1.
"1943 yılında kıbrıs'ın mağusa şehrinde ingiliz askerleri tarafından öldürülen arap ali için yakılan ağıt yıllarca halkın dilinde türkü olarak çalınıp söylenmiş ve gönüllerde yer etmiştir."
en sevdiğim yorum... *
serenad bağcan
en sevdiğim yorum... *
serenad bağcan
devamını gör...
2.
çok acıklı bir kıbrıs türküsüdür. muammer ketencoğlu çok güzel çalar ve söyler bu türküyü. uyan ali’m uyan diye de bilinir.
devamını gör...
3.
kendisi kulakların pasını silecek nitelikte bir kıbrıs türküsüdür...
devamını gör...
4.
şehit öğretmen aybüke yalçın'ın sesinden tekrar tekrar dinlediğim türküdür.
devamını gör...
5.
nedense bu aralar çok ünlenen, bir türlü sevemediğim türkü.
"mağusa limanı limandır liman" diye söz mü olur ya.
"mağusa limanı limandır liman" diye söz mü olur ya.
devamını gör...
6.
ne zaman duysam aklıma gezi zamanlarında genç yaşında öldürülmüş ali ismail korkmaz'ı getiren şarkı. bu ülke, sesini yükseltmekten korkmayan gençlere mezar olmamalıydı.
devamını gör...
7.
74 öncesi kıbrıs'ta yapılan rum zulmü dönemi yapılan bir şarkıdır. bu şarkının gerçekten bir hikayesi vardır kıbrıs'ı gezenler bilir tabi konu türk olduğu için türkiye türkleri dahil dünya pek bilmez
devamını gör...
8.
yanlış hatırlamıyorsam kıbrıslı alkolik adamın ingiliz askerler tarafından dövülmesini konu alan türkü.
devamını gör...
9.
tuğçe güzel söylemiş net...
ali, kıbrısta yaşayan arap kökenli bir türk, ama kapıdan sığmaz bir delikanlı, yunanlıların meyhanede atar yaptığını görüyor ve dalıyor aralarına ve yiyor bıçağı, süngüyü o haliyle mağosa limanına kadar sürünüyor. neyse şimdi hayl türkler falan diyeceğim. dinleyelim.
ali, kıbrısta yaşayan arap kökenli bir türk, ama kapıdan sığmaz bir delikanlı, yunanlıların meyhanede atar yaptığını görüyor ve dalıyor aralarına ve yiyor bıçağı, süngüyü o haliyle mağosa limanına kadar sürünüyor. neyse şimdi hayl türkler falan diyeceğim. dinleyelim.
devamını gör...
10.
(bkz: mağusa limanı)
devamını gör...
11.
hikayesini duyduğumda o kadar etkilendim ki ,çok üzüldüm,o sözler neler anlatıyormuş.
devamını gör...
12.
birinci dünya savaşı’nın bittiği yıllar… kıbrıs’ın magosa kentinde, arnavut mahallesi’nde yaşamaktadır arap mahmut…
mahmut’un küçük oğlu arap ali ele avuca sığmayan, tuttuğunu koparan bir delikanlıdır. hovardalıkta da kimsenin boy ölçüşemediği ve yemeğe, içmeğe meraklı olan arap ali’ye leymos sokaklarında yürüdüğünde, ona herkes dikkatli yaklaşmaktadır.yüreği insan sevgisi ile dolu olan arap ali, daima haklının yanında yer alır.
meyhane muhabbetlerini çok seven arap ali’nin cebinde hiç para bulunmaz. elinde avucunda ne varsa “arkadaşları ile” bölüşmeyi sever. genellikle meyhanelere müdavim olduğu için ailesinden para alır.
yine para istediği bir gün annesinin “artık yeter” diyerek tepki göstermesi üzerine, arap ali kız kardeşinin boğazını sıkıp öldürmekle tehdit etmesiyle, çaresiz kalan annesi mecburen parayı verir. arap ali'nin, çok sevdiği kız kardeşine asla zarar verme niyeti yoktur.
arap ali bir gün poli köyüne gider, dolaşırken “ayakla taş” oynayan bir kıza gözleri takılır. bu kızın, yeşil ve kumral olan saçları arap ali’nin gönlüne ışık saçar. o anda kalbinin heyecanlanla çarpmasıyla .....yaşındaki seniha’yı kendisine eş yapmak için annesine koşar ve seniha hemen istenir, ardından güzel bir düğünle dünya evine girerler.
***
arnavut mahallesi, mahalleler arasında tanınmış bir mahalledir... çünkü, sakinlerin çoğu kavgacı ve ağızlarından küfür eksik olmayan kişilerdir. arap ali ise sadece bu mahallenin değil, bütün leymos’un kabadayısı olarak tanınır. yolda yürürken, kimse yan gözle bile bakamaz, her an bela arayan bir kişi görünümündedir. ancak, daima haklının yanında yer aldığından kimin ne sorunu varsa arap ali’ye gelir.
bu arada ali, evlenmesine rağmen kendi zevklerinden, meyhane muhabbetleri gibi alışkanlıklarından vaz geçemez. nasıl olsa ailesi seniha’ya iki gözü gibi bakmaktadır. arap
ali bir gece yine bir meyhanede konyağını yavaş yavaş zevkine vara vara yudumlamaktadır..tam o sırada meyhaneye kendisi gibi sert görünümlü ve aynı zamanda boksör olan bir kabadayı girer..
adam içeride olduğunu farkettiği arap ali’ye sataşmaya başlar. duyduğu laflara çok kızan arap ali; “bana sakın bulaşma, pişman olursun” diye karşılık veririr. fakat kabadayı bunun üzerine daha ağır konuşmaya başlar.
arap ali buna fırsat vermeden, masadaki bıçağı kaptığı gibi mekanda bulunanların şaşkın bakışları arasında, boksörün kendisine vurmak için havaya kaldırdığı eline saplar. ne olduğunu anlayamayan boksör elinden büyük yara alır, bu olaydan sonra kavga da sona erer. yaralanan boksör bir daha arap ali’ye bulaşmaz ve üstelik her yerde kendisinden övgüyle bahseder.
haksızlıklara karşı göğsünü geren ali, kadınlara karşı hassastır.
zira, herhangi bir kadın kocasından dayak yiyecek olsa, soluğu arap ali’nin yanında alır ve dayaktan kurtulur.
***
ali de babası ve amcası gibi limanda hamal olarak çalışır. güçlü kolları ve çevik vücudu ile işini iyi yapan genç adam, babası gibi hamal başı olur.
arkadaş canlısı ve daima haklının yanında olan ali, bir gün yevmiyesini almak için herkes gibi sıraya girer. iskele başında masa kuran patron, işçilere paralarını dağıtmaktadır. ali de diğer işçiler de parasını alır.
işçilerle yürürken bir kaç gencin paralarını eksik almasından şikayet ettiklerini duyar. gençlerden meseleyi öğrenen arap ali onlara beklemelerini söyler.
hemen parayı dağıtan patronun yanına giderek bunun nedenini sorar ve “sen paranı tamam almadın mı ali?” diyerek tepki gösterir. ali ısrarla, “onlar da benim gibi sabahtan akşama kadar çalıştılar. haklarını vermen lazım” diye çıkışır.
arap ali’nin kim ve ne olduğunu bilen adam paranın verdiği güçle; “senin kabadayılığın burada sökmez ali, çekip git başımdan” diye cevap verince,ali işverinin suratına öyle bir yumruk atar ki, paralar ve evraklar masa ile birlikte iskeleden denize dökülür. olay polise intikal ettiği gibi hakkında dava açılarak hapse mahkum olup cezaevine girer.
ali birkaç ay yattıktan sonra tahliye olur ve evine döner ama arap ali, patrona hesap sormak için zaman kollar. leymos’un fırtınalı bir gecesinde yağmurluğunu ve çizmelerini giyererek limana giden ali, gece geç bir saatte bir takanın altındaki tıpayı çekip ve bağlı olduğu demiri serbest bırakarak tekneyi batırır.
fırtınanın dindiği, güneşin parladığı yeni bir gün başlamıştır ali de işine gider.
fakat herkeste bir telaş ve iskelede bir koşuşturma vardır. patron ise çok kızgın, sağa sola küfürler sallayıp bunu kimin yaptığını sormaktadır.
bu işi arap ali’den başka kimsenin yapamayacağını herkes tahmin etmektedir. zaten arap ali de inkar etmeyip, işverene yaklaşarak kulağına;
“ben yaptım. ama ispat edebilirsen et bakalım. istersen polis çağır” diye fısıldar.
arap ali ile başa çıkamayacağını anlayan patron, bütün teknelere hasar verebilir düşüncesiyle ali’ye bulaşmaktan vazgeçer.
***
takvimler 1943’ü gösterirken, alman harbi başlamış ingiliz’ler tetikte, her yerde silahlı ingiliz askerleri dolaşmaktadır...
ingiliz askerleri kıbrıs’ın her köşesinde adım adım yer almaktadır, arap ali işi gereği limandan limana gitmekte, her gittiği limanda ise meyhanelere uğramaktadır.
yine böyle bir gece, arap ali işini bitirip gittiği meyhanelerden birisinde ingiliz askerleri de yiyip içmektedirler. . ama, kimsenin yan bakmaya cesaret dahi edemediği arap ali’ye ilk kez ingiliz askerleri bakıp bakıp dururlar ancak, buna dayanamayan ali, askerlere saldırıp yumrukları askerleri perişan eder.
gece saatler ilerlerken alkolü fazla kaçıran ali, evine gitmek üzere dışarı çıkar. ancak ingiliz askerleri meyhane dışında ali’ye pusu kurmuş, onu beklemektedirler ve dışarı çıkar çıkmaz ingiliz askerleri ali’nin üstüne çullanır. bunu gören arap ali toparlanmaya çalışarak, dövüşmeye başlar. işte tam o sırada aniden bir süngü saplanır sırtına. hepsi birden arka arkaya süngülemeye başlarlar ali’yi..yedinci süngü darbesiyle yere yığılır ve öylece kalır arap ali..
ingiliz askerleri bununla da yetinmeyip, arabaları ile üstünden geçip ölüsünü de havaalanı yakınlarına götürüp atarlar.
acı haber, arnavut mahallesi mescit sokağına hemen ulaşır. kimse arap ali’nin ölümüne inanamaz. geride üç çocuğunu ve sevdiği kadını bırakan arap ali’nin ölümü herkesi yasa boğar. annesi hatice de dayanamayıp kısa bir süre sonra vefat eder.
babası arap mahmut, bu büyük acıya dayanamayıp eşi hatice’nin ardından o da hayata veda eder. arap ali’nin ölümü sadece leymos’da değil, tüm adada herkesi üzüntüye boğar..onun yiğitliği, fakirden ve haklıdan yana yaptıkları daima anlatılır.
bedeni ingiliz süngüleriyle delik deşik olan arap ali’nin akan kanı, bir direnişin türküsüne dönüşür ve “uyan alim uyan” dizelerinin yer aldığı ünlü, “magusa limanı” türküsü bir ağıta dönüşüp, o günden günümüze kadar dillerde dolaştığı gibi, sonsuza kadar da söylenecek…
söz ve müziği anonim olan türküye, selda bağcan da bir albümünde yer vermişti.
mahmut’un küçük oğlu arap ali ele avuca sığmayan, tuttuğunu koparan bir delikanlıdır. hovardalıkta da kimsenin boy ölçüşemediği ve yemeğe, içmeğe meraklı olan arap ali’ye leymos sokaklarında yürüdüğünde, ona herkes dikkatli yaklaşmaktadır.yüreği insan sevgisi ile dolu olan arap ali, daima haklının yanında yer alır.
meyhane muhabbetlerini çok seven arap ali’nin cebinde hiç para bulunmaz. elinde avucunda ne varsa “arkadaşları ile” bölüşmeyi sever. genellikle meyhanelere müdavim olduğu için ailesinden para alır.
yine para istediği bir gün annesinin “artık yeter” diyerek tepki göstermesi üzerine, arap ali kız kardeşinin boğazını sıkıp öldürmekle tehdit etmesiyle, çaresiz kalan annesi mecburen parayı verir. arap ali'nin, çok sevdiği kız kardeşine asla zarar verme niyeti yoktur.
arap ali bir gün poli köyüne gider, dolaşırken “ayakla taş” oynayan bir kıza gözleri takılır. bu kızın, yeşil ve kumral olan saçları arap ali’nin gönlüne ışık saçar. o anda kalbinin heyecanlanla çarpmasıyla .....yaşındaki seniha’yı kendisine eş yapmak için annesine koşar ve seniha hemen istenir, ardından güzel bir düğünle dünya evine girerler.
***
arnavut mahallesi, mahalleler arasında tanınmış bir mahalledir... çünkü, sakinlerin çoğu kavgacı ve ağızlarından küfür eksik olmayan kişilerdir. arap ali ise sadece bu mahallenin değil, bütün leymos’un kabadayısı olarak tanınır. yolda yürürken, kimse yan gözle bile bakamaz, her an bela arayan bir kişi görünümündedir. ancak, daima haklının yanında yer aldığından kimin ne sorunu varsa arap ali’ye gelir.
bu arada ali, evlenmesine rağmen kendi zevklerinden, meyhane muhabbetleri gibi alışkanlıklarından vaz geçemez. nasıl olsa ailesi seniha’ya iki gözü gibi bakmaktadır. arap
ali bir gece yine bir meyhanede konyağını yavaş yavaş zevkine vara vara yudumlamaktadır..tam o sırada meyhaneye kendisi gibi sert görünümlü ve aynı zamanda boksör olan bir kabadayı girer..
adam içeride olduğunu farkettiği arap ali’ye sataşmaya başlar. duyduğu laflara çok kızan arap ali; “bana sakın bulaşma, pişman olursun” diye karşılık veririr. fakat kabadayı bunun üzerine daha ağır konuşmaya başlar.
arap ali buna fırsat vermeden, masadaki bıçağı kaptığı gibi mekanda bulunanların şaşkın bakışları arasında, boksörün kendisine vurmak için havaya kaldırdığı eline saplar. ne olduğunu anlayamayan boksör elinden büyük yara alır, bu olaydan sonra kavga da sona erer. yaralanan boksör bir daha arap ali’ye bulaşmaz ve üstelik her yerde kendisinden övgüyle bahseder.
haksızlıklara karşı göğsünü geren ali, kadınlara karşı hassastır.
zira, herhangi bir kadın kocasından dayak yiyecek olsa, soluğu arap ali’nin yanında alır ve dayaktan kurtulur.
***
ali de babası ve amcası gibi limanda hamal olarak çalışır. güçlü kolları ve çevik vücudu ile işini iyi yapan genç adam, babası gibi hamal başı olur.
arkadaş canlısı ve daima haklının yanında olan ali, bir gün yevmiyesini almak için herkes gibi sıraya girer. iskele başında masa kuran patron, işçilere paralarını dağıtmaktadır. ali de diğer işçiler de parasını alır.
işçilerle yürürken bir kaç gencin paralarını eksik almasından şikayet ettiklerini duyar. gençlerden meseleyi öğrenen arap ali onlara beklemelerini söyler.
hemen parayı dağıtan patronun yanına giderek bunun nedenini sorar ve “sen paranı tamam almadın mı ali?” diyerek tepki gösterir. ali ısrarla, “onlar da benim gibi sabahtan akşama kadar çalıştılar. haklarını vermen lazım” diye çıkışır.
arap ali’nin kim ve ne olduğunu bilen adam paranın verdiği güçle; “senin kabadayılığın burada sökmez ali, çekip git başımdan” diye cevap verince,ali işverinin suratına öyle bir yumruk atar ki, paralar ve evraklar masa ile birlikte iskeleden denize dökülür. olay polise intikal ettiği gibi hakkında dava açılarak hapse mahkum olup cezaevine girer.
ali birkaç ay yattıktan sonra tahliye olur ve evine döner ama arap ali, patrona hesap sormak için zaman kollar. leymos’un fırtınalı bir gecesinde yağmurluğunu ve çizmelerini giyererek limana giden ali, gece geç bir saatte bir takanın altındaki tıpayı çekip ve bağlı olduğu demiri serbest bırakarak tekneyi batırır.
fırtınanın dindiği, güneşin parladığı yeni bir gün başlamıştır ali de işine gider.
fakat herkeste bir telaş ve iskelede bir koşuşturma vardır. patron ise çok kızgın, sağa sola küfürler sallayıp bunu kimin yaptığını sormaktadır.
bu işi arap ali’den başka kimsenin yapamayacağını herkes tahmin etmektedir. zaten arap ali de inkar etmeyip, işverene yaklaşarak kulağına;
“ben yaptım. ama ispat edebilirsen et bakalım. istersen polis çağır” diye fısıldar.
arap ali ile başa çıkamayacağını anlayan patron, bütün teknelere hasar verebilir düşüncesiyle ali’ye bulaşmaktan vazgeçer.
***
takvimler 1943’ü gösterirken, alman harbi başlamış ingiliz’ler tetikte, her yerde silahlı ingiliz askerleri dolaşmaktadır...
ingiliz askerleri kıbrıs’ın her köşesinde adım adım yer almaktadır, arap ali işi gereği limandan limana gitmekte, her gittiği limanda ise meyhanelere uğramaktadır.
yine böyle bir gece, arap ali işini bitirip gittiği meyhanelerden birisinde ingiliz askerleri de yiyip içmektedirler. . ama, kimsenin yan bakmaya cesaret dahi edemediği arap ali’ye ilk kez ingiliz askerleri bakıp bakıp dururlar ancak, buna dayanamayan ali, askerlere saldırıp yumrukları askerleri perişan eder.
gece saatler ilerlerken alkolü fazla kaçıran ali, evine gitmek üzere dışarı çıkar. ancak ingiliz askerleri meyhane dışında ali’ye pusu kurmuş, onu beklemektedirler ve dışarı çıkar çıkmaz ingiliz askerleri ali’nin üstüne çullanır. bunu gören arap ali toparlanmaya çalışarak, dövüşmeye başlar. işte tam o sırada aniden bir süngü saplanır sırtına. hepsi birden arka arkaya süngülemeye başlarlar ali’yi..yedinci süngü darbesiyle yere yığılır ve öylece kalır arap ali..
ingiliz askerleri bununla da yetinmeyip, arabaları ile üstünden geçip ölüsünü de havaalanı yakınlarına götürüp atarlar.
acı haber, arnavut mahallesi mescit sokağına hemen ulaşır. kimse arap ali’nin ölümüne inanamaz. geride üç çocuğunu ve sevdiği kadını bırakan arap ali’nin ölümü herkesi yasa boğar. annesi hatice de dayanamayıp kısa bir süre sonra vefat eder.
babası arap mahmut, bu büyük acıya dayanamayıp eşi hatice’nin ardından o da hayata veda eder. arap ali’nin ölümü sadece leymos’da değil, tüm adada herkesi üzüntüye boğar..onun yiğitliği, fakirden ve haklıdan yana yaptıkları daima anlatılır.
bedeni ingiliz süngüleriyle delik deşik olan arap ali’nin akan kanı, bir direnişin türküsüne dönüşür ve “uyan alim uyan” dizelerinin yer aldığı ünlü, “magusa limanı” türküsü bir ağıta dönüşüp, o günden günümüze kadar dillerde dolaştığı gibi, sonsuza kadar da söylenecek…
söz ve müziği anonim olan türküye, selda bağcan da bir albümünde yer vermişti.
devamını gör...
13.
mağusa limanı türküsünün hikayesi nedir?mağusa limanında hamal olarak çalışan ali'nin hikayesidir. teninin esmerliğinden dolayı arap lakabını almıştır. genç yaşta evlenip bir de çocuk sahibi olan arap ali güçlü ve kuvvetli bir delikanlıdır. hemen hemen her akşam işinin bitirdikten sonra meyhaneye gitmektedir. çalıştığı limana yakın olan bu meyhanede günün yorgunluğunu atmak için bir şeyler içer ve evine öyle gider.yine bir gün meyhanenin yolunu tutar ve oraya gider. bu sefer meyhaneye gittiğinde uğultu, kahkaha ve saygısız tavırlar sergileyen ingiliz sömürgesine ait 7 hint askerlerini görmüş.bakışlarınıaskerlerin üzerine odaklayan ali'den rahatsız olan hint askerleri onun üstüne yürümüş ve beklemedikleri şekilde ali'den dayak yiyerek meyhaneden ayrılmışlar. bu olay o gece tüm kıbrıs'a yayılmış. arkadaşları bu olaydan sonra ali'ye buraları terk et şeklinde telkinde bulunmuşlar. ali ise gitmemiş. gitmesi gerekenin onlar olduğunu söylemiş ve içkisini içmeye devam etmiş.ertesi gün ali yine iş çıkışında aynı meyhaneye gider ve tüfeklerinde süngü takılı olan 7 hint askeri onu bekliyordur. içlerinden bir tanesi ali'ye doğru hamle yapar. ali gelen ilk askeri yumrukla yere indirir, fakat kalan 6 askerin süngü darbelerine dayanamaz. en son öfkeli bir şekilde ali'nin yumrukla yere indirdiği7. askerde ali'ye süngüsünü saplar. hızla kan kaybetmeye başlayan ali'yi 7 hint askeri sürükleyerek ibreti alem için mağusa limanına götürür. ve orada bırakırlar. olayı öğrenen ali'nin eşi hızlı bir şekilde limana doğru gelir ve kanlar içerisinde olan ali'nin başına gider. ali'nin ağzından o son sözler dökülür. "iskeleden çıktım yan basa basa mağusa'ya vardım kan kusa kusa. mağusa limanı, limandır liman, beni öldüren de yoktur din iman". sözleri çıkar ve ali o dakika ölür. ali'nin eşi ise "uyan ali'im uyan uyanmaz oldun yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun" der. bu sözleri duyup etkilenen çevre halkı ise bu sözlerden türkü yaparlar.
mağusa limanı türküsünün hikayesi nedir?
mağusa limanında hamal olarak çalışan ali'nin hikayesidir. teninin esmerliğinden dolayı arap lakabını almıştır. genç yaşta evlenip bir de çocuk sahibi olan arap ali güçlü ve kuvvetli bir delikanlıdır. hemen hemen her akşam işinin bitirdikten sonra meyhaneye gitmektedir. çalıştığı limana yakın olan bu meyhanede günün yorgunluğunu atmak için bir şeyler içer ve eveine öyle gider.
yine bir gün meyhanenin yolunu tutar ve oraya gider. bu sefer meyhaneye gittiğinde uğultu, kahkaha ve saygısız tavırlar sergileyen ingiliz sömürgesine ait 7 hint askerlerini görmüş.
bakışlarınıaskerlerin üzerineodaklayan ali'den rahatsız olan hint askerleri onunüstüne yürümüş ve beklemedikleri şekilde ali'den dayak yiyerek meyhaneden ayrılmışlar. bu olay o gece tüm kıbrıs'a yayılmış. arkadaşları bu olaydan sonra ali'ye buraları terk etşeklinde telkinde bulunmuşlar. ali ise gitmemiş. gitmesi gerekenin onlar olduğunu söylemiş veiçkisini içmeye devam etmiş.
ertesi gün ali yine iş çıkışında aynı meyhaneye gider ve tüfeklerinde süngü takılı olan 7 hint askeri onu bekliyordur. içlerinden bir tanesi ali'ye doğru hamle yapar. ali gelen ilk askeri yumrukla yere indirir, fakat kalan 6 askerinsüngü darbelerine dayanamaz. en son öfkeli bir şekilde ali'nin yumrukla yere indirdiği7. askerde ali'ye süngüsünü saplar. hızla kan kaybetmeye başlayan ali'yi 7 hint askeri sürükleyerek ibreti alem içinmağusa limanına götürür. ve orada bırakırlar. olayı öğrenen ali'nin eşi hızlı bir şekilde limana doğru gelir ve kanlar içerisinde olan ali'nin başına gider. ali'nin ağzından o son sözler dökülür. "iskeleden çıktım yan basa basa mağusa'ya vardım kan kusa kusa. mağusa limanı, limandır liman, beni öldüren de yoktur din iman". sözleri çıkar ve ali o dakika ölür. ali'nin eşi ise "uyan ali'im uyan uyanmaz oldun yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun" der. bu sözleri duyup etkilenen çevre halkı ise bu sözlerden türkü yaparlar.
türkü .
mağusa limanı türküsünün hikayesi nedir?
mağusa limanında hamal olarak çalışan ali'nin hikayesidir. teninin esmerliğinden dolayı arap lakabını almıştır. genç yaşta evlenip bir de çocuk sahibi olan arap ali güçlü ve kuvvetli bir delikanlıdır. hemen hemen her akşam işinin bitirdikten sonra meyhaneye gitmektedir. çalıştığı limana yakın olan bu meyhanede günün yorgunluğunu atmak için bir şeyler içer ve eveine öyle gider.
yine bir gün meyhanenin yolunu tutar ve oraya gider. bu sefer meyhaneye gittiğinde uğultu, kahkaha ve saygısız tavırlar sergileyen ingiliz sömürgesine ait 7 hint askerlerini görmüş.
bakışlarınıaskerlerin üzerineodaklayan ali'den rahatsız olan hint askerleri onunüstüne yürümüş ve beklemedikleri şekilde ali'den dayak yiyerek meyhaneden ayrılmışlar. bu olay o gece tüm kıbrıs'a yayılmış. arkadaşları bu olaydan sonra ali'ye buraları terk etşeklinde telkinde bulunmuşlar. ali ise gitmemiş. gitmesi gerekenin onlar olduğunu söylemiş veiçkisini içmeye devam etmiş.
ertesi gün ali yine iş çıkışında aynı meyhaneye gider ve tüfeklerinde süngü takılı olan 7 hint askeri onu bekliyordur. içlerinden bir tanesi ali'ye doğru hamle yapar. ali gelen ilk askeri yumrukla yere indirir, fakat kalan 6 askerinsüngü darbelerine dayanamaz. en son öfkeli bir şekilde ali'nin yumrukla yere indirdiği7. askerde ali'ye süngüsünü saplar. hızla kan kaybetmeye başlayan ali'yi 7 hint askeri sürükleyerek ibreti alem içinmağusa limanına götürür. ve orada bırakırlar. olayı öğrenen ali'nin eşi hızlı bir şekilde limana doğru gelir ve kanlar içerisinde olan ali'nin başına gider. ali'nin ağzından o son sözler dökülür. "iskeleden çıktım yan basa basa mağusa'ya vardım kan kusa kusa. mağusa limanı, limandır liman, beni öldüren de yoktur din iman". sözleri çıkar ve ali o dakika ölür. ali'nin eşi ise "uyan ali'im uyan uyanmaz oldun yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun" der. bu sözleri duyup etkilenen çevre halkı ise bu sözlerden türkü yaparlar.
türkü .
devamını gör...
14.
şehit öğretmen şenay aybüke yalçın öyle güzel söylemiş ki, her dinlediğimde içimi titretir. mekanı cennet olsun, amin.
devamını gör...
15.
ağlama kotamı doldurmam ilazım... sabah 8 den beri ağlıyorum, altın vuruş bu olsun.
devamını gör...
16.
bu saatte cafede çalan parça. yine daldık uzaklara...
devamını gör...
17.
18.
arabada giderken kardeşim açtı şarkıyı. ilk kez o zaman dinledim. bir daha dinlemek istemeyeceğim şarkılardan..
devamını gör...
19.
magusa limanı limandır liman aman aman
beni öldürende yoktur din iman
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
iskeleden çıktım yan basa basa aman aman
magosa'ya vardım kan kusa kusa
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
magusa limanından aldılar beni aman aman
üç mil uzağına attılar beni
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
beni öldürende yoktur din iman
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
iskeleden çıktım yan basa basa aman aman
magosa'ya vardım kan kusa kusa
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
magusa limanından aldılar beni aman aman
üç mil uzağına attılar beni
uyan alim uyan uyanmaz oldun
yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun
devamını gör...
20.
tuvana... benimle evlen lan, benim ol, sadece yanında yatacağım, hiç bir şey yapmayacağım yeminle...uyuruz beraber... olma mı?
devamını gör...