karınca ve ağustos böceği hikayesinin aslında yanlış anlatılması
başlık "mebus paltosu" tarafından 19.02.2021 23:45 tarihinde açılmıştır.
1.
ortada olan buz gibi bir gerçek.
bize küçüklüğümüzden beri sürekli olarak çalışmanın ve azmin önemini vurguluyorlar. çalışmak ve alın teri ile bir ürün ortaya koyabilmek oldukça kutsal bir iş bu hususta söyleyebileceğim bir sözüm yok. hele ki haksız kazanç ve muhtaç kişiler üzerinden nemalanan vicdansız insanları gördükçe bu emekçi kişilerin dünyayı güzelleştirdiğine inanıyorum.
lakin bu hikayede anlatılmak istenen hikaye daha doğrusu ana fikir çok başka. 'moral story' diye yıllarca anlatılan bu hikayeler aslında belli başlı konuları ıskalıyor. mesela karınca ve ağustos böceği fablı da bunlardan birisidir.
fablda işsiz güçsüz, boş gezenin boş kalfası olarak resmedilen ağustos böceğini görüyoruz. sürekli saz çalıp türkü söylüyor, kendine bir iş bulamamış ve ona buna laf atıyor. buraya kadar her şey normal.
öte yandan karınca arkadaşı görüyoruz. azimli, ileriye yatırım yapan, açıkgöz... ve daha sayabileceğimiz bilumum özellikleri var karıncanın. hatta kutsal kitaplarda bile emektar ve bilge bir canlı olduğu vurgulanır.
hikayede karınca sürekli ağustos böceğine kızıyor. devamlı "neden iş güç edinip kendine gıda zulası yapmıyorsun? bak kış gelecek zor durumda kalacaksın." diye tavsiyelerde bulunuyor. ağustos böceği ise "amaan karınca kardeş ben sizin gibi amelelik yapmak için dünyaya gelmedim." diyerek güya dalga geçiyor. hikayenin sonunda ise hepimizin bildiği üzere kış gelip çatıyor ve ağustos böceğe bir parça ekmek kırıntısına muhtaç hale gelip karınca kardeşin kapısını çalıyor. karınca adeta zafer kazanmış antonius gibi gevrek kahkahalar atarak "yaa ağustos böceği kardeş çok rahat konuşuyordun." diyor ve aklını kullansaydın nasihati vererek kapıdan def ediyor.
sevgili dostlar, yazarlar ve romalılar hikaye baştan aşağıya yanlış. yani en azından bir yere kadar doğru fakat genele bakarsak yanlış.
öncelikle ağustos böcekleri yıllarca yer altında koza halinde yaşayıp dünyada 4 hafta yaşarlar. kainat ona maksimum 4 hafta ömür biçmiştir. dolayısıyla ağustos böcekleri yaşamının en güzel yıllarını, bu 4 haftaya sığdırmak zorundadır. yalnızca 4 hafta...
çocukluğu, ilk gençliği, gençliği, orta yaşlığı, yaşlılığı ve ölümü...
yalnızca dört hafta...
düşünsenize dört hafta ömrünüz olduğunu? bu sadece bir mevsim demektir. ağustos böcekleri yalnızca yazın yaşarlar ve kışı görmeleri mümkün değildir. bu kısacık ömründe sevdikleriyle bir ömür geçirecek.
bir şeyler öğrenişi, bir tokat yiyişi, bir yeri öpüşü, sonra yerden kalkışı, bir şeyi başarışı, birine aşık oluşu, birini sevişi, dünyayı her koşulda tiye alışı ve yarınlar yokmuş gibi keyfini alarak yaşayışı bu 4 hafta içerisinde olup bitecektir.
peki siz bu kadar kısa bir ömürle, kışın gelmeyeceğini biliyor olsanız, modern bir köle gibi çalışır mıydınız?
öte yandan bahçelerimizde gördüğümüz sıradan karıncaların ömrü ise 15 yılı bulabiliyor. 15 yıl he? 15 koca kış demek bu. şimdi başlasan anca zulalarsın darıyı, buğdayı evine...
burada bize verilen mesaj bu olmamalıydı. tıpkı ne zaman doğduğumuzu anımsayamamamız gibi, öleceğimiz zamanı da bilemiyoruz. bu acziyete sahip olduğumuz için yarınlara çıkacağımız garantiymiş gibi dünya malına çok fazla tamah ediyoruz. gözümüzün önündeki güzellikleri kaçırıyoruz böyle hep. tabii ki demiyorum ki sürekli gezelim eğlenelim, sek sek sekelim, bade süzelim... her şeyi dolu dolu yaşayıp, bir yandan kendimizi geliştirmeli ve heybemize tecrübeler katmalıyız. bu ince dengeyi sağlamaktır önemli olan, hırs yapmak ya da gamsız olmak değil.
bize küçüklüğümüzden beri sürekli olarak çalışmanın ve azmin önemini vurguluyorlar. çalışmak ve alın teri ile bir ürün ortaya koyabilmek oldukça kutsal bir iş bu hususta söyleyebileceğim bir sözüm yok. hele ki haksız kazanç ve muhtaç kişiler üzerinden nemalanan vicdansız insanları gördükçe bu emekçi kişilerin dünyayı güzelleştirdiğine inanıyorum.
lakin bu hikayede anlatılmak istenen hikaye daha doğrusu ana fikir çok başka. 'moral story' diye yıllarca anlatılan bu hikayeler aslında belli başlı konuları ıskalıyor. mesela karınca ve ağustos böceği fablı da bunlardan birisidir.
fablda işsiz güçsüz, boş gezenin boş kalfası olarak resmedilen ağustos böceğini görüyoruz. sürekli saz çalıp türkü söylüyor, kendine bir iş bulamamış ve ona buna laf atıyor. buraya kadar her şey normal.
öte yandan karınca arkadaşı görüyoruz. azimli, ileriye yatırım yapan, açıkgöz... ve daha sayabileceğimiz bilumum özellikleri var karıncanın. hatta kutsal kitaplarda bile emektar ve bilge bir canlı olduğu vurgulanır.
hikayede karınca sürekli ağustos böceğine kızıyor. devamlı "neden iş güç edinip kendine gıda zulası yapmıyorsun? bak kış gelecek zor durumda kalacaksın." diye tavsiyelerde bulunuyor. ağustos böceği ise "amaan karınca kardeş ben sizin gibi amelelik yapmak için dünyaya gelmedim." diyerek güya dalga geçiyor. hikayenin sonunda ise hepimizin bildiği üzere kış gelip çatıyor ve ağustos böceğe bir parça ekmek kırıntısına muhtaç hale gelip karınca kardeşin kapısını çalıyor. karınca adeta zafer kazanmış antonius gibi gevrek kahkahalar atarak "yaa ağustos böceği kardeş çok rahat konuşuyordun." diyor ve aklını kullansaydın nasihati vererek kapıdan def ediyor.
sevgili dostlar, yazarlar ve romalılar hikaye baştan aşağıya yanlış. yani en azından bir yere kadar doğru fakat genele bakarsak yanlış.
öncelikle ağustos böcekleri yıllarca yer altında koza halinde yaşayıp dünyada 4 hafta yaşarlar. kainat ona maksimum 4 hafta ömür biçmiştir. dolayısıyla ağustos böcekleri yaşamının en güzel yıllarını, bu 4 haftaya sığdırmak zorundadır. yalnızca 4 hafta...
çocukluğu, ilk gençliği, gençliği, orta yaşlığı, yaşlılığı ve ölümü...
yalnızca dört hafta...
düşünsenize dört hafta ömrünüz olduğunu? bu sadece bir mevsim demektir. ağustos böcekleri yalnızca yazın yaşarlar ve kışı görmeleri mümkün değildir. bu kısacık ömründe sevdikleriyle bir ömür geçirecek.
bir şeyler öğrenişi, bir tokat yiyişi, bir yeri öpüşü, sonra yerden kalkışı, bir şeyi başarışı, birine aşık oluşu, birini sevişi, dünyayı her koşulda tiye alışı ve yarınlar yokmuş gibi keyfini alarak yaşayışı bu 4 hafta içerisinde olup bitecektir.
peki siz bu kadar kısa bir ömürle, kışın gelmeyeceğini biliyor olsanız, modern bir köle gibi çalışır mıydınız?
öte yandan bahçelerimizde gördüğümüz sıradan karıncaların ömrü ise 15 yılı bulabiliyor. 15 yıl he? 15 koca kış demek bu. şimdi başlasan anca zulalarsın darıyı, buğdayı evine...
burada bize verilen mesaj bu olmamalıydı. tıpkı ne zaman doğduğumuzu anımsayamamamız gibi, öleceğimiz zamanı da bilemiyoruz. bu acziyete sahip olduğumuz için yarınlara çıkacağımız garantiymiş gibi dünya malına çok fazla tamah ediyoruz. gözümüzün önündeki güzellikleri kaçırıyoruz böyle hep. tabii ki demiyorum ki sürekli gezelim eğlenelim, sek sek sekelim, bade süzelim... her şeyi dolu dolu yaşayıp, bir yandan kendimizi geliştirmeli ve heybemize tecrübeler katmalıyız. bu ince dengeyi sağlamaktır önemli olan, hırs yapmak ya da gamsız olmak değil.
devamını gör...
2.
ağustos böceğinin ne zor koşullarda dünyaya geldiğini bilmeyen insanlar tarafından yanlış anlatılan hikaye.
#183556.
#183556.
devamını gör...
3.
karıncanın merhametsiz, ağustos böceğinin ise sorumsuz gösterildiği bir hikaye. aslında bambaşka dünyalar yaşayan iki canlının sadece basit bir konuyu (çalışmanın önemini) anlatmak için fablda bir araya getirilmesinden başka bir şey değil.
devamını gör...
4.
ağustos böceği kışı toprak altında bir şey yemeden geçirdiğinden yanlış anlatıldığı doğru.
devamını gör...
5.
sen fabl ile ilgili bildiğin destan yazmışsın. ağustos böceği ve karınca bu hikayeye bu kadar kafa yorulacağını bilse kesinlikle adam olur beraber çalışır beraber pineklerlerdi. fabl, hikaye, roman gibi edebi eserlere bilimsel makale muamelesi yapmasak mı acaba. yok ağustos böceğine haksızlık yapılmış, aslında toprağın altında maden işçisi gibi çalışırlarmış falan. sen yedi cücelere yapılan haksızlığı bilsen bir de. aslında yedi cüceler yedi kişi değiller ve yaşadıkları topluluğu düşünecek olursak onlar cüce değil pamuk prenses bir dev. bu vahşi ve korkunç dev bunlara bildiğin kölelik yaptırmış. hep beraber cücelerin hakkını arama vakti gelmiştir sözlük ahalisi.
devamını gör...
6.
devamını gör...
7.
alçak karınca hikayenin sonunda kapıyı ağustos böceğinin suratına kapatmak yerine iki dilim ekmek vermiş olsa belki şimdi toplum olarak paylaşmayı, dayanışmayı daha iyi bir şekilde öğrenmiş ve uyguluyor olurduk. sonuçta hepimiz bu tür "her koyun kendi bacağından asılır" temalı hikayeler ile büyüdük. evet emek elbette kutsaldır fakat paylaşmak olmazsa ne anlamı kalır emeğin..
tavsiyemdir yaşar kemal' in filler sultanı ve kırmızı sakallı topal karınca kitabını okumanızı isterim. oradaki karıncalar daha anlayışlı.
tavsiyemdir yaşar kemal' in filler sultanı ve kırmızı sakallı topal karınca kitabını okumanızı isterim. oradaki karıncalar daha anlayışlı.
devamını gör...
8.
sanata ve sanatçıya saygısı olmayan bir hikayedir sevmem. benim dinlediğim versiyonda ağustos böceği kemanıyla müzik yapıp etrafa neşe saçar, karınca it gibi çalışır. yaa kardeşim beleşe dinliyorsun az destek olsana. bu hayata anlam katıyor motivasyon sağlıyor. hakkını vermiyorsun sonra yok efendim tembelmiş yürü git.
devamını gör...
9.
en güzel versiyonu buradadır:
devamını gör...