la maison est un etat d’âme
başlık "insan olun biraz" tarafından 04.03.2022 10:33 tarihinde açılmıştır.
1.
gaston bachelard’a ait bir sözdür ve “ev, bir ruh halidir” anlamına gelir.
içinde yaşamaya alıştığımız ya da alıştırıldığımız her konut ya da her barınak bir ruh haline sahiptir. bütün evlerin yapıldığı andan itibaren, içinde yaşanılmaya başladığı zamandan itibaren üzerine sinmiş bir hallet-i ruhiyesi vardır. bu ruh hali eve özgüdür ve her ev özgündür. bu barınakların tamamı farklı hisler doğurur içinde bulunan ya da içine giren her insanda.
çocukluğumda yaşadığım evleri düşündüm ben bu cümleyi okuyunca. bizim kendi evimiz şehrin bütün evleri gibi bolca rutubetli bir evdi. neredeyse her zaman sarıp sarmalayan bir yemek kokusu olurdu evde. kış aylarında gündüzleri soğuk, akşamları sıcak ve geceler yine soğuk olurdu. bu ev sıcak bir kaybetmişlik ruh hali taşırdı hep.
anneannemin evi inadına aydınlık olurdu nedense. belki de sadece yaz aylarında o evde yaşadığım içindir. ama pırıl pırıl olurdu evin içi. sanki güneş ışıkları bir nehir gibi akmaya niyetliydi evin içine. hep kalabalık kahvaltılar, denizden yeni gelmiş insanlara özgü o taze ve tuzlu koku. sımsıcak bir hava, istediğin an denize ulaşabilmenin verdiği özgürlük duygusu. bu ev aydınlık bir özgürlük ruh halinde olurdu hep.
babaannemin evi ise uzun yolculuklar demekti benim için, çok uzak olmasa da çok yüksekte idi. belki ben çocuk olduğum için bana öyle geliyordu. evin altında huzurlu huzurlu bekleşen iki inek olurdu. bazen ahırın kokusu eve gelirdi. dedemin kalaycı körüğünün sesi yankılanırdı evin içinde. her yerde dağ çileği reçeli ve köy ekmeği kokusu olurdu, bazen de babaannemin yayıkta yaptığı tereyağının yapışkan kokusu. bu ev her zaman sinsi bir emektarlık ruh halinde olurdu.
belki de ben çocukluğumda yaşadığım evlerin ruh hallerinin toplamıyım.
içinde yaşamaya alıştığımız ya da alıştırıldığımız her konut ya da her barınak bir ruh haline sahiptir. bütün evlerin yapıldığı andan itibaren, içinde yaşanılmaya başladığı zamandan itibaren üzerine sinmiş bir hallet-i ruhiyesi vardır. bu ruh hali eve özgüdür ve her ev özgündür. bu barınakların tamamı farklı hisler doğurur içinde bulunan ya da içine giren her insanda.
çocukluğumda yaşadığım evleri düşündüm ben bu cümleyi okuyunca. bizim kendi evimiz şehrin bütün evleri gibi bolca rutubetli bir evdi. neredeyse her zaman sarıp sarmalayan bir yemek kokusu olurdu evde. kış aylarında gündüzleri soğuk, akşamları sıcak ve geceler yine soğuk olurdu. bu ev sıcak bir kaybetmişlik ruh hali taşırdı hep.
anneannemin evi inadına aydınlık olurdu nedense. belki de sadece yaz aylarında o evde yaşadığım içindir. ama pırıl pırıl olurdu evin içi. sanki güneş ışıkları bir nehir gibi akmaya niyetliydi evin içine. hep kalabalık kahvaltılar, denizden yeni gelmiş insanlara özgü o taze ve tuzlu koku. sımsıcak bir hava, istediğin an denize ulaşabilmenin verdiği özgürlük duygusu. bu ev aydınlık bir özgürlük ruh halinde olurdu hep.
babaannemin evi ise uzun yolculuklar demekti benim için, çok uzak olmasa da çok yüksekte idi. belki ben çocuk olduğum için bana öyle geliyordu. evin altında huzurlu huzurlu bekleşen iki inek olurdu. bazen ahırın kokusu eve gelirdi. dedemin kalaycı körüğünün sesi yankılanırdı evin içinde. her yerde dağ çileği reçeli ve köy ekmeği kokusu olurdu, bazen de babaannemin yayıkta yaptığı tereyağının yapışkan kokusu. bu ev her zaman sinsi bir emektarlık ruh halinde olurdu.
belki de ben çocukluğumda yaşadığım evlerin ruh hallerinin toplamıyım.
devamını gör...