1.
kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasıyla ortaya çıkan kanser türüdür.
devamını gör...
2.
az önce iş arkadaşımın vefat haberini almamla, neden bir haftadır yoğun bakımda yattığının cevabı olmuş sinsi hastalık.
devamını gör...
3.
ortaokuldaki en yakın arkadaşımı kaybettiğim kanser türü.
upuzun boylu, yapılı bir arkadaşım vardı. sarışın, pek yakışıklı, pek zeki.. hayat doluydu. çok komikti. beni en çok güldüren insanlardan biriydi. çok da iyi biriydi. saf bir kalbi vardı.
kursta tanışmıştık. her kursa gelişimizde birbirimizi beklerdik. birimiz, diğerimize mutlaka sosisli alırdı. sosisliyi birimiz almışsak da diğerimiz içecekleri alırdı. sonra cam kenarında oturur onları yerdik ders başlamadan. karşıdaki kafenin “goralı” yazısının g'sinin düşmesine gülerdik.
kurs bitti, yaz tatili de geldi. arkadaşımla pek görüşememeye başladım tabii. bir ara mesajları azaldı, zaten ortaokulda telefon da pek yaygın değildi bizde. eve gelip bilgisayardan facebooka girersen anca görüşebiliyordun. git gide muhabbet azaldı...
bir gün, tam da babamın doğum günüydü. kuzenler, yengemler falan bizde; babamın doğum gününü kutluyoruz. derken telefon çaldı, başka bir arkadaşım beni aradı.
biliyor musun taha ölmüş dedi.
ne? diye kalakaldım. herkesin içinde birden ne diyeceğimi şaşırdım. taha ölmüş. lösemiymiş meğer. yazın başından beri çok kilo vermişti ya hani dedi.
gözlerim doldu anında.
sonra bana anlattı da anlattı: yazın başından beri çok kilo vermişti, annesi de çok üzerinde durmamış, “gelişim çağında boyu da uzarken kilo alıp vermesi normaldir, ya da kendine de özeniyordur ergenlik işte” falan diye düşünmüş.
birkaç defa bayılmış, “aç kaldı diyedir/sıcaklardandır” diyip önce önemsememişler. ikinci, üçüncü bayılışında hastaneye gittiklerinde de bu sefer hastanedekiler serum takıp yollamışlar.
çocuk artık dudakları mosmor ve tığ gibi incecik gezmeye başlamış. tabii ailesi her gün gördüğü için ani değişimi çok da fark edememiş, bir anlama bağlayamamışlar. taa ki bayılmaları ve krizleri çoğalıncaya dek...
bir gün artık ağzından köpükler çıkarak bayıldığında hastanekiler de ciddi sorgulamış. önceki gidişlerinde hastanenin de üzerine düşmeyişi bir hataymış zaten. *
derken lösemi olduğu öğrenilmiş. hemen yatışı yapılmış. ama teşhis çok geç konulduğu için zaten 4. evreye geldiği söylenmiş.
4-5 yaşında çocuklar arasında onların iki katı büyüklükte duran, saçları kaşları dökülmüş ve maskeli halini, o fotoğrafı hiç unutamam.
çocukların kemoterapi arasında çizgi film izleme saati olurmuş. iki tanecik fotoğrafı vardı o yerde de. senelerdir gözümün önünden gitmez. zaten toplasan 2 hafta kalmış orada. teşhisten itibaren 2.5 - 3 hafta içerisinde vefat etti arkadaşım.
facebooktaki dürtmelerime karşılık alamamamın sebebi, o sıralarda onun canıyla cebelleşiyor, acı çekiyor, ağzından köpükler çıkarak bayılıyor, kemoterapi görüyor oluşuymuş.
veda bile edemedim.
o günden beri, kanserden, geç teşhis edilmiş kanserden çok korkarım.
her sene arkadaşımın ölüm yıldönümünde öğrenci halimle biriktirdiğim ne varsa lösev'e bağışlardım, devam da ediyorum.
6 ağustos. babamın doğum günü, arkadaşımın ölüm yıldönümü... umarım lösev'deki bir çocuk için bile umutlu bir gün oluyordur.
upuzun boylu, yapılı bir arkadaşım vardı. sarışın, pek yakışıklı, pek zeki.. hayat doluydu. çok komikti. beni en çok güldüren insanlardan biriydi. çok da iyi biriydi. saf bir kalbi vardı.
kursta tanışmıştık. her kursa gelişimizde birbirimizi beklerdik. birimiz, diğerimize mutlaka sosisli alırdı. sosisliyi birimiz almışsak da diğerimiz içecekleri alırdı. sonra cam kenarında oturur onları yerdik ders başlamadan. karşıdaki kafenin “goralı” yazısının g'sinin düşmesine gülerdik.
kurs bitti, yaz tatili de geldi. arkadaşımla pek görüşememeye başladım tabii. bir ara mesajları azaldı, zaten ortaokulda telefon da pek yaygın değildi bizde. eve gelip bilgisayardan facebooka girersen anca görüşebiliyordun. git gide muhabbet azaldı...
bir gün, tam da babamın doğum günüydü. kuzenler, yengemler falan bizde; babamın doğum gününü kutluyoruz. derken telefon çaldı, başka bir arkadaşım beni aradı.
biliyor musun taha ölmüş dedi.
ne? diye kalakaldım. herkesin içinde birden ne diyeceğimi şaşırdım. taha ölmüş. lösemiymiş meğer. yazın başından beri çok kilo vermişti ya hani dedi.
gözlerim doldu anında.
sonra bana anlattı da anlattı: yazın başından beri çok kilo vermişti, annesi de çok üzerinde durmamış, “gelişim çağında boyu da uzarken kilo alıp vermesi normaldir, ya da kendine de özeniyordur ergenlik işte” falan diye düşünmüş.
birkaç defa bayılmış, “aç kaldı diyedir/sıcaklardandır” diyip önce önemsememişler. ikinci, üçüncü bayılışında hastaneye gittiklerinde de bu sefer hastanedekiler serum takıp yollamışlar.
çocuk artık dudakları mosmor ve tığ gibi incecik gezmeye başlamış. tabii ailesi her gün gördüğü için ani değişimi çok da fark edememiş, bir anlama bağlayamamışlar. taa ki bayılmaları ve krizleri çoğalıncaya dek...
bir gün artık ağzından köpükler çıkarak bayıldığında hastanekiler de ciddi sorgulamış. önceki gidişlerinde hastanenin de üzerine düşmeyişi bir hataymış zaten. *
derken lösemi olduğu öğrenilmiş. hemen yatışı yapılmış. ama teşhis çok geç konulduğu için zaten 4. evreye geldiği söylenmiş.
4-5 yaşında çocuklar arasında onların iki katı büyüklükte duran, saçları kaşları dökülmüş ve maskeli halini, o fotoğrafı hiç unutamam.
çocukların kemoterapi arasında çizgi film izleme saati olurmuş. iki tanecik fotoğrafı vardı o yerde de. senelerdir gözümün önünden gitmez. zaten toplasan 2 hafta kalmış orada. teşhisten itibaren 2.5 - 3 hafta içerisinde vefat etti arkadaşım.
facebooktaki dürtmelerime karşılık alamamamın sebebi, o sıralarda onun canıyla cebelleşiyor, acı çekiyor, ağzından köpükler çıkarak bayılıyor, kemoterapi görüyor oluşuymuş.
veda bile edemedim.
o günden beri, kanserden, geç teşhis edilmiş kanserden çok korkarım.
her sene arkadaşımın ölüm yıldönümünde öğrenci halimle biriktirdiğim ne varsa lösev'e bağışlardım, devam da ediyorum.
6 ağustos. babamın doğum günü, arkadaşımın ölüm yıldönümü... umarım lösev'deki bir çocuk için bile umutlu bir gün oluyordur.
devamını gör...
4.
sanayi, yabancı yatırım adı altında a.b'nin çevre felaketi yapan ürünlerini üretmek sonucunda kanser vakasını tetiklemektedir.
malaya o.s.b atık suyu artılmadan şahnahan ve tohma çayına verildi. simsiyah su. bu su ile sulama yapılıyor. sebze ve meyveler bu suyu emiyor. köylü de bu ürünleri piyasaya veriyor.
dahası, a.b'den ithal ettiğümiz ve bağımlı hale geldiğimiz kimyasal tarım ilaçları. tam bir çevre düşmanı. kanser davetçisi.
malaya o.s.b atık suyu artılmadan şahnahan ve tohma çayına verildi. simsiyah su. bu su ile sulama yapılıyor. sebze ve meyveler bu suyu emiyor. köylü de bu ürünleri piyasaya veriyor.
dahası, a.b'den ithal ettiğümiz ve bağımlı hale geldiğimiz kimyasal tarım ilaçları. tam bir çevre düşmanı. kanser davetçisi.
devamını gör...
5.
4 mart 2022’de hayatımıza girdi bu kelime. sonrasında da diğer acı verici kelimeler ile tanıştık, “biyopsi, periferik yayma, lökosit, trombosit, nötrofil, kemoterapi, kök hücre nakli, kimerizm” hayatımın en acı dönemlerini yaşadım, yaşamaya devam ediyorum. ama umudumuz baki, gelecek güzel günler için yola devam ediyoruz…
devamını gör...
6.
5 ay önce kardeşime bu hastalığın tehşisi konulması ile kardeşimin ve benim hayatıma giren hastalık. birkaç tane alt tipi var. tedavisi bu alt tipe ve hastanın durumuna göre değişkenlik gösterebilmekte.
devamını gör...