dünya klasikleri / roman / anı-mektup-günlük / edebiyat
7 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

dostoyevski'nin 24 yaşındayken yazdığı ilk romanıdır. iki kişinin karşılıklı mektuplaşmasından oluşuyor. yaşlı memur ve yalnız bir adam ile kimsesiz bir genç kızın dostluğunu anlatıyor. yaşlı adamın kız için ne kadar çabaladığı, vefası, sevgisi yoğun bir şekilde hissediliyor.
devamını gör...
dostoyevski’nin ilk romanıdır. kitap iki dostun birbiriyle mesajlaşmasını anlatır.
dönemin rusya’sının fakirliği, sefilliği çok iyi yansıtılmıştır.
hoşunuza gitmeyen sizi üzecek bir üslubu vardır kitabın okurken üzülürsünüz.
erkek karakterin uzun uzun ve anımda mektup yazması kadın karakterin geç cevap vermesi ve kısa mektuplar yazması ilgimi çeken güzel bir detaydı.
kesinlikle okunması gereken bir eser.
bütün romanlar aptallar içindir,aptalca hayal kurmaları ve hayatı süslü sözcüklerle görmeleri içindir
devamını gör...
makar ve varvara’nın günlük mektuplaşmalarını konu alır. makar yardım etmeye çalıştığı varvara’ya aşık olmuştur oldukça saf ve hassas biridir.kendisinin durumu bile o kadar iyi değilken hatta kötü bile denebilirken varvaraya sürekli yardım yapmaktadır.ama sonu hüsrandır tabi ki varvara makarla evlenmez zengin biriyle evlenir.hatta varvara bir mektubunda şu cümleleri kuruyor.
sizin tuhaf bir karakteriniz var makar alekseyeviç!her şeyden çok aşırı etkileniyor kalbiniz;bu yüzden de hep mutsuz bir insan oluyorsunuz.her mektubunuzda benim için acı çekip kaygılandığınızı benim bile kaygılanmadığım kadar kaygılandığınızı görüyorum.eğer başkasının olan her şeyi insanın kalbine alması ve aynı güçte hissetmesi mümkün olsaydı doğrusu insan bundan en mutsuz insan olurdu.
bu cümlelerden bile anlayacağımız gibi o zamandan belliymiş varvaranın makarla birlikte olmayacağı ya da olamayacağı.
devamını gör...
normal sözlük yazarları edebiyat topluluğu ile birlikte okumaya karar verdiğimiz kitap. fyodor mihayloviç dostoyevski'nin 23 yaşındayken yazdığı ilk romanı olmakla birlikte, insanların beklenti içine girmesini sağlayan ve betimlemelerinde, anlatım tarzında farklı bir kalite olduğunu hissettiren eser ayrıca.

toplumsal olayları, insan psikolojisini, düşüncelerini ve hislerini karşılıklı mektuplaşma yolu ile başarılı bir şekilde aktarmış dostoyevski. bu kitapta fedakarlığı ruhumun derinliklerinde hissettim. yoksul insanın gururuna farklı açılardan vurgu yapması da güzeldi.
bir dönemin insanına, çeşit çeşit insanına hem de, şahitlik yapabilmek bulunmaz bir fırsattı. o çekilmez soğukta çekilmez insancıkları mektuplar sayesinde okumak, haksızlıklarına, egolarına, ön yargılarına, umutsuzluklarına şahit olmak fırsattı gerçekten. sanki şu an şahit olmuyoruz, peh. ama gururlu insanlar da vardı, çok az olsa da düşünceliler de bulunuyordu. yaşamın yansımasıydı işte. belki de insan bu yüzden elinden bırakamayıp beğeniyordu bu eseri.

başta fazla romantik geldiğinden hoşlanmamıştım, yalan yok. sonradan bu özelliğini yitirmeye başlayıp başka dünyalara doğru yol aldığı için hoşuma gitmeye başladı.


kimseye yük olmamak bir ahlak dersidir; ben kimseye yük olmuyorum! ben kendi ekmeğimi kazanıp yiyorum; doğru, kuru bir parça ekmek, hatta kararmış ekmek; ama çalışarak kazanılmış, yasal ve hile hurda yapmadan elde edilmiş bir ekmek.
devamını gör...
dostoyevski'nin ilk kitabı olup kendisinin edebiyat çevrelerinde büyük beğeni toplamasını sağlamıştır. gerçekten bir ilk kitaba göre muazzam bir kitaptır. fakirliği, fakirliğin insanlar üzerindeki psikolojik etkilerini çok iyi işler. ayrıca dostoyevski'ye başlangıç kitabı olarak iyi bir tercihtir.
devamını gör...
1846 tarihinde basılan dostoyevski'nin ilk kitabı. aynı zamanda rusların ilk toplumsal romanı. dürüst davranmam gerekirse kitabı çok sevmeme rağmen basılma hikayesi daha çok hoşuma gidiyor. dostoyevski eserini bitirince arkadaşı grigoroviç'e okutur. grigoroviç çok beğendiği eseri bir gecenin yarısı şair nikolay nekrasov'a götürür. nekrasov romanı ''başyapıt'' olarak tanımlar ve ertesi gün nekrasov da eseri yakın arkadaşı ve dönemin ünlü eleştirmenlerinden vissarion belinski'ye götürür. belinski işte roman hakkında şu cümleleri söyler: '' iki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum ama bu roman rusya'da hayatın sınırlarını öyle kahramanlara veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi... rusya yeni bir gogol kazandı. '' daha sonra roman yayınlanır, dostoyevski tanınan bir yazar haline gelir. devamını hepimiz biliyoruz zaten.
devamını gör...
fyodor mihayloviç dostoyevski’nin 24 yaşındayken yazdığı, 1846 yılında yayınlanan ilk romanı. cemal baba’ya sormuşlar; kendinizi kısaca tanıtır mısınız? “1931 yılında doğdum, 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında dostoyevski’yi okudum, o gün bugün huzurum yoktur.” demiş cemal süreya. biri 24 yaşında böyle bir ilk roman yazar, diğeri 13 yaşında okur ve huzursuz bir şair olur. eşek kadar olduk ama en azından ikinci defadır okuyorum romanı, diyerek avutuyorum kendimi. bazı kitaplar ergenlikte, orta yaşta ve olgunlukta olmak üzere en az 3 kere okunmalı bu hayatta. insancıklar, kesinlikle bu kitaplardan biridir. görsele eklediğim baskıdan okursanız güzel bir önsöz ve sonsöz sizi bekliyor. dönemin edebiyat anlayışına yapılan ironik ve ince göndermeleri yakalamak adına, puşkin’i ve palto başta olmak üzere gogol’u okumanızı tavsiye ediyorum.
(bkz: hepimiz gogol’un palto’sundan çıktık)

"aslına bakarsanız zenginler, fakir insanların kaderleri konusunda yüksek sesle yakınmalarından hiç hoşlanmazlar. onların, kendilerini rahatsız ettiklerini, problem çıkardıklarını söylerler. evet, gerçekten de fakirlik sorundur. belki onların karın gurultuları, zenginleri uykularından uyandırır!"

cemal süreya ve dostoyevski
devamını gör...
dostoyevski'nin ilk kitabı. 'yeni bir gogol doğdu' ' ileride çok büyük yazar olucaksın' söylemleri,yazarın yazma serüveni işte bu kitap ile başlıyor. nitekim okurkende o yaştaki bir kişinin bu kadar etkili sosyolojik analiz yapma yeteneğine hayret ediyorsunuz.
hikaye birbiriyle uzaktan akraba olan yoksul,ezilmiş toplum tarafından dışlanan iki insanın birbirine sevgiyle sımsıkı tutunarak hayatta kalma çabasını anlatıyor. çok sıcak bir anlatım olsada o insanların ne kadar üşüyor olması içinizi titretiyor.bu gerçeklik karşısında ürperiyorsunuz.çaresizlik ve hayattan kaçma isteği duygusuyla yüzleşiyor sonunda da hiç gibi ortada kalıp boşluklara sürükleniyorsunuz.
içinizde akmayan bir gözyaşı kalıyor
sanki yazar da bunu farketmiş gibi sayfa arasında şu cümleyi kurmuş.

üzülmeyin; gözyaşları hafifletmez insanın kaderini.

okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
öyle yorgunum ki! bu kadar bitap düşmemin nedenini çözemiyorum. en önemsiz işler bile halsizleştiriyor beni. şu an elimde bir iş olsa da yapabileceğime emin değilim. en fazla da bu fikir eziyor içimi.

en önemsiz bir işi yaparken elinin ayağının kalkmaması, iki kelime sarf etmenin anlamsız olması. öyle bir sızı oluyor ki, her şey anlamsız. bu duygu insanı gerçekten çok yıpratıyor. dostoyevski'nin ilk kitabı; insan olmanın zorluğuna değinip geçmiyor, acıtıyor hatta kanatıyor. bu hikaye de anlatıldığı gibi bazen yanı başında duran kitapta yazılanlar sana dair bir şeyler anlatıyor ama fark etmiyorsun. bir yandan da her şeyi sezdiğini düşünüp, o dumanın içinde yaşamayı tercih ediyorsun. aşırı farkında olan, anlam bulamama hastalığına yakalananlara bitap düşenlere geliyor bu sözler: ruhum, izninle, ben biraz uzanacağım.
biz işte öfkeli, sessiz, düşünceli, telaşlı, endişeli, yorgun insancıklar... mutsuzluk hastalığına bir çare olmalı.
devamını gör...
fyodor dostoyevski'nin 23 yaşında yazdığı, yayımlanan ilk romanı. bu romanı okuyan ünlü edebiyatçılar tarafından büyük övgü almıştır.
kitapta övgüyü hakedecek ne var diye soracak olursanız, o yaştaki bir insanın dilinden çıkabilecek roman olmadığına inanmalarından kaynaklanır. çünkü dostoyevski bu romanında dönemin gerçeklerini hem şiirsel denebilecek bir dilde hem de güçlü tahlil yeteneğini akıcılıkla romanına aktararak okuyanların beğenisini kazanmıştır. yazarın hayatına kısaca göz gezdirdiğimizde yaşadığı zorluklar ve etrafındaki olayları farklı bir duygu ve bakış açısıyla gözlemleyerek genç yaşında bu romanı çıkardığını düşünmek mümkün. o dönemde yaşanan hastalık, yoksulluk, zenginlerin statü gözetmesi ve saygınlık gibi konuların maddi yönlerini yani kısaca hayatın tüm gerçeklerini insanların yüzüne vuran bir kitap.

dostovski'nin bu kitabında iki kişinin mektuplaşmaları görünür. bu kitap, kendinden yaşça küçük olan ve en az onun kadar fakir ,zor bir hayat yaşamış olan varvara isimli kadın karakterle mektuplaşmalarını içerir. varvara ile aralarında para alışverişi, bir birlerine aşk sözcükleri ile hitap edecek kadar yakın bir ilişkileri varken ve aralarındaki samimiyetten ötürü etrafta dedikodu çıkmasına rağmen ''abi-kardeşiz'' imajı çizilmiş. maddi olarak yetersizlik, toplum baskısı, hastalık ve ölüm gibi sebeplerden ötürü iki tarafında birbirine hatta kendilerine itiraf edemedikleri bir aşk göze çarpıyor. ilk etapta makar isimli erkek karakterimizin mektuplarında hislerini varvara'ya açmak istediğini fakat varvara'nın hisleriyle yüzleşmekten ve onu kaybetmekten korktuğu için hiç bir zaman gerçek hislerini itiraf edemiyor. varvara ilk zamanlar kısa ve umut verici mektuplar yazmamaya özen gösterirken , makar'ı iyi bir dost olarak görüp onun haline belki acıdığından, belki de korunma iç güdüsü benimsediğinden, belki de gerçekten aşık olduğundan dolayı makar'ı kaybetmek istemiyor ve onun yanında olmak istiyor hatta makar'ın zor zamanlarında ona para yardımında da bulunuyor. ama hastalandığı ve artık çok bitkin düştüğü bir zamanda da kendisine büyük bir miras bırakacağını vadeden bir zenginle çaresiz kalıp evleniyor, böylelikle makar'a ve mektuplara veda ediyor. son mektuplarında hem makar hem varvara bu durumda büyük üzüntü yaşıyor. hatta varvara'nın pişman olup kendini geri dönüşü olmayan bir yola soktuğunu düşünmesi ile mektubunu sonlandırıyor.

yazar bu kitabında insanların yaşadığı çaresizlikleri, yoksulluğu, sınıf ayrımını, zenginlerin ve fakirlerin ne kadar uç noktalarda yaşayıp mutlu oldukları şeylerin bile ne kadar farklı olduğu gerçeğini yüzümüze tokat gibi indirmiş. üzerinde yırtık pırtık bir elbise gördüğümüz insanlara bakış açımız, onları kıyafetleriyle, sessizlikleriyle, sosyal zevkleriyle acımasızca yargıladığımız gerçeğini bu romanında yansıtmış. bir dilenciye bile bakış açısını değiştirecek, insanlara saygı duymanın, hoşgörülü yaklaşmanın ve en önemlisi sosyal statü gözetmeksizin bir insanı dinleyip, bir tebessüm etmenin önemini anlamamızı sağlayan bir roman. günümüz şartlarında şehrin kalabalık ve kargaşasında kendi hayatımıza yoğunlaşmış ve kendi hayatımızın koşuşturmasında yaşarken, bazı ahlaki sorumluluk gözetmemizin ne kadar önemli olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
insanın her türlü umutsuzluğunun, mutsuzluğunun ve sevinçlerinin yer aldığı bu kitapta ne kadar mükemmel bir hayat yaşarsak yaşayalım kendinizi bulacağınız bir kısım mutlaka göreceksiniz. kendimi bulduğum bir satır bırakıyorum. okuyan herkesin kendisini bulması dileğiyle.

“nasıl olur! bundan böyle insanın sakin sakin yaşaması, kendi köşesinde durması imkânsız -sakin olmasına imkân yok- suya sabuna dokunmadan, hiç kaygılanmadan deyiminde olduğu gibi, tanrı korkusu taşıyıp kendini bilerek, kimse rahatsız etmeden, kulübene girmesinler ve etrafı yoklamasınlar diye umut ederek yaşamaya imkân yok; yani kendi evinde olduğun gibi yaşayamayacaksın, hep bilecekler, söz gelimi üzerindeki yelek iyi mi, üzerine oturuyor mu, iç çamaşırın var mı; çizmelerin var mı, tabanları neyle kaplı; ne yersin, ne içersin, ne yazıp duruyorsun? peki ama bu ne demek canım; istersem kaldırımın ıslak olduğu yerden belki bir kere de çıplak ayakla çizmelerimi elime alıp geçiyorumdur! ”
devamını gör...
dostoyevski kalitesi diye bir gerçek var tabi ki. ama bir şeyleri bu kadar abartmamızı anlamıyorum. ben çıksam desem ki , benim kumar borcum var ve o yüzden şöyle bir kitap çıkardım. bırakın beni göklere çıkarıp klasikleştirmeyi , yerin dibine sokup üstüne toprak atarlar muhtemelen. ama bunu dostoyevski yapınca yüceltiyoruz da yüceltiyoruz. neyse kitaba dönelim.
sitemli ve kitabın içeriğini anlatmalı bir parça olacak o yüzden kitabı okumamış olanlar bu yazıyı da okumasın bence. yoksa kitabın bir numarası kalmaz.
beyefendi makar'ın salaklığı , enayiliği fazla sinir bozucuydu. kız adamı kullandı , resmen enayi yerine koydu. adam sayfalarca mektuplar yazdı , güzel çirkin hayatındaki her şeyden bahsetti. kız umursamadı bile. varsa yoksa ihtiyaçları.. ayıp be ayıp. ve sonunda da gitti bir godamanla evlendi. püü sana. yazıklar olsun. kızım varvara çok pis taktım sana. en sevdiğim dostoyevski kahramanı raskol'dan sonra en sevmediğim dostoyevski kahramanı da sensin artık.
devamını gör...
dostoyevski'nin 1846 yılında, o henüz 25 yaşında iken yayınlanan ilk romanı. 283 sayfadır.

genç bir kadın olan varvara alekseyevna ve biraz yaşlı bir memur olan makar alekseyeviç arasındaki mektuplardan oluşur.
ancak bu bir cinsel mektuplaşma veya aşk değildir, adam kıza babacan bir tavırla yaklaşır. şefkat ve merhamet duyar. ona günlerini, iç dünyasını, dertlerini, gözlemlerini anlatır. taşındığı odayı bile anlatır. tek arkadaşı o kızdır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kalbimi göğsümden çıkarsalardı ama keşke sizi benden almasalardı!
devamını gör...
bu kitabın ismine başka bir kitapta denk gelmiştim. ilk kitabı olduğu belirtilmişti ve merak etmiştim ama aklıma mektuplaşma olacağı hiç gelmemişti. bir hayal kırıklığı olsa da okumaya başladım.
yoksulluk, hastalıklar, acılar, dünün ve bugünün çokta farklı günler olmaması ama ona rağmen insanların duyguları. mektuptaki yazı diline bakınca ruhsuz olmadıklarını gördüm. belki belli etmeme çabasından hani bu kadar abartıyla (heyecanla, umutla bahsedilmesi) yazıyorlar ama bunu fark etmek nedense beni şaşırttı. çünkü "o kadar berbat yaşarken duyguları nasıl bu kadar canlı ve taze kalmış olabilir? okurken nasıl böyle hissettirdi?" diye düşündüm. (23'ten başladı ve ben 75-80'lerde ara verdim.) "ya gerçek buysa?" diye de düşündüm.
asıl çeviri "yoksul insanlar" veya "sefil insanlar" iken bu ismi alması doğrudan söylenmesinden daha kötü hissettirdi nedense bana.
yoksulluğa rağmen zengin bir yürek ve insanlık içindeler. okurken kaş ortasını kırıştırsa da olaylar, tebessüm de ettirebiliyor ara sıra.
sonlarını merak ediyorum; hastalıktan annesiyle aynı sona benzeyecek gibi duruyor. kısıtlı zamanı nasıl değerlendirecekler?
veya adları çıkacak ve mektuplaşma kesilecek mi? yoksa ilk adam mı ölür? veya varenka başkasıyla mi evlenir? vs...
bir de eski zamanda cidden para olmadığını gördüğümüz gibi günümüzde de insan olmadığını görüyoruz. yazmak için aşık olmayı bekleyenler ve aşkı bilmeyip ondan korkanlar?
eskinin duygu ve his gerçekliği günümüze kadar pek yetişememiş. günümüzde yazılan nadir kitaplarda güzel nefretler ve harika düşmanlıklar görüyorum. bunlar beni mutlu ediyor.
§§§ bitirdikten sonra ekleme veya çıkarma yaparım.
devamını gör...
üç oturuşta bitirdim. birkaç gün önce sonuyla ilgili tahminlerim vardı ve birisi tutmuş. mutlu oldum mu hayır. çünkü en istemediklerimden birisiydi ve hiçte asil bir son değil. (asil olması için rahatlıktan çok vefalı ve pes etmeyecek şekilde davranılmalıydı.)
kitaba dönecek olursak 1844'lü yıllardan bu yana çokta değişiklik göstermediğimizi gördüm.
yoksulluk bitmemiş, insanların giyim ve statüsü hâlâ alaya alınıp küçümsenebiliyor. kitapta bir yer vardı "yoksulluk değil insanlar utanç verici." gibi bir laf geçiyordu. kitabın bir cümlelik özeti sayılabilir.
çalışma ortamında mobbinglere maruz kalıyor. borç için yağmurlu bir günde km'lerce yürümesi, adamın vermemesi sonra kağıda geçirme işinde yaptığı hata ile patron tarafından çağrılırken düştüğü durumla patronun tavrı? bunu günümüze uyarladığımızda patronun çalışana yaptığı bir olumlu farklılığı gidip diğer çalışanlara da anlatıp kendini değerli ve önemli hâle getirmeye çalışma çabası.
ondan sonra yaptığı iyilik ve fedakârlıklara rağmen makar yerine başkasını tercih edebiliyor. kitapta adamın agresifliğine ve şiddet eğilimine kadar değinmiş ama sonuç; ismine dâhi gıcık olduğum adamla evlendi. ha bir de adam zengi cimriydi.
varvara'ya "ulan düne kadar sen bu adamdan yardım istemiyor muydun, hadi onu geç adam kendi hayatından çok senin ve senin hayatın için yaşadı. sen ise yok bıkov geldi, yok rahatsız oldum, yok şöyle şöyle yaptı evden kovduk vs. derken evleneceğini söyledin. bu onu bırakman demek ki hadi bu haberi vermekle yetinsen iyi. adamı terziye ve kuyumcuya yolluyorsun, daha gitmeden bile yüzsüz yüzsüz adama iş kilitledin. seni yolarım kadın! bu nasıl bir soysuzluk!"deyip üstüne atılmak istedim. o derece sinir oldum.
makar'a da gelirsek kız evlenme teklifi alınca varlığını unuttu. onun yüzünden artan sıkıntılarının ondaki değer bilme anlayışı böyleymiş. kadın sana son mektubu yollarken sen gerçekten gideceğinin farkına vardın. çünkü hayal kırıklığı ve şok içindeydin. böyle biri direkt seni gözden çıkarmış ve sana tutabileceğin bir dal bile bırakmadan oluşturduğunuz ağacı kökleriyle birlikte yakmışken belki de aptallık olabileceğini düşündün. ama en son, gerçekten gittiğini görünce çabalamadığın için kendine kızdın. biliyor musun bu terzi ve kuyumcuya gitmeden daha çok yaraladı beni. çaresiz bıraktı seni ondan böyle davrandın, biliyorum.
bunu günümüze uyarladığımızda ilişkilerde sevgi ve aşktan çok para ve gösteriş ön planda. ilişki dediğin sevgiyle olur, aşkla olur, sadelikle olur, bir samimiyeti ve tatlılığı/sıcaklığı olur ama yok.
para tercih edilir, koşulsuz bir sevgiyi parayla elde edemezsiniz ki. aşkla evlendiğinize siz bile inanmazken diğer insanları inandırabilmek için ilişkinizi bu kadar göze sokmuyor musunuz zaten? (: ortada bir gerçeklik varsa onu yaşamak yeterli gelecektir. hiç şova gerek yok. ilk bunun farkına varın.
ayrıca günümüzde yoksulluk sınırı var ama nedense zenginlik sınırı yok. belki bir gün zenginlik sınırlandırılırsa yoksulluk ve sınırı da ortadan kalkar. :)
kitabı içselleştirip okumazsanız konuyu maddiyat olarak görürsünüz. asıl sefillik ve asıl acizlik insanlardı. ve sona bakınca bunu zenginlik değiştirmiyor. :)
günümüzdeki türk kadınlarının evlilik örneğini tercihle yaşayan varvara için üzüldüm. seni bekleyen sonu makar dürüst ve açık sözlülükle ifade etti de parayla gözün kör olunca göremedin.
insanlar bazen yaşayarak deneyimleme olayını çok aptalca şeyler için ziyan ediyor. sonları belli değil sanıyorlar ama kabak gibi ortada sadece akılları almıyor...
devamını gör...
bütün varlığını ona adayan, iyi olması, uzulmemesi için çabalayan kısacası kendi benliğinden vazgeçercesine seven makar devuşkinle varvaranın "güya" beslediği fakat hissedemediğimiz sevgisini mektuplar aracılığıyla okuduğumuz dostoyevskinin 24 yaşında yazdığı ilk romanı. kendisiyle benzerlik kuranlar için değinmek istedigim bir nokta var. sonunda varvara zengin biriyle evleniyor ve bütün mektupları çıkarken masada bırakıp gidiyor. düşünün canınızdan çok sevip onun için yaşadığınız kişi birdaha hiç görüşmeyecek şekilde ayrılırken sizden tek kalan bağı, mektupları, almadan çıkıp gidiyor.
kahrolunmasinin nedeni gitmesi değildir o kişinin. insanın sürekli harcadığı duyguların boşa çıkması ve sondurmesidir yüreğini. asıl acı gelen budur, ama her acı bir deneyimdir. şunu da unutmamak lazım; fazlasını verdiğiniz hiçbir yerde kıymetiniz bilinmez, çünkü fazla fedakarlık fazla vefasızlık getirir.
devamını gör...
dostoyevski'nin ilk yazdığı roman ve benimse okuduğum ilk roman olur bu kitap. bundan dolayı mıdır bilmem aşırı sevmiş ve etkilenmiştim küçük yaşımda. tüm roman aslında iki kişinin mektuplarından ibaret. o mektupları okuyarak kuruyorsunuz kafanızda tüm o dünyayı. roman okuyor değil de bir yerde bir kutuda bir sürü mektup bulmuşsunuz da tek tek açarak onları okuyormuşsunuz gibi. o iki kişi kurgu birer karakter değil gerçek kişilerdi benim için, sanırım bu vasıtayla da çok etkiledi beni. her dostoyevski konusu geçtiğinde öneririm bu kitabını. sizler de okuyunuz...
devamını gör...
birbirlerine mektup gönderirken makar'ın söylediği "anam babam" söylemi ingilizce'deki sevilen kadına ya da güzel kadına söylenilen mama söylemi gibidir. bize anam babam şeklinde yapılan çevirisi pek yerinde değildir ama olsun. üstadın gogol'e saygı duruşu yapar gibi iki ayrı karakterin mektuplaşması ve dertleşmesi ile yazarlığına güzel bir giriş yapmasıdır. gogol'ün insancıkları ile isimlendirme yaparak başlar ve erkek karakter tam bir gogol karakteridir. tıpkı sonraki eserlerinden karamazov kardeşler'deki hasta çocuğun babası olan, gururlu baba gibi. akakiy akakiyeviç şerefli bir palto için para biriktirir gururlu baba ise gururu için çocuğunun ölümüne kayıtsız kalır. dostoyevski bir kere okursanız otomatikman gogol'ün de dünyasına hakim olursunuz. küçük ve zavallı insanın büyük dünyasını anlatan gogol'den bayrağı devralan dostoyevski iki yazarın bir kalıpta birleşmesini sağlar. bu yüzden tıpkı star wars seyretme sırası gibi, gogol ve dostoyevski seyretme sıram vardır. birbirinden ayırmam. listeyi karışık yaparım. gogol'ün ressamı örneğin benim için budala'nın hemen önünde ya da arkasında olur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(bkz: bu adam benim babam)
devamını gör...
öncelikle kitabı okudum. kitap benim neznimde dostoyevski'nin yazdığı iyi romanlar arasına girmez. mektuplaşma tarzında ilerleyen hikaye kitabın ortalarına kadar konuya dahil olmamızı biraz engelliyor. yine dostoyevski'nin iyi betimlemelerini görsemde okuduğumda her ne kadar yarısından sonra zevk almaya başlasam da bittiğinde bir şeyler eksik gibiydi bu romanda.
devamını gör...
бедные люди

dostoyevski'nin yazmış olduğu mektup türündeki eseri olup 1845 yılında yayınlanmıştır.

yaşlı bir adam ve genç bir kadının mektuplarından oluşur.
yaşlı adam dostoyevski'nin kendisi gibi umutsuzdur.


siz gidince, varvara, ben öleceğim. şüphem yok, kesin öleceğim. kalbim bu acıya katlanamaz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"insancıklar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim