1.
inananlar için bir hadis bırakayım buraya. inanmayan dostlar bassınlar engeli hiç acımasınlar. *
cennetin 14 kapısı vardır. hasenesine göre her müslüman bu kapılarından birinden çağırılacaktır dedi efendimiz. *
ebu bekir* sordu; her kapıdan çağırılacak olan var mı ya resulallah?
sensin o ya eba bekir dedi iki cihan güneşi.
her kapının adamıdır o. asla geçilemeyecektir. ikinin ikincisidir.
islam devletinin 2. imamıdır.
cennetin 14 kapısı vardır. hasenesine göre her müslüman bu kapılarından birinden çağırılacaktır dedi efendimiz. *
ebu bekir* sordu; her kapıdan çağırılacak olan var mı ya resulallah?
sensin o ya eba bekir dedi iki cihan güneşi.
her kapının adamıdır o. asla geçilemeyecektir. ikinin ikincisidir.
islam devletinin 2. imamıdır.
devamını gör...
2.
öldürülmeyen tek halife. diğerleri öldürüldü.
devamını gör...
3.
asıl adı abdullah, künyesi ebubekir dir. ilk müslümanlardandır. peygamberimizin kayınpederidir.
peygamberin(saa) en yakın dostu değildir. peygamberin en yakın dostu ve vasisi hz. ali dir.
"korkma hüzünlenme allah bizimle beraberdir." ayetinin* muhattabı ve ayette kastedilen korkup hüzünlenen kişidir.
peygamberimiz(saa) vefat ettiğinde; sakife çadırında peygamberimizin naaşı toprağa girmeden hilafet koltuğuna oturan ve biatleri kabul eden halifedir.
iki yıl gibi bir dönem hilafet koltuğuna oturmuştur. peygamberimizin (saa), kızı hz. fatıma (sa) ya vefat etmeden önce hediye ettiği fedek arazisini, "peygamberler miras bırakmaz" düsturu ve gerekçesi ile beytülmale* katmıştır. ancak gözden kaçırılan şey; fedek arazisi miras değil hediyedir. miras olabilmesi için peygamberin öldükten sonra hz. fatıma ya bırakması gerekirdi. bu sebeple fedek arazisine el konulması siyasi bir hamledir.
peygamberin(saa) en yakın dostu değildir. peygamberin en yakın dostu ve vasisi hz. ali dir.
"korkma hüzünlenme allah bizimle beraberdir." ayetinin* muhattabı ve ayette kastedilen korkup hüzünlenen kişidir.
peygamberimiz(saa) vefat ettiğinde; sakife çadırında peygamberimizin naaşı toprağa girmeden hilafet koltuğuna oturan ve biatleri kabul eden halifedir.
iki yıl gibi bir dönem hilafet koltuğuna oturmuştur. peygamberimizin (saa), kızı hz. fatıma (sa) ya vefat etmeden önce hediye ettiği fedek arazisini, "peygamberler miras bırakmaz" düsturu ve gerekçesi ile beytülmale* katmıştır. ancak gözden kaçırılan şey; fedek arazisi miras değil hediyedir. miras olabilmesi için peygamberin öldükten sonra hz. fatıma ya bırakması gerekirdi. bu sebeple fedek arazisine el konulması siyasi bir hamledir.
devamını gör...
4.
hz. ali'nin halife olduğunda rahatlıkla fedek arazisini oğullarına verebilecek yetkisi varken bunu yapmamış olması dikkate alınacak olursa, hz.peygamber'in ; ''bunlar, allah’ın hayattayken bana yedirdiği bir lokmadır; ben öldükten sonra bunlar müslümanların ortak malıdır.'' (buhârî, meğâzî, 14; müslim, cihad, 49; ebû davud, imâre, 1) şeklindeki hâdisine istinâden bu araziyi hz. fâtıma'ya değil de beyt'ülmâl'e geçirme kararında isâbet kaydetmiş olduğu anlaşılan râşid hâlifelerin birincisidir.
devamını gör...
5.
en ustun sahabi ve ilk halife.
simdi ebu bekir hakkinda azeri bir sii sitesinin yazdigi iddialara cevap vericez.
baslayalim,
1. fatima ebu bekir'e kizmis ve omrunun sonuna kadar onunla konusmamistir. soyle ki, sahih-i buhari'de geciyor ki:
"aişe r.anha'dan rivayete göre "nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı fatıma aleyhesselam ebu bekr'e haber göndererek yüce allah'ın, medine ve fedek'te resulüne fey" olarak verdiğinden kendisine düşen mirası ve hayber'in beşte birinden kalanları ondan istedi.
ebu bekr dedi ki: resulullah: 'bize mirasçı olunmaz. geriye neyi bırakırsak o bir sadakadır. muhammed'in ailesi ise bu maldan (ihtiyacı olanı) yer' diye buyurmuştur. ben de allah'a yemin ederim, resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sadakası olan bir şeyi resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dönemindeki haliyle bırakıp değişikliğe uğratmayacağım. onlar hakkında resulullah sallallahu aleyhi ve sellem neyi yaptıysa andolsun ben de aynısını yapacağım.
bu sebeple ebu bekr ondan (bıraktığı sadakadan) fatıma'ya bir şey ödemeyi kabul etmedi. bundan dolayı fatıma, ebu bekr'e kızdı, ona darıldı. vefat edinceye kadar da onunla konuşmadı. nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra altı ay yaşadı. vefat edince kocası ali geceleyin onu defnetti ve onun vefat ettiğini ebu bekr'e haber vermedi. onun cenaze namazını da o kıldı.
fatıma hayatta olduğu sürece ali insanlar nezdinde itibarlı idi ama fatıma'nın vefatından sonra ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini fark etti. bu sebeple ebu bekr ile barışmanın ve ona bey'at etmenin yollarını aradı. geçen o aylar zarfında henüz bey'at etmemişti. ebu bekr'e: bize gel ve seninle birlikte de kimse gelmesin, diye haber gönderdi. çünkü ömer'in de hazır bulunmasını istemiyordu.
bu sefer ömer: hayır, allah'a yemin ederim tek başına onların yanına gitmeyeceksin, dedi. ancak ebu bekr:
size göre onlar bana ne yapabilirler ki! allah'a yemin ederim onların yanına gideceğim, dedi. ebu bekr gidip onların yanına girdi. ali şehadet getirerek dedi ki:
şüphesiz biz senin faziletini ve allah'ın sana verdiklerini biliyoruz. allah'ın sana sunduğu bir hayır dolayısıyla da seni kıskanmıyoruz. fakat sen bu işi bizi dışarıda tutarak tek başına elinde tuttun. bizler ise resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e olan yakınlığımız dolayısıyla (bu işte) bir pay sahibi olduğumuz görüşünde idik.
nihayet ebu bekr'in gözleri yaşardı. ebu bekr konuşunca şunları söyledi:
nefsim elinde olana yemin ederim ki resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in akrabaları(nı görüp gözetmeyi) kendi akrabalarımı görüp gözetmekten daha çok severim. fakat bu mallar ile ilgili olarak benimle sizin aranızda ortaya çıkan anlaşmazlık hususunda da hayırlı olanı yapmaktan geri durmadım. resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bunlar hakkında ne yaptığını gördüysem mutlaka ben de onu yapmışımdır.
bunun üzerine ali, ebu bekr'e: yarın öğleden sonra bey'atleşmek üzere seninle sözleşiyoruz, dedi. ebu bekr ögle namazını kıl(dır)dıktan sonra minbere çıktı, şehadet kelimesini getirdikten sonra ali'nin durumunu, onun bey'at etmekten geri kalışını ve kendisine mazeret olarak belirttiklerini bu hususta onun mazereti olarak zikretti. sonra da allah'tan yardım diledi.
ali de şehadet kelimesini getirdi. ebu bekr'in hakkının büyüklüğünü ifade etti. bu şekilde davranmaya kendisini itenin ebu bekr'i kıskanmak olmadığını, allah'ın kendisine vermiş olduğu fazileti de reddetmek için yapmadığını anlattı. fakat biz bu işte bir payımızın olduğu görüşünde idik. ancak o bizi dışarıda tutarak bu işi tekeline aldı. bundan dolayı içimizde bir şeyler hissettik, diye ekledi.
müslümanlar buna sevinerek: isabet ettin dediler. ali bu hususta bariz olana (müslümanların hilafet ile ilgili genel tutumlarına) uygun olanı yapınca müslümanlar da ali'ye daha bir yakınlaştılar.""
cevap: evet burda goruldugu uzere, fatima, fedeg arazisinin kendisine verilmesini istiyor, fakat ebu bekir bir hadis gerekcesiyle buna karsi cikinca rivayette nakledildigine gore fatima, omur boyu ebu bekir ile konusmuyor.
fakat bu ebu bekir'in faziletini inkar ettigi anlamina gelmez ki rivayette buna dair hicbir sey yoktur. fatima, bu arazi sebebiyle ebu bekir'e darilmistir ki bu meselede ebu bekir'in hakli oldugu rivayetten anlasiliyor.
fatima'nin ebu bekir'den kusmesi kisisel olup onun faziletini inkar anlamina gelmez ve ebu bekir'in faziletinden bir sey eksiltmez.
ki vefatina yakin ebu bekir ile fatima'nin baristigina dair soyle bir rivayet de vardir:
soyle ki fatima hastayken ebu bekir evine gelerek onu ziyaret etmek istemisti. daha sonra ebu bekir iceri girip soyle demistir:
"vallahi benim hz. peygamber'in mirasını yakınlarına vermememin tek nedeni, allah’ın, resulünün ve siz ehl-i beytin rızasını kazanmaktır."
ve diger baska sozlerle de fatima'nin gonkunu aldi. bunun uzerine baristilar. bu rivayei beyhaki ve halebi nakletmis olup, beyhaki bu rivayetin mursel(senedinde sahabi ravisi veya diger baska bir ravisi zikredilmeyen haber) bir rivayet olup senedinin sahih oldugunu soylemistir.
dolayisiyla bu rivayet, buhari rivayetini nakleden aise'nin ebu bekir ile fatima'nin, fatima'nin vefatina yakin bir donemde ebu bekir ile baristigindan, onun bu barismadan haberi olmadigi icin "omrunun sonuna kadar konusmadi" demis olmasina sebebiyet vermis olabilir. allahu a'lem.
2. ebu bekir fatima'ya yaptigindan dolayi pisman oldu. soyle ki, ziyadeddin el-makdisi, "el-ehadisul-muhtara" isimli eserinde ebu bekir'in soyle dedigi bir rivayeti naklediyor:
"benim arzuladığım üç şeyden ilki, keşke fatıma'nın evini açmazdım, hatta savaş niyeti ile kapıyı kapatmış olsa bile!..."
rivayetin sonunda soyle yaziyor:
"ben diyorum ki: ebu bekir'den rivayet edilen bu hadis hasendir, ancak burada peygamber'den bir söz bulunmamaktadır."
hasen, sahihle zayif arasi ama sahihe yakin rivayetlere denmekte olup, makbul bir haber cesididir.
cevap: arkadaslar bu konuda sunu soylemek lazim gelir ki, ebu bekir'in nicin fatima'nin kapisini actigina dair rivayette hicbir bilgi verilmez. sadece ebu bekir buna dair pismanligini dile getirir. fakat olay anlatilmaz.
dolayisiyla burdan ebu bekir'e ne gibi bir karalama yapilabilir bilemiyorum. o sebepten gecelim.
3. ebu bekir sunneti terk etti. soyle ki o, peygaber'in yakinlarina olan humus vergisini vermiyordu. bu konuda ebu davud "sunen"inde su rivayeti naklediyor:
"cübeyr b. mutim(in) haber verdi(ğine göre)
kendisi, osman b. affan (r.a) ile birlikte (hz. nebi'nin) humus'tan (ayırdığı bir payı) haşim oğullarıyla, muttalib oğulları arasında paylaştırdığını konuşarak rasûlullah'ın huzuruna varmışlar.
(cubeyr b. mutim sözlerine şöyle devam etmiştir)
"ben: ey allah'ın rasûlü (sen humus'un bir kısmını) kardeşlerimiz muttalib oğullarına dağıttın da bize (ondan) hiçbir şey vermedin. oysa bizim sana olan yakınlığımızla onların yakınlığı aynıdır" dedim. nebi (s.a.v.) de:
"haşim oğullarıyla, muttalib oğulları aynı şey (gibi) dir" buyurdu.
cübeyr (rivayetine devamla şöyle) dedi: (hz. nebi) bu humus'tan haşim oğullarıyla muttalib oğullarına verdiği gibi, abdüşems ve nevfel oğullarına vermedi. (zührî) dedi ki: ebû bekir humus'u aynen rasûlullah (s.a.v.) gibi bölüştürürdü, fakat rasûlullah (s.a.v.)'in (kendi) yakınlarına vermiş olduğu hisseyi, onlara vermezdi. ömer b. el-hattab, humus'tan onlara hisse verirdi. hz. ömer'den sonra osman da (onlara humustan pay verirdi.)"
elbani bu rivayetin "sahih" oldgunu soylemistir.
o zaman burda soyle bir soru sorulmasi lazim, ebu bekir, fatima'ya, peygamber'in sunnetini terk edemem diye fedek arazisini vermedi, peki peygamber yakinlarina neden humus vermedi? yoksa fedegi vermemek icin sozleri sadece yalandan bir bahane miydi?
cevap: oncelikle humus nedir bilmeyenler icin, humus bir vergi turu olup, ganimet ve ganimet hukmunde olan mallardan kamu adina, belirli alanlarda harcanmak uzere alinan beste bir yani yuzde yirmilik payi ifade eden bir vergi turudur.
bu rivayete gelirsek,
omer ve osman peygamber yakinlarina, rivayette gecene gore pay verirdi.
ebu bekir de humusu aynen hz. muhammed gibi bolusturmesine ragmen, peygamber yakinlarina humustan pay vermezdi. yani o, hasimogullari ve muttalibogullarina humustan pay vermezdi.
peki neden?
bu konuyu ibn hazm, o donem zaten hasimogullari ve muttalibogullarinin durumunun iyi oldugundan, baska kotu durumlu insanlarin oldugu seklinde acikliyor.
ebu bekir'in peygamberin humus sunnetine uymasina ragmen, o donem bu 2 guruhun durumu zaten iyi oldugundan onlara ustune bir de humus vergisinden de para vermemistir diyor ibn hazm.
yani mesele budur allahu a'lem. burda ebu bekir'in bir ictihadi soz konusudur yani.
peki fedegi neden ictihadiyla fatima'ya vermemistir? cunku, burda, peygamberin, biz peygamberler miras birakmayiz diye kesin buyrugu varken fatima'nin bunu miras diye talep etmesindendir allahu a'lem.
4. ebu bekir sevr magarasinda peygamber ile birlikte degildi. soyleki, sahih-i buhari'de soyle bir rivayet naklediliyor:
"nafi'in nakline göre ibn ömer şöyle demiştir: ebu huzeyfe'nin azatlı kölesi salim medine'ye ilk hicret etmiş olan muhacirlere ve nebi s.a.v.'in sahabilerine kuba mescidinde imamlık ederdi. bu cemaatin içinde hz. ebu bekir, ömer, ebu seleme, zeyd, amir b. rebl'a vardı."
nitekim diger bir sahih-i buhari rivayetinde soyle deniyor:
"ibn ömer (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hicretinden önce mekke'den medine'ye göç eden ilk muhacirler kuba civarında bir bölge olan usbe'ye vardıklarında onlara ebu huzeyfe'nin kölesi salim namaz kıldırıyordu. salim onlar arasında kur'ân'ı en iyi en fazla ezbere bilen kişi idi."
nitekim ibn hacer el-askalani, "fethul-bari" serhinde ilk rivayeti soyle serh ediyor:
""ılk muhacirlere imamlik ediyordu" ifadesi; yani medine'ye hicret sırasında herkesten önce gelen kişilerdi.
"aralarında ebu bekir, ömer ve ebu seleme var idi" ifadesi, yani allah rasulü'nden (s) önce müminlerin annesi ümmü seleme'nin kocası ibn abd el-esed el-mahzumi; zeyd yani ibn harise (allah rasulunun (s) evlatlığı); amir bin rabiyye yani el-enzi, o da ömer'in damadıdır. "namaz" bölümünün imamlık hakkındaki babalarında ubeydullah bin ömerin nafi'den, onun da ibn ömer'den olan rivayetini kaydetmiştik. muhacirlerin ilk grubu kuba bölgesine vardığında peygamber (s) gelene kadar namazda onlara ebu huzeyfe'nin kölesi salim imamlık etti. salim, kuran'ı en iyi bilenlerden biriydi ve onun imamlığının sebebi buydu.
ebû bekir'in hicret zamanında peygamber'e (s.a.v.) yoldaşlık ettiği sırada onun adının salim'in arkasında namaz kılanlar listesinde olması ve ibn ömer'in hadisinde kubâ mescidinde namaz kılınmasının peygamber'in (s.a.v.) gelişinden önce gerçekleşmesi şüphesine cevap olarak el-beyhâkî'nin şu cevabını getirdim: "olabilir ki, peygamber (s.a.v.) medine istikametinde hareketine başlayıp ebu eyyub'un evinde orada mescid inşa edilmeden önce durduktan sonra salim namaz kılmaya devam ediyordu." ayrıca şunları da söylemek mümkün: "ebû bekir kubâ'ya geldikten sonra onun (salim'in) arkasında namaz kıldı.""
o zaman tum bunlar uzerine soyle sorularimiz var:
1. peygamberin hastaligi zamaninda guya onun namz kildirmasi icin ebu bekir'i imam tayin etmesini hilafete delil, en yuksek delil olarak addediyorsunuz. peki salim, ebu bekir ve omer'e namazda imamlik ettigi icin onlardan daha mi faziletli?
2. bu rivayet, ebu bekir'in medine'de salim'in arkasinsa namaz kildigini soyluyor. ancak ehli sunnet iddia ediyor ki, ebu bekir, kafirlerin peygamberle birlikte mekke'den cikardigi iki kisiden ikincisiydi. o yuzden de bu rivayeti yormak alimler icin muskile donmustur. el-beyhaki'nin yorumu komiktir. cunku bu rivayet beyan ediyor ki, salim'in imamlik etmesi peygamber medine'ye gelmeden once olmustur. peki nasil peygamber'in gelisinden sonra oldu diyor? rivayet once, "peygamber'in medine'ye gelisinden once" diyor. el-beyhaki ise "gelisinden sonra" diyor. oyle anlasiliyor ki, ebu bekir'in ucagi vardi, onunla ucup gelerek medine'ye salim'in arkasinda namaz kilmis, sonra yine magaraya donmus.
cevap: simdii madem oyle,
evvela sunu belirtelim ki, siinin, "ehli sunnet iddia ediyor ki peygamber sevr magarasinda ebu bekir ile birlikteydi iddiasi yanlistir.
cunku bu ehli sunnetin iddiasi olmayip sia kaynaklarinda da dogrulanan bir olaydir.
sia rivayetlerinin bir kisminda da bu olay ebu bekir'i kotu gostermesine ragmen gecer. bir kisim siiler bunu reddetmeye calissa da.
yani oncelikle sunu bilmeniz gerekir ki, bu olayin tek aktaricisi sunniler olmamistir.
bir ikincisi, bu hem de biz ehli sunnetin temel tarih kitaplarimizda gecen bir olaydir.
hatta boyle bir olay yasanmadi diye siinin delil getirdigi sahih-i buhari'de dahi bu olay dogrulanir. ilgili hadis uzun ama ordan bir kesit paylasayim:
"ebu bekir de hicret hazırlıklarına başladı. nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona, "acele etme. çünkü ben, bana da izin verilmesini umuyorum" buyurdu.
ebu bekir, "babam sana feda olsun, bunu umuyor musun?" dedi. efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "evet" buyurdu. bunun üzerine ebu bekir resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e yol arkadaşlığı yapmak üzere gitmekten vazgeçti. iki binek devesini, dört ay boyunca akasya ağacı yaprağı ile besledi."
simdi burda gitmekten vazgecti derken, hadis uzun diye bu kismini kirptim sonra aa bakin gitmemis demeyin, yani diger sahabilerle birlikte gitmekten vazgecti. onu da soyliyim.
yani gordugunuz gibi hicret olayi sahih-i buhari tarafindan dogrulanan bir olayken cikip da, buhari bu olaya karsiydi demek sacma olur.
ha madem boyle bir olay olmus, peygamber gelmeden once salim'in ebu bekir'e namaz kildirmasini nasil aciklicaz?
burda beyhaki bunu,
"peygamber kuba mescidini insa etmeden once oraya varip durduktan sonra olabilir ki salim namaz kilmaya devam ediyordu" diye acikliyor.
halbuki sii buna, beyhaki'nin yorumu komik cunku rivayette peygamber medine'ye gelmeden once der diyor.
halbuki burda goz onune almadigi sey su,
1. kuba, medine'nin merkezinde olmayip, medine'ye 6 mil mesafede olan bir koydu. bu yuzden rivayette, ilk muhacirler medine'ye hicret ederken, kuba'ya vardiklarinda diyor. yani salim onlara namaz kildirdirirken birak peygamber'i salim bile medine'ye varmamisti.
2. peygamber, medine'ye geldigi zaman, bir sure ebu eyyub'un evinde misafir olarak kalmaya baslamistir. beyhaki'nin, peygamber ebu eyyub'un evine gelmeden once(dolayisiyla medine'ye hicreti tamamlanmadiktan once), medine'ye 6 mil uzaklikta olan kuba'ya vardiginda, salim orda namaz kildirmaya devam ediyordu demesi bundandir.
3. yani zaten peygamber, kuba'ya vardiginda daha hicreti tamamlanmamis oldugundan bu da hicretten once sayilir ki, ebu bekir'in de medine'ye daha varmadan salim'in arkasinda namaz kilmis olmas olasidir.
4. diger bir husus, ibn omer, peygamber hicret etmeden once salim namaz kildirirdi derken ebu bekir'in adini zaten zikretmez, hatta kimsenin adini zikretmez.
fark ettiyseniz, diger rivayette, ibn omer, peygamberin hicretinden once diye kaydetmeksizin bu rivayette ebu bekir'in adini zikreder. ustelik, ilk muhacirler ve peygamber'in sahabileri diye 2 guruh cemaatin oldugunu belirtir. yani burdan salim'in, sadece once gelen muhacirlere degil, hem de sonradan gelen sahabilere de namaz kildirdigini anliyoruz. zira boyle olmasaydi ibn omer, "peygamber'in sahabileri" diye belirtme ihtiyaci neden duymus olsun ki? zaten direkt "ilk muhacirler" derdi.
anlayacaginiz, biz ebu bekir'in adinin zikredildigi rivayette, ne peygamber'in gelisinden once diye bir ibare goruruz, ne sadece ilk muhacirlere namaz kildirirdi diye bir kayit.
diger rivayette ibn omer'in, salim, peygamber'in gelisinden once namaz kildirirdi demesi, sonra geldiginde kildirmadigi anlamina gelmez. burda sadece onceden de kildirdigina dair bir kayit vardir. burda allahu a'lem peygamber, cesitli nedenlerden dolayi namazi kendisi kildirmamis olabilir ki bilemiyoruz.
gecelim siinin ilk iddiasina, salim ebu bekir ve omer'e namazda imamlik edince halife olmus olmuyor da, neden ebu bekir imamlik edince hilafete delil gosteriliyor.
bizim ebu bekir'in imamlik etmesini hilafete yorma nedenimiz peygamberimizin bunu vefat hastaliginda istemis olmasindandir.
yoksa peygamberimizin abdurrahman bin avf'in da arkasinda namaz kildigi olmus. ama abdurrahman halife olmali demiyoruz.
burdaki nokta, peygamberin, vefat hastaligindayken imam olarak ebu bekir'i tayin etmesi ve ustune bir de ebu bekir'in diger faziletlerinin eklenince bizce potansiyel bir halife adayi olmasidir allahu a'lem.
5. ebu bekir'e biat edilmesi muslumanlarin icmasiyla(ittifakiyla) olmamistir. soyle ki el-maverdi "el-ahkamus-sultaniyye" isimli kitabinda soyle yaziyor:
"fasıl. imamet iki şekilde gerçekleşir. birincisi: "ehlul-akdi vel-hall"in secmesi yoluyla. ikincisi: önceki imamın ataması yoluyla. imametin "ehlul-halli vel-akd" yoluyla gerçekleşmesi konusunda alimler, imametin kaç kişi tarafından gerçekleştirilebileceği konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. onlar bu konuda birkaç farklı görüşe ayrılmışlardır. bir grup, imametin sadece tüm ülkelerdeki "ehlul-halli vel-akd"in seçimiyle gerçekleşebileceğini belirtmiştir. çünkü, herkesin (seçilen halifeden) memnun olması ve insanların genel olarak onun imametini kabul etmeleri gerekmektedir. bu görüş, ebu bekir'in seçimi sebebiyle reddedilmiş sayılır. çünkü, ebu bekir'in seçimi (sakife'de) bulunan kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. o zaman, orada olmayanların katılımını beklememişlerdir..."
cevap: oncelikle maverdi bu goruste oldugunu soylememis, sadece bu gorusu aktarmistir onu belirteyim.
bu konuda ben derim ki: 4 halifenin hicbiri icma yolu ile halife olmamistir zaten.
sii bizim ebu bekir'in hilafetinde icma vardir dememizi yanlis anlamis.
yani maverdi gorusu aktarirken diyor ki, ebu bekir halife secilirken ordan muhacirden 4-5 sahabi bir de ensar'dan bir grup ona biat etmistir.
sii de bunu icma degildire getiriyor.
halbuki omer de ayni sekilde sura yani birkac halife adayinin secimiyle iktidar oldu, nitekim ali de halifeyken muaviye tarafindan muhalifleri vardi ki ali'nin muhalifi ebu bekir'den daha fazlaydi.
yani ebu bekir ile ali donemi kiyaslandiginda ebu bekir'in hilafetinde dahi daha fazla icma olusmustu.
bizim burda "icma"dan kastimiz, ebu bekir'e sakife'de birkac sahabinin biati degil, daha sonra tum toplulugun(ali) dahil ona biat ederek icma olusturmus olmasidir. omer, osman ve ali'de de bu vakidir.
fakat burda su denir ki, 4 halifenin de muhalifleri vardi onlara biat etmeyen. e o zaman burda nasil bir icmadan bahsedilebilir?
burdan da 2 sey savunulmustur:
1. 4 halifeye biat etmeyen sahabiler ictihad hatasi etmisler, bu hataya dusmeyenler onlara biat ederek icma olusturmuslardir,
2. 4 halifenin hicbirinin hilafetinde icma olusmamistir, cunku hepsine az veya cok muhalif eden insanlar cikmistir.
isin asli astari budur allahu a'lem.
6. ebu bekir uhud savasindan kacmistir. soyle ki ibn-ebil hadid el-hanefi el-mutezili "serhu-nehcul-belaga" kitabinda soyle yazmistir:
"burada şeyh ebû osman el-cahiz, "kitabul-usmaniyyə" olarak ünlenen kitabında ebû bekir'in islam'ını kabul etmesinin hz. ali'nin islam'ından daha üstün olmasıyla ilgili belirttiği ifadelerin özetini not edelim. çünkü burada bunu not etmek gerekir...
ardından şeyhimiz ebû câfer el-isfahânî'nin "naqdul-usmaniyye" olarak meşhur olan kitabında cahiz'e verdiği cevapları not edeceğiz. aralarında konuşulmuş ve iki şahsın islam'ının karşılaştırılmasından çıkıp hangisinin daha üstün olduğu meselesine, onların özellikleri konusuna girmiştir. bu not edilecek konular büyük faydaya, ince detaylara sahiptir, ıitabımızın bu detaylardan yoksun olması layık değildir..."
sonra ibn ebil-hadid cahiz'in sozlerini ve ebu cafer el-iskafi'nin ona cevaplarini kaydetmistir:
"şeyhimiz ebu cafer el-iskafi - allah ona rahmet etsin - şöyle demiştir: ebu osman bilmez ki, allah resûlü (sallallahu əleyhi və alihi və səlləm) insanların en şecaatlisi idi; bilmez ki, o hz. muhammed savaslara dalmıştı, akillarin durduğu, kalplerin ağızlara geldigi yerlerde o hz. muhammed sabit kalmıştı?! bu yerlerden biri uhuddur. o hz. muhammed muslumanlar hepsi savastan kaçtiktan və onunla birlikte yalnız dört kisi: ali, zübeyr, talha və ebu ducane kaldktan sonra (yigitlik və şecaat göstermiştir). savasmis, ok atmıştir, o kadar ok atmıştir ki, oku tükenmiş, okunun yayının başı kirilmis, ipi kirilmistir..."
peygamberin yaninda kalan 4 kisinin arasinda olmadigina gore ebu bekir'in bu savastan kactigini anliyoruz.
ibn ebil-hadid ustadi ebu cafer el-iskafi'nin cahiz'e verdigi cevaplari kaydederken soyle soylemistir:
"cahiz şöyle demiştir: uhud günü, ebu bekir (kaçmamış) peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) yanında kalmıştır, ali'nin kaldığı gibi. o gün onlardan birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
şeyhimiz ebu cafer el-iskafi -allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: ebu bekir'in uhud gününde sabit kalması konusunda, tarihçilerin ve sire ehlinin çoğunluğu bunu inkar ediyorlar. tarihçilerin ve sire ehlinin çoğunluğu şöyle naklederler ki, peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ile birlikte yalnız ali, talha, zübeyr ve ebu dücane kalmıştır. ibn abbas'ın şöyle dediği nakledilmiştir ki, onlarla birlikte beşinci bir kişi de olmuştur, o da abdullah ibn mesud'dur. bazıları altıncı bir kişinin olduğunu söylemişlerdir ki, o da mikdad ibn amr'dir.
yahya bin seleme bin kuheyl naklederek dedi: "atama sordum: 'uhud günü allah'ın rasulünün (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) yanında kaç kişi kalmıştır?' dedi ki:, 'iki kişi.' dedim: 'kimdir onlar?' dedi ki: 'ali ve ebu dücane'..."
cevap: eveet simdi oncelikle karakterleri taniyalim.
oncelikle nedir bu nehcul belaga?
nehcul belaga, hz. ali'nin yazdigina inanilan bir sii kitabidir. yani bizim degil, siilerin kitabi olup, serhul nehcul belaga da bu sii kitabinin serhidir.
kitabin yazari ibn ebul hadid, gulati sia(yani asiri sia)'dan olan birisi oldugu soylense de o, muhtemelen ilimli bir siidir. ali'nin, ilk 3 halifeden ustun oldugunu soyler, fakat diger 3 halifeyi de kotulemez. cunku ona gore bir halife, illa en ustun kimse olmak zorunda degil.
ibn ebul hadid, siilikle sunnilik arasinda oldugunu soyler. yani ebul hadid, mezhep konusunda kararsiz, ilimli bir sii olup bir yandan da muteziledendir.
anlayacaginiz ibn ebul hadid biz ehli sunnetten olmayip, serh yazdigi kitap da siilerin muteber kitaplarindandir.
bunun disinda, cevap verdigi ebul osman el-cahiz ise, bildiginiz normal el cahizdir hani su islamda ilk evrimi savunan adam.
ibn ebul hadid cahiz'e reddiye yapmasina ragmen cahiz'den etkilenmis bir adamdir, bu yuzden mutezile'nin cahiziyye kolundan olduguna inananlar da vardir.
nitekim reddiye yaptigi cahiz bile sunni degildir arkadaslar. cahiz de ibn ebul hadid gibi muteziledir. fakat ilk 3 halifenin daha ustun olduguna inanir. cahiz bazen siilige karsi sunniligi, bazen de sunnilige karsi siiligi savunan bir adamdir.
ibn ebul hadid'in cahiz'e reddiye olarak sundugu hocasi ebu cafer el-iskafi ise, bagdat mutezilesindendir. yani yine muteziledir. ki mutezilede iskafiyye diye bir kolu da vardir.
ebu cafer el iskafi sii-zeydi olup faziletce daha altta olan bir adamin da halife olabilecegni soyleyerek osman'in hilafetini mesru gorur ama ali'nin, ebu bekir ve omer'den daha ustun oldugunu soyler. buna ragmen o, ebu bekir'e biat edenlerin de ali dusmani olmayan, faziletli ve guvenilir kimseler oldugunu soyler.
kisacasi gordugunuz bu ebu bekir kavgasi 2 mutezili sii vs 1 mutezili kararsiz arasinda gecmis bir tartisma olup verdikleri kaynaklari neye binaen verip kullanmislar bilmiyorum ki bu yaziyi paylasan sii yazar da bu sahislarin rivayetleri kullanirken hangi kaynaklara dayandigini belirtmemistir.
ornegin kitapta, cogu sire kitabi falan ebu bekir'in uhuddan kactigi konusunda hemfikir diyor halbuki hangi kitaplara esaslanarak bunu dedigi yine mechul.
bunu gectim ebu bekir'in uhuddan kactigini soylerken sadece bir rivayet kullanir, o da sonda gecen rivayet.
yahya bin seleme bin kuheyl'den gelen rivayet. halbuki yahya bin seleme bin kuheyl metruk bir ravidir, yani hadis uydurmamis olsa bile gunluk hayatinda yalan soyledigi bilinen bir ravidir. dolayisiyla sonda aktarilan rivayet de sahih degildir.
kisaca oyle.
ki bizim kaynaklarimizdan, ornegin tefsirul hazin'de uhud gunu peygamber'in yaninda kalan sahabiler arasinda ali'nin yanisira ebu bekir ve omer'in oldugi da gecer.
ayni konudan sahih-i buhari'nin ünlü şerhi fethul-bari'de(ki sii arkadas da bunu kullanmis) ibn hacer el-askalani de bahseder.
kisacasi ebu bekir ve omer uhud'da kacmamistir, osman kacmistir. bunu osman bin affan basliginda belirtmistim, ki kuran ayetiyle uhud gunu kacanlarin affedildiginden de bahsetmistim.
kisacasi ebu bekir hakkindaki iddialar bu kadardi.
hz. ebu bekir bizim akidemizce en ustun sahabi olup halifelerin ilkidir.
simdi ebu bekir hakkinda azeri bir sii sitesinin yazdigi iddialara cevap vericez.
baslayalim,
1. fatima ebu bekir'e kizmis ve omrunun sonuna kadar onunla konusmamistir. soyle ki, sahih-i buhari'de geciyor ki:
"aişe r.anha'dan rivayete göre "nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in kızı fatıma aleyhesselam ebu bekr'e haber göndererek yüce allah'ın, medine ve fedek'te resulüne fey" olarak verdiğinden kendisine düşen mirası ve hayber'in beşte birinden kalanları ondan istedi.
ebu bekr dedi ki: resulullah: 'bize mirasçı olunmaz. geriye neyi bırakırsak o bir sadakadır. muhammed'in ailesi ise bu maldan (ihtiyacı olanı) yer' diye buyurmuştur. ben de allah'a yemin ederim, resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sadakası olan bir şeyi resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in dönemindeki haliyle bırakıp değişikliğe uğratmayacağım. onlar hakkında resulullah sallallahu aleyhi ve sellem neyi yaptıysa andolsun ben de aynısını yapacağım.
bu sebeple ebu bekr ondan (bıraktığı sadakadan) fatıma'ya bir şey ödemeyi kabul etmedi. bundan dolayı fatıma, ebu bekr'e kızdı, ona darıldı. vefat edinceye kadar da onunla konuşmadı. nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra altı ay yaşadı. vefat edince kocası ali geceleyin onu defnetti ve onun vefat ettiğini ebu bekr'e haber vermedi. onun cenaze namazını da o kıldı.
fatıma hayatta olduğu sürece ali insanlar nezdinde itibarlı idi ama fatıma'nın vefatından sonra ali insanların yüzlerinin kendisine karşı değiştiğini fark etti. bu sebeple ebu bekr ile barışmanın ve ona bey'at etmenin yollarını aradı. geçen o aylar zarfında henüz bey'at etmemişti. ebu bekr'e: bize gel ve seninle birlikte de kimse gelmesin, diye haber gönderdi. çünkü ömer'in de hazır bulunmasını istemiyordu.
bu sefer ömer: hayır, allah'a yemin ederim tek başına onların yanına gitmeyeceksin, dedi. ancak ebu bekr:
size göre onlar bana ne yapabilirler ki! allah'a yemin ederim onların yanına gideceğim, dedi. ebu bekr gidip onların yanına girdi. ali şehadet getirerek dedi ki:
şüphesiz biz senin faziletini ve allah'ın sana verdiklerini biliyoruz. allah'ın sana sunduğu bir hayır dolayısıyla da seni kıskanmıyoruz. fakat sen bu işi bizi dışarıda tutarak tek başına elinde tuttun. bizler ise resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e olan yakınlığımız dolayısıyla (bu işte) bir pay sahibi olduğumuz görüşünde idik.
nihayet ebu bekr'in gözleri yaşardı. ebu bekr konuşunca şunları söyledi:
nefsim elinde olana yemin ederim ki resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in akrabaları(nı görüp gözetmeyi) kendi akrabalarımı görüp gözetmekten daha çok severim. fakat bu mallar ile ilgili olarak benimle sizin aranızda ortaya çıkan anlaşmazlık hususunda da hayırlı olanı yapmaktan geri durmadım. resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bunlar hakkında ne yaptığını gördüysem mutlaka ben de onu yapmışımdır.
bunun üzerine ali, ebu bekr'e: yarın öğleden sonra bey'atleşmek üzere seninle sözleşiyoruz, dedi. ebu bekr ögle namazını kıl(dır)dıktan sonra minbere çıktı, şehadet kelimesini getirdikten sonra ali'nin durumunu, onun bey'at etmekten geri kalışını ve kendisine mazeret olarak belirttiklerini bu hususta onun mazereti olarak zikretti. sonra da allah'tan yardım diledi.
ali de şehadet kelimesini getirdi. ebu bekr'in hakkının büyüklüğünü ifade etti. bu şekilde davranmaya kendisini itenin ebu bekr'i kıskanmak olmadığını, allah'ın kendisine vermiş olduğu fazileti de reddetmek için yapmadığını anlattı. fakat biz bu işte bir payımızın olduğu görüşünde idik. ancak o bizi dışarıda tutarak bu işi tekeline aldı. bundan dolayı içimizde bir şeyler hissettik, diye ekledi.
müslümanlar buna sevinerek: isabet ettin dediler. ali bu hususta bariz olana (müslümanların hilafet ile ilgili genel tutumlarına) uygun olanı yapınca müslümanlar da ali'ye daha bir yakınlaştılar.""
cevap: evet burda goruldugu uzere, fatima, fedeg arazisinin kendisine verilmesini istiyor, fakat ebu bekir bir hadis gerekcesiyle buna karsi cikinca rivayette nakledildigine gore fatima, omur boyu ebu bekir ile konusmuyor.
fakat bu ebu bekir'in faziletini inkar ettigi anlamina gelmez ki rivayette buna dair hicbir sey yoktur. fatima, bu arazi sebebiyle ebu bekir'e darilmistir ki bu meselede ebu bekir'in hakli oldugu rivayetten anlasiliyor.
fatima'nin ebu bekir'den kusmesi kisisel olup onun faziletini inkar anlamina gelmez ve ebu bekir'in faziletinden bir sey eksiltmez.
ki vefatina yakin ebu bekir ile fatima'nin baristigina dair soyle bir rivayet de vardir:
soyle ki fatima hastayken ebu bekir evine gelerek onu ziyaret etmek istemisti. daha sonra ebu bekir iceri girip soyle demistir:
"vallahi benim hz. peygamber'in mirasını yakınlarına vermememin tek nedeni, allah’ın, resulünün ve siz ehl-i beytin rızasını kazanmaktır."
ve diger baska sozlerle de fatima'nin gonkunu aldi. bunun uzerine baristilar. bu rivayei beyhaki ve halebi nakletmis olup, beyhaki bu rivayetin mursel(senedinde sahabi ravisi veya diger baska bir ravisi zikredilmeyen haber) bir rivayet olup senedinin sahih oldugunu soylemistir.
dolayisiyla bu rivayet, buhari rivayetini nakleden aise'nin ebu bekir ile fatima'nin, fatima'nin vefatina yakin bir donemde ebu bekir ile baristigindan, onun bu barismadan haberi olmadigi icin "omrunun sonuna kadar konusmadi" demis olmasina sebebiyet vermis olabilir. allahu a'lem.
2. ebu bekir fatima'ya yaptigindan dolayi pisman oldu. soyle ki, ziyadeddin el-makdisi, "el-ehadisul-muhtara" isimli eserinde ebu bekir'in soyle dedigi bir rivayeti naklediyor:
"benim arzuladığım üç şeyden ilki, keşke fatıma'nın evini açmazdım, hatta savaş niyeti ile kapıyı kapatmış olsa bile!..."
rivayetin sonunda soyle yaziyor:
"ben diyorum ki: ebu bekir'den rivayet edilen bu hadis hasendir, ancak burada peygamber'den bir söz bulunmamaktadır."
hasen, sahihle zayif arasi ama sahihe yakin rivayetlere denmekte olup, makbul bir haber cesididir.
cevap: arkadaslar bu konuda sunu soylemek lazim gelir ki, ebu bekir'in nicin fatima'nin kapisini actigina dair rivayette hicbir bilgi verilmez. sadece ebu bekir buna dair pismanligini dile getirir. fakat olay anlatilmaz.
dolayisiyla burdan ebu bekir'e ne gibi bir karalama yapilabilir bilemiyorum. o sebepten gecelim.
3. ebu bekir sunneti terk etti. soyle ki o, peygaber'in yakinlarina olan humus vergisini vermiyordu. bu konuda ebu davud "sunen"inde su rivayeti naklediyor:
"cübeyr b. mutim(in) haber verdi(ğine göre)
kendisi, osman b. affan (r.a) ile birlikte (hz. nebi'nin) humus'tan (ayırdığı bir payı) haşim oğullarıyla, muttalib oğulları arasında paylaştırdığını konuşarak rasûlullah'ın huzuruna varmışlar.
(cubeyr b. mutim sözlerine şöyle devam etmiştir)
"ben: ey allah'ın rasûlü (sen humus'un bir kısmını) kardeşlerimiz muttalib oğullarına dağıttın da bize (ondan) hiçbir şey vermedin. oysa bizim sana olan yakınlığımızla onların yakınlığı aynıdır" dedim. nebi (s.a.v.) de:
"haşim oğullarıyla, muttalib oğulları aynı şey (gibi) dir" buyurdu.
cübeyr (rivayetine devamla şöyle) dedi: (hz. nebi) bu humus'tan haşim oğullarıyla muttalib oğullarına verdiği gibi, abdüşems ve nevfel oğullarına vermedi. (zührî) dedi ki: ebû bekir humus'u aynen rasûlullah (s.a.v.) gibi bölüştürürdü, fakat rasûlullah (s.a.v.)'in (kendi) yakınlarına vermiş olduğu hisseyi, onlara vermezdi. ömer b. el-hattab, humus'tan onlara hisse verirdi. hz. ömer'den sonra osman da (onlara humustan pay verirdi.)"
elbani bu rivayetin "sahih" oldgunu soylemistir.
o zaman burda soyle bir soru sorulmasi lazim, ebu bekir, fatima'ya, peygamber'in sunnetini terk edemem diye fedek arazisini vermedi, peki peygamber yakinlarina neden humus vermedi? yoksa fedegi vermemek icin sozleri sadece yalandan bir bahane miydi?
cevap: oncelikle humus nedir bilmeyenler icin, humus bir vergi turu olup, ganimet ve ganimet hukmunde olan mallardan kamu adina, belirli alanlarda harcanmak uzere alinan beste bir yani yuzde yirmilik payi ifade eden bir vergi turudur.
bu rivayete gelirsek,
omer ve osman peygamber yakinlarina, rivayette gecene gore pay verirdi.
ebu bekir de humusu aynen hz. muhammed gibi bolusturmesine ragmen, peygamber yakinlarina humustan pay vermezdi. yani o, hasimogullari ve muttalibogullarina humustan pay vermezdi.
peki neden?
bu konuyu ibn hazm, o donem zaten hasimogullari ve muttalibogullarinin durumunun iyi oldugundan, baska kotu durumlu insanlarin oldugu seklinde acikliyor.
ebu bekir'in peygamberin humus sunnetine uymasina ragmen, o donem bu 2 guruhun durumu zaten iyi oldugundan onlara ustune bir de humus vergisinden de para vermemistir diyor ibn hazm.
yani mesele budur allahu a'lem. burda ebu bekir'in bir ictihadi soz konusudur yani.
peki fedegi neden ictihadiyla fatima'ya vermemistir? cunku, burda, peygamberin, biz peygamberler miras birakmayiz diye kesin buyrugu varken fatima'nin bunu miras diye talep etmesindendir allahu a'lem.
4. ebu bekir sevr magarasinda peygamber ile birlikte degildi. soyleki, sahih-i buhari'de soyle bir rivayet naklediliyor:
"nafi'in nakline göre ibn ömer şöyle demiştir: ebu huzeyfe'nin azatlı kölesi salim medine'ye ilk hicret etmiş olan muhacirlere ve nebi s.a.v.'in sahabilerine kuba mescidinde imamlık ederdi. bu cemaatin içinde hz. ebu bekir, ömer, ebu seleme, zeyd, amir b. rebl'a vardı."
nitekim diger bir sahih-i buhari rivayetinde soyle deniyor:
"ibn ömer (r.a.)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hicretinden önce mekke'den medine'ye göç eden ilk muhacirler kuba civarında bir bölge olan usbe'ye vardıklarında onlara ebu huzeyfe'nin kölesi salim namaz kıldırıyordu. salim onlar arasında kur'ân'ı en iyi en fazla ezbere bilen kişi idi."
nitekim ibn hacer el-askalani, "fethul-bari" serhinde ilk rivayeti soyle serh ediyor:
""ılk muhacirlere imamlik ediyordu" ifadesi; yani medine'ye hicret sırasında herkesten önce gelen kişilerdi.
"aralarında ebu bekir, ömer ve ebu seleme var idi" ifadesi, yani allah rasulü'nden (s) önce müminlerin annesi ümmü seleme'nin kocası ibn abd el-esed el-mahzumi; zeyd yani ibn harise (allah rasulunun (s) evlatlığı); amir bin rabiyye yani el-enzi, o da ömer'in damadıdır. "namaz" bölümünün imamlık hakkındaki babalarında ubeydullah bin ömerin nafi'den, onun da ibn ömer'den olan rivayetini kaydetmiştik. muhacirlerin ilk grubu kuba bölgesine vardığında peygamber (s) gelene kadar namazda onlara ebu huzeyfe'nin kölesi salim imamlık etti. salim, kuran'ı en iyi bilenlerden biriydi ve onun imamlığının sebebi buydu.
ebû bekir'in hicret zamanında peygamber'e (s.a.v.) yoldaşlık ettiği sırada onun adının salim'in arkasında namaz kılanlar listesinde olması ve ibn ömer'in hadisinde kubâ mescidinde namaz kılınmasının peygamber'in (s.a.v.) gelişinden önce gerçekleşmesi şüphesine cevap olarak el-beyhâkî'nin şu cevabını getirdim: "olabilir ki, peygamber (s.a.v.) medine istikametinde hareketine başlayıp ebu eyyub'un evinde orada mescid inşa edilmeden önce durduktan sonra salim namaz kılmaya devam ediyordu." ayrıca şunları da söylemek mümkün: "ebû bekir kubâ'ya geldikten sonra onun (salim'in) arkasında namaz kıldı.""
o zaman tum bunlar uzerine soyle sorularimiz var:
1. peygamberin hastaligi zamaninda guya onun namz kildirmasi icin ebu bekir'i imam tayin etmesini hilafete delil, en yuksek delil olarak addediyorsunuz. peki salim, ebu bekir ve omer'e namazda imamlik ettigi icin onlardan daha mi faziletli?
2. bu rivayet, ebu bekir'in medine'de salim'in arkasinsa namaz kildigini soyluyor. ancak ehli sunnet iddia ediyor ki, ebu bekir, kafirlerin peygamberle birlikte mekke'den cikardigi iki kisiden ikincisiydi. o yuzden de bu rivayeti yormak alimler icin muskile donmustur. el-beyhaki'nin yorumu komiktir. cunku bu rivayet beyan ediyor ki, salim'in imamlik etmesi peygamber medine'ye gelmeden once olmustur. peki nasil peygamber'in gelisinden sonra oldu diyor? rivayet once, "peygamber'in medine'ye gelisinden once" diyor. el-beyhaki ise "gelisinden sonra" diyor. oyle anlasiliyor ki, ebu bekir'in ucagi vardi, onunla ucup gelerek medine'ye salim'in arkasinda namaz kilmis, sonra yine magaraya donmus.
cevap: simdii madem oyle,
evvela sunu belirtelim ki, siinin, "ehli sunnet iddia ediyor ki peygamber sevr magarasinda ebu bekir ile birlikteydi iddiasi yanlistir.
cunku bu ehli sunnetin iddiasi olmayip sia kaynaklarinda da dogrulanan bir olaydir.
sia rivayetlerinin bir kisminda da bu olay ebu bekir'i kotu gostermesine ragmen gecer. bir kisim siiler bunu reddetmeye calissa da.
yani oncelikle sunu bilmeniz gerekir ki, bu olayin tek aktaricisi sunniler olmamistir.
bir ikincisi, bu hem de biz ehli sunnetin temel tarih kitaplarimizda gecen bir olaydir.
hatta boyle bir olay yasanmadi diye siinin delil getirdigi sahih-i buhari'de dahi bu olay dogrulanir. ilgili hadis uzun ama ordan bir kesit paylasayim:
"ebu bekir de hicret hazırlıklarına başladı. nebi sallallahu aleyhi ve sellem ona, "acele etme. çünkü ben, bana da izin verilmesini umuyorum" buyurdu.
ebu bekir, "babam sana feda olsun, bunu umuyor musun?" dedi. efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "evet" buyurdu. bunun üzerine ebu bekir resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e yol arkadaşlığı yapmak üzere gitmekten vazgeçti. iki binek devesini, dört ay boyunca akasya ağacı yaprağı ile besledi."
simdi burda gitmekten vazgecti derken, hadis uzun diye bu kismini kirptim sonra aa bakin gitmemis demeyin, yani diger sahabilerle birlikte gitmekten vazgecti. onu da soyliyim.
yani gordugunuz gibi hicret olayi sahih-i buhari tarafindan dogrulanan bir olayken cikip da, buhari bu olaya karsiydi demek sacma olur.
ha madem boyle bir olay olmus, peygamber gelmeden once salim'in ebu bekir'e namaz kildirmasini nasil aciklicaz?
burda beyhaki bunu,
"peygamber kuba mescidini insa etmeden once oraya varip durduktan sonra olabilir ki salim namaz kilmaya devam ediyordu" diye acikliyor.
halbuki sii buna, beyhaki'nin yorumu komik cunku rivayette peygamber medine'ye gelmeden once der diyor.
halbuki burda goz onune almadigi sey su,
1. kuba, medine'nin merkezinde olmayip, medine'ye 6 mil mesafede olan bir koydu. bu yuzden rivayette, ilk muhacirler medine'ye hicret ederken, kuba'ya vardiklarinda diyor. yani salim onlara namaz kildirdirirken birak peygamber'i salim bile medine'ye varmamisti.
2. peygamber, medine'ye geldigi zaman, bir sure ebu eyyub'un evinde misafir olarak kalmaya baslamistir. beyhaki'nin, peygamber ebu eyyub'un evine gelmeden once(dolayisiyla medine'ye hicreti tamamlanmadiktan once), medine'ye 6 mil uzaklikta olan kuba'ya vardiginda, salim orda namaz kildirmaya devam ediyordu demesi bundandir.
3. yani zaten peygamber, kuba'ya vardiginda daha hicreti tamamlanmamis oldugundan bu da hicretten once sayilir ki, ebu bekir'in de medine'ye daha varmadan salim'in arkasinda namaz kilmis olmas olasidir.
4. diger bir husus, ibn omer, peygamber hicret etmeden once salim namaz kildirirdi derken ebu bekir'in adini zaten zikretmez, hatta kimsenin adini zikretmez.
fark ettiyseniz, diger rivayette, ibn omer, peygamberin hicretinden once diye kaydetmeksizin bu rivayette ebu bekir'in adini zikreder. ustelik, ilk muhacirler ve peygamber'in sahabileri diye 2 guruh cemaatin oldugunu belirtir. yani burdan salim'in, sadece once gelen muhacirlere degil, hem de sonradan gelen sahabilere de namaz kildirdigini anliyoruz. zira boyle olmasaydi ibn omer, "peygamber'in sahabileri" diye belirtme ihtiyaci neden duymus olsun ki? zaten direkt "ilk muhacirler" derdi.
anlayacaginiz, biz ebu bekir'in adinin zikredildigi rivayette, ne peygamber'in gelisinden once diye bir ibare goruruz, ne sadece ilk muhacirlere namaz kildirirdi diye bir kayit.
diger rivayette ibn omer'in, salim, peygamber'in gelisinden once namaz kildirirdi demesi, sonra geldiginde kildirmadigi anlamina gelmez. burda sadece onceden de kildirdigina dair bir kayit vardir. burda allahu a'lem peygamber, cesitli nedenlerden dolayi namazi kendisi kildirmamis olabilir ki bilemiyoruz.
gecelim siinin ilk iddiasina, salim ebu bekir ve omer'e namazda imamlik edince halife olmus olmuyor da, neden ebu bekir imamlik edince hilafete delil gosteriliyor.
bizim ebu bekir'in imamlik etmesini hilafete yorma nedenimiz peygamberimizin bunu vefat hastaliginda istemis olmasindandir.
yoksa peygamberimizin abdurrahman bin avf'in da arkasinda namaz kildigi olmus. ama abdurrahman halife olmali demiyoruz.
burdaki nokta, peygamberin, vefat hastaligindayken imam olarak ebu bekir'i tayin etmesi ve ustune bir de ebu bekir'in diger faziletlerinin eklenince bizce potansiyel bir halife adayi olmasidir allahu a'lem.
5. ebu bekir'e biat edilmesi muslumanlarin icmasiyla(ittifakiyla) olmamistir. soyle ki el-maverdi "el-ahkamus-sultaniyye" isimli kitabinda soyle yaziyor:
"fasıl. imamet iki şekilde gerçekleşir. birincisi: "ehlul-akdi vel-hall"in secmesi yoluyla. ikincisi: önceki imamın ataması yoluyla. imametin "ehlul-halli vel-akd" yoluyla gerçekleşmesi konusunda alimler, imametin kaç kişi tarafından gerçekleştirilebileceği konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. onlar bu konuda birkaç farklı görüşe ayrılmışlardır. bir grup, imametin sadece tüm ülkelerdeki "ehlul-halli vel-akd"in seçimiyle gerçekleşebileceğini belirtmiştir. çünkü, herkesin (seçilen halifeden) memnun olması ve insanların genel olarak onun imametini kabul etmeleri gerekmektedir. bu görüş, ebu bekir'in seçimi sebebiyle reddedilmiş sayılır. çünkü, ebu bekir'in seçimi (sakife'de) bulunan kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. o zaman, orada olmayanların katılımını beklememişlerdir..."
cevap: oncelikle maverdi bu goruste oldugunu soylememis, sadece bu gorusu aktarmistir onu belirteyim.
bu konuda ben derim ki: 4 halifenin hicbiri icma yolu ile halife olmamistir zaten.
sii bizim ebu bekir'in hilafetinde icma vardir dememizi yanlis anlamis.
yani maverdi gorusu aktarirken diyor ki, ebu bekir halife secilirken ordan muhacirden 4-5 sahabi bir de ensar'dan bir grup ona biat etmistir.
sii de bunu icma degildire getiriyor.
halbuki omer de ayni sekilde sura yani birkac halife adayinin secimiyle iktidar oldu, nitekim ali de halifeyken muaviye tarafindan muhalifleri vardi ki ali'nin muhalifi ebu bekir'den daha fazlaydi.
yani ebu bekir ile ali donemi kiyaslandiginda ebu bekir'in hilafetinde dahi daha fazla icma olusmustu.
bizim burda "icma"dan kastimiz, ebu bekir'e sakife'de birkac sahabinin biati degil, daha sonra tum toplulugun(ali) dahil ona biat ederek icma olusturmus olmasidir. omer, osman ve ali'de de bu vakidir.
fakat burda su denir ki, 4 halifenin de muhalifleri vardi onlara biat etmeyen. e o zaman burda nasil bir icmadan bahsedilebilir?
burdan da 2 sey savunulmustur:
1. 4 halifeye biat etmeyen sahabiler ictihad hatasi etmisler, bu hataya dusmeyenler onlara biat ederek icma olusturmuslardir,
2. 4 halifenin hicbirinin hilafetinde icma olusmamistir, cunku hepsine az veya cok muhalif eden insanlar cikmistir.
isin asli astari budur allahu a'lem.
6. ebu bekir uhud savasindan kacmistir. soyle ki ibn-ebil hadid el-hanefi el-mutezili "serhu-nehcul-belaga" kitabinda soyle yazmistir:
"burada şeyh ebû osman el-cahiz, "kitabul-usmaniyyə" olarak ünlenen kitabında ebû bekir'in islam'ını kabul etmesinin hz. ali'nin islam'ından daha üstün olmasıyla ilgili belirttiği ifadelerin özetini not edelim. çünkü burada bunu not etmek gerekir...
ardından şeyhimiz ebû câfer el-isfahânî'nin "naqdul-usmaniyye" olarak meşhur olan kitabında cahiz'e verdiği cevapları not edeceğiz. aralarında konuşulmuş ve iki şahsın islam'ının karşılaştırılmasından çıkıp hangisinin daha üstün olduğu meselesine, onların özellikleri konusuna girmiştir. bu not edilecek konular büyük faydaya, ince detaylara sahiptir, ıitabımızın bu detaylardan yoksun olması layık değildir..."
sonra ibn ebil-hadid cahiz'in sozlerini ve ebu cafer el-iskafi'nin ona cevaplarini kaydetmistir:
"şeyhimiz ebu cafer el-iskafi - allah ona rahmet etsin - şöyle demiştir: ebu osman bilmez ki, allah resûlü (sallallahu əleyhi və alihi və səlləm) insanların en şecaatlisi idi; bilmez ki, o hz. muhammed savaslara dalmıştı, akillarin durduğu, kalplerin ağızlara geldigi yerlerde o hz. muhammed sabit kalmıştı?! bu yerlerden biri uhuddur. o hz. muhammed muslumanlar hepsi savastan kaçtiktan və onunla birlikte yalnız dört kisi: ali, zübeyr, talha və ebu ducane kaldktan sonra (yigitlik və şecaat göstermiştir). savasmis, ok atmıştir, o kadar ok atmıştir ki, oku tükenmiş, okunun yayının başı kirilmis, ipi kirilmistir..."
peygamberin yaninda kalan 4 kisinin arasinda olmadigina gore ebu bekir'in bu savastan kactigini anliyoruz.
ibn ebil-hadid ustadi ebu cafer el-iskafi'nin cahiz'e verdigi cevaplari kaydederken soyle soylemistir:
"cahiz şöyle demiştir: uhud günü, ebu bekir (kaçmamış) peygamberin (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) yanında kalmıştır, ali'nin kaldığı gibi. o gün onlardan birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
şeyhimiz ebu cafer el-iskafi -allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir: ebu bekir'in uhud gününde sabit kalması konusunda, tarihçilerin ve sire ehlinin çoğunluğu bunu inkar ediyorlar. tarihçilerin ve sire ehlinin çoğunluğu şöyle naklederler ki, peygamber (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) ile birlikte yalnız ali, talha, zübeyr ve ebu dücane kalmıştır. ibn abbas'ın şöyle dediği nakledilmiştir ki, onlarla birlikte beşinci bir kişi de olmuştur, o da abdullah ibn mesud'dur. bazıları altıncı bir kişinin olduğunu söylemişlerdir ki, o da mikdad ibn amr'dir.
yahya bin seleme bin kuheyl naklederek dedi: "atama sordum: 'uhud günü allah'ın rasulünün (sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem) yanında kaç kişi kalmıştır?' dedi ki:, 'iki kişi.' dedim: 'kimdir onlar?' dedi ki: 'ali ve ebu dücane'..."
cevap: eveet simdi oncelikle karakterleri taniyalim.
oncelikle nedir bu nehcul belaga?
nehcul belaga, hz. ali'nin yazdigina inanilan bir sii kitabidir. yani bizim degil, siilerin kitabi olup, serhul nehcul belaga da bu sii kitabinin serhidir.
kitabin yazari ibn ebul hadid, gulati sia(yani asiri sia)'dan olan birisi oldugu soylense de o, muhtemelen ilimli bir siidir. ali'nin, ilk 3 halifeden ustun oldugunu soyler, fakat diger 3 halifeyi de kotulemez. cunku ona gore bir halife, illa en ustun kimse olmak zorunda degil.
ibn ebul hadid, siilikle sunnilik arasinda oldugunu soyler. yani ebul hadid, mezhep konusunda kararsiz, ilimli bir sii olup bir yandan da muteziledendir.
anlayacaginiz ibn ebul hadid biz ehli sunnetten olmayip, serh yazdigi kitap da siilerin muteber kitaplarindandir.
bunun disinda, cevap verdigi ebul osman el-cahiz ise, bildiginiz normal el cahizdir hani su islamda ilk evrimi savunan adam.
ibn ebul hadid cahiz'e reddiye yapmasina ragmen cahiz'den etkilenmis bir adamdir, bu yuzden mutezile'nin cahiziyye kolundan olduguna inananlar da vardir.
nitekim reddiye yaptigi cahiz bile sunni degildir arkadaslar. cahiz de ibn ebul hadid gibi muteziledir. fakat ilk 3 halifenin daha ustun olduguna inanir. cahiz bazen siilige karsi sunniligi, bazen de sunnilige karsi siiligi savunan bir adamdir.
ibn ebul hadid'in cahiz'e reddiye olarak sundugu hocasi ebu cafer el-iskafi ise, bagdat mutezilesindendir. yani yine muteziledir. ki mutezilede iskafiyye diye bir kolu da vardir.
ebu cafer el iskafi sii-zeydi olup faziletce daha altta olan bir adamin da halife olabilecegni soyleyerek osman'in hilafetini mesru gorur ama ali'nin, ebu bekir ve omer'den daha ustun oldugunu soyler. buna ragmen o, ebu bekir'e biat edenlerin de ali dusmani olmayan, faziletli ve guvenilir kimseler oldugunu soyler.
kisacasi gordugunuz bu ebu bekir kavgasi 2 mutezili sii vs 1 mutezili kararsiz arasinda gecmis bir tartisma olup verdikleri kaynaklari neye binaen verip kullanmislar bilmiyorum ki bu yaziyi paylasan sii yazar da bu sahislarin rivayetleri kullanirken hangi kaynaklara dayandigini belirtmemistir.
ornegin kitapta, cogu sire kitabi falan ebu bekir'in uhuddan kactigi konusunda hemfikir diyor halbuki hangi kitaplara esaslanarak bunu dedigi yine mechul.
bunu gectim ebu bekir'in uhuddan kactigini soylerken sadece bir rivayet kullanir, o da sonda gecen rivayet.
yahya bin seleme bin kuheyl'den gelen rivayet. halbuki yahya bin seleme bin kuheyl metruk bir ravidir, yani hadis uydurmamis olsa bile gunluk hayatinda yalan soyledigi bilinen bir ravidir. dolayisiyla sonda aktarilan rivayet de sahih degildir.
kisaca oyle.
ki bizim kaynaklarimizdan, ornegin tefsirul hazin'de uhud gunu peygamber'in yaninda kalan sahabiler arasinda ali'nin yanisira ebu bekir ve omer'in oldugi da gecer.
ayni konudan sahih-i buhari'nin ünlü şerhi fethul-bari'de(ki sii arkadas da bunu kullanmis) ibn hacer el-askalani de bahseder.
kisacasi ebu bekir ve omer uhud'da kacmamistir, osman kacmistir. bunu osman bin affan basliginda belirtmistim, ki kuran ayetiyle uhud gunu kacanlarin affedildiginden de bahsetmistim.
kisacasi ebu bekir hakkindaki iddialar bu kadardi.
hz. ebu bekir bizim akidemizce en ustun sahabi olup halifelerin ilkidir.

devamını gör...
6.
kuran müslümanıdır yani gerçek islam'a yönelmiştir: www.kurandakidin.com/2011/1...
devamını gör...
7.
hz. ebubekir, raşidin halifeliği'nin ilk halifesi olup eceliyle ölen tek halifedir. ebu bekir, aynı zamanda muhammed'e ilk inananlardan olup hz. muhammed'in kayınbabasıdır ve hz. ayşe'nin babasıdır. ebu bekir döneminde mürtedlerle ridde savaşları yapılarak arap devlet otoritesi sağlanmıştır ve kur'an, kitap haline getirilerek derlenmiştir.
ebu bekir, aynı zamanda 628 hudeybiye antlaşması'nda mekkeli müşriklerin temsilcisi urve'ye git, lat putunun vajinasını yala diye mide bulandırıcı bir söz söylemiş bir çöl bedevisidir.
hz. ebubekir'in arapça kaligırafisi
ebu bekir, aynı zamanda 628 hudeybiye antlaşması'nda mekkeli müşriklerin temsilcisi urve'ye git, lat putunun vajinasını yala diye mide bulandırıcı bir söz söylemiş bir çöl bedevisidir.

devamını gör...
8.
agzindan kopukler akan 1 yazarin hortlattigi baslik.
git annenin .... yala soylemi, araplar arasinda yaygin 1 sozdur.
hudeybiye antlasmasi gorunurde muslumanlarin aleyhina olan 1 antlasmaydi. karsidaki temsilci de muslumanlara, savas durumunda, muslumanlarin, hz. muhammed'i birakip kacacaklarini soyluyor.
ebu bekir bunun uzerine o deyimdeki anne ifadesi yerine, musriklerin tanrica diye taptigi lat'in adini verip, git lat'in avret mahallini yala diyor.
gayet normal, yapmadigi igrenclik kalmamis musriklere, o anki kizginlikla soyledigi 1 soylem.
aksine yaygin olan deyimin aksine anne yerine lat demesi, hz. ebu bekir efendimizin edebini, sinir anindaki bile edebini gosteriyor.
yani agzindan kopukler akan, din dusmanligindan kuduzlasmis arkadasin dedigi gibi 1 durum yok ortada.
git annenin .... yala soylemi, araplar arasinda yaygin 1 sozdur.
hudeybiye antlasmasi gorunurde muslumanlarin aleyhina olan 1 antlasmaydi. karsidaki temsilci de muslumanlara, savas durumunda, muslumanlarin, hz. muhammed'i birakip kacacaklarini soyluyor.
ebu bekir bunun uzerine o deyimdeki anne ifadesi yerine, musriklerin tanrica diye taptigi lat'in adini verip, git lat'in avret mahallini yala diyor.
gayet normal, yapmadigi igrenclik kalmamis musriklere, o anki kizginlikla soyledigi 1 soylem.
aksine yaygin olan deyimin aksine anne yerine lat demesi, hz. ebu bekir efendimizin edebini, sinir anindaki bile edebini gosteriyor.
yani agzindan kopukler akan, din dusmanligindan kuduzlasmis arkadasin dedigi gibi 1 durum yok ortada.
devamını gör...