onlar hiçbir şey yapamıyorlardı. sevmek isteyip sevemiyor, sevilmek isteyip sevilemiyorlardı. sadece sevgileri değil nefretleri de sahteydi. sadece vaatleri değil tehditleri de sahteydi. hiçbir şey yapamıyorlardı. komik.
devamını gör...
dünyaya gelmek anlamında kullanılabilir. insan doğduğu anda dünyaya gelir ama bazı insanlar doğduğu halde başkaları için yaşar.

başkaları için yaşayanlar dışında korktuğu için gerçek isteklerini baskılayanlar da vardır. dünyaya gelmek sadece anne karnından tam ve sağ olarak ayrılmak değildir. *

dünyaya gelmek bence olduğu kişi olabilmektir. yani ölürken yaşadım diyebilmek için önce doğmak gerekiyor. kendimizi kabul edip olduğumuz kişinin peşinden gitmek gerekiyor.

yalnız da kalsak dışlansak da en büyük yalnızlık diğerlerinin olmaması değil bizim bizde olmamız ile veya olmadığımız biri gibi yaşamakla ortaya çıkıyor.

özüne yabancı olan herkes mutsuz olmakla lanetli.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"hayata gözlerimi açtım" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim