ilişkilerde alt metinde yatan sembolik uyarılar

doğru kadını ve doğru erkeği bulmak için kendini yırtan bir dünya dolusu insanın arasında, herkesin gözünden kaçan bir detayla daha karşınızdayım.

peki nedir bu detay?

cevabımız belli: sembolik uyarılar!

takdir edersiniz ki, mutlu bir ilişki ortak zevkler ve yorumlarla mümkün olabilir. yani, zıt insanlar, romantik filmlerde anlatılanın aksine birbirini çekmez, birbirlerine çile olurlar. münzevi bir adam için, her gece barlarda eğlenmeyi seven bir kadınla bir gecelik kaçamak eğlenceli olabilir ve gerizekalı romantik komediler o bir geceyi anlattığı için gerizekalı ergenler de "ay zıt kutuplar birbirini çeküüeeörrröööö!" diye koşa koşa zıt insanların kucağına atlar. oysa o film bir geceyi anlatır ama o kadınla bir ömür geçmez.

dolayısıyla, bazı çok sembolik detaylar, bir ilişkide mutluluğu yakalayıp yakalayamayacağınızı çok kolayca anlatır. bu sembollere dikkat ederek, sizin için doğru insanı veya yanlış insanı kolayca tespit edebilirsiniz.

şimdi bir bakalım, bu semboller neler olabilir?

-hande kişisi, sert, olgun ve karizmatik erkekleri sevmektedir ve iş yerinde de bu kalıba uyan bir adamla karşılaşmıştır. berkunt isimli bu arkadaş son derece sert, herkesin çekindiği, görmüş geçirmiş, deneyimli, karizmatik ve üstelik spor otombilli bir oğlanımızdır. elbette hande kızımız bu oğlumuza hemen aşık olur. ancak arada sırada gözüne çarpan bir detay vardır. annesi mahmure, günde 5-6 defa berkunt'u arayıp iyi olup olmadığını sormaktadır, onun için endişelenmektedir. berkunt da, tamam anneciğim, merak etme anneciğim, peki anneciğim diyerek telefonu kapamaktadır.

bu küçük sembolik olay, yani annesinin berkunt'u sürekli araması ve onun için endişelenmesi, berkunt'un aslında çok ağır bir anakuzusu olduğunun ispatıdır. hatta, dış dünyaya karşı sergilediği, sert, herkesin çekindiği adam resmi de bu defosunu saklamak için geliştirdiği bir roldür. hayat çok komplike bir süreç olabilir ama çoğu insan çok basittir. hareketlerini ve nedenlerini çok kolayca tahmin edebilirsiniz. hande'nin bu oğlanla bir geleceği olamaz. belki birkaç gece çok ateşli sevişirler ama sonra o anne o ilişkiye müdahale etmeye başlar. hande burada, çok belirgin bir sembolü gözardı edip, görmezden gelerek, hayatının hatasını yapar ve berkunt'un oynadığı role inanarak aslında en nefret ettiği karakterle, yani bir anne kuzusu ile evlenir. geçmiş olsun!

şimdi başka bir örneği inceleyelim.

-cavit, şımarık, çıt kırıldım, kaprisli, ukala, yeteneksiz kızlardan nefret eden bir oğlumuzdur. çevresindeki erkeklerin varlığı ile ayakta durabilen, kendi başına bir bok olamayan bu kadın türüne biz de kendi aramızda selen diyoruz, biliyorsunuz. işte cavit de selenlerden nefret eden bir tip ve güçlü, karakteri oturmuş, bilgi dolu, genel kültür ve deneyim dolu güzel kadın arayışında günü gelip cansu ile tanışır. cansu aslında özünde bir selendir ama selenlerin toplumda tepki topladığını ve alay konusu olduğunu bildiğinden bu özellğini saklamak için sürekli siyah giyer, ağır abla gibi az konuşur, elinde kitapla dolaşır, avm'lerden uzak durmaya çalışır... elbette cahil bir kız da değildir. belli bir birikimi, donanımı, deneyimi de vardır, iletişim yetileri de gelişmiştir, hoş sohbettir vs... dolayısıyla cavit bu ablayla tanışır ve etkilenir. nihayet, selen olmayan güzel bir kadınla tanıştım der, mutlu olur ve kızla fank fink fonka başlarlar.

lakin cavit kızın gardrobunda, önce birkaç pembe tişört fark eder. fakat kızdan çok etkilenmiştir ve konduramaz. her kadının gardrobunda pembe bir şeyler vardır. ne olacak ki? lakin, kızın güneş gözlüğü taşlı, küpeleri halka, kıyafetleri 80'lerdeki hülya avşar kıyafetleri gibi dökümlü, kemerleri kocaman metal tokalı, çantaları bavuldur. kızımız evde oturup magazin programlarını büyük bir merakla seyrederken, cavit hala ve inatla kızın aslında selen olduğuna inanmak istemez ama üç beş gün beraber geçirmek hoşken, ilişki uzadıkça cansu'nun selen kaprisleri başlar. geceleri diskolarda çılgın atmak ister, gündüzleri mağaza mağaza dolaşıp belki hiç giymeyeceği kıyafetler alır, her canı sıkıldığında gidip yeni bir çift kokoş ayakkabısı alır, hiç giymeden dolaba koyar. aylarca yıllarca giymez ama her ay iki üç çift yeni ayakkabı almaya devam eder. pembe, sarı, mavi, fosforlu tokalar, rüküş, kokoş kıyafetler ortaya çıkmaya başlar. kız arkadaşları hakkında ağır dedikodular, hatta kıskançlık krizleri yaşayan cansu, aslıdna cavit'e avaz avaz ben selenim, içimde ağır bir selen var diye bağırmaktadır ama cavit inatla hanımkızımızın, diğer kızlardan farklı olduğunu düşünmeye devam eder.

çünkü çok bariz sembolleri doğru yorumlamaktan acizdir. ve sonunda cavit'in hayatı rezil kepaze olur. cavit maymuna döner. cavit pişman olur ama belki de yılları kaybolup gitmiştir. ruh ve beden sağlığı bile bozulmuş olabilir.

gördüğünüz gibi, semboller çok önemlidir. bir adamın siyah yumurta topuklu ayakkabılarının üstünde beyaz çorabı gördüğünüzde onun bir kıro olduğunu nasıl şak diye anlıyorsanız, beğendiğiniz insanın üzerindeki sembolleri de bu kadar hızlı ve keskin şekilde yorumlayabilmeniz lazım. ancak, aşk veya arzular bizi kör ettiğinden olsa gerek, çoğu kez bu açık ve bağıran sembolleri görmek istemiyoruz.

lütfen daha dikkatli olalım ve maskelilere prim vermeyelim.