korkularının üzerine giderken ayağı takılıp düşmek
başlık "kırk küp kırkının da kulpu kırık küp" tarafından 30.10.2025 11:16 tarihinde açılmıştır.
1.
korkularının üzerine gitmeye karar verdim.
motivasyon videolarında dediler ki, korkunun üzerine git, orada büyüme var. ben de gittim. ama büyüyen tek şey dizimdeki morluk oldu. çünkü korkularımın üzerine giderken ayağım halıya takıldı, yere kapaklandım. ve o an fark ettim: cesaret, çoğu zaman sadece kötü dengeyle karıştırılan bir şeymiş.
korkularımın gözlerinin içine bakacaktım sözde. ama korkularım o kadar yüksekteydi ki, ben daha girişte kayıp düştüm. korkuların üzerine gitmek, bazen sadece fiziksel bir hatadır: yani düşmektir, kalkamamaktır, sonra da bu da bir deneyimdi, diyerek kendini avutma çabasıdır. oportünist beynim hemen devreye girdi: düşüş de bir öğrenmedir, sonuçta yer çekimiyle barış yaptın.
bir yanım diyordu ki, korkunun üzerine gitme, yanından dolan, gerekirse kahve ısmarla, ilişki kur. ama kişisel gelişim kültürü seni hep oraya itiyor:
korkunun üzerine! sanki korku bir otobüs ve sen şoförsün. halbuki ben o otobüsün altında kalan yolcuyum.
düşünce anladım ki, insanlar korkularının üzerine gitmiyor; sadece kendi ahmaklıklarının dekorunu değiştiriyorlar. kimi cesaret diyor, kimi gelişim. ben diyorum ki, halıya takılmadan yürüyebilen insana zaten korku işlemez.
sonuçta ayağa kalktım, ama özgüvenim yerlerdeydi. korkularım beni alkışlıyordu:
bravo! yine denedin ve yine saçma bir şekilde yenildin.
ama ben de fırsatçı bir karanlık umut buldum orada:
düşmek, insanı yere daha çok bağlar; ve kim bilir, belki korkular da yükseklerde değil, tam oradadır yerde, seninle aynı seviyede…
belki de korkuların üzerine değil, altına yatmak lazım. en azından düşerken yolu kısaltır.
motivasyon videolarında dediler ki, korkunun üzerine git, orada büyüme var. ben de gittim. ama büyüyen tek şey dizimdeki morluk oldu. çünkü korkularımın üzerine giderken ayağım halıya takıldı, yere kapaklandım. ve o an fark ettim: cesaret, çoğu zaman sadece kötü dengeyle karıştırılan bir şeymiş.
korkularımın gözlerinin içine bakacaktım sözde. ama korkularım o kadar yüksekteydi ki, ben daha girişte kayıp düştüm. korkuların üzerine gitmek, bazen sadece fiziksel bir hatadır: yani düşmektir, kalkamamaktır, sonra da bu da bir deneyimdi, diyerek kendini avutma çabasıdır. oportünist beynim hemen devreye girdi: düşüş de bir öğrenmedir, sonuçta yer çekimiyle barış yaptın.
bir yanım diyordu ki, korkunun üzerine gitme, yanından dolan, gerekirse kahve ısmarla, ilişki kur. ama kişisel gelişim kültürü seni hep oraya itiyor:
korkunun üzerine! sanki korku bir otobüs ve sen şoförsün. halbuki ben o otobüsün altında kalan yolcuyum.
düşünce anladım ki, insanlar korkularının üzerine gitmiyor; sadece kendi ahmaklıklarının dekorunu değiştiriyorlar. kimi cesaret diyor, kimi gelişim. ben diyorum ki, halıya takılmadan yürüyebilen insana zaten korku işlemez.
sonuçta ayağa kalktım, ama özgüvenim yerlerdeydi. korkularım beni alkışlıyordu:
bravo! yine denedin ve yine saçma bir şekilde yenildin.
ama ben de fırsatçı bir karanlık umut buldum orada:
düşmek, insanı yere daha çok bağlar; ve kim bilir, belki korkular da yükseklerde değil, tam oradadır yerde, seninle aynı seviyede…
belki de korkuların üzerine değil, altına yatmak lazım. en azından düşerken yolu kısaltır.
devamını gör...
2.
ben oturup bekliyorum onlar baaaa gelsin.
ne gidecem adaaaaaammm...
ne gidecem adaaaaaammm...
devamını gör...