1.
başta oyun makineleri ya da eski telefon kulübeleri gibi aygıtları çalıştırmak için için atılan, para yerine geçen, kimi plastik, kimi de ucuz metalden yapılma, çoğunlukla yuvarlak cisim.
anlama kıtlığı çeken kimi elemanlarda da atılmadan düşmüşlüğü vardır.
gerçi herkesin bir ''jeton düşmüşlüğü'' vardır ama, neyse.
anlama kıtlığı çeken kimi elemanlarda da atılmadan düşmüşlüğü vardır.
gerçi herkesin bir ''jeton düşmüşlüğü'' vardır ama, neyse.
devamını gör...
2.
(tematik)
bazılarında köşelidir ve gerçekten geç düşer. düşürmeye çalışmak yersiz ve gereksizdir. zamana bırakmak gerekir.
devamını gör...
3.
farklı amaçlar için kullanılan birçok makineyi çalıştırmaya yarayan, genellikle yuvarlak olan ve demir ya da plastik nesnelerdir.
bir dönem neredeyse her yerde karşımıza çıkan jetonlar artık yavaş yavaş dijital çağa yenilerek kaybolmakta. vapura ve metroya binerken, daha eski dönemlerde otobüslerde de kullanılan jeton son günlerini yaşamamın hüznü içinde sanki.
benim şahsi hikayemde ise iki tür jeton var. benim sadece bu iki jeton türü ile yakın ilişkim oldu. ve bu ilişkiler okunmaya değecek şeyler olmasa da bence yazılmaya değer.
bu jetonların ilki telefon jetonu. dedem o zamanlar yazları gittiğimiz ve benim doğduğum ilçede süzer otobüs firmasının yazıhanesini işletiyordu. ben de dedem sağda solda işlerini hallederken oturup jeton satıyordum. jetonlar çekmecede sıralı bir şekilde dizilmiş olurdu. şimdi hatırlamıyorum ama büyük ve küçük jetonları belli bir fiyata satıyorduk ve ben hiç büyük jeton satamadım. kimse bir büyük jeton almazdı, herkes iki küçük jeton almayı tercih ederdi.
işin tatlı kısımlarından biri ise telefon kulübesinin hemen benim oturduğum yerin karşısında olmasıydı. jetonu alan kulübüyle doğru yollanırdı hemen. jeton alan insan yürüyüşü diye bir şey fark ettim o zaman. bu insan türü kulübeye kadar olan yolu yürürken jetonu her an ankesöre atacak gibi iki parmak ucunda hazır tutar ve çok acele etmez gibi görünse de normalden hızlı yürürdü.
telefon konuşmaları ise genelde gergin bir yüz ifadesi ile başlardı. çünkü insanlar bir makinenin içine konuşma konusunda günümüzde olduğu kadar rahat ve alışkın değildi. sesler ise asla kulübenin dışına çıkmazdı. kulübede olan kulübede kalırdı.
ikinci anım ise atari salonlarında kullanılan o jetonlarla ilgili. beni en çok heyecanlandıran jetonlar da bunlardı zaten. atari salonları açılmaya başladığında ben gitmeye korkardım çünkü babam böyle bir şeyi duyarsa muhtemelen benim için çok hayırlı olmazdı.
ama tabii ki zamanla merak duygum içimdeki anarşist tarafı ateşledi ve ilk kez atari salonuna girdim. çok param yoktu zaten. benim çocukken hiç çok param olmadı. tek bir jetona yetti param. jetonu alıp avucumda tuttuğum an kendimi yeni bir keşfin eşiğinde olan tesla gibi hissettim ama o zaman tesla’yı tanımıyordum.
jetonu almak kolay olan kısımdı. asıl zorluk şimdi başlamıştı. bir oyun seçmem gerekiyordu. street fighter bir seçenek bile değildi çünkü baş inanılmaz kalabalıktı. futbol oyunu için de bekleyen en az on çocuk vardı. ne oynayacağımı ve hatta nasıl oynayacağımı da bilmiyordum.
sonra hangi oyuna girdim hatırlamıyorum ama bunca heyecan ile oturduğum oyun 2 dakika sürdü sürmedi. hiçbir şeyi de beceremedim zaten. uzay mekiği uçurabilecek yetenekte gördüğüm diğer çocukların oyun kabiliyetleri yanında ben el arabası taşırken deviren bir sakardan başka bir şey değildim. sonra defalarca gittim ve oynadım. bazı oyunları da çok iyi oynadım ama hiçbir zaman çok iyi oynayan bir olamadım. ve o makineler en çok benim jetonumu yuttu.
ilk jeton benim iş hayatına atılmama vesile olurken ikinci jeton oyun dünyasından ayrı tuttu beni.
eğer yeni bir tanım okumak istiyorsanız: insert coin!
bir dönem neredeyse her yerde karşımıza çıkan jetonlar artık yavaş yavaş dijital çağa yenilerek kaybolmakta. vapura ve metroya binerken, daha eski dönemlerde otobüslerde de kullanılan jeton son günlerini yaşamamın hüznü içinde sanki.
benim şahsi hikayemde ise iki tür jeton var. benim sadece bu iki jeton türü ile yakın ilişkim oldu. ve bu ilişkiler okunmaya değecek şeyler olmasa da bence yazılmaya değer.
bu jetonların ilki telefon jetonu. dedem o zamanlar yazları gittiğimiz ve benim doğduğum ilçede süzer otobüs firmasının yazıhanesini işletiyordu. ben de dedem sağda solda işlerini hallederken oturup jeton satıyordum. jetonlar çekmecede sıralı bir şekilde dizilmiş olurdu. şimdi hatırlamıyorum ama büyük ve küçük jetonları belli bir fiyata satıyorduk ve ben hiç büyük jeton satamadım. kimse bir büyük jeton almazdı, herkes iki küçük jeton almayı tercih ederdi.
işin tatlı kısımlarından biri ise telefon kulübesinin hemen benim oturduğum yerin karşısında olmasıydı. jetonu alan kulübüyle doğru yollanırdı hemen. jeton alan insan yürüyüşü diye bir şey fark ettim o zaman. bu insan türü kulübeye kadar olan yolu yürürken jetonu her an ankesöre atacak gibi iki parmak ucunda hazır tutar ve çok acele etmez gibi görünse de normalden hızlı yürürdü.
telefon konuşmaları ise genelde gergin bir yüz ifadesi ile başlardı. çünkü insanlar bir makinenin içine konuşma konusunda günümüzde olduğu kadar rahat ve alışkın değildi. sesler ise asla kulübenin dışına çıkmazdı. kulübede olan kulübede kalırdı.
ikinci anım ise atari salonlarında kullanılan o jetonlarla ilgili. beni en çok heyecanlandıran jetonlar da bunlardı zaten. atari salonları açılmaya başladığında ben gitmeye korkardım çünkü babam böyle bir şeyi duyarsa muhtemelen benim için çok hayırlı olmazdı.
ama tabii ki zamanla merak duygum içimdeki anarşist tarafı ateşledi ve ilk kez atari salonuna girdim. çok param yoktu zaten. benim çocukken hiç çok param olmadı. tek bir jetona yetti param. jetonu alıp avucumda tuttuğum an kendimi yeni bir keşfin eşiğinde olan tesla gibi hissettim ama o zaman tesla’yı tanımıyordum.
jetonu almak kolay olan kısımdı. asıl zorluk şimdi başlamıştı. bir oyun seçmem gerekiyordu. street fighter bir seçenek bile değildi çünkü baş inanılmaz kalabalıktı. futbol oyunu için de bekleyen en az on çocuk vardı. ne oynayacağımı ve hatta nasıl oynayacağımı da bilmiyordum.
sonra hangi oyuna girdim hatırlamıyorum ama bunca heyecan ile oturduğum oyun 2 dakika sürdü sürmedi. hiçbir şeyi de beceremedim zaten. uzay mekiği uçurabilecek yetenekte gördüğüm diğer çocukların oyun kabiliyetleri yanında ben el arabası taşırken deviren bir sakardan başka bir şey değildim. sonra defalarca gittim ve oynadım. bazı oyunları da çok iyi oynadım ama hiçbir zaman çok iyi oynayan bir olamadım. ve o makineler en çok benim jetonumu yuttu.
ilk jeton benim iş hayatına atılmama vesile olurken ikinci jeton oyun dünyasından ayrı tuttu beni.
eğer yeni bir tanım okumak istiyorsanız: insert coin!
devamını gör...
4.
5.
bana hayatımın tek ve son hırsızlığını yaptıran materyal. hem de annemden çalıyordum... atari salonunu boyluyordum, öyle iyi oynayan biride değilim, hatta ben atari salonlarından öncesinin çocuğuyum, jeton yoktu onlarda sinclair gibi şeyler vardı, veriyordun parayı herif açıyordu packman...3-5 nokta yeyip köşeye sıkışıyordum...
devamını gör...
6.
şu an cebimde 2 tane jeton var. akşama bir köpüklü bir de sulu arabama banyo yaptıracağım.
devamını gör...
7.
sonradan dank eden. çeşitkenar olur genelde. kimisinde kare kimisinde deltoid kimisinde sekizgen falan.
devamını gör...
8.