1.
sahiplenme, bir şeye sahip çıkmak.
"sevdasını, bidayette kıyısından köşesinden paylaşırken, zamanla tamamen sahiplenmiş." - attila ilhan
acım çok tazeyken, dilimde bu kelime mühür olmuşken size bir hikaye anlatmak istiyorum.
serseri bir sokak köpeğinin sevgi dolu ancak başına buyruk hayatının hikayesi.
2016 yılının kasım ayında izmir sahil şeridinde yolculuk yaparken edremit çıkışında ramiz köftede bir mola verelim, dedik. içeriye girdik. kaskları, ekipmanı çıkartırken bir bey yaklaştı, eski motorcuymuş sohbete başladı. o esnada bir kutunun içinde mini minnacık iki yavru köpek gördüm. biraz sevdim. sohbet de ilerleyince yanımızdaki beyin işletme sahibi olduğunu, arka tarafta da terk edilmiş sokak hayvanlarına destek olduğunu öğrendim. bu, iki yaramaz da daha yeni gelmişler, annelerini kaybettikleri için sahiplendirmeye çalıştıklarını söyledi. biri de hastaymış bir süre evde kalması, iyi bir bakım görmesi gerekiyormuş. dedi bak bağınız oldu sana vereyim, sen de onun hayatını kurtarmış olursun. tamam da, dedim, motorda gidemez nasıl olacak?
ben size yollarım tedarikçilerim var oraya sık gidip gelen, dedi. numaraları aldık, iki gün sonra 'paşa' evimizdeydi.
bu arada o sıralarda anacaddede apartmanda yaşıyorum ve evde hayvanları kapalı tutmanın pek de vicdan işi olduğunu düşünmüyorum. bu köpeği sahiplenirken asıl niyetim ailemin bahçesinde bakmaktı. babamın dileğiydi. en azından yardıma ihtiyacı olan bir hayvanı iyileştirmek ve yetiştirmek.
ama ufaklık için dışarıda yaşayabilecek gücü toplaması, aşılarının yapılması, bacağındaki eğriliğin düzelmesi için iki ay kadar evde kalmalı dedi veteriner.
yavru köpüş gerçekten bebek gibi oluyormuş. geceleri ağlıyordu kucağımda uyutuyordum. kucağımdan uzaklaşınca hüzünlü bir hale bürünüyordu. sabahları gözümü açana dek sessizce bekliyor ama o andan sonra çılgın gibi havlıyor, oyun istiyordu. bir de patisinin içi yumuşacık kadifemsi bir dokuya sahip olduğu için kucağımdayken hep elim patisinde oluyordu, okşuyordum. el ele dizi izliyorduk. o, eşim yanıma yaklaşınca hafiften hırlıyor, burnunun ucu ile itiyordu. ailemin yanına göndereceğim zaman yaklaşıyor ama ben kopmak istemiyordum. bu esnada taşındık güzel bir siteye geçtik; bahçeli, şehir gürültüsünden uzak bir yer. içten içe köpeğimi vermek zorunda kalmayacağımı düşünürken bir gün yönetici ile karşılaştım. elimde tasma, paşa'yı bahçeye bırakmışım özgürce sağa sola koşuyor. uzaktaki köpeği gösterip şu sizin mi dedi, evet dedim. sitede evcil hayvan yasak, geçen de birini mahkemeye verdiler vs.... konuştu, konuştu... eşim de evde olsun, pek istemediği için mecbur evladı bıraktım aileme , ağlaya ağlaya...
ailem 70 km uzakta bir ilçede yaşıyor. ayda bir, iki ayda bir geldiğimde bir kavuşmalarımız var sormayın. ben uzaktan seslenirim o bağrış çığrış kucağıma atlar. üstelik artık benden de büyük. eskisi gibi hemen elini uzatır patisinin altını seveyim diye. bahçeye girene dek üç ayağının üzerinde yürür asla bırakmaz, el ele yürümenin yolunu bulduk resmen. o hafif bana yaslanır, ben eğilirim iyice yavaşta olsa beraber alırız o yolu.
bana biri yaklaşınca, en ufak tehdit hissetsin çıldırır. uzak durmakta fayda olur. bizim serseri, sahipli sokak köpeği gibi özgür istediği gibi gezer tozar gelir.
pandemi sebebiyle aileme pek sık gelmiyorum. tatil vesilesi ile geldim. içeri girdim yarım saat sonra annem dedi ki, sana bir haberim var. paşa 15 gündür yok. sen üzülme diye söylemedim. belki de gelir diye ümit ettim ama yok.
tahmin ettiği gibi çok üzüldüm. gözlerim dolu dolu sokağa bakıyorum, belki çıkıp gelir diye. birileri zarar vermemiştir diye de dua ediyorum.
"sevdasını, bidayette kıyısından köşesinden paylaşırken, zamanla tamamen sahiplenmiş." - attila ilhan
acım çok tazeyken, dilimde bu kelime mühür olmuşken size bir hikaye anlatmak istiyorum.
serseri bir sokak köpeğinin sevgi dolu ancak başına buyruk hayatının hikayesi.
2016 yılının kasım ayında izmir sahil şeridinde yolculuk yaparken edremit çıkışında ramiz köftede bir mola verelim, dedik. içeriye girdik. kaskları, ekipmanı çıkartırken bir bey yaklaştı, eski motorcuymuş sohbete başladı. o esnada bir kutunun içinde mini minnacık iki yavru köpek gördüm. biraz sevdim. sohbet de ilerleyince yanımızdaki beyin işletme sahibi olduğunu, arka tarafta da terk edilmiş sokak hayvanlarına destek olduğunu öğrendim. bu, iki yaramaz da daha yeni gelmişler, annelerini kaybettikleri için sahiplendirmeye çalıştıklarını söyledi. biri de hastaymış bir süre evde kalması, iyi bir bakım görmesi gerekiyormuş. dedi bak bağınız oldu sana vereyim, sen de onun hayatını kurtarmış olursun. tamam da, dedim, motorda gidemez nasıl olacak?
ben size yollarım tedarikçilerim var oraya sık gidip gelen, dedi. numaraları aldık, iki gün sonra 'paşa' evimizdeydi.
bu arada o sıralarda anacaddede apartmanda yaşıyorum ve evde hayvanları kapalı tutmanın pek de vicdan işi olduğunu düşünmüyorum. bu köpeği sahiplenirken asıl niyetim ailemin bahçesinde bakmaktı. babamın dileğiydi. en azından yardıma ihtiyacı olan bir hayvanı iyileştirmek ve yetiştirmek.
ama ufaklık için dışarıda yaşayabilecek gücü toplaması, aşılarının yapılması, bacağındaki eğriliğin düzelmesi için iki ay kadar evde kalmalı dedi veteriner.
yavru köpüş gerçekten bebek gibi oluyormuş. geceleri ağlıyordu kucağımda uyutuyordum. kucağımdan uzaklaşınca hüzünlü bir hale bürünüyordu. sabahları gözümü açana dek sessizce bekliyor ama o andan sonra çılgın gibi havlıyor, oyun istiyordu. bir de patisinin içi yumuşacık kadifemsi bir dokuya sahip olduğu için kucağımdayken hep elim patisinde oluyordu, okşuyordum. el ele dizi izliyorduk. o, eşim yanıma yaklaşınca hafiften hırlıyor, burnunun ucu ile itiyordu. ailemin yanına göndereceğim zaman yaklaşıyor ama ben kopmak istemiyordum. bu esnada taşındık güzel bir siteye geçtik; bahçeli, şehir gürültüsünden uzak bir yer. içten içe köpeğimi vermek zorunda kalmayacağımı düşünürken bir gün yönetici ile karşılaştım. elimde tasma, paşa'yı bahçeye bırakmışım özgürce sağa sola koşuyor. uzaktaki köpeği gösterip şu sizin mi dedi, evet dedim. sitede evcil hayvan yasak, geçen de birini mahkemeye verdiler vs.... konuştu, konuştu... eşim de evde olsun, pek istemediği için mecbur evladı bıraktım aileme , ağlaya ağlaya...
ailem 70 km uzakta bir ilçede yaşıyor. ayda bir, iki ayda bir geldiğimde bir kavuşmalarımız var sormayın. ben uzaktan seslenirim o bağrış çığrış kucağıma atlar. üstelik artık benden de büyük. eskisi gibi hemen elini uzatır patisinin altını seveyim diye. bahçeye girene dek üç ayağının üzerinde yürür asla bırakmaz, el ele yürümenin yolunu bulduk resmen. o hafif bana yaslanır, ben eğilirim iyice yavaşta olsa beraber alırız o yolu.
bana biri yaklaşınca, en ufak tehdit hissetsin çıldırır. uzak durmakta fayda olur. bizim serseri, sahipli sokak köpeği gibi özgür istediği gibi gezer tozar gelir.
pandemi sebebiyle aileme pek sık gelmiyorum. tatil vesilesi ile geldim. içeri girdim yarım saat sonra annem dedi ki, sana bir haberim var. paşa 15 gündür yok. sen üzülme diye söylemedim. belki de gelir diye ümit ettim ama yok.
tahmin ettiği gibi çok üzüldüm. gözlerim dolu dolu sokağa bakıyorum, belki çıkıp gelir diye. birileri zarar vermemiştir diye de dua ediyorum.
devamını gör...
2.
almayın, sahiplenin. gerisi hallolur.
devamını gör...
3.
hayvan alınmaz, sahiplenilir. ayrıca çocuğunuz heves etti diye sahiplenilmez, gerçekten bakacak ilgi ve niyetiniz var ise sahiplenilir. kamu spotu: off.
devamını gör...
4.
sahiplenin ama lütfn şu hayvanları çiftleştirmeyin, her seferinde 8 ile 10 yavru olur yavrulara günah.
kendine bile sahip çıkamayan çoluğun çocuğun eline verip işkence çektirmeyin o daha da günah.
kendine bile sahip çıkamayan çoluğun çocuğun eline verip işkence çektirmeyin o daha da günah.
devamını gör...
5.
evlat edinmek şeklinde değiştirmesi gereken ifade.
evinize aldığınız hayvana çocuğunuz gibi bakmayacaksanız, hastalandığında ona değil paraya üzülecekseniz bırakın daha iyisini yapacak olan alsın. akılsız bir yaratık değil karşınızdaki. hisleri, kişiliği, zevkleri ve hatta basit de olsa düşünceleri var.
ama tabii evinizde sahiplenin. sokakta milleti parçalayan ne idüğü belirsiz hayvanları ipotek altına alıp insanların hayatını karartmak olmaz amünyüm.
evinize aldığınız hayvana çocuğunuz gibi bakmayacaksanız, hastalandığında ona değil paraya üzülecekseniz bırakın daha iyisini yapacak olan alsın. akılsız bir yaratık değil karşınızdaki. hisleri, kişiliği, zevkleri ve hatta basit de olsa düşünceleri var.
ama tabii evinizde sahiplenin. sokakta milleti parçalayan ne idüğü belirsiz hayvanları ipotek altına alıp insanların hayatını karartmak olmaz amünyüm.
devamını gör...
6.
köpek sahiplenmek isteyenler için anlatıyorum:
-öncelikle eve köpek değil, evlat alıyorsunuz.
-her gün sabah minimum 30 dakika, akşam yine minimum 30 dakika olmak üzere toplam 1 saat o çocuğu gezdirmeyecekseniz,
-veteriner pahalı yaaa diyerek, bakımlarını aksatacaksanız,
-mamalar pahalı diye içinde ne olduğunu bilmediğiniz (bazılarında kül var ya kül!) mamaları alacaksanız,
-dominant karakter siz olmayacaksanız,
-çocuğunuza düzgün eğitim veremeyecekseniz;
sahiplenmeyin.
he benim popom pembe değildir, ben bunları yapabilirim diyorsanız diğer onlarca maddeyi özel olarak açıklarım :)
çünkü onlar apayrı bir aşk.
-öncelikle eve köpek değil, evlat alıyorsunuz.
-her gün sabah minimum 30 dakika, akşam yine minimum 30 dakika olmak üzere toplam 1 saat o çocuğu gezdirmeyecekseniz,
-veteriner pahalı yaaa diyerek, bakımlarını aksatacaksanız,
-mamalar pahalı diye içinde ne olduğunu bilmediğiniz (bazılarında kül var ya kül!) mamaları alacaksanız,
-dominant karakter siz olmayacaksanız,
-çocuğunuza düzgün eğitim veremeyecekseniz;
sahiplenmeyin.
he benim popom pembe değildir, ben bunları yapabilirim diyorsanız diğer onlarca maddeyi özel olarak açıklarım :)
çünkü onlar apayrı bir aşk.
devamını gör...
7.
dayanamayıp miyavru.com üzerinden üçüncü kedimi sahiplendim. aşıları tam güzel bir kızımız daha oldu. biraz korkak ama alışacak diye umuyorum.
t: bir canlının iyi yaşama sorumluluğunu üstlenmektir.
edit:
t: bir canlının iyi yaşama sorumluluğunu üstlenmektir.
edit:
devamını gör...
8.
bir gün bile ''keşke yapmasaydım'' demediğim eylem.
hayatıma birçok anlam katan, en kıymetlim hayatıma girdiğinden beri beni o kadar güldürdü, sinirlendirdi, ağlattı ki... ama küçük yaştan itibaren sorumluluk almamı, hayvan korkumu yenmemi sağlayan bir dost kendisi. yıllardır yatağa girdiğim an nerede olursa olsun koşup gelip, sabahları uyandırır, evin ağzına tükürür, anlam veremediğim bir deli deli koşması var ve her yeri dağıtır ama ben sadece keyif alırım bundan. her sabah uyandığımda ilk ona sarılır, koklarım. benim kedim dünyanın en huysuz kedisidir bu arada. inanılmaz tabuları var meryem anamın. şu ana kadar eve gelen kimseye kendini sevdirmez hatta çok dururlarsa gitmeleri için kovalar.
ondan sonra birçok hayvana yardım ettim. şu anda da dışarıda bakımından sorumlu olduğum hayvanlar var. o olmasaydı bu kadar merhametli, empati yapabilen biri olamazdım. bunu bilinçli yapmadı tabii hayvan alıp karşısına alıp konuşmadı benimle ama ben yine de ona teşekkür ediyorum farkında olmadan içimdeki bu duyguları canlandırdığı için ve birlikte geçirdiğimiz her güzel an için.
gidem de öpem.
hayatıma birçok anlam katan, en kıymetlim hayatıma girdiğinden beri beni o kadar güldürdü, sinirlendirdi, ağlattı ki... ama küçük yaştan itibaren sorumluluk almamı, hayvan korkumu yenmemi sağlayan bir dost kendisi. yıllardır yatağa girdiğim an nerede olursa olsun koşup gelip, sabahları uyandırır, evin ağzına tükürür, anlam veremediğim bir deli deli koşması var ve her yeri dağıtır ama ben sadece keyif alırım bundan. her sabah uyandığımda ilk ona sarılır, koklarım. benim kedim dünyanın en huysuz kedisidir bu arada. inanılmaz tabuları var meryem anamın. şu ana kadar eve gelen kimseye kendini sevdirmez hatta çok dururlarsa gitmeleri için kovalar.
ondan sonra birçok hayvana yardım ettim. şu anda da dışarıda bakımından sorumlu olduğum hayvanlar var. o olmasaydı bu kadar merhametli, empati yapabilen biri olamazdım. bunu bilinçli yapmadı tabii hayvan alıp karşısına alıp konuşmadı benimle ama ben yine de ona teşekkür ediyorum farkında olmadan içimdeki bu duyguları canlandırdığı için ve birlikte geçirdiğimiz her güzel an için.
gidem de öpem.
devamını gör...
9.
açıkcası hayatım boyunca çok istediğim ama ailem izin vermediği için hiç yapamadığım bir eylem. ailem köpek sevmesine rağmen, apartman dairesinin köpek gibi bir canlı türüne elverişli olmadığını ve hepimizin rutin hayatı sebebiyle hayvanın ihtiyaçlarının karşılanamayacağını iddia ederek hayvan sahiplenmemi engellediler.
buna kısmen inanmamı sağlayan bir gelişme yaşandı son 2-3 günde. erkek arkadaşım ansızın bir yavru köpek sahiplendi ve köpeğinin her anını neredeyse story olarak instagramda paylaşıyor. bir canlı bakmanın zorluklarını birebir onda görüyorum. kendisi yeri geliyor pazar günleri dahi işe gidiyor. dolayısıyla hayvan bütün gün evde ailesiyle beraber.. evdeki bütün halılar kaldırılmış, odasına hayvanın kalabilmesi için ayrı bir platform kurulmuş ki hayvanın belirtilen yerlerin dışında çişini yapma durumu var.. köpiş daha yeni eve geldiği için, erkek arkadaşım bütün zamanını adaptasyon adına onunla geçiriyor ve tabi onda hayvan sahiplenmiş olmanın heveside var.
her şeyi geçtim maalesef veteriner ve mama ücretleri aşırı yüksek. yani ortalamanın üstünde bir gelire sahip olmanız gerekiyor. aşıları, rutin bakımları ve extra hastalandığında vs veterinere ödediğiniz ücretler inanılmaz boyutta şu aralar. özellikle ekonomik krizin getirisi aşırı belli oluyor hayvan aksesuarları ve sağlık hizmeti üzerinde. ayrıca gezmeyi çok seviyorsanız, hayvan sahiplenmek pek olası bir durum değil çünkü asla asamayacağınız ve öteleyemeyeceğiniz günlük sorumluluklarınız ortaya çıkıyor özellikle gündüz minimum 2, max 3-4 kere dışarı kaka-çiş için çıkarmak, yemeklerini düzenli vermek gibi.. tabi hayvanınızı çok uzun süre evde yalnızda bırakamazsınız.
erkek arkadaşımın sahiplenmesiyle gözüm baya açıldı çünkü bütün sürecine birebir hakimim.. daha önceden sürekli bu kadar yakınımda olan ve köpek bakan birine denk gelmediğim için küçük ütopyamda ''olabilir - bakabilirim'' diye düşünüyordum.. ama çalışan, sürekli seyahat etmek zorunda olan, iş saatleri düzensiz biriyseniz ve apartman dairesinde yaşıyorsanız hayvan sahiplenmek sizi yorabilir.
ve her şeyi göze almanız gerekiyor özellikle ev düzeninizle alakalı her türlü süprize açık olmanız lazım.. dağılmış eşyalar, umulmadık yerde göreceğiniz çişler-kakalar ve en önemlisi kemirilmiş eşyalar.. eğer ailenizle yaşıyorsanız, ailenizin köpeğin çıkarabileceği her türlü süprize açık olması, sizi desteklemesi ve özveriyle yanınızda durması lazım. yerde kaka gördüğünde kriz geçiren anne, eşya kırıldığı için söylenen baba sizi bu süreçte çok zorlar.. erkek arkadaşım bu konuda şanslı çünkü evin düzenini, köpeğe göre değiştiren bir annesi var. yani anne onay verdiyse, okaydir!
özetle : hayvan sahiplenmek tabi ki harika ama apartman dairesinde hayvan büyütmek gerçekten zor. yüksek sesle asla söylemesemde, aileme hak verdim. gerçekten bir bildikleri varmış, konuşuyorlarmış.. uzun süre boyunca eleştirmiştim dışarıda buldukları her köpeği sevip, besleyen ailem eve niye hayvan almıyor diye.. sonradan anladım ki olay almak değil, ona dört dörlük bakabilmek. herkesin çalışmak zorunda olduğu bir ev düzeninde hayvanla kim ilgilenecek ? haklılarmış..
hala köpekleri çok seviyorum ve sokakta bulduğum her köpeğe atlayıp seviyorum ama kendi işinizin patronu değilseniz ya da home office çalışmıyorsanız, evde hayvan büyütmek gerçekten çok zor.
erkek arkadaşıma gelince, sürekli seyahat eden, çalışan bir erkek.. aldığı sorumlulukla gurur duyuyorum. bence bir hayvan sahiplenebilen erkek, iyi bir baba adayıdır çünkü bir köpeğin bir bebekten farkı yok. her anlamda sahibine bağımlı bir canlıdan bahsediyoruz.. bu sorumluluğu aldıysa, tamamdır!
bakalım hep beraber göreceğiz :)
buna kısmen inanmamı sağlayan bir gelişme yaşandı son 2-3 günde. erkek arkadaşım ansızın bir yavru köpek sahiplendi ve köpeğinin her anını neredeyse story olarak instagramda paylaşıyor. bir canlı bakmanın zorluklarını birebir onda görüyorum. kendisi yeri geliyor pazar günleri dahi işe gidiyor. dolayısıyla hayvan bütün gün evde ailesiyle beraber.. evdeki bütün halılar kaldırılmış, odasına hayvanın kalabilmesi için ayrı bir platform kurulmuş ki hayvanın belirtilen yerlerin dışında çişini yapma durumu var.. köpiş daha yeni eve geldiği için, erkek arkadaşım bütün zamanını adaptasyon adına onunla geçiriyor ve tabi onda hayvan sahiplenmiş olmanın heveside var.
her şeyi geçtim maalesef veteriner ve mama ücretleri aşırı yüksek. yani ortalamanın üstünde bir gelire sahip olmanız gerekiyor. aşıları, rutin bakımları ve extra hastalandığında vs veterinere ödediğiniz ücretler inanılmaz boyutta şu aralar. özellikle ekonomik krizin getirisi aşırı belli oluyor hayvan aksesuarları ve sağlık hizmeti üzerinde. ayrıca gezmeyi çok seviyorsanız, hayvan sahiplenmek pek olası bir durum değil çünkü asla asamayacağınız ve öteleyemeyeceğiniz günlük sorumluluklarınız ortaya çıkıyor özellikle gündüz minimum 2, max 3-4 kere dışarı kaka-çiş için çıkarmak, yemeklerini düzenli vermek gibi.. tabi hayvanınızı çok uzun süre evde yalnızda bırakamazsınız.
erkek arkadaşımın sahiplenmesiyle gözüm baya açıldı çünkü bütün sürecine birebir hakimim.. daha önceden sürekli bu kadar yakınımda olan ve köpek bakan birine denk gelmediğim için küçük ütopyamda ''olabilir - bakabilirim'' diye düşünüyordum.. ama çalışan, sürekli seyahat etmek zorunda olan, iş saatleri düzensiz biriyseniz ve apartman dairesinde yaşıyorsanız hayvan sahiplenmek sizi yorabilir.
ve her şeyi göze almanız gerekiyor özellikle ev düzeninizle alakalı her türlü süprize açık olmanız lazım.. dağılmış eşyalar, umulmadık yerde göreceğiniz çişler-kakalar ve en önemlisi kemirilmiş eşyalar.. eğer ailenizle yaşıyorsanız, ailenizin köpeğin çıkarabileceği her türlü süprize açık olması, sizi desteklemesi ve özveriyle yanınızda durması lazım. yerde kaka gördüğünde kriz geçiren anne, eşya kırıldığı için söylenen baba sizi bu süreçte çok zorlar.. erkek arkadaşım bu konuda şanslı çünkü evin düzenini, köpeğe göre değiştiren bir annesi var. yani anne onay verdiyse, okaydir!
özetle : hayvan sahiplenmek tabi ki harika ama apartman dairesinde hayvan büyütmek gerçekten zor. yüksek sesle asla söylemesemde, aileme hak verdim. gerçekten bir bildikleri varmış, konuşuyorlarmış.. uzun süre boyunca eleştirmiştim dışarıda buldukları her köpeği sevip, besleyen ailem eve niye hayvan almıyor diye.. sonradan anladım ki olay almak değil, ona dört dörlük bakabilmek. herkesin çalışmak zorunda olduğu bir ev düzeninde hayvanla kim ilgilenecek ? haklılarmış..
hala köpekleri çok seviyorum ve sokakta bulduğum her köpeğe atlayıp seviyorum ama kendi işinizin patronu değilseniz ya da home office çalışmıyorsanız, evde hayvan büyütmek gerçekten çok zor.
erkek arkadaşıma gelince, sürekli seyahat eden, çalışan bir erkek.. aldığı sorumlulukla gurur duyuyorum. bence bir hayvan sahiplenebilen erkek, iyi bir baba adayıdır çünkü bir köpeğin bir bebekten farkı yok. her anlamda sahibine bağımlı bir canlıdan bahsediyoruz.. bu sorumluluğu aldıysa, tamamdır!
bakalım hep beraber göreceğiz :)
devamını gör...