#ödüllü filmler
türkçe adı: harp esirleri
yönetmenlik koltuğunda jean renoir'in oturduğu 1937 fransa yapımı filmde, i. dünya savaşı'nda almanlara esir düşen iki fransız havacının yaşadıkları ve firar öyküsü aktarılırken arka planda savaş karşıtlığı mesajı işlenmektedir.
yönetmenlik koltuğunda jean renoir'in oturduğu 1937 fransa yapımı filmde, i. dünya savaşı'nda almanlara esir düşen iki fransız havacının yaşadıkları ve firar öyküsü aktarılırken arka planda savaş karşıtlığı mesajı işlenmektedir.
yönetmen:
jean renoir
oyuncular:
jean gabin
erich von stroheim
pierre fresnay
dita parlo
julien carette
werner florian
jean renoir
oyuncular:
jean gabin
erich von stroheim
pierre fresnay
dita parlo
julien carette
werner florian
*venedik film festivali (1937) - en iyi genel sanatsal katkı [jean renoir]
*new york film eleştirmenleri birliği ödülleri (1938) - en iyi yabancı film / en iyi oyunculuk [pierre fresnay], [jean gabin], [dita parlo], [erich von stroheim]
*ulusal inceleme kurulu (1938) - en iyi yabancı film
*çevrimiçi film ve televizyon derneği (2011) - sinema filmi
*new york film eleştirmenleri birliği ödülleri (1938) - en iyi yabancı film / en iyi oyunculuk [pierre fresnay], [jean gabin], [dita parlo], [erich von stroheim]
*ulusal inceleme kurulu (1938) - en iyi yabancı film
*çevrimiçi film ve televizyon derneği (2011) - sinema filmi
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "slife5r" tarafından 22.01.2025 13:00 tarihinde açılmıştır.
1.
savaşın insan ruhunda bıraktığı yıkıcı etkiyi harika anlatan bu klasik için: "bombalar-silahlar olmadan da savaş filmi çekilebiliyor demek ki hımm bravöö" mealinde konuşan ekşi entelleri mevcuttur. bu kişiler ekşici olup, aynı zamanda enteldirler. filmin 1937 yapımlı olduğu düşünülürse, bu ekşicilere hak vermemek elde değil.
yönetmen jean renoir, 1937 yılında hitler'den ve 3 reich milli savunma bakanlığından izin alıp saving private ryan açılış sahnesi gibi sahne çekebilirdi aslında. bunun yerine savaş sahneleri ve özel efektler olmadan bir betimleme yaratmayı seçmiş, tebrik ederim ben de. çok da sakin yıllarmış o zamanlar çünkü. normal sözlük nickaltı bölümüne benzer bir sakinlik varmış. asla kavga çıkmazmış. kurt koyundan özür diler, koyunu yanağından öpermiş.
ekşici olmayan normal beynimle düşününce, benim bu kült eserde sevdiğim şey doğallık. iki fransız subayının 1. dünya savaşında bir alman kampında esir düşüşünü anlatıyor film. genellikle iç mekanda geçiyor. şimdi ww2 filmlerini izlerken edindiğim bir alışkanlık var bende. bir film savaş sahneleri ile dolu bir savaş filmi olmasa bile, çizgili pijamalı çocuk gibi, la grande illusion gibi, savaşların insan psikolojisinde yarattığı yıkıma daha çok odaklansa bile, alman askerleri karikatürizedir. hani şu sürekli herkesin "ya olm yahudi lobisi çektiriyo hep onları yauuu" dediği şekildedir almanlar. filmlerde bir alman askerine "abi ateş vaa mı" deseniz bile, ich bin fürginen fuckoff madafaka zurgen diyerek tekme tokat dalar karşısındakine. sonra da asit döküp gülerler. işte bu filmde bu yok şükür. yer yer almanlık yapsalar da, normal almanlar da mevcut. herkes normal. herkes evini özlüyor. herkes "savaşta duygu olmaz" diyor ama insani duyguları onlara ağırlık olmuş. doğallık dediğim bu. gerçekten bir savaşta bir kampta esir düşünce neler olabileceğinin yanıtı var filmde. insanın doğasındaki özgürlük arayışı pahasına yapabilecekleri var. gerçek replikler var, gerçek kişiler var. sınıfsal hastalıklar repliği gibi çok pis laf sokmalar var. en ufak bir drama ya da holly eklemesi yok haliyle. bu nedenle kült. o yıllarda risk alınıp çekildiği için kült. 100 sene sonra bilmem neredeki bir güzellik yarışması jürisinin "ay savaşlar bitmeli çocuklar uçurtma uçurmalı" dediği gibi bir savaş karşıtlığı değil bu. masaya vurmuş jean abimiz barışın güzelliğini. kız olsam veririm ama değilim. bu nedenle vermeden sadece saygı duyabiliyorum.
yönetmen jean renoir, 1937 yılında hitler'den ve 3 reich milli savunma bakanlığından izin alıp saving private ryan açılış sahnesi gibi sahne çekebilirdi aslında. bunun yerine savaş sahneleri ve özel efektler olmadan bir betimleme yaratmayı seçmiş, tebrik ederim ben de. çok da sakin yıllarmış o zamanlar çünkü. normal sözlük nickaltı bölümüne benzer bir sakinlik varmış. asla kavga çıkmazmış. kurt koyundan özür diler, koyunu yanağından öpermiş.
ekşici olmayan normal beynimle düşününce, benim bu kült eserde sevdiğim şey doğallık. iki fransız subayının 1. dünya savaşında bir alman kampında esir düşüşünü anlatıyor film. genellikle iç mekanda geçiyor. şimdi ww2 filmlerini izlerken edindiğim bir alışkanlık var bende. bir film savaş sahneleri ile dolu bir savaş filmi olmasa bile, çizgili pijamalı çocuk gibi, la grande illusion gibi, savaşların insan psikolojisinde yarattığı yıkıma daha çok odaklansa bile, alman askerleri karikatürizedir. hani şu sürekli herkesin "ya olm yahudi lobisi çektiriyo hep onları yauuu" dediği şekildedir almanlar. filmlerde bir alman askerine "abi ateş vaa mı" deseniz bile, ich bin fürginen fuckoff madafaka zurgen diyerek tekme tokat dalar karşısındakine. sonra da asit döküp gülerler. işte bu filmde bu yok şükür. yer yer almanlık yapsalar da, normal almanlar da mevcut. herkes normal. herkes evini özlüyor. herkes "savaşta duygu olmaz" diyor ama insani duyguları onlara ağırlık olmuş. doğallık dediğim bu. gerçekten bir savaşta bir kampta esir düşünce neler olabileceğinin yanıtı var filmde. insanın doğasındaki özgürlük arayışı pahasına yapabilecekleri var. gerçek replikler var, gerçek kişiler var. sınıfsal hastalıklar repliği gibi çok pis laf sokmalar var. en ufak bir drama ya da holly eklemesi yok haliyle. bu nedenle kült. o yıllarda risk alınıp çekildiği için kült. 100 sene sonra bilmem neredeki bir güzellik yarışması jürisinin "ay savaşlar bitmeli çocuklar uçurtma uçurmalı" dediği gibi bir savaş karşıtlığı değil bu. masaya vurmuş jean abimiz barışın güzelliğini. kız olsam veririm ama değilim. bu nedenle vermeden sadece saygı duyabiliyorum.
devamını gör...