#araştırma-inceleme
yazar : philippe j. dubois
elise rousseau
yayım yılı : 2019
biri kuş bilimci diğeri filozof olan yazarların ortak eseri olan kitapta kuşların yaşamına ve insanoğluna dair pek çok benzerliğin yanı sıra, kuşların zekaları ile hayatta kalma süreçleri ve kuşlar üzerinden insanlığa verilen pek çok ders aktarılmaktadır.
elise rousseau
yayım yılı : 2019
biri kuş bilimci diğeri filozof olan yazarların ortak eseri olan kitapta kuşların yaşamına ve insanoğluna dair pek çok benzerliğin yanı sıra, kuşların zekaları ile hayatta kalma süreçleri ve kuşlar üzerinden insanlığa verilen pek çok ders aktarılmaktadır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "mahlassızım" tarafından 19.02.2021 16:59 tarihinde açılmıştır.
1.
kuşbilimci yazar philippe j. dubois ve filozof ve yazar olan élise rousseau tarafından kaleme alınan bu eserde kuşların yaşamlarından kesitler sunarak, insanlarla olan benzerliği örnekleriyle açıklanmış. birçok kuş hakkında bilmediğimiz ilginç bilgiler ve yaşama dair kuşların davranışları sade ve akıcı bir şekilde aktarılmış.
tıpkı biz insanlar gibi kuşların da aralarında çeşitlendiğini; kumrunun sadakatini dağ bülbülünün şıpsevdiliği, horozun korkaklığı kızılgergedanın cesareti oldukça ilginç ve dikkat çekici örneklerle açıklanmış. yavrularını dünyaya getirip başka yuvalara terk eden guguk kuşu ile yavruları büyüyünceye kadar yanında olan kazların da aile kavramı bizim aile kavramımız gibi değişken.
bütün güzelliklerin bir arada olmadığı gibi kuşlarda da en güzel tüy ve en güzel ötüş bir arada olamıyor maalesef. kitap bir nevi kuşlara ayna tutarak insanı görmek ve göstermek istemiş. biraz doğayı ve hayvanları dinlememizi ve tanımamızı salık vermiş.
öyleyse kuşlardan aldığımız tek bir dersi aklımızda tutacaksak bu ders hiç kuşkusuz şu olacaktır: heyecanlar ve öngörülmeyen olaylar bakımından daha zengin bir yaşam için doğayla yeniden irtibat kurmak!!
tıpkı biz insanlar gibi kuşların da aralarında çeşitlendiğini; kumrunun sadakatini dağ bülbülünün şıpsevdiliği, horozun korkaklığı kızılgergedanın cesareti oldukça ilginç ve dikkat çekici örneklerle açıklanmış. yavrularını dünyaya getirip başka yuvalara terk eden guguk kuşu ile yavruları büyüyünceye kadar yanında olan kazların da aile kavramı bizim aile kavramımız gibi değişken.
bütün güzelliklerin bir arada olmadığı gibi kuşlarda da en güzel tüy ve en güzel ötüş bir arada olamıyor maalesef. kitap bir nevi kuşlara ayna tutarak insanı görmek ve göstermek istemiş. biraz doğayı ve hayvanları dinlememizi ve tanımamızı salık vermiş.
öyleyse kuşlardan aldığımız tek bir dersi aklımızda tutacaksak bu ders hiç kuşkusuz şu olacaktır: heyecanlar ve öngörülmeyen olaylar bakımından daha zengin bir yaşam için doğayla yeniden irtibat kurmak!!
devamını gör...
2.
fransız kuş bilimci philippe j. dubois ve filozof élise rousseau tarafından kaleme alınmış eser. toplamda 22 bölümden oluşuyor ve her bölümün ilk sayfasında birbirinden güzel çizimler yer alıyor.
kitabı okurken doğa gözlemcilerine duyduğum hayranlık bir kez daha arttı. içerisinde salt gözleme dayalı sonuçlar değil aynı zamanda farklı bir bakışın size sunduklarını da görüyorsunuz. belki her gün sıkça gördüğümüz bu canlılara dair ne kadar az bilgiye sahipmişiz meğer. birçok farklı türle karşılaşmışızdır eminim ama adlarını öğrenmek şöyle dursun hepsine "kuş" deyip geçmişiz. hâlbuki nasıl da farklılaşıyorlar kendi içlerinde.
sosyal ilişkileri, toplumsal normları, ahlâki kavramları ve modern hayatı kuşların yaşamından yola çıkarak açıklayan, irdeleyen ve bolca da eleştiren bir eser. aslında açık bir eleştiriye de rastlamıyoruz. belirli bir noktaya kadar getirip sonrasını düşünmeye sevk ediyor. kesin bir hüküm içermeyişi bunu tercih edenler için çok hoş diyebilirim.
genele bakacak olursak yazarların en çok vurguladığı düşünce "doğaya uzaklaştıkça birçok yetiyi kaybettiğimiz" olarak kendini gösteriyor. bu kadarla sınırlı da değil. mutluluk, özgürlük, bağlılık ve sadakat gibi kavramları algılayışımızdaki hatalar ve belirli kriterlere tabii tutuşumuz da yine doğal yaşamdan uzaklaşmamızdan kaynaklanıyor. favori bölümlerimden biri olan iyi alışkanlıklar sanatı nda verilen basit bir örnek bende ilk ışığı yakmıştı mesela.
"gözlerimizi bozan ekran tarafından yutulmuş halde, kısa sabah sağanağını pencereden ya fark ederiz ya etmeyiz. ne gücünü artıran rüzgârı ne de güneşin tenimizi yumuşakça okşayışını hissederiz. uzak bir akrabamız telefonda, "sizin orada havalar nasıl?" diye sorduğunda bu kadar az dikkat ettiğimizden neredeyse utanırız. "dur, bir bakayım pencereden. evet, biraz bulutlu hava..." daha ilkbaharın tadını çıkarmaya zaman bulamadan çoktan sonbahar gelmiştir."
ne günlerin ne de mevsimlerin geçişine şahit oluyoruz. planlanmış kısa zaman aralıklarında bir yürüyüş ya da bir tatille belki biraz yakalıyoruz ama geri kalanı? yazar tarafından kuşların yaşamında alışkanlıkların donmuş ritüellerden ibaret olmadığı, onların yaşamında her şeyin bir vakti olduğu işaret ediliyor. burada vurgulanan; doğanın ritmini yakalayabilmek. güneşin doğuşu batışına, hava olaylarının cereyan edişine ve daha kapsamlı düşünürsek bir yıl içinde meydana gelen her türlü değişime sağladıkları uyum onların yaşamını hem zorlaştırıyor hem de bizim yaşamımızdan epey farklılaştırıyor. adapte olmada kuşlar kadar hızlı mıyız?
şimdi böyle bir örneğin ardından belirtmek isterim ki her kuş türü birbirinden farklı özelliklere sahip, tıpkı insanlar arasındaki fark gibi. o yüzden eleştiriler bize kuşlardan ayrışıyormuşuz gibi düşündürse de epey ortak noktamız da var. birçok insan davranışı/tutumu ile belirli kuş türlerinin özellikleri arasında bağlantı kuruluyor. bu açıdan keşke şehirde yaşayan kuzgunlardan bahsedilirken "aaa aynı ben!" diyebilseydim. çünkü inanılmaz zekiler haha. örneğin trafik ışıklarının olduğu yerde bekleyip kırmızı yandığında cevizi araba tekerinin önüne yerleştirip yeşil yandığında kırıyor, diğer kırmızı ışıkta da yiyorlarmış.
yine de favorim göçmen kuşlar. kıyı çamurçulluğu ilkbahar gelince antartika'ya göç eder. uydu takip sistemiyle ulaşılan verilere göre bu kuşlar tam bir hafta boyunca kesintisiz on beş bin kilometre uçuyor. sıfır mola. ayrıca bu sırada da beyinleri yarı uykuda. muhteşem değil mi?
son olarak en çok ilgimi çeken bölümden bahsetmek istiyorum. bölümün adı; hiyerarşi gerçek iktidar mıdır? bu kısımda güçlü olanın en avantajlı konumda olmadığı gözler önüne seriliyor. güç gösterisine kalkışan alfa erkekler yerine dişi kuşların beta erkeği tercih edişi, yine besin kaynaklarına ulaşımda beta erkeklerin iş yükünü azaltıp alfalardan faydalanışı.. daha önce hiç üzerine düşünmediğim birçok şeyi aydınlatan bir bölümdü sahiden.
yazımı burada sonlandırırken philippe beye teşekkürlerimi sunuyor, sayesinde doğa gözlemciliği üzerine daha çok okuyacağımı belirtmek istiyorum. philippe, tanımı okuduysan favlahsgs
kitabı okurken doğa gözlemcilerine duyduğum hayranlık bir kez daha arttı. içerisinde salt gözleme dayalı sonuçlar değil aynı zamanda farklı bir bakışın size sunduklarını da görüyorsunuz. belki her gün sıkça gördüğümüz bu canlılara dair ne kadar az bilgiye sahipmişiz meğer. birçok farklı türle karşılaşmışızdır eminim ama adlarını öğrenmek şöyle dursun hepsine "kuş" deyip geçmişiz. hâlbuki nasıl da farklılaşıyorlar kendi içlerinde.
sosyal ilişkileri, toplumsal normları, ahlâki kavramları ve modern hayatı kuşların yaşamından yola çıkarak açıklayan, irdeleyen ve bolca da eleştiren bir eser. aslında açık bir eleştiriye de rastlamıyoruz. belirli bir noktaya kadar getirip sonrasını düşünmeye sevk ediyor. kesin bir hüküm içermeyişi bunu tercih edenler için çok hoş diyebilirim.
genele bakacak olursak yazarların en çok vurguladığı düşünce "doğaya uzaklaştıkça birçok yetiyi kaybettiğimiz" olarak kendini gösteriyor. bu kadarla sınırlı da değil. mutluluk, özgürlük, bağlılık ve sadakat gibi kavramları algılayışımızdaki hatalar ve belirli kriterlere tabii tutuşumuz da yine doğal yaşamdan uzaklaşmamızdan kaynaklanıyor. favori bölümlerimden biri olan iyi alışkanlıklar sanatı nda verilen basit bir örnek bende ilk ışığı yakmıştı mesela.
"gözlerimizi bozan ekran tarafından yutulmuş halde, kısa sabah sağanağını pencereden ya fark ederiz ya etmeyiz. ne gücünü artıran rüzgârı ne de güneşin tenimizi yumuşakça okşayışını hissederiz. uzak bir akrabamız telefonda, "sizin orada havalar nasıl?" diye sorduğunda bu kadar az dikkat ettiğimizden neredeyse utanırız. "dur, bir bakayım pencereden. evet, biraz bulutlu hava..." daha ilkbaharın tadını çıkarmaya zaman bulamadan çoktan sonbahar gelmiştir."
ne günlerin ne de mevsimlerin geçişine şahit oluyoruz. planlanmış kısa zaman aralıklarında bir yürüyüş ya da bir tatille belki biraz yakalıyoruz ama geri kalanı? yazar tarafından kuşların yaşamında alışkanlıkların donmuş ritüellerden ibaret olmadığı, onların yaşamında her şeyin bir vakti olduğu işaret ediliyor. burada vurgulanan; doğanın ritmini yakalayabilmek. güneşin doğuşu batışına, hava olaylarının cereyan edişine ve daha kapsamlı düşünürsek bir yıl içinde meydana gelen her türlü değişime sağladıkları uyum onların yaşamını hem zorlaştırıyor hem de bizim yaşamımızdan epey farklılaştırıyor. adapte olmada kuşlar kadar hızlı mıyız?
şimdi böyle bir örneğin ardından belirtmek isterim ki her kuş türü birbirinden farklı özelliklere sahip, tıpkı insanlar arasındaki fark gibi. o yüzden eleştiriler bize kuşlardan ayrışıyormuşuz gibi düşündürse de epey ortak noktamız da var. birçok insan davranışı/tutumu ile belirli kuş türlerinin özellikleri arasında bağlantı kuruluyor. bu açıdan keşke şehirde yaşayan kuzgunlardan bahsedilirken "aaa aynı ben!" diyebilseydim. çünkü inanılmaz zekiler haha. örneğin trafik ışıklarının olduğu yerde bekleyip kırmızı yandığında cevizi araba tekerinin önüne yerleştirip yeşil yandığında kırıyor, diğer kırmızı ışıkta da yiyorlarmış.
yine de favorim göçmen kuşlar. kıyı çamurçulluğu ilkbahar gelince antartika'ya göç eder. uydu takip sistemiyle ulaşılan verilere göre bu kuşlar tam bir hafta boyunca kesintisiz on beş bin kilometre uçuyor. sıfır mola. ayrıca bu sırada da beyinleri yarı uykuda. muhteşem değil mi?
son olarak en çok ilgimi çeken bölümden bahsetmek istiyorum. bölümün adı; hiyerarşi gerçek iktidar mıdır? bu kısımda güçlü olanın en avantajlı konumda olmadığı gözler önüne seriliyor. güç gösterisine kalkışan alfa erkekler yerine dişi kuşların beta erkeği tercih edişi, yine besin kaynaklarına ulaşımda beta erkeklerin iş yükünü azaltıp alfalardan faydalanışı.. daha önce hiç üzerine düşünmediğim birçok şeyi aydınlatan bir bölümdü sahiden.
yazımı burada sonlandırırken philippe beye teşekkürlerimi sunuyor, sayesinde doğa gözlemciliği üzerine daha çok okuyacağımı belirtmek istiyorum. philippe, tanımı okuduysan favlahsgs
devamını gör...