sadizmin isim babası.
şımarık, küstah, edepsiz. evlenir. baldızına balta olur. sokak sürtükleriyle hayasız maceraların kahramanı. hapse tıkılır, kaçar, yeni rezaletler icat eder. 1775'te baldızıyla italya'ya gider. dönüşte hapsedilir. bir yolunu bulup hapishaneden tüyer; yeniden kaçar, yeniden enselenir. nihayet charenton tımarhanesine tıkılır (1789). bir yıl sonra tahliye edilir. piyesler yazar. ihtilale katılır. sonra sefalete düşer ve bir aktrisle yaşar. ama bu durgun devir çabuk sona erer. justine romanını kaleme aldı diye tevkif edilir. hapishaneden hapishaneye yollanır. nihayet tekrar tımarhaneyi boylar ve 1814'te charenton'da ölür. eserlerinin çoğunu hapishanede yazmıştır, ömrünün 27 yılından fazlasını yaşadığı hapishanelerde.
eserleri: justine yahut faziletin belaları, juliette yahut hayasızlığın mutlulukları, sodome'da 120 gün, aline ile valcour, halvet odasında felsefe.
sainte- beuve, baudelaire ve swinburne bu müstehcen kitapların geçen asırdaki ünlü hayranları. lamartine, barbey d'auerevilly, apollinaire de o bulanık kaynaktan feyz almış zaman zaman. sürrealistler hazreti üstat tanımışlar. o hayranlıklar sade'a cihanşümül bir ün kazandırmış. çağımız avrupa'sının putlarından biri olmuş "ilahi" marquis.

kaynak: nostaljik bir tad olsun diye; cemil meriç (bkz: bu ülke) kitabının kaneviçesinden aynen alıntı.
devamını gör...
quills filminde hayatının bir bölümü anlatılan sadist ve yazma tutkusundan bir türlü vazgeçemeyen bir yazardır.
devamını gör...
pasolini'nin salo ya da sodom'un 120 günü filmi de sade'nin kitabından esinlenmiştir. izlenmesi gerekir.
devamını gör...
*ilk önce, (bkz: fransız ihtilali). dahası, (bkz: terör saltanatı).

blanchot'nun olağanüstü dokunaklı satırlarıyla sade olayına, - evet, sade değil sadece bir yazar, fakat daha da önemlisi bir olaydır -, az da olsa yaklaşma imkânı elde edebiliyoruz:

"devrimci eylem, tıpkı yazarın dünyayı değiştirmek için birkaç sözcüğü yan yana getirmekten başka bir şeye ihtiyacı olmaması gibi, aynı güçle ve aynı kolaylıkla boşanır zincirlerinden. onda da aynı katışıksızlık istemi ve yaptığı her şeyin mutlak surette değdiğine dair (...), son amaç, son edim olduğuna dair inanç vardır. bu son edim özgürlüktür, yapılacak tek tercih de özgürlükle hiç arasındakidir. bu yüzden o durumda kabul edilebilir tek söz şudur: ya özgürlük ya ölüm. böylece terör ortaya çıkar. her insan belirli bir görevde çalışan bir birey olmaktan çıkıp, burada ve sadece şimdi harekete geçen biri olur: o ne başka yer ne yarın, ne çalışma ne de eser tanıyan evrensel [ve mutlak, - e.i.] özgürlüktür. böyle anlarda artık kimsenin yapacak bir şeyi yoktur, zira her şey yapılmıştır. artık kimsenin özel bir hayata hakkı yoktur, her şey herkese aittir, en suçlu insan da şüpheli görünendir, bir sırrı olandır, bir düşünceyi, bir mahremiyeti sadece kendisine saklayandır. son olarak da kimsenin kendi hayatına, fiili olarak ayrı ve fiziki olarak farklı olan kendi varoluşuna hakkı yoktur. terörün anlamı budur. (...)

ölüm olayının dahi hiçbir önemi yoktur. terörde bireyler ölür ve bu hiçbir anlam ifâde etmez. 'bu', der hegel, ünlü bir cümlesinde, 'en soğuk, en özelliksiz ölümdür, bir lahanın başını kesmekten veya bir yudum su içmekten daha fazla anlam taşımaz.' (...) özgür dünyada ve özgürlüğün mutlak görüntü olduğu o anlarda ölmek önemsizdir, ölümün de derinliği yoktur. bunu bize terör ve devrim öğretmiştir, savaş değil.

yazar devrimde kendini görür. onun çekiciliğine kapılır, çünkü devrim edebiyatın tarihe dönüştüğü dönemdir. onun hakikatidir. (...) 1793'te devrimle ve terörle mükemmel bir şekilde özdeşleşen bir adam vardı. bir astokrattı; ortaçağdan kalma şatosunun mazgallarında zincire vurulmuş, hoşgörülü, daha ziyâde sıkılgan ve nezâketi aşırıya vardıran bir adamdı. ama yazdı, yazmaktan başka bir şey yapmadı ve özgürlük onu çekip çıkarmış olduğu bastille'e geri tıksa da o, bu özgürlüğü en iyi anlayandı, çünkü en sıradışı tutkuların bile siyasi gerçekliğe dönüşebildikleri ânın, gün ışığına çıkmaya hakları olduğu, yasa oldukları ânın özgürlük olduğunu anlamıştı. aynı zamanda o, ölümü en büyük tutku ve bayağılıkların sonuncusu olarak gören, başları bir lahananın başını keser gibi kesen kişiydi, bunu öyle büyük bir kayıtsızlıkla yapardı ki hiçbir şey sebep olduğu ölümden daha gerçekdışı değildi, bununla birlikte egemenliğin ölümde olduğunu, özgürlüğün ölüm olduğunu kimse bu kadar derinden hissetmemiştir. sade örnek yazardır, tüm çelişkileri bir araya toplamıştır. yalnızdır: insanların en yalnızıdır, bununla birlikte herkesin tanıdığı bir kişilik ve önemli bir siyaset adamıdır. sürekli olarak içeri kapatılır ve mutlak surette özgürdür, mutlak özgürlüğün teorisyeni ve simgesidir. muazzam bir eser yazar ama bu eser kimsenin gözünde değer taşımaz. tanınmamış biridir ama temsil ettiği şeyin herkes için dolaysız bir anlamı vardır. bir yazardan başka bir şey değildir, tutku derecesine varmış hayatı, vahşet ve çılgınlığa dönüşmüş tutkuyu betimler. en ayrıksı, en gizli ve en akıldışı duyguyu evrensel bir doğrulama hâline getirir. (...) son olarak ise o yadsımanın ta kendisidir: eseri, yadsımanın çalışmasıdır; deneyimi, kudurmuş, kıyıcı bir yadsımanın, başkalarını yadsıyan, tanrı'yı yadsıyan, doğayı yadsıyan ve mütemadiyen dönüp durduğu bu çemberin içinde kendinden mutlak egemenlik olarak haz alan yadsımanın hareketidir."

sade biriciktir.
devamını gör...
(bkz: discours contre dieu)
devamını gör...
"...bu hüzün dolu evrene kendisine rağmen fırlatılıp atılmış, insan denen bu zavallı yaratığın, ancak zevklerinin ve fantezilerinin alanını genişleterek, şehveti için her şeyi feda ederek yaşamanın dikenleri üzerinden birkaç gül derlemeyi başarabileceğine inanın."

sözleriyle, felsefesini gayet güzel özetlemiş yazar ve düşünür.
devamını gör...
çağına göre çok uç şeyler ifade etse de günümüz insanlığının yanında zemzemle yıkanmış gibi kalan yazar.
devamını gör...
valla şimdiki gündüz programlarını seyr etseydi, programa çıkanlara ve konularına ceketini ilikler , üstad diye hitap ederdi oradakilere.
adam çok masum kalmış, bu zamana göre.
devamını gör...
"yatak odasında felsefe" okunmalı bence. evet "biraz" pornografik durumlar fazlaca ama oradaki felsefeyi es geçmemek gerekir diye düşünüyorum.


'büyük fikirler yüzünden ahlakı bozulacak kişiye yazıklar olsun! felsefi düşünceler içinden yalnızca kötü olanları çekip almayı bilen, ahlakı her şeyle bozulan bu kişilere yazıklar olsun! bunların ahlakının seneca ya da charron okuyarak bozulmadığını kim ileri sürebilir? ben asla onlara hitap etmiyorum! ''


" evet , ben libertenim, itiraf ediyorum, bu konuda akla gelebilecek her şeyi düşündüm, ama düşündüğüm ,tasarladigim şeyleri elbette yapmadım ve kesinlikle de yapmayacağım. ben bir libertenim, adi suçlu ya da katil degil"
devamını gör...
filozof, romancı, aykırı.

kendisini diğer filozof ve romancılardan ayıran en önemli özelliği olan aykırılığı öyle bir boyuttadır ki; aristokrat olmasına rağmen kendisini hapse attıran kraliyet yönetimine dahi diş bilemiş, ihtilal sonrası ilan edilen genç cumhuriyetin en ateşli savuncularından birisi olmuştur. yeri geldiğinde, bu cumhuriyete dahi baş kaldırmasını bilmiştir, öyle ki, marquis de sade ya da cumhuriyetten sonra bilinen adıyla, yurttaş sade, simone de beauvoir'ın "sade'ı yakmalı mı?"da belirttiği üzere, pekala cumhuriyet rejimindeki terör döneminden faydalanabilir, gönlünce insanları işkence edebileceği veyahut onları öldürebileceği bir kamu görevine atanabilirdi.

ancak, yaygın kanının aksine sade, fransız ihtilali'nin terör dönemine şiddetle karşı çıkmış, hatta ve hatta "ılımlı" diye fişlenmiştir. sade hakkında yalapşap bilgisi olan pek-çok kişinin onun terör dönemini canla başla savunacağını düşündüğünden öylesine eminim ki.

de beauvoir kendisi hakkında şöyle bahsetmeye devam eder "sade'ı yakmalı mı?" isimli eserinde; "kuşkusuz, "kan akıtmak" belli hallerde coşku verici bir işti onun için. ne var ki kendi varlığının ve tek tek bireylerin etini olduğu kadar, bir özgürlüğü, bir bilinci sağlamasını de bekliyordu kıyıcılıktan. adsız kişileri geniş ölçüde yargılamak, onlara hüküm giydirmek, ölümlerini görmek, sade'ın yadsıdığı şeylerdi bunlar."

kendisi sadizme ismini vermiştir amenna, çok sayıda partnerine acı çektirmekten zevk aldığı, dinden nefret ettiği ve her türlü tabuyu tersyüz ederek yaşadığı da söylenebilir, ancak de sade, toplumsal ahlakın ikiyüzlülüğünü enfes bir şekilde ortaya koyar; hukuk bağlamında yasallaştırılan bir sadizmin, kontrol duygusunun ve baskıcılığın karşısındadır o, onun elezerliği bir bastırma değil özgürleştirme aygıtıdır, her zaman başkaları için olmasa da, kendisi için...

hapsedilmiş, akıl hastası olarak yaftalanmış, tüm onuru elinden alınmıştır.

ancak buna rağmen yazmaya devam etmiş ve dönemin aydınlarının, gençlerinin, masumlarının kellesini giyotinle patır patır alan fransızlara, "cumhuriyetçi olmak istiyorsanız, daha iyi denemelerde bulunmak zorundasınız" diye ayar vermekten çekinmemiştir.

eserleri 2017 yılından itibaren fransa devleti tarafından kültür hazinesi ilan edilmiştir.

daha fazlası için:
simone de beauvoir - faut il brûler sade ("sade'ı yakmalı mı?", yapı kredi yayınları)
georges bataille - la littérature et le mal ("edebiyat ve kötülük", ayrıntı yayınları)
marquis de sade - la philosophie dans le boudoir ("yatak odasında felsefe", ayrıntı yayınları)
devamını gör...
markiz olmasaydı, ''manyak yahu'' diye itilip kakılacağından emin olduğum, sadizmin fikir babası yazar. ahlakçılığı tümüyle reddetmiş *, üstüne tüy dikmiş, o kadar da değil dedirtmiştir. zamanında* yatak odasında felsefe kitabına uzunca bir inceleme yazısı yazmıştım. çarpık ilişkiler, aşağılamalar, grup seks, ensest.. tamam her şey bir yere kadar fikirlerine paralel duruyordu ta ki kadının vajinasını iğne iplikle dikip bundan zevk alma bölümüne kadar. orada bir afalladım işte. evet.
devamını gör...
1740-1814 yıllarında yaşayan aydınlanma dönemi filizoflarındandır. sadizmin kurucusudur ve eylemden öteye geçip felsefesini yapmış bir filozoftur. karanlık, tedirgin edici bir aydınlanmacılığı vardır.

yazıları cinsel suçlar, işkence seansları, cinayetleri içerir ve mide bulandırıcı detaylarla sapıkçadır.

kraliyet ailesine yakın aristokratlardan olması sebebiyle sınırsız imtiyazlara sahipti ve doğuştan üstün olduğuna inanıyordu. "zaman zaman dünyadaki bütün nimetlerin benim emrine verilmiş olduğunu düşünüyorum. insanların bana gösterdiği saygı ve doğuştan üstün olduğuma dair düşünceleri beni daha azgın biri olmaya itiyor. onlara karşı daha kızgın ve baskıcı olmaktan kendimi alamıyorum. bütün evreni, arzularımı tatmin etmek için bana sunulmuş bir nimet olarak görüyorum" demiştir.

sodom'un 120 günü, en bilinen kitaplarındandır ve filmi de çekilmiştir.

hayatının büyük bir bölümünü hapishane ve akıl hastanelerinde geçirmiştir.

o dönemde geneleve girmesi yasaklanan tek adamdır. tecavüz, hırsızlık, haneye tecavüz, adam yaralama gibi suçların yanında asıl "yazdığı" için yargılanmıştır. bütün defterleri, kalemleri, herşeyi elinden alınarak bir hücreye kapatıldığında giysilerini çıkarıp çarşaf haline dönüştürüp tırnaklarını divit gibi kullanarak kanıyla yazmıştır. bunlar da elinden alındığında dışkısıyla duvarlara yazmaya devam etmiş ve şöyle demiştir:
"beni bedensel, günaha ilişkin dayanılmaz bir perhize mahkum ederek mükemmel bir iş yaptığınızı düşündünüz, ama yanıldınız, beynimi coşturdunuz, bana can vermek zorunda kalacağım hayaletler yarattırdınız."

marquis de sade; ruhunu şeytan'a satmış dejenere biri midir? akıl hastası mıdır? yoksa insan ruhunun karanlık boyutlarında yaşayan öncü bir düşünce adamı mıdır?

bu ve buna benzer örnekler, bastırdığımız, göz atmaya dahi cüret edemediğimiz gölgelerimizi sorgulatıyor ve "insan" denen varlığın benzer çarpanlarla neye dönüşebilecegi konusundaki potansiyeli ürkütüyor.
devamını gör...
donatien alphonse françois le marquis de sade 

erotizm faktörünü baz alan erotizm edebiyatı'nın önemli temsilcilerinden olan fransız yazar olup 1840/ 1914 yılları arasında yaşamıştır.

sadizm kavramının onun edebiyatından türediği bilinir, kendisinin her sadist gibi kurallara karşı çıkan dadaist bir yanı olduğu fikri rahatlıkla düşünülebilir.

kendisi adına simone de beauvoir tarafından yazılmış sade'ı yakmalı mı adında bir de kitap bulunmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


beş para etmez salaklarla doludur dünya.
devamını gör...
sadizmin fikir babası. 4 kitabını okudum, bir kitabından uyarlama bir filmini izledim (maalesef), midesi hassas olanlara tavsiye etmiyorum.
yaşadığı döneme göre belki fikirleri çok uçuktu fakat marquis de sade bence en fazla "normal bir insan" kadar sapkındı ya da iğrençti ya da uçuktu.
devamını gör...
adamım benim. yatak odasında felsefeyi okuyunuz.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"marquis de sade" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim