2016 yılında yayınlanan filmin konusu, istanbulda kendi büyüdüğü mahallede sözleşmeli öğretmen olarak işe başlayan matematik öğretmeninin çevresi kötü olaylarla dolu okuldaki macerasını, öğrenciler için verdiği mücadeleyi konu alıyor. imdb puanı: 7.3
yönetmen: murat şenoy
oyuncular:
serkan ercan
yağız atakan savaş
müge bayramoğlu
cenan adıgüzel
gökçe eyüboğlu
emre sen
oyuncular:
serkan ercan
yağız atakan savaş
müge bayramoğlu
cenan adıgüzel
gökçe eyüboğlu
emre sen
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lahuti" tarafından 12.02.2022 10:54 tarihinde açılmıştır.
1.
- not: baştan sona spoiler içerir. - *

başrolünde serkan ercan'ın yer aldığı, yönetmenliğini murat şenöy'ün üstlendiği, senaryosu türkay saydemer'e ait olan imkansız olasılık, 2016 yapımı türk dram - komedi filmidir.
oyuncu kadrosunda cenan adıgüzel, gökçe eyüboğlu, müge bayramoğlu, serkan ercan, yağız atakan savaş, görkem kasal, turgay tanülkü, elçin atamgüç, sait seçkin, ergun kuyucu, osman albayrak, emre şen bulunmaktadır.
tarık öğretmen, istanbul'da doğup büyüdüğü mahalledeki liseye matematik öğretmeni olarak göreve başlar. sözleşmeli öğretmen olmasına rağmen mehmet doğan bayındır lisesini özellikle tercih etmiştir. çünkü bir amacı vardır.

okulun puanını tutturamayan ama meb'in ek kontenjanıyla gelen öğrencilerden oluşan 11-c sınıfının matematik derslerine girmeye başlar.
11-c'nin diğer derslerine giren öğretmenler onların ders içi ve derslerine olan umursamamazlıklarına, yaptıkları haylazlıklara karşı bıkmış durumdalardır ve tarık hocanın bu davranışlara maruz kalıcak olmasına pek acınası yaklaşımda bulunurlar. bu hocalar kendilerinin bu gibi başarısız öğrencilerle ilgilenmektense daha başarılı öğrencilerle ilgilenmeyi tercih ettiklerini görüyoruz. ayrıca bir öğretmen olarak onlarla, onların gidişatlarıyla ilgilenmek, onların sıkıntılarını, dertlerini anlamaya çalışıp ilgilenmek yerine müdürden öğretmen odasına kettle aldırmasını istemekle daha çok ilgileniyorlardır.
gelelim 11-c sınıfına. bu sınıfta odaklanacağımız kişiler; abdullah (apo), zehra (apo'nun sevgilisi), ismail ( sınıfın sanatçısı), reis (sınıfın uykucusu ve biraz isyankarcısı)
apo (abdullah): ailesi tarafından yeterli ilgi ve destek görmeyen, kendi çapında sevgilisiyle müzik yapmaya çalışan ama bunun için de pek imkanı olmayan, okulun yanında bulunan kahvehanedeki uyuşturucu taciri irfan tarafından müzik yapmasına destek verilen, gerekli imkanı sağlanılan ve bunun karşılığında okulda bulunan öğrencilere uyuşturucu satan bir öğrencidir.
zehra (apo'nun sevgilisi): çalışkan, sakin ve uyumlu bir öğrencidir. babası katı bir kişiliktir ve zehra'nın evlilik çağında olduğunu iddia ederek okuldan alma gibi konuları sürekli gündeme getirir. bunun yanında apo'nun o pis adamlarla iş birliği yapması konusunda çok fazla rahatsızdır.
ismail (sınıfın sanatçısı): sessiz, sakin bir çocuk olmakla birlikte resim ve spreyle yazı yazma kabiliyeti olan bir öğrencidir.
reis (uykucu): okul çıkışı sabah saatlerine kadar babasının araba tamircisinde çalışan, bu yüzden okula uykusuz ve yorgun olarak geldiği için sırada uyuyan, okumanın ekmek kazandırmayacağı konusunda biraz asi bir öğrencidir.
tarık hoca okuldaki ilk dersinde 11-c'ye istedikleri zaman cevaplayabilicekleri ilk gün tanışma sınavı yapar. sınavın soruları;
1- doğum gününüze katılan 24 kişinin doğum günlerinin aynı olma olasılığı nedir?
2- bir tren yolunda 30 istasyon varsa kaç çeşit bilet basılmalıdır?
3- bir cetvelle bir futbol topunun çapını nasıl ölçeriz?
sonraki gün tarık hoca derse girer;
tarık hoca: bugünkü konumuz karmaşık sayılar arkadaşlar. karmaşık sayılar diyince ne anlıyorsunuz?
reis: ne hocam? sarmaşık sayılar deyince ne mi anlıyoruz? ne oluyor ya ben hiçbir şey anlamadım.
tarık hoca: bravo reis, yılın esprisi ödülü reise gidiyor arkadaşlar, tebrik edelim.
reis: karmaşık sayılar bize ekmek mi vericek, nasıl karnımızı doyurucak matematik ben anlamadım?
tarık hoca: matematik insanın karnını doyurmaz reis, matematiği yiyemezsin,
(bütün sınıf oww) ama sana karnı doyurucak yolları gösterebilirim, matematiğin böyle bir gücü var.
bir masanın etrafına toplanmış mısırlı bir tüccar, amerikalı bir borsacı, italyan bir tasarımcı, alman bir mühendis aynı formulü aynı rakamları kullanarak çözebilir arkadaşlar. aynı sonuca ulaşır.

yani matematik ırk, dil, din meslek ayırımı yapmaz arkadaşlar. mesela bu üçgen ve iç açıları formulünü kullanarak ki toplamı biliyorsunuz 180 derecedir, bir yaprağı tanımlayabilirsiniz. bir yaprağı tarif ederken de matematiği kullanabilirsiniz.

öyleyse matematik nereden çıktı? niye ona ihtiyaç duymuşuz? niye matematiği bu kadar seviyorsun zehra?
zehra : (bilmiyorum işareti)
tarık hoca: bizler kendimizi, doğayı, dünyayı, evreni anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmışız hep. bildiğimiz ya da bilmediğimiz şeyleri sembolize edebilmek, sembolize ederek onları anlamlandırmaya çalışmak için ortak bir dil oluşturmuşuz zaman içinde. işte oluşturduğumuz bu ortak dile de biz matematik diyoruz.
bir yaprağı tanımlayabileceğimiz, bir kokuyu moleküllerine ayırıp tarif edebileceğimiz, hatta karnımızı doyurabileceğimiz bu yeteneği size haftana maalesef sadece 4 saat sunabiliyorum. işte bunu hemen alıp kullanmak ya da kullanmamakta sizin elinizde.
(burda komik bir sahne olduğu için değinmek istedim. 11-f ve bizim sınıfımız 11-c akşam köprü altında kavga edicektir. tabi tarık hoca uzaktan bunların sözleştiğini görür ve onları takip eder. bu iki grup kavga etmeye başlarken hoca bunlara yetişir ve ayırmak için araya girer ama biri hocaya yumruğu geçirir.
o sırada aradan bir ses yükselir:
- lan hocaya vurduğğ! )
sınıfımızın sanatçısı ismail filmde gidişata göre bize bir takım sprey yazıları yazıcaktır. ilk yazımızı bu sahneden sonraki gün görüyoruz.

ertesi gün:
tarık hoca: sınav soruları ne oldu bu arada, onlardan haber var mı?
herhangi bir öğrenci: hocam baktık ama bulamadık.
tarık hoca: internete baktınız dimi hemen.
zehra : hocam, sadece bir tanesini çözebildim.
tarık hoca: tamam dinleyelim.
zehra: futbol topunun üzerine işaret koyarız, topu cetvelin 0 noktasına işaret altta kalıcak şekilde yerleştiririz, topu cetvel üzerinde yuvarlarız, işaret tekrar cetvelin üzerine geldiğinde cetvel üzerindeki cm topun çevresidir, ordan da çapını buluruz.
tarık hoca : bravo! arkadaşlar bugünkü konumuz sinüs, ses arkadaşlar sinüs dalgaları halinde kulağımıza ulaşır.
apo: müzik yani hocam?
tarık hoca: evet bir nevi.
apo: e biliyorsun bu benim işim.
tarık hoca: biliyorum apo bey biliyorum, ama tek işiniz müzik değil galiba. arkadaşlar bu okulun etrafında bir takım herifler var, bunların ne iş yaptığını bilen var mı? öğrenci değil bu herifler, burda yaşayan adamlar da değiller, gören yok mu bunları, bir tek ben mi görüyorum yani? reis!
reis: efendim hocam?
tarık hoca: sen biliyor musun ne ayak bu herifler?
reis: allah allah bilsem ne olucak? sen neden soruyorsun bunları? amacın ne? ne diye kavgamıza karışıyorsun ki bizim, ne istiyosun bizden?
tarık hoca: bir şey istemiyorum, öneminizin, değerinizin farkına varmanızı istiyorum.
reis: hocam bu işler burda böyle olmuyor, bu mahallenin kurallarını bu sıraları değiştirdiğin gibi değiştiremezsin. öyle işlemiyor.
tarık hoca: işte bu! sinüs eğrisi kulağıma ulaştı, ses kulağıma sinüs dalgaları halinde ulaştı, reisin sesi kulağıma geldi, şimdi geldi, ama biraz böyle umutsuzluk, çaresizlik gibi geldi. hı? doğru söylüyorsun başka yöntemler bulmamız lazım. apo kalk, kalk hadi dışarı. zehra, hadi herkes dışarı, reis, dışarı.
apo: olum hoca iyice kafayı yedi lan. *
bu sahne 29:00 - 30:50 arasındadır. ve o sahnenin sonunda sevdiğim bir cümleyi kurar tarık hoca:
- o sıraları ben değiştirmedim bayanlar baylar, o sıraları birlikte değiştirdik, içinde bulunduğunuz bu umutsuzluk ve yenilgi havasını da değiştirebilirsiniz, istediğiniz zaman. çünkü sen, sen, sen, hepiniz hayatta kalmaya değil, yaşamayı hakediyoruz.
bu durumdan sonra tabii ki yavaş yavaş diğer dersleri de dikkate almaya başlıyorlar. öğretmen odasında sınıfın durum kritiği yapılırken küçük bir konuşma geçer ama gerçekleği üzücüdür.
tarık hoca: bu okulu, dersi umursamayan çocuklar, yavaş yavaş okula gelmeye başladılar bu önemli. ama okulun etrafında dolaşan bir takım adamlar var ve bu adamlar muhtemelen çocuklara uyuşturucu satıyorlar.
bir öğretmen: iyi de biz ne yapabiliriz ki?
tarık hoca: recep bey? müdür beyle konuşup bir emniyete falan mı gitsek ne dersiniz?
recep bey: tarık bey, biz şuraya bir çay makinesi aldıramadık, sizin söylediğiniz şeye bakın.
bir başka öğretmen: bence de söyleyelim müdüre halletsin şu çay kahve işini...
tarık hoca müdürün yanına gider:
tarık hoca: bu okulun etrafında dolaşan bir takım herifler dikkatimi çekiyor da onlardan haberiniz var mı sizin?
müdür: buranın pekte tekin bir muhit olmadığını ifade etmeye çalıştım hatırlarsınız.
tarık hoca: hatırlıyorum da öğrencilere zarar verebilirler.
müdür: iyi de ne yapabiliriz ki tarık bey? okuldan çıktıkları andan itibaren sorumluluk bize ait değil sorunluluk ailelerin. o yüzden bu gerçeği kabul edip kötü bir şey olmamasını temenni etmekten başka bir şey yapamayız. bakın biz de değişikliği seviyoruz ama okulun kuralları her şeye müsade etmez tarık bey. bu çocuklar haylazlığa zaten dünden hazır.
tarık hoca: müdür bey orda yapmak istediğim şey içlerindeki sesi ortaya çıkartmaya çalışmaktı. özgüven kazansınlar istiyorum tek istediğim bu.
müdür: tarık bey, derslerine çalışsınlar içlerindeki sesi sonra çıkarırlar. ya içlerinden biri sizin haberiniz olmadan okuldan kaçsaydı ne olucaktı? anlıyorum sizi tarık bey ama biraz daha dikkat edin.
burda sanatçımız ismail spreyle 2.yazısını yazıyor.

tabi bu sırada tarık hoca çevredeki adamlara buralarda dolaşmamalarını söylüyor, bir takım çabalara giriyordur. bir yandan da kayınbabası onun kendi yanında çalışmasını ya da daha iyi özel bir okulda hoca olması konusunda tekliflerde bulunuyor.
tarık hoca: özel bir okula gidip hayata 1-0 önde başlayan çocuklarla değil, böyle bir okulda hayata eksilerde başlayan çocuklarla ilgilenmek istiyorum. onlara hayatta bir şeyleri değiştirebileceklerini göstermek istiyorum.
kayınbaba: siz üç kuruşla neyi değiştirebilirsiniz ki? gel benim yanımda çalış, para kazan, ondan sonra çok istiyorsan yardım et.
tarık hoca: hayatta her şey para değil babacım. maneviyat diye bir şey var. o çocukların yanında olmak, onlara destek olmak, onlara özgüven kazandırmak... bunlar önemli, hangi çatalla ne yenir veya buranın nesi meşhurdur bilmiyorum ama bu çocukların neye ihtiyacı olduğunu biliyorum.
kayınbaba: güç delikanlı. asıl ihtiyacımız olan şey güç. güç her şeyi satın alır genç adam.
tarık hoca: o güç parayla elde edilen bir güç olunca baba daha fazla parası olan gelir o gücü sizden alır. ama severek, sarılarak hep bir arada elde edilen bir güç olursa işte onun önünde kimse duramaz.
sonrasında tarık hocanın evine şenol abisi ziyaretine geliyor. gelme sebebi de uyuşturucu taciri irfan, tarık hocanın soruşturulması için bir iki kişiyi tembihlerken şenol abisi de onu tanıdığından kendisinin bu işi üstleneceğini söyleyerek bir şekilde ilerleyen zamanlarda tarık hocaya büyük yardımları olacaktır. çünkü tarık hocanın abisi tolganın uyuşturucu batağına bulaşmasına şenol abi sebep olmuştur ve yıllar sonra bile hala vicdan azabı çekiyordur.
tarık hoca emniyete giderek şikayette bulunuyor. komiser bu duruma fazlasıyla ilgili gibi davranıyor ama durum böyle olmayacak. emniyet müdürü irfan denen uyuşturucu tacirini arayarak tarık hocanın şikayet ettiğini söylüyor yani adaletten medet umarken bölge emniyet müdürü de bu pisliğin içindedir.
sanatçımız ismail spreyle 3.yazısını bizlerle paylaşıyor.

bu arada da bizim 11-c bütün derslerde büyük başarılar katediyor, derslerine gereken özeni gösteriyor ve devamlılık ortalamalarında büyük ilerlemeleri vardır.
tarık hoca onlara ödül olarak bütün sınıfı bowling’e götürüyor. ancak zehra ailesinden dolayı gidemiyor.
bütün sınıf ona gelemediği için mükemmel bir video hazırlıyor.
sahne 1:01:40 - 1:03:50 arasında geçiyor.
bu güzel sahnenin hemen sonrasında irfan denen uyuşturucu taciri, hocanın baba yadigari 85 model arabasını baya bir parçalatıyor.
olayın yaşandığı akşam aponun o irfan denen adamla iç yumuşatıcı, ümitli, duygusal konuşması geliyor:
apo: abi keşke yapmasaydınız tarık hocanın arabasına öyle, özünde çok iyi bir insan o.
irfan: apo noluyo olum sana?
apo: abi ben bu işi yapmak istemiyoruma artık.
irfan: öyle mi apo? ne istiyorsun peki?
apo: ders çalışmak istiyorum abi, dönemin sonu geldi.
irfan: olum bunu baştan niye söylemiyorsun, çalış tabi, istersen biz de sana yardım edelim .
apo: nasıl yani abi izin verdin mi?
irfan: e verdim tabi olum sen bizim en sevdiğimiz elemanımızsın, paşa gönlün ne istiyorsa onu yap.
apo: abi ben gerçekten bırakmak istiyorum bu işleri. o kızı seviyorum abi. evlenicem onunla.
irfan: e evlen apo kim tuttu seni. hatta bir bakmışsın düğününü de ben yapmışım ha?
apo: sahiden mi? şahidim de olur musun?
irfan: olurum tabi.
apo: tarık hoca da çok sevinicek, ben yavaştan gideyim abi.
irfan: hadi git git özgürlüğünün tadını çıkar.
apo: sağol abim.
sanatçımız ismail bizimle 4.ve son olan sprey yazısını paylaşıyor.

tarık hoca veliler için çok iyi bir çalışma yaparak onlara çocuklarının başarılarını anlatmak için bir veli toplantısı düzenliyor ama hiçbir veli gelmiyor. tarık hoca da megafonu eline alarak okulun bahçesinden bütün mahalleye bir konuşma yapıyor:
tarık hoca: sevgili veliler, ben okulunuzun matematik öğretmeni tarık serap. bugün veli toplantısına hiçbiriniz gelmediniz, ben de veli toplantısını burda yapmaya karar verdim. eğer gelmiş olsaydınız size ayrıntılarıyla anlatıcaktım. okulunuzun etrafında dolaşan serseriler, uyuşturucu tacirleri çocuklarınıza uyuşturucu, bonzai satıyorlar. onları zehirlemeye, onların hayatlarını ellerinden almaya çalışıyorlar. lütfen buna izin vermeyin. bakın ben basit bir matematik öğretmeniyim, yapabileceklerim sınırlı. ama elimden geldiği kadar çocuklarınıza yardım edicem, bunu hep yapıcam. sizden ricam onlara biraz ilgi gösterin. sizden tek istediğim bu.
tarık hocanın eşi duygu da zehranın annesi ve zehrayla ilgileniyor. zehranın annesine iş imkanı sağlıyor ve zehrayla annesini de evdeki babalarının yanından zehranın anneannesine yerleşmelerini sağlıyor. parkta hocanın eşi duygu, zehranın annesiyle otururken o irfan denen adam yanlarına gelerek aklı sıra tarık hocanın onlardan uzak durmasına dair bir tehditte bulunuyor.
ilerleyen günlerde apo hiç okula gelmemektedir. annesine de sorarlar ama eve hiç gelmemiştir. bir gün apo sınıfa gelir ama girdiği anda oracıkta hayatını kaybeder. ona ölümcül derecede bonzai enjekte etmişlerdir. tarık hoca perişan bir şekilde irfan'ın mekanına girer ama onu orda feci şekilde döverler.
tarık hoca aponun ölümünden kendini sorumlu tutar. çünkü onun büyük bir travması vardır. çok küçük yaşlarında aynı mahallede yaşıyorlarken aynı okulda okuyan abisi de aşırı doz bonzaiden ölmüştür.
tarık hoca bu olanlardan dolayı büyük bir yıkılmışlıktadır ve okulda istifasını sunmuştur. hocalar ve müdür arasında geçen toplantıda da hocanın görevine son verilmesi, sanki kendileri çocuklarla çok ilgililermiş gibi tarık hocanın çocukların emniyeti için görevinden alınması taraftarıdırlar.
o günün akşamı şenol abi irfan denen adamla her zamanki konuşmalarını yapmış, sanki kısa süre önce araştırmaları için irfan'ı savcılığa şikayet etmemiş gibi davranmıştır. fakat bu konuşmadan hemen sonra polisler mekanı basarak irfan denen adamı tutuklamışlardır. şenol abi bunu bir can borcuymuşcasına yapmıştır.
bundan sonra 11-c whatsapp grubu kurulmuş, hocanın çocuklara verdiği sorular 1 kişi hariç cevaplanmıştır. artık okulda, mahallede bonzai, uyuşturucuya dair bir direniş, bilinçlenme vardır. ama burda neredeyse ağlatıcı derece duygusal bir diyalog geçer:
tarık hoca: bunları ne ara yaptınız çocuklar, soruları da cevaplamışsınız.

ismail: evet hocam.

zehra: bir tek aponunki yok hocam. içimizdeki acının bizi durdurmasını apo da istemezdi hocam. o gitti. bir daha geri gelmicek ama bu çabamız başka apoların kurtulmasını sağlayacak, bu umut bizim nefes almamızı sağladı. sebebi sizsiniz hocam. sağolun.
reis: şenol abi bize yaşadıklarınızdan bahsetti. bu mahallede büyüdüğünüzü öğrendik.
(şenol abi: tarığın abisi tolgayla ben aynı sınıftaydım. tolga okulun futbol takımındaydı. canımın yarısı tolga eroin belasından öldü. hemen polise gittim her şeyi anlattım. bir süre hastanede yattım biraz da hapishanede. rahmetli anne babası acısına dayanamamış mahalleyi terketmişler unutmak, unutturmak için. ta ki tarık, öğretmen olarak geri gelene kadar. o sizler için geldi, kaybettiği abisinin yerine tek tek hepinizi kurtarmak için geldi. hem de sadece hayatta kalmanız için değil yaşamanız için geldi.)
reis: sonra aramızda konuşup harekete geçmeye karar verdik. mahalle için afişler hazırladık.

her yere yapıştırdık. ağaçlara, direklere, duvarlara her yere yani.


el ilanları dağıttık, sağolsun mahalledeki esnaf, polis herkes yardım etti. okuldaki tüm sınıflar hatta hocalarımız bile katıldılar bize.

üstelik sadece mahalleyle kalmadık bütün şehre yaydık kampanyayı.

herkese ulaşmak için sosyal medyanın gücünü de kullandık.

sizin sayenizde ilk defa beraber bir şey yapma hissini yaşadık hocam.
ismail: hocam işte şimdi sizden gelen sinüs dalgaları kulağımıza çarptı.
tarık hoca içli içli ağlamaktadır. o sırada apo’nun annesi gelir:
annesi: tarık bey lütfen yapmayın, bakın ben apoyu zaten çok önce kaybetmiştim. ama emin olun sizin bu okula gelişinizle birlikte onda uzun zamandır görmediğim bir şeyi gördüm, umudu. bir gün onu eve siz bırakmıştınız arabayla hatırladınız değil mi? o gece apo sabaha kadar bana hep sizi anlattı. o onları anlatırken onun gözlerinde ne vardı biliyor musunuz? gençliği, hayalleri. bunlar hep sizin sayenizde. ben artık yaşamıyorum. ama onun yukarlarda bir yerlerde gülümseyerek bize baktığına o kadar eminim ki. ve inanın sizin gibi biriyle tanıştığı için her gün şükrediyor.
reis hocayı da alıp okulun önüne getirerek küçük bir süpriz yapmıştır. gece gündüz çalışarak hocanın paramparça olmuş olan arabasını tamir etmiştir. o sırada müdür tarık hocayı çağırır. gitmeden önceki konuşması:
tarık hoca: sizlerle gurur duyuyorum arkadaşlar. çok büyük iş başarmışsınız. bu kadar kısa zamanda böyle büyük bir kampanyanın üstesinden gelmek herkesin yapabileceği bir şey değil. çok iyi bir sınıf oldunuz. birlik olduğunuzda nasıl işler yapabileceğinizi herkese gösterdiniz. sizlerde kendinizle gurur duymalısınız. eğer öğretmenlik yapmaya devam edersem gittim diğer okullarda da kampanyayla ilgili bütün bilgileri paylaşacağım. yani sandığınızdan daha fazla takipçiniz ve arkadaşınız olucak. aslında buraya sizlerle veda etmek için gelmiştim. ama sanırım önce müdürle vedalaşacağım.
tarık hoca müdürle konuşmasından sonra çocukların yanına geri gelir:
tarık: size veda etmek için gelmiştim buraya ama istifam kabul edilmemiş. seneye de birlikteyiz.
aponun annesi: ben size söylemiştim değil mi, apo bize bakıyor demiştim. o sizin arkadaşlarını bırakmanızı hiç istemedi.
tarık hoca: ben de onlardan ayrılmak istememiştim...
bu jenerik eşliğinde hüzünlü bir son sahne...

film, kendi okuduğu liseye yıllar sonra öğretmen olarak gelen tarık'ın acı hatıralarını ve kaybettiklerini yeniden hatırladığı o semtte, okuldaki öğrencilerini kurtarma hikayesini anlatır. karşılaştığı “imkansız olasılık” denebilecek olaylara karşı matematik öğretmeni tarık, umudunu hiç kaybetmeden aynı yolda ilerler. uyuşturucu belasına kapılmış sürüklenip giden öğrencilerine birer değer olduklarını onları kazanarak göstermeye çalışacaktır. herkesin umudunu kestiği bu öğrenciler abdullah, fatma, ismail, reis ve daha birçoğu öğretmenleri tarık sayesinde kendilerinin farkına varacaklardır. bir matematik öğretmeni yalnızca matematik dersi vermenin ötesine geçip onların adeta hayat dersinden geçmelerini sağlamaya çalışacaktır. imkansız olasılık hayatın yalnızca size söylenenlerden ibaret olmadığının ve kötülüğün siz istediğiniz sürece sizi ele geçirebileceğinin, buna karşı koymanın sizin elinizde olduğunun örneğini, bir matematik öğretmeninin hikayesi üzerinden anlatmaya çalışır.
benim için en çok ağladığım ve favorilerimden biri olan bu filmi buradan izleyebilirsiniz.

başrolünde serkan ercan'ın yer aldığı, yönetmenliğini murat şenöy'ün üstlendiği, senaryosu türkay saydemer'e ait olan imkansız olasılık, 2016 yapımı türk dram - komedi filmidir.
oyuncu kadrosunda cenan adıgüzel, gökçe eyüboğlu, müge bayramoğlu, serkan ercan, yağız atakan savaş, görkem kasal, turgay tanülkü, elçin atamgüç, sait seçkin, ergun kuyucu, osman albayrak, emre şen bulunmaktadır.
tarık öğretmen, istanbul'da doğup büyüdüğü mahalledeki liseye matematik öğretmeni olarak göreve başlar. sözleşmeli öğretmen olmasına rağmen mehmet doğan bayındır lisesini özellikle tercih etmiştir. çünkü bir amacı vardır.

okulun puanını tutturamayan ama meb'in ek kontenjanıyla gelen öğrencilerden oluşan 11-c sınıfının matematik derslerine girmeye başlar.
11-c'nin diğer derslerine giren öğretmenler onların ders içi ve derslerine olan umursamamazlıklarına, yaptıkları haylazlıklara karşı bıkmış durumdalardır ve tarık hocanın bu davranışlara maruz kalıcak olmasına pek acınası yaklaşımda bulunurlar. bu hocalar kendilerinin bu gibi başarısız öğrencilerle ilgilenmektense daha başarılı öğrencilerle ilgilenmeyi tercih ettiklerini görüyoruz. ayrıca bir öğretmen olarak onlarla, onların gidişatlarıyla ilgilenmek, onların sıkıntılarını, dertlerini anlamaya çalışıp ilgilenmek yerine müdürden öğretmen odasına kettle aldırmasını istemekle daha çok ilgileniyorlardır.
gelelim 11-c sınıfına. bu sınıfta odaklanacağımız kişiler; abdullah (apo), zehra (apo'nun sevgilisi), ismail ( sınıfın sanatçısı), reis (sınıfın uykucusu ve biraz isyankarcısı)
apo (abdullah): ailesi tarafından yeterli ilgi ve destek görmeyen, kendi çapında sevgilisiyle müzik yapmaya çalışan ama bunun için de pek imkanı olmayan, okulun yanında bulunan kahvehanedeki uyuşturucu taciri irfan tarafından müzik yapmasına destek verilen, gerekli imkanı sağlanılan ve bunun karşılığında okulda bulunan öğrencilere uyuşturucu satan bir öğrencidir.
zehra (apo'nun sevgilisi): çalışkan, sakin ve uyumlu bir öğrencidir. babası katı bir kişiliktir ve zehra'nın evlilik çağında olduğunu iddia ederek okuldan alma gibi konuları sürekli gündeme getirir. bunun yanında apo'nun o pis adamlarla iş birliği yapması konusunda çok fazla rahatsızdır.
ismail (sınıfın sanatçısı): sessiz, sakin bir çocuk olmakla birlikte resim ve spreyle yazı yazma kabiliyeti olan bir öğrencidir.
reis (uykucu): okul çıkışı sabah saatlerine kadar babasının araba tamircisinde çalışan, bu yüzden okula uykusuz ve yorgun olarak geldiği için sırada uyuyan, okumanın ekmek kazandırmayacağı konusunda biraz asi bir öğrencidir.
tarık hoca okuldaki ilk dersinde 11-c'ye istedikleri zaman cevaplayabilicekleri ilk gün tanışma sınavı yapar. sınavın soruları;
1- doğum gününüze katılan 24 kişinin doğum günlerinin aynı olma olasılığı nedir?
2- bir tren yolunda 30 istasyon varsa kaç çeşit bilet basılmalıdır?
3- bir cetvelle bir futbol topunun çapını nasıl ölçeriz?
sonraki gün tarık hoca derse girer;
tarık hoca: bugünkü konumuz karmaşık sayılar arkadaşlar. karmaşık sayılar diyince ne anlıyorsunuz?
reis: ne hocam? sarmaşık sayılar deyince ne mi anlıyoruz? ne oluyor ya ben hiçbir şey anlamadım.
tarık hoca: bravo reis, yılın esprisi ödülü reise gidiyor arkadaşlar, tebrik edelim.
reis: karmaşık sayılar bize ekmek mi vericek, nasıl karnımızı doyurucak matematik ben anlamadım?
tarık hoca: matematik insanın karnını doyurmaz reis, matematiği yiyemezsin,
(bütün sınıf oww) ama sana karnı doyurucak yolları gösterebilirim, matematiğin böyle bir gücü var.
bir masanın etrafına toplanmış mısırlı bir tüccar, amerikalı bir borsacı, italyan bir tasarımcı, alman bir mühendis aynı formulü aynı rakamları kullanarak çözebilir arkadaşlar. aynı sonuca ulaşır.

yani matematik ırk, dil, din meslek ayırımı yapmaz arkadaşlar. mesela bu üçgen ve iç açıları formulünü kullanarak ki toplamı biliyorsunuz 180 derecedir, bir yaprağı tanımlayabilirsiniz. bir yaprağı tarif ederken de matematiği kullanabilirsiniz.

öyleyse matematik nereden çıktı? niye ona ihtiyaç duymuşuz? niye matematiği bu kadar seviyorsun zehra?
zehra : (bilmiyorum işareti)
tarık hoca: bizler kendimizi, doğayı, dünyayı, evreni anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmışız hep. bildiğimiz ya da bilmediğimiz şeyleri sembolize edebilmek, sembolize ederek onları anlamlandırmaya çalışmak için ortak bir dil oluşturmuşuz zaman içinde. işte oluşturduğumuz bu ortak dile de biz matematik diyoruz.
bir yaprağı tanımlayabileceğimiz, bir kokuyu moleküllerine ayırıp tarif edebileceğimiz, hatta karnımızı doyurabileceğimiz bu yeteneği size haftana maalesef sadece 4 saat sunabiliyorum. işte bunu hemen alıp kullanmak ya da kullanmamakta sizin elinizde.
(burda komik bir sahne olduğu için değinmek istedim. 11-f ve bizim sınıfımız 11-c akşam köprü altında kavga edicektir. tabi tarık hoca uzaktan bunların sözleştiğini görür ve onları takip eder. bu iki grup kavga etmeye başlarken hoca bunlara yetişir ve ayırmak için araya girer ama biri hocaya yumruğu geçirir.
o sırada aradan bir ses yükselir:
- lan hocaya vurduğğ! )
sınıfımızın sanatçısı ismail filmde gidişata göre bize bir takım sprey yazıları yazıcaktır. ilk yazımızı bu sahneden sonraki gün görüyoruz.

ertesi gün:
tarık hoca: sınav soruları ne oldu bu arada, onlardan haber var mı?
herhangi bir öğrenci: hocam baktık ama bulamadık.
tarık hoca: internete baktınız dimi hemen.
zehra : hocam, sadece bir tanesini çözebildim.
tarık hoca: tamam dinleyelim.
zehra: futbol topunun üzerine işaret koyarız, topu cetvelin 0 noktasına işaret altta kalıcak şekilde yerleştiririz, topu cetvel üzerinde yuvarlarız, işaret tekrar cetvelin üzerine geldiğinde cetvel üzerindeki cm topun çevresidir, ordan da çapını buluruz.
tarık hoca : bravo! arkadaşlar bugünkü konumuz sinüs, ses arkadaşlar sinüs dalgaları halinde kulağımıza ulaşır.
apo: müzik yani hocam?
tarık hoca: evet bir nevi.
apo: e biliyorsun bu benim işim.
tarık hoca: biliyorum apo bey biliyorum, ama tek işiniz müzik değil galiba. arkadaşlar bu okulun etrafında bir takım herifler var, bunların ne iş yaptığını bilen var mı? öğrenci değil bu herifler, burda yaşayan adamlar da değiller, gören yok mu bunları, bir tek ben mi görüyorum yani? reis!
reis: efendim hocam?
tarık hoca: sen biliyor musun ne ayak bu herifler?
reis: allah allah bilsem ne olucak? sen neden soruyorsun bunları? amacın ne? ne diye kavgamıza karışıyorsun ki bizim, ne istiyosun bizden?
tarık hoca: bir şey istemiyorum, öneminizin, değerinizin farkına varmanızı istiyorum.
reis: hocam bu işler burda böyle olmuyor, bu mahallenin kurallarını bu sıraları değiştirdiğin gibi değiştiremezsin. öyle işlemiyor.
tarık hoca: işte bu! sinüs eğrisi kulağıma ulaştı, ses kulağıma sinüs dalgaları halinde ulaştı, reisin sesi kulağıma geldi, şimdi geldi, ama biraz böyle umutsuzluk, çaresizlik gibi geldi. hı? doğru söylüyorsun başka yöntemler bulmamız lazım. apo kalk, kalk hadi dışarı. zehra, hadi herkes dışarı, reis, dışarı.
apo: olum hoca iyice kafayı yedi lan. *
bu sahne 29:00 - 30:50 arasındadır. ve o sahnenin sonunda sevdiğim bir cümleyi kurar tarık hoca:
- o sıraları ben değiştirmedim bayanlar baylar, o sıraları birlikte değiştirdik, içinde bulunduğunuz bu umutsuzluk ve yenilgi havasını da değiştirebilirsiniz, istediğiniz zaman. çünkü sen, sen, sen, hepiniz hayatta kalmaya değil, yaşamayı hakediyoruz.
bu durumdan sonra tabii ki yavaş yavaş diğer dersleri de dikkate almaya başlıyorlar. öğretmen odasında sınıfın durum kritiği yapılırken küçük bir konuşma geçer ama gerçekleği üzücüdür.
tarık hoca: bu okulu, dersi umursamayan çocuklar, yavaş yavaş okula gelmeye başladılar bu önemli. ama okulun etrafında dolaşan bir takım adamlar var ve bu adamlar muhtemelen çocuklara uyuşturucu satıyorlar.
bir öğretmen: iyi de biz ne yapabiliriz ki?
tarık hoca: recep bey? müdür beyle konuşup bir emniyete falan mı gitsek ne dersiniz?
recep bey: tarık bey, biz şuraya bir çay makinesi aldıramadık, sizin söylediğiniz şeye bakın.
bir başka öğretmen: bence de söyleyelim müdüre halletsin şu çay kahve işini...
tarık hoca müdürün yanına gider:
tarık hoca: bu okulun etrafında dolaşan bir takım herifler dikkatimi çekiyor da onlardan haberiniz var mı sizin?
müdür: buranın pekte tekin bir muhit olmadığını ifade etmeye çalıştım hatırlarsınız.
tarık hoca: hatırlıyorum da öğrencilere zarar verebilirler.
müdür: iyi de ne yapabiliriz ki tarık bey? okuldan çıktıkları andan itibaren sorumluluk bize ait değil sorunluluk ailelerin. o yüzden bu gerçeği kabul edip kötü bir şey olmamasını temenni etmekten başka bir şey yapamayız. bakın biz de değişikliği seviyoruz ama okulun kuralları her şeye müsade etmez tarık bey. bu çocuklar haylazlığa zaten dünden hazır.
tarık hoca: müdür bey orda yapmak istediğim şey içlerindeki sesi ortaya çıkartmaya çalışmaktı. özgüven kazansınlar istiyorum tek istediğim bu.
müdür: tarık bey, derslerine çalışsınlar içlerindeki sesi sonra çıkarırlar. ya içlerinden biri sizin haberiniz olmadan okuldan kaçsaydı ne olucaktı? anlıyorum sizi tarık bey ama biraz daha dikkat edin.
burda sanatçımız ismail spreyle 2.yazısını yazıyor.

tabi bu sırada tarık hoca çevredeki adamlara buralarda dolaşmamalarını söylüyor, bir takım çabalara giriyordur. bir yandan da kayınbabası onun kendi yanında çalışmasını ya da daha iyi özel bir okulda hoca olması konusunda tekliflerde bulunuyor.
tarık hoca: özel bir okula gidip hayata 1-0 önde başlayan çocuklarla değil, böyle bir okulda hayata eksilerde başlayan çocuklarla ilgilenmek istiyorum. onlara hayatta bir şeyleri değiştirebileceklerini göstermek istiyorum.
kayınbaba: siz üç kuruşla neyi değiştirebilirsiniz ki? gel benim yanımda çalış, para kazan, ondan sonra çok istiyorsan yardım et.
tarık hoca: hayatta her şey para değil babacım. maneviyat diye bir şey var. o çocukların yanında olmak, onlara destek olmak, onlara özgüven kazandırmak... bunlar önemli, hangi çatalla ne yenir veya buranın nesi meşhurdur bilmiyorum ama bu çocukların neye ihtiyacı olduğunu biliyorum.
kayınbaba: güç delikanlı. asıl ihtiyacımız olan şey güç. güç her şeyi satın alır genç adam.
tarık hoca: o güç parayla elde edilen bir güç olunca baba daha fazla parası olan gelir o gücü sizden alır. ama severek, sarılarak hep bir arada elde edilen bir güç olursa işte onun önünde kimse duramaz.
sonrasında tarık hocanın evine şenol abisi ziyaretine geliyor. gelme sebebi de uyuşturucu taciri irfan, tarık hocanın soruşturulması için bir iki kişiyi tembihlerken şenol abisi de onu tanıdığından kendisinin bu işi üstleneceğini söyleyerek bir şekilde ilerleyen zamanlarda tarık hocaya büyük yardımları olacaktır. çünkü tarık hocanın abisi tolganın uyuşturucu batağına bulaşmasına şenol abi sebep olmuştur ve yıllar sonra bile hala vicdan azabı çekiyordur.
tarık hoca emniyete giderek şikayette bulunuyor. komiser bu duruma fazlasıyla ilgili gibi davranıyor ama durum böyle olmayacak. emniyet müdürü irfan denen uyuşturucu tacirini arayarak tarık hocanın şikayet ettiğini söylüyor yani adaletten medet umarken bölge emniyet müdürü de bu pisliğin içindedir.
sanatçımız ismail spreyle 3.yazısını bizlerle paylaşıyor.

bu arada da bizim 11-c bütün derslerde büyük başarılar katediyor, derslerine gereken özeni gösteriyor ve devamlılık ortalamalarında büyük ilerlemeleri vardır.
tarık hoca onlara ödül olarak bütün sınıfı bowling’e götürüyor. ancak zehra ailesinden dolayı gidemiyor.
bütün sınıf ona gelemediği için mükemmel bir video hazırlıyor.
sahne 1:01:40 - 1:03:50 arasında geçiyor.
bu güzel sahnenin hemen sonrasında irfan denen uyuşturucu taciri, hocanın baba yadigari 85 model arabasını baya bir parçalatıyor.
olayın yaşandığı akşam aponun o irfan denen adamla iç yumuşatıcı, ümitli, duygusal konuşması geliyor:
apo: abi keşke yapmasaydınız tarık hocanın arabasına öyle, özünde çok iyi bir insan o.
irfan: apo noluyo olum sana?
apo: abi ben bu işi yapmak istemiyoruma artık.
irfan: öyle mi apo? ne istiyorsun peki?
apo: ders çalışmak istiyorum abi, dönemin sonu geldi.
irfan: olum bunu baştan niye söylemiyorsun, çalış tabi, istersen biz de sana yardım edelim .
apo: nasıl yani abi izin verdin mi?
irfan: e verdim tabi olum sen bizim en sevdiğimiz elemanımızsın, paşa gönlün ne istiyorsa onu yap.
apo: abi ben gerçekten bırakmak istiyorum bu işleri. o kızı seviyorum abi. evlenicem onunla.
irfan: e evlen apo kim tuttu seni. hatta bir bakmışsın düğününü de ben yapmışım ha?
apo: sahiden mi? şahidim de olur musun?
irfan: olurum tabi.
apo: tarık hoca da çok sevinicek, ben yavaştan gideyim abi.
irfan: hadi git git özgürlüğünün tadını çıkar.
apo: sağol abim.
sanatçımız ismail bizimle 4.ve son olan sprey yazısını paylaşıyor.

tarık hoca veliler için çok iyi bir çalışma yaparak onlara çocuklarının başarılarını anlatmak için bir veli toplantısı düzenliyor ama hiçbir veli gelmiyor. tarık hoca da megafonu eline alarak okulun bahçesinden bütün mahalleye bir konuşma yapıyor:
tarık hoca: sevgili veliler, ben okulunuzun matematik öğretmeni tarık serap. bugün veli toplantısına hiçbiriniz gelmediniz, ben de veli toplantısını burda yapmaya karar verdim. eğer gelmiş olsaydınız size ayrıntılarıyla anlatıcaktım. okulunuzun etrafında dolaşan serseriler, uyuşturucu tacirleri çocuklarınıza uyuşturucu, bonzai satıyorlar. onları zehirlemeye, onların hayatlarını ellerinden almaya çalışıyorlar. lütfen buna izin vermeyin. bakın ben basit bir matematik öğretmeniyim, yapabileceklerim sınırlı. ama elimden geldiği kadar çocuklarınıza yardım edicem, bunu hep yapıcam. sizden ricam onlara biraz ilgi gösterin. sizden tek istediğim bu.
tarık hocanın eşi duygu da zehranın annesi ve zehrayla ilgileniyor. zehranın annesine iş imkanı sağlıyor ve zehrayla annesini de evdeki babalarının yanından zehranın anneannesine yerleşmelerini sağlıyor. parkta hocanın eşi duygu, zehranın annesiyle otururken o irfan denen adam yanlarına gelerek aklı sıra tarık hocanın onlardan uzak durmasına dair bir tehditte bulunuyor.
ilerleyen günlerde apo hiç okula gelmemektedir. annesine de sorarlar ama eve hiç gelmemiştir. bir gün apo sınıfa gelir ama girdiği anda oracıkta hayatını kaybeder. ona ölümcül derecede bonzai enjekte etmişlerdir. tarık hoca perişan bir şekilde irfan'ın mekanına girer ama onu orda feci şekilde döverler.
tarık hoca aponun ölümünden kendini sorumlu tutar. çünkü onun büyük bir travması vardır. çok küçük yaşlarında aynı mahallede yaşıyorlarken aynı okulda okuyan abisi de aşırı doz bonzaiden ölmüştür.
tarık hoca bu olanlardan dolayı büyük bir yıkılmışlıktadır ve okulda istifasını sunmuştur. hocalar ve müdür arasında geçen toplantıda da hocanın görevine son verilmesi, sanki kendileri çocuklarla çok ilgililermiş gibi tarık hocanın çocukların emniyeti için görevinden alınması taraftarıdırlar.
o günün akşamı şenol abi irfan denen adamla her zamanki konuşmalarını yapmış, sanki kısa süre önce araştırmaları için irfan'ı savcılığa şikayet etmemiş gibi davranmıştır. fakat bu konuşmadan hemen sonra polisler mekanı basarak irfan denen adamı tutuklamışlardır. şenol abi bunu bir can borcuymuşcasına yapmıştır.
bundan sonra 11-c whatsapp grubu kurulmuş, hocanın çocuklara verdiği sorular 1 kişi hariç cevaplanmıştır. artık okulda, mahallede bonzai, uyuşturucuya dair bir direniş, bilinçlenme vardır. ama burda neredeyse ağlatıcı derece duygusal bir diyalog geçer:
tarık hoca: bunları ne ara yaptınız çocuklar, soruları da cevaplamışsınız.

ismail: evet hocam.

zehra: bir tek aponunki yok hocam. içimizdeki acının bizi durdurmasını apo da istemezdi hocam. o gitti. bir daha geri gelmicek ama bu çabamız başka apoların kurtulmasını sağlayacak, bu umut bizim nefes almamızı sağladı. sebebi sizsiniz hocam. sağolun.
reis: şenol abi bize yaşadıklarınızdan bahsetti. bu mahallede büyüdüğünüzü öğrendik.
(şenol abi: tarığın abisi tolgayla ben aynı sınıftaydım. tolga okulun futbol takımındaydı. canımın yarısı tolga eroin belasından öldü. hemen polise gittim her şeyi anlattım. bir süre hastanede yattım biraz da hapishanede. rahmetli anne babası acısına dayanamamış mahalleyi terketmişler unutmak, unutturmak için. ta ki tarık, öğretmen olarak geri gelene kadar. o sizler için geldi, kaybettiği abisinin yerine tek tek hepinizi kurtarmak için geldi. hem de sadece hayatta kalmanız için değil yaşamanız için geldi.)
reis: sonra aramızda konuşup harekete geçmeye karar verdik. mahalle için afişler hazırladık.

her yere yapıştırdık. ağaçlara, direklere, duvarlara her yere yani.


el ilanları dağıttık, sağolsun mahalledeki esnaf, polis herkes yardım etti. okuldaki tüm sınıflar hatta hocalarımız bile katıldılar bize.

üstelik sadece mahalleyle kalmadık bütün şehre yaydık kampanyayı.

herkese ulaşmak için sosyal medyanın gücünü de kullandık.

sizin sayenizde ilk defa beraber bir şey yapma hissini yaşadık hocam.
ismail: hocam işte şimdi sizden gelen sinüs dalgaları kulağımıza çarptı.
tarık hoca içli içli ağlamaktadır. o sırada apo’nun annesi gelir:
annesi: tarık bey lütfen yapmayın, bakın ben apoyu zaten çok önce kaybetmiştim. ama emin olun sizin bu okula gelişinizle birlikte onda uzun zamandır görmediğim bir şeyi gördüm, umudu. bir gün onu eve siz bırakmıştınız arabayla hatırladınız değil mi? o gece apo sabaha kadar bana hep sizi anlattı. o onları anlatırken onun gözlerinde ne vardı biliyor musunuz? gençliği, hayalleri. bunlar hep sizin sayenizde. ben artık yaşamıyorum. ama onun yukarlarda bir yerlerde gülümseyerek bize baktığına o kadar eminim ki. ve inanın sizin gibi biriyle tanıştığı için her gün şükrediyor.
reis hocayı da alıp okulun önüne getirerek küçük bir süpriz yapmıştır. gece gündüz çalışarak hocanın paramparça olmuş olan arabasını tamir etmiştir. o sırada müdür tarık hocayı çağırır. gitmeden önceki konuşması:
tarık hoca: sizlerle gurur duyuyorum arkadaşlar. çok büyük iş başarmışsınız. bu kadar kısa zamanda böyle büyük bir kampanyanın üstesinden gelmek herkesin yapabileceği bir şey değil. çok iyi bir sınıf oldunuz. birlik olduğunuzda nasıl işler yapabileceğinizi herkese gösterdiniz. sizlerde kendinizle gurur duymalısınız. eğer öğretmenlik yapmaya devam edersem gittim diğer okullarda da kampanyayla ilgili bütün bilgileri paylaşacağım. yani sandığınızdan daha fazla takipçiniz ve arkadaşınız olucak. aslında buraya sizlerle veda etmek için gelmiştim. ama sanırım önce müdürle vedalaşacağım.
tarık hoca müdürle konuşmasından sonra çocukların yanına geri gelir:
tarık: size veda etmek için gelmiştim buraya ama istifam kabul edilmemiş. seneye de birlikteyiz.
aponun annesi: ben size söylemiştim değil mi, apo bize bakıyor demiştim. o sizin arkadaşlarını bırakmanızı hiç istemedi.
tarık hoca: ben de onlardan ayrılmak istememiştim...
bu jenerik eşliğinde hüzünlü bir son sahne...

film, kendi okuduğu liseye yıllar sonra öğretmen olarak gelen tarık'ın acı hatıralarını ve kaybettiklerini yeniden hatırladığı o semtte, okuldaki öğrencilerini kurtarma hikayesini anlatır. karşılaştığı “imkansız olasılık” denebilecek olaylara karşı matematik öğretmeni tarık, umudunu hiç kaybetmeden aynı yolda ilerler. uyuşturucu belasına kapılmış sürüklenip giden öğrencilerine birer değer olduklarını onları kazanarak göstermeye çalışacaktır. herkesin umudunu kestiği bu öğrenciler abdullah, fatma, ismail, reis ve daha birçoğu öğretmenleri tarık sayesinde kendilerinin farkına varacaklardır. bir matematik öğretmeni yalnızca matematik dersi vermenin ötesine geçip onların adeta hayat dersinden geçmelerini sağlamaya çalışacaktır. imkansız olasılık hayatın yalnızca size söylenenlerden ibaret olmadığının ve kötülüğün siz istediğiniz sürece sizi ele geçirebileceğinin, buna karşı koymanın sizin elinizde olduğunun örneğini, bir matematik öğretmeninin hikayesi üzerinden anlatmaya çalışır.
benim için en çok ağladığım ve favorilerimden biri olan bu filmi buradan izleyebilirsiniz.
devamını gör...