80'li yılların sonlarında taze sebze-meyve ihracatı karşılığında macaristan'dan satın alınan otobüslerdir. uzun yıllar büyük şehirlerde, şehiriçi toplu taşımacılığına hizmet etmiştir.

kağıt biletlerin atıldığı çelikten bilet kutusunun içinde yakıldığı, ilk modellerinin egsoz borusunun otobüsün sol arka köşesinden tavana doğru yükselerek çıktığı (kış aylarında bu köşe çok kıymetliydi) , fazla sürat yaptığında (fazla dediğimiz 70-80 km civarı) her yanı dağılacakmış gibi titreyen, acayip sert çarpan otomatik kapısı olan, altı fazla yüksek olduğu için yaşlıların binmek için olimpik hareketler sergilediği, kabız ama dayanıklı otobüs markasıdır.

istanbul'dakilerinin gümrük vergisi belediye tarafından ödenmediği için plakasız ve ruhsatsız, geçici permiyle yıllarca kullanılmıştı.

mitolajik tanım: labirentten kaçmak için kendisine ve babasına balmumu kanatlar yaparak yükselen ama güneşe fazla yaklaştığı için kanatların sıcaktan erimesiyle ege denizine düşüp ölen karakterdir.
devamını gör...
bir netflix belgeseli. doping ile alakalı karanlık tarafta olanları hunharca gözler önüne sermiş.
devamını gör...
yunan mitolojisinde daidalos'un oğlu. daidalos oğluna kanatlar yapar ve güneş'e yakın uçmaması gerektiğini tembihler. oğlu bu uyarıya rağmen, güneş'e yakın uçarak kanatlarının erimesine sebep olur. gurur ve kibir nedeniyle yüksekten ege denizi'ne düşerek boğulan ikarus'un yaşadığı bu olay, günümüzde ikarus sendromu olarak tanımlanmıştır.

(bkz: ikarus sendromu)
devamını gör...
ikarus başarsa
devamını gör...
(bkz: yüksek sadakat) grubunun grupla aynı ismi taşıyan albümünden bir parçadır. 2005 yılında çıkmıştı sanırım. az bilinen, sözleri anlamlı şarkılardan biridir. o albümdeki bütün şarkılar güzeldir aslında.
devamını gör...
izmir'li amatör rock grubu. arkadaşlarımdır selam olsun meşhur edem sözlükte ikarus'u.
devamını gör...
yunan mitolojisinin en acıklı fakat felsefesi derin hikayelerinden biri birazdan anlatacaklarım.

girit kralı minos tahta geçince poseidon’a yalvarıp kendisine kraliyetinin sembolü olarak kar beyazı bir boğa göndermesini, bunu da tanrısına adayacağını söyler. istediği gibi bir boğa gelir fakat minos boğanın güzelliğine dayanamayıp kurban etmekten vazgeçer. bu hikayede gökten koç inmiyor ne yazık ki. tanrı poseidon, minos’un cüretkarlığına çok kızıp unutamayacağı bir ceza planlar. minos’un karısı pasiphaë’yi beyaz boğaya aşık eder. kraliçe pasiphaë, dönemin usta zanaatkarlarından daedalus efendiyi çağırtıp meramını anlatır, “bana tahtadan bir boğa yap ki beyaz boğayı kandırayım, benimle birlikte olabilsin” der. daedalus kraliçenin isteğini gerçekleştirir, boğayla kraliçenin bir çocuğu olur, fakat tövbestağfurullah ecinni gibi bir şey çıkar ortaya. insan desen insan değil, boğa desen boğa değil, “ee ad vericez ki lan buna” diye düşündüren bir şey çıkmıştır ortaya. şehrin zekilerinden biri çıkıp “beyler biz minoslu değil miyiz (minoan civilization)? burası minos şehri değil mi? e şehrin adını verelim gitsin, minoslu boğa diyelim, ne diyonuz?” diye sorar. ahali tabi alkış kıyamet, fikri çok beğenir, minos ve taurus kelimelerini harmanlayıp minotaur ismini üretirler.

bu sırada kraliçe pasiphaë yavrusunu besler, büyütür, fakat hayvan (?!) büyüdükçe insani duygulardan yoksun olduğunu görür. merhamet duygusu yoktur. öldürme güdüsü baskındır. garip de bir yaratık olduğu için neyle besleyeceklerini de bilemezler, açlıktan iyice gözü dönen minotaur insan öldürüp kendine ziyafet çekmeye başlar (otçul boğayı da insan yiyen canavara çevirmeleri ilginç bir detay olmuş). kral minos, karısı kraliçe için tahta boğayı yapan adamı çağırtır, “bu belayı başımıza sen açtın, sen temizleyeceksin. şu yaratığı hapsedebileceğimiz bir hapishane yap” der, peşine de “yıkıl karşımdan” diye ekler. daedalus ve oğlu ikarus bir labirent yapar, minotaur da bu labirentin merkezinde hapis tutulur der efsane. hatta derler ki, daedalus o kadar mükemmel bir labirent yapmış ki neredeyse kendisi bile içerde yolunu kaybedecekmiş.

tam “işler bitti, hadi biz ödemeyi alıp yolumuza gidelim sayın kralım” diyecekken minos “bi’ dakka durun bakalım. bu labirentin varlığından haberdar olan, girişini çıkışını bilen, dahası içinde kraliçenin bizzat kendi doğurduğu boğa adamın varlığını bilen sadece siz varsınız. bu bilgilerle sizi salamam. muhafızlar! kapatın bunları kuleye” der ve baba oğulu kuleye hapsettirir.

daedalus bakar ki kral minos’un ordusu gün geçtikçe daha da büyüyor, kral da daha sert davranmaya başlamış; “bize karadan kaçış yok” diyerek gözünü denize dikmiş. bakmış ki donanma da o biçim, ondan da vazgeçmiş. umudunu kaybetmek üzereyken kulenin tepesine gelip giden kuşları fark etmiş. kuşların tüylerini balmumuyla tahta bir iskelete tutturarak kanat yapan daedalus, bir çiftini oğluna verir diğer çifti kendi alır. uçmadan önce oğlunu sıkı sıkıya tembihler, “ey oğul” der. “sakın denize çok yakın uçma, kanatlarındaki tüyler ıslanır, boğulursun”. baba ya bu, nasihatlere devam eder. yine “ey oğul” der. “güneşe de çok yakın uçma, kanatların erir, çakılırsın”. ikarus tabi uçan ilk insan olacak, gencecik çocuk, heyecandan yerinde duramıyor. “he baba he” deyip babasıyla birlikte kulenin penceresinden bırakır kendini boşluğa.

piyuuuu… hezarfen uçmazdan yıllaaar yıllar önce ikarus uçmuş. o kadar uçmuş ki, sanki yıllardır uçuyormuş gibiymiş. kuşlarla yarışa tutuşmuş, bir yukarı bir aşağı dala çıka uçmaya başlamış. kendini özgürlüğün büyüsüne o kadar kaptırmış ki yükseldikçe yükselmiş. “bir fani bu kadar yükselerek bana nasıl saygısızlık edebilir” diyerek küplere binen güneş tanrısı helios, yakıvermiş ikarus’un kanatlarını. tüylerini bir arada tutan balmumu eriyince olanca hızıyla suya çakılmış, oracıkta boğularak can vermis ikarus. o günden sonra ikaria adasına ve çevreleyen denize ikarus’un ismini vermişler.

şimdi gelelim hikayenin ana fikrine. çok yüksekten uçmak (kendine çok güvenmek) ve çok alçaktan uçmak (fazla uysal olmak), ikisi de tehlikelidir. ikarus, korkularımızın (en azından bir kısmının) sezgisel olduğunu ve yeterli cesaretle üstesinden gelinebileceğini temsil eder. yüksekten, ya da düşmekten korkmanın yerine bugün konfor alanından çıkıp riskli bir girişimde bulunmayı da koyabiliriz (parayı dolara yatırmak gibi, borsaya girmek gibi, “ben bu işi başarırım ya ne var ki” gibi).

“limitlerimizin farkında olmak” sonucu da çıkartılabilir. ölçülü olmak, yerine göre davranmak falan gibi şeyler. mesela rains of castamere şarkısında der ki “and who are you, the proud lord said, that i must bow so low? (peki siz kimsiniz ki, dedi gururlu lord, ben önünde yerlere kadar eğileceğim?)”, bence anlatmak istediğimi çok güzel anlatıyor. saygıyı elden bırakmadan dişlerini gösteren lannister lordunun gözünden bu “kendini ezdirmemek ama çizgiyi de aşmamak” düsturunu ben görebiliyorum yani, umarım size de görünür. zorlarsak belki büyüklere, yaşlılara, tecrübelilere vs saygı, hürmet falan gibi sonuçlar da çıkarılabilir (ama hiç benim çıkartacağım sonuç değil heheh).
son olarak bahsetmezsem çarpılırım dediğim bir konu var. eskiden sakin diye bir grup vardı, bu konu üzerine bir şarkıları var.

ikarus’un (eğer başarsaydı) güneşe ulaşan ilk ölümlü olması üzerine bir şarkı. “birden susarsa bütün yenilgiler // tekil hayatlar da bir gün devrim yapar ya” der, sanki o istediğin hedefe ulaşınca geçmişteki bütün yenilgilerin kaybolacağını, hayatının ihtilalini gerçekleştireceğini, zincirlerini kıracağını söyler.

ya da ben çok fazla anlam yüklüyorum. bilemedim.

bruegel'in landscape with the fall of icarus isimli tablosunda mesela ikarus'un düştüğünü sağ altta görebilirsiniz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ya da daha modern çalışmalarda şu şekilde de resmedildiği oluyormuş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel ya da böyle
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
mitinden iki tane çıkarım yaptım:
1.güneşe yakın uçanların ayakları yere basanlara ihtiyacı vardır. yanmasınlar diye. ayakları yere basanların güneşe yakın uçanlara ihtiyacı vardır. yerden kalkabilsinler diye.
2. kilden kanat yapmayın.
*yazmazsam içimde kalcak bunun bir de bastille tarafından yapılan şarkısı var çok güzel bence bir göz atın. tşkler.
devamını gör...
ikarus, icarus veya ikaros, bir yunan mitolojisi karakteri. girit kralı minos için, minotor'u hapsetmek adına yapılan labirenti yapan usta bir mimar olan daedalus'un iki oğlundan biri. hikayeyi anlatmaya daedalus ile başlayabiliriz aslında. daedalıus gerçekten de başarılı bir mimar, heykeltıraş ve ustaydı. atina'da çalıştığı dönemlerde kendisine yardımcı olan bir yeğeni vardı. kendisinin çırağı olarak işe başlayan yiğeni gerçekten başarılıydı. onun başarısını kıskanan daedalus, onu atina akropolisinden aşağı atmıştı. her ne kadar athena yiğenini bir kekliğe çevirerek kurtarmış olsa da daedalus bundan kurtulamayacaktı. bu sebeple atina'yı terk etti ve girit'e sığındı.

hikayemizin kalan kısmı da girit'te geçiyor. o zamanlarda girit'in kralı olan minos tahta çıktığı zaman egemenliğinin daim olması adına veyahut taht kavgalarında kardeşlerinden üstün olmak için deniz tanrısı poseidon'a dua ediyor. tanrı da bu dualar karşılığında minos'a beyaz bir boğa veriyor ve kendisi için kurban etmesini istiyor. fakat minos boğadan çok etkileniyor ve onu kendisine saklıyor. bunun üzerine poseidon, kralı cezalandırmak adına minos'un karısını boğaya aşık ediyor. birlikteliklerinden de hepimizin aşina olduğu minotor (şehrin boğası anlamına gelen minos ve taurus kelimelerinin birleştirilmesi ile ismi verilmiştir.) dünyaya geliyor. zaman geçtikçe minotor insanları öldürmeye ve vahşi bir yaratık olmaya başlayınca kral minos, daedalus'a; canavarı hapsetmesi için bir labirent yapmasını istiyor. ve isteği yerine geliyor.

hikayemize bu noktada theseus karakteri dahil oluyor. girit'e yenilen atina'lılar her yıl haraç olarak girit'e, minotor'a verilecek şekilde, 7 kız ve 7 erkek gönderiyorlar. atinalı theseus buna son vermek için minotor'un karşısına çıkmak istiyor. buna razı olmayan babasına, geri gelirken gemide beyaz yelkenler açarsa oğlunun sağ kaldığını bileceğini söylüyor ve girit'e gidiyor. burada kral minos'un kızına aşık olan theseus'a, kralın kızı aracılığı ile daedalus yardımcı oluyor. bir iplik kullanarak labirente girerse, sağ bir şekilde çıkabileceği fikrini veriyor. minotor'u yenen ve labirentten çıkan theseus, kralın kızı ariadne’yi de yanına alarak atina'ya dönüyor. ancak dönerken yelkenlerini beyaz açmayı unuttuğu için, oğlunu kaybettiğini sanan babası egeus kendini denize bırakıyor. bugün ege deniz'i dediğimiz denize ismini bu olayın verdiği rivayet edilir.

ikarus hikayemize dönersek, kral minos theseus'a daedalus'un yardım ettiğini öğrenince onu ve oğlu ikarus'u labirentin içine veyahut bir kuleye hapsediyor. buradan kaçmanın yolunu arayan daedalus'un aklına uçmak geliyor. balmumundan ve kuş tüylerinden hazırladığı tahta bir düzeneği oğluna veriyor. ve o, eğer denize fazla yakın uçarsa kanatlarının ıslanacağını ve düşüceğini; güneşe yakın uçarsa da balmumunun eriyeceğini ve düşeceğini tembihliyor. ikarus ise göğe açıldıktan sonra uçmanın verdiği sevinç ve sarhoşlukla yükseldikçe yükseliyor ve güneş tanrısı helios'un gazabına uğruyor. eriyen kanatları ile denize çakılıyor ve boğuluyor. düştüğü yere kendisinin ismi veriliyor.

hikaye burada bitiyor fakat sadece bir masal olmaktan çok uzak bir terime dönüşüyor ikarus'un düşüşü. gurur, insanların sınırlarını bilmesi, hırs, başarının getirisi ve sürdürülmesi, kendine aşırı güvenmenin sonuçları, mutluluğun bedeli gibi gibi bir çok konuda birçok fikir sunuluyor bu isim altında. hikayesi bu ve eminim herkesin kendisine çıkaracağı mesaj da farklı olacaktır. o yüzden tarihini anlatmaya devam etmeyi seçiyorum:

ikarus'un hikayesi yüzyıllar boyunca da anlatılmaya devam edildi. milattan sonra birinci-ikinci yüzyıla tarihlenen bibliotheca of pseudo-apollodorus'da, hyginus'un fabulae'sında, ovid'in metamorphoses şiirinde kendisinden bahsedilir. rönesans resimlerinde kendisine rastlanabilir ve modern edebiyatta izleri fark edilebilir. geçmişten günümüze uzanan çeşitli mitolojilerde ve mitlerde de karşımıza çıkar ikarus'a benzer karakterler. ve günümüz gösteri dünyasında da kullanılan bir motiftir.
devamını gör...
bir yüksek sadakat şarkısı.

"mumdan kanatlı bir adamın güneşe ulaşması kadar anlamlı bu dünya, biliriz.
sen ve ben şaşarız insanlara, anladım sananlara."

devamını gör...
otobüs markası. ankara ve istanbul gibi büyük şehirlerin zamanında çok insanını taşımış otobüs.

macar ikarus 260 solo
macar ikarus 280 körüklü
yugoslav ikarus ik 111
yugoslav ikarus ik 161 körüklü

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gibi modelleri vardır.

yakında iett elektrikli otobüs alımı yapacak olursa ihalede muhtemelen görülecek markadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ikarus" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim