orijinal adı: the collector
yazar: john fowles
yayım yılı: 1963
güçlü duygular beslediği resim öğrencisini kaçırarak zindana kapatan kelebek koleksiyoncusunun iç dünyasına usta kalemiyle okuyucuyu çeken yazar, duygulara teslimiyetin masumiyetini sorguluyor.
yazar: john fowles
yayım yılı: 1963
güçlü duygular beslediği resim öğrencisini kaçırarak zindana kapatan kelebek koleksiyoncusunun iç dünyasına usta kalemiyle okuyucuyu çeken yazar, duygulara teslimiyetin masumiyetini sorguluyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 03.05.2022 14:34 tarihinde açılmıştır.
1.
bir jakoben mufit ukdesidir.
bir john fowles kitabıdır.
psikolojik gerilim hikayeleri -ister sinemada olsun ister edebiyatta- her zaman çok dikkatimi çeker ve eğer bu tür eserlerle muhattap oluyorsam ve bu eser bir ustalıkla yaratılmışsa sonuna kadar içine girer, iliklerime kadar hissederim.
bu kitabın en önemli cümlelerinden biri “zayıf insanların tiksindirici zorbalığı, kötü, günahkar bir kurnazlığı vardır.” bu cümle aslında kelebek koleksiyoncusu ferdinand’ın duygusal röntgenini çeken cümledir.
ferdinand kötü bir çocukluğun ardından ezik bir karakterle hayatını geçiren silik bir adamken şans eseri biraz para bulur ve bunu zayıflığının intikamını alacağı aşk gibi görünse de iğrenç bir saplantı olan bir eylem için kullanır.
bir resim öğrencisi olan miranda’yı kaçırır ve alıkoyar. ona fiziksel olarak tecavüz etmese de yaptığı şey bir tecavüzdür. miranda’yı koleksiyonunu yaptığı bir kelebek gibi görür ve hapsettiği odada bir kelebek güzelliği ve ölülüğü ile yaşamaya hapseder. iki tarafın da zihninin içine girdiğimiz bu hikayede insan ırkının çirkinliğinin sadece çok görkemli olaylarda kendini göstermediğine şahit oluyoruz.
bir john fowles kitabıdır.
psikolojik gerilim hikayeleri -ister sinemada olsun ister edebiyatta- her zaman çok dikkatimi çeker ve eğer bu tür eserlerle muhattap oluyorsam ve bu eser bir ustalıkla yaratılmışsa sonuna kadar içine girer, iliklerime kadar hissederim.
bu kitabın en önemli cümlelerinden biri “zayıf insanların tiksindirici zorbalığı, kötü, günahkar bir kurnazlığı vardır.” bu cümle aslında kelebek koleksiyoncusu ferdinand’ın duygusal röntgenini çeken cümledir.
ferdinand kötü bir çocukluğun ardından ezik bir karakterle hayatını geçiren silik bir adamken şans eseri biraz para bulur ve bunu zayıflığının intikamını alacağı aşk gibi görünse de iğrenç bir saplantı olan bir eylem için kullanır.
bir resim öğrencisi olan miranda’yı kaçırır ve alıkoyar. ona fiziksel olarak tecavüz etmese de yaptığı şey bir tecavüzdür. miranda’yı koleksiyonunu yaptığı bir kelebek gibi görür ve hapsettiği odada bir kelebek güzelliği ve ölülüğü ile yaşamaya hapseder. iki tarafın da zihninin içine girdiğimiz bu hikayede insan ırkının çirkinliğinin sadece çok görkemli olaylarda kendini göstermediğine şahit oluyoruz.
devamını gör...
2.
eser yazar john fowles’a ait bir eserdir. kitap aynı zamanda 1963’te yayımlanmış olup yazarında ilk romanı özelliği taşımaktadır.
kitap kahramanımız frederick clegg’ın kısaca fred’in kötü bir çocukluk yaşaması ve o dönemlerde yaşadığı zorluklardan sonra şans eseri eline geçen yüklü bir miktar paranın verdiği aşalık içgüdüsüyle her zaman planını kurduğu o hayali gerçekleştirmeye başlamasıyla başlar. kahramanımız öncelikle kolay yoldan kazandığı bu parayla ne yapacağını bilemez şekilde dolanırken karşısına bir ev çıkar ve bu evi hiç düşünmeden satın alır. çünkü ev gözlerden uzak ve etrafı yüksek çitlerle çevrilmiş bir alana sahiptir. ancak onu cezbeden asıl şey evin altında eski sahibi dışında kimsenin bilmediği bir karanlık odasının oluşudur. fred için burası hayali kurduğu olayı gerçekleştirebilmesi için mükemmel bir alandır. evi satın aldıktan sonra ise planını yavaş yavaş eyleme geçirmeye karar verir ve üniversite öğrencisi olan miranda’yı kaçırır. ve evin altında bulunan bu odaya tutsak eder. önceden bu yana kelebek koleksiyonu ile uğraşan fred artık aynı tutsaklığı miranda üzerinde uygular.
kitap ile ilgili sanırım birde filmi bulunmaktadır. gerilim türü kitapları ve filmleri sevenler için önerilmektedir..
kitap kahramanımız frederick clegg’ın kısaca fred’in kötü bir çocukluk yaşaması ve o dönemlerde yaşadığı zorluklardan sonra şans eseri eline geçen yüklü bir miktar paranın verdiği aşalık içgüdüsüyle her zaman planını kurduğu o hayali gerçekleştirmeye başlamasıyla başlar. kahramanımız öncelikle kolay yoldan kazandığı bu parayla ne yapacağını bilemez şekilde dolanırken karşısına bir ev çıkar ve bu evi hiç düşünmeden satın alır. çünkü ev gözlerden uzak ve etrafı yüksek çitlerle çevrilmiş bir alana sahiptir. ancak onu cezbeden asıl şey evin altında eski sahibi dışında kimsenin bilmediği bir karanlık odasının oluşudur. fred için burası hayali kurduğu olayı gerçekleştirebilmesi için mükemmel bir alandır. evi satın aldıktan sonra ise planını yavaş yavaş eyleme geçirmeye karar verir ve üniversite öğrencisi olan miranda’yı kaçırır. ve evin altında bulunan bu odaya tutsak eder. önceden bu yana kelebek koleksiyonu ile uğraşan fred artık aynı tutsaklığı miranda üzerinde uygular.
kitap ile ilgili sanırım birde filmi bulunmaktadır. gerilim türü kitapları ve filmleri sevenler için önerilmektedir..
devamını gör...
3.
bunca zamandır neden okumamışım dediğim psikolojik olarak insanı düşüncelerden düşüncelere atan muhteşem bir john fowles kitabı.
bas karakterimiz olan fred cleg babası ölünce annesinin de kendisini terk etmesi sonucu halası eniştesi ve engelli kuzeni ile yaşamaya başlıyor. her zaman silik bir karakter olan fred kelebek koleksiyonu yapmayı seviyor. bir gün belediye binası yanında bir kızı görüyor. çok hoşuna gidiyor önce ona x adını veriyor ve takip ediyor gizlice. neler yapıyor, nelerden hoşlanıyor. zamanla adını öğreniyor, ne yaptığını öğreniyor kızı bir başkası ile görünce canı sıkılıyor yani tamamen kıza bir saplantı besliyor. bir gün frede piyango çıkıyor ve parası olduğu için her şeyi yapabileceğine inanan fred kızı kaçırıp kendisini zamanla sevmesini umuyor ve amacı yolunda ilerliyor. önce ucra bir yerden mahzeni olan bir ev satın alıyor. sonra mahzeni temizleyip düzenleyerek kıza (miranda) göre ayarlıyor. sanat öğrencisi olan ve başarılı olan miranda bir akşam kendi başına sinemaya gittiğinde çıkışta fren tarafından kaçırılıp mahzene kapatılıyor. ve işte bu olaydan sonra olaylar başlıyor. biz frenini ağzından okumaya başlıyoruz. kendisini miranda'ya ferdinard olarak tanıtıyor. kiz ne isterse yapıyor, yemek veriyor, isteklerini alıyor ve asla kıza kötü yönde yaklaşmıyor. bu bize ferdinardın kötü biri olmadığını, masum duygularla ve sırf silik bir tip olduğundan konuşup da kendisini sevdiremeyecegi için kaçırıp da zorunda bıraktığını hissettiriyor. önce iyi duygular besliyor mirandaya kızıyoruz. ama sonra mirandanin günlüklerini okuyoruz. o zaman da mirandaya hak veriyoruz.
öyle bir kitap ki bu okuduğumuz bize olayı hem mantıklı hem de mantıksız gösteriyor. hem hak verdiriyor hem de haksızlığı gösteriyor. saplantılı düşüncelerin kötülüğünü bildiğimiz halde güzel bile gösterebilecek seviyede bir kitap.
sonunu anlatamayacağım spoiler olacak ama sonu beklemediğim şekilde bitti diyebilirim. hem şaşırdım hem de şaşırmadım. öyle bir kitapti. muhakkak okuyun çok çok güzeldi.
psikolojik romanları sevenlere ise ayrıca tavsiyemdir.
düşüncelerim burada çokça eksik kaldı lakin okuyunca eminim ki benzer düşüncelere sahip olacağız.
bas karakterimiz olan fred cleg babası ölünce annesinin de kendisini terk etmesi sonucu halası eniştesi ve engelli kuzeni ile yaşamaya başlıyor. her zaman silik bir karakter olan fred kelebek koleksiyonu yapmayı seviyor. bir gün belediye binası yanında bir kızı görüyor. çok hoşuna gidiyor önce ona x adını veriyor ve takip ediyor gizlice. neler yapıyor, nelerden hoşlanıyor. zamanla adını öğreniyor, ne yaptığını öğreniyor kızı bir başkası ile görünce canı sıkılıyor yani tamamen kıza bir saplantı besliyor. bir gün frede piyango çıkıyor ve parası olduğu için her şeyi yapabileceğine inanan fred kızı kaçırıp kendisini zamanla sevmesini umuyor ve amacı yolunda ilerliyor. önce ucra bir yerden mahzeni olan bir ev satın alıyor. sonra mahzeni temizleyip düzenleyerek kıza (miranda) göre ayarlıyor. sanat öğrencisi olan ve başarılı olan miranda bir akşam kendi başına sinemaya gittiğinde çıkışta fren tarafından kaçırılıp mahzene kapatılıyor. ve işte bu olaydan sonra olaylar başlıyor. biz frenini ağzından okumaya başlıyoruz. kendisini miranda'ya ferdinard olarak tanıtıyor. kiz ne isterse yapıyor, yemek veriyor, isteklerini alıyor ve asla kıza kötü yönde yaklaşmıyor. bu bize ferdinardın kötü biri olmadığını, masum duygularla ve sırf silik bir tip olduğundan konuşup da kendisini sevdiremeyecegi için kaçırıp da zorunda bıraktığını hissettiriyor. önce iyi duygular besliyor mirandaya kızıyoruz. ama sonra mirandanin günlüklerini okuyoruz. o zaman da mirandaya hak veriyoruz.
öyle bir kitap ki bu okuduğumuz bize olayı hem mantıklı hem de mantıksız gösteriyor. hem hak verdiriyor hem de haksızlığı gösteriyor. saplantılı düşüncelerin kötülüğünü bildiğimiz halde güzel bile gösterebilecek seviyede bir kitap.
sonunu anlatamayacağım spoiler olacak ama sonu beklemediğim şekilde bitti diyebilirim. hem şaşırdım hem de şaşırmadım. öyle bir kitapti. muhakkak okuyun çok çok güzeldi.
psikolojik romanları sevenlere ise ayrıca tavsiyemdir.
düşüncelerim burada çokça eksik kaldı lakin okuyunca eminim ki benzer düşüncelere sahip olacağız.
devamını gör...
4.
fowles'un ilk romanı.
37 yaşında bir yazarın henüz ilk romanında böyle bir anlatım gücüne ulaşması olağanüstü bir şey.
roman üç bölümden oluşuyor. bu bölümlerin ilki ve sonuncusu belirli bir zaman aralığını birlikte yaşayan başkişi tarafından birinci tekil anlatılıyor. ikinci bölüm ise aynı zaman aralığını yaşan diğer başkişinin anlattıklarından oluşuyor. ilk bölüm edebi açıdan yavan, tek düze cümlelerden oluşurken ikinci bölüme geçtiğimizde fowles sihrini ortaya çıkarıyor. roman karakterleri öyle incelikle düşünülmüş ki kendi ait oldukları çevrenin, psiko-sosyal durumun birer temsili şeklinde konuşuyorlar. kitabın bölümleri arasında öylesi bir dil, biçem ve anlatım farkı var ki, aynı yazarın elidnen çıktığına inanmak güç. karakterler arasındaki bu uçurumu dile böyle ustalıkla yansıtabildiği için bir usta fowles. psikolojik romanlarla ilgili en çekici yan da bu sanırım, derinleşen arızaların yazın içinde bulunması. kendi çerçevesini bize nakış gibi işleyerek suanan, ikna eden çılgınlar - ki kendilerini de sürekli ikna etmekle meşgul olduklarından bu konuda çok mahirlerdir- ve onlar karşında diğerleri. bu iki uç arasında gerilimi bir baştan öteki başa sürekli gidip gelen bir roman koleksiyoncu.
37 yaşında bir yazarın henüz ilk romanında böyle bir anlatım gücüne ulaşması olağanüstü bir şey.
roman üç bölümden oluşuyor. bu bölümlerin ilki ve sonuncusu belirli bir zaman aralığını birlikte yaşayan başkişi tarafından birinci tekil anlatılıyor. ikinci bölüm ise aynı zaman aralığını yaşan diğer başkişinin anlattıklarından oluşuyor. ilk bölüm edebi açıdan yavan, tek düze cümlelerden oluşurken ikinci bölüme geçtiğimizde fowles sihrini ortaya çıkarıyor. roman karakterleri öyle incelikle düşünülmüş ki kendi ait oldukları çevrenin, psiko-sosyal durumun birer temsili şeklinde konuşuyorlar. kitabın bölümleri arasında öylesi bir dil, biçem ve anlatım farkı var ki, aynı yazarın elidnen çıktığına inanmak güç. karakterler arasındaki bu uçurumu dile böyle ustalıkla yansıtabildiği için bir usta fowles. psikolojik romanlarla ilgili en çekici yan da bu sanırım, derinleşen arızaların yazın içinde bulunması. kendi çerçevesini bize nakış gibi işleyerek suanan, ikna eden çılgınlar - ki kendilerini de sürekli ikna etmekle meşgul olduklarından bu konuda çok mahirlerdir- ve onlar karşında diğerleri. bu iki uç arasında gerilimi bir baştan öteki başa sürekli gidip gelen bir roman koleksiyoncu.
devamını gör...