orijinal ad: the mercies
yazar: kiran millwood hargrave
basım yılı: 2020
1617 yılında norveç'te bir adada yaşayan insanlar, adanın tüm erkeklerinin bir fırtınada öldüğü haberiyle sarsılır. bütün erkeklerin ölmesinden sonra kadınların hayatla bir başlarına mücadelesi başlar ve dönemin koşullarında sadece doğanın zorluklarıyla değil, kadınlara yönelik algıyla da mücadele etmek zorunda kalırlar. son derece çarpıcı konusu olan bir eser.
yazar: kiran millwood hargrave
basım yılı: 2020
1617 yılında norveç'te bir adada yaşayan insanlar, adanın tüm erkeklerinin bir fırtınada öldüğü haberiyle sarsılır. bütün erkeklerin ölmesinden sonra kadınların hayatla bir başlarına mücadelesi başlar ve dönemin koşullarında sadece doğanın zorluklarıyla değil, kadınlara yönelik algıyla da mücadele etmek zorunda kalırlar. son derece çarpıcı konusu olan bir eser.
betty trask ödülü (2021)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "midge" tarafından 10.02.2022 19:10 tarihinde açılmıştır.
1.
dört yüzyıllık mesafeden yazılmış olmasına rağmen birçok şeyin tanıdık olduğu bir kitap. yani yazarının açıklaması bu yönde.
konu aslında gerçek. 24 aralık 1617’de norveç’in en doğusundaki vardø adası açıklarında patlak veren büyük bir fırtına sonucu o köye mensup olan 40 erkek boğulmuş. bu olayın oradaki samilere ve laponlara mensup halktan kaynaklandığı öne sürülmüş. tabi bu halklar çok hoşgörüyle yaşayamamışlar. inançlarından ve ibadetlerinden dolayı cadı olarak damgalanmışlar ve o zamanın kralı hristiyanlığı yaymak ve köklerini sabitleştirmek amacıyla cadı avları yaptırmakta.
kitap da bu bilgiler üzerine kurulmuş. bizim olaylara bakmamızı sağlayan iki kadın var. maren ve ursa.
ursa, erkekleri fırtınada ölmüş olan kadınların yaşadığı bu adaya eşi absalom sayesinde geliyor. absalom ise o adaya cadı avcılığı için seçilmiş bir vekil.
maren ise o adanın kadınlarından biri. erkeklerin ölümüyle bir başına kalan bu kadınların arasından ve kendisi de nişanlısını kaybetmiş.
kadınların adada hayatlarını sürdürebilmek için balıkçılık bile yaptığı anlar geliyor. tabi o zamanlar bu tür davranışlar yani kadınların kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi cadılık olarak atfedildiğinden başlarına himaye altına alınabilmeleri için vekiller ve beyler atanmakta.
işte o zamanın cadı avlarına bu kitap sayesinde bakabiliyorsunuz. konusu gayet akıcı ve güzel. yalnız anlatımı çevirisinden kaynaklı olarak biraz yorucu. yine de severek okudum.
konu aslında gerçek. 24 aralık 1617’de norveç’in en doğusundaki vardø adası açıklarında patlak veren büyük bir fırtına sonucu o köye mensup olan 40 erkek boğulmuş. bu olayın oradaki samilere ve laponlara mensup halktan kaynaklandığı öne sürülmüş. tabi bu halklar çok hoşgörüyle yaşayamamışlar. inançlarından ve ibadetlerinden dolayı cadı olarak damgalanmışlar ve o zamanın kralı hristiyanlığı yaymak ve köklerini sabitleştirmek amacıyla cadı avları yaptırmakta.
kitap da bu bilgiler üzerine kurulmuş. bizim olaylara bakmamızı sağlayan iki kadın var. maren ve ursa.
ursa, erkekleri fırtınada ölmüş olan kadınların yaşadığı bu adaya eşi absalom sayesinde geliyor. absalom ise o adaya cadı avcılığı için seçilmiş bir vekil.
maren ise o adanın kadınlarından biri. erkeklerin ölümüyle bir başına kalan bu kadınların arasından ve kendisi de nişanlısını kaybetmiş.
kadınların adada hayatlarını sürdürebilmek için balıkçılık bile yaptığı anlar geliyor. tabi o zamanlar bu tür davranışlar yani kadınların kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi cadılık olarak atfedildiğinden başlarına himaye altına alınabilmeleri için vekiller ve beyler atanmakta.
işte o zamanın cadı avlarına bu kitap sayesinde bakabiliyorsunuz. konusu gayet akıcı ve güzel. yalnız anlatımı çevirisinden kaynaklı olarak biraz yorucu. yine de severek okudum.
devamını gör...
