1.
dünyanın şartlarının değiştiği ve şehirlerin hareket edebilen makineler haline dönüştüğü bir bilim kurgu filmi. film ingiliz yazar philip reeve tarafından 2001 yılında basılmış mortal engines kitabının beyaz perdeye uyarlanmasıdır. filmle ilgili değinmek istediğim başka bir şey ise dublajının harika olması, dublaj yapan ekiple ilgili araştırma yapmadım ama kim yaptıysa mükemmeldir.
devamını gör...
2.
türkçedeki adıyla ölümcül makineler
oyuncu listesinde robert sheehan, hera hilmarsdóttir, hugo weaving, leila george d'onofrio, stephen lang, jihae, ronan raftery, colin salmon, patrick malahide, regé-jean page, philip reeve, leifur sigurdarson, mark mitchinson, caren pistorius ve frankie adams gibi oyuncuların olduğu 2018 yapımı aksiyon/bilim kurgu türündeki bu filmin yönetmenliğini ise christian rivers yapmıştır.
dünyanın yok olup makinelerin hüküm sürdüğü bir zamanda insanlar koca koca yürüyen şehirler inşa etmiştir. bir kız ise intikam almak için büyük bir şehri yöneten bir adamı öldürmek ister ama orada bulunan bir gencin engel olması sonrası bunu başaramaz. yakalanmamak için şehirden kaçan kızı yakalamak isteyen çocuk onun kendisini atlamasından sonra şehrin sahibi gelir ve çocuğu da aşağı atar. kız ile dışardaki hayatta ayakta kalmaya çalışırken yakalanacakları sırada birileri onları kurtarır ama bu insanlar onları alıp satmak isterler ve bir anda biri gelip onları oradan kurtarır. film daha sonra büyük bir savaşı anlatır bize bu savaşın sonunda ise kız ile çocuk birlikte büyük bir iş başarmış olurlar.
ütopik bir gelecekte geçen bir film benim için iyi bir film ama herkese uymaz gibi geliyor bana. çok izleyebileceğim filmlerden değil her şeye rağmen onu da belirtmek isterim. iyi seyirler.
oyuncu listesinde robert sheehan, hera hilmarsdóttir, hugo weaving, leila george d'onofrio, stephen lang, jihae, ronan raftery, colin salmon, patrick malahide, regé-jean page, philip reeve, leifur sigurdarson, mark mitchinson, caren pistorius ve frankie adams gibi oyuncuların olduğu 2018 yapımı aksiyon/bilim kurgu türündeki bu filmin yönetmenliğini ise christian rivers yapmıştır.
dünyanın yok olup makinelerin hüküm sürdüğü bir zamanda insanlar koca koca yürüyen şehirler inşa etmiştir. bir kız ise intikam almak için büyük bir şehri yöneten bir adamı öldürmek ister ama orada bulunan bir gencin engel olması sonrası bunu başaramaz. yakalanmamak için şehirden kaçan kızı yakalamak isteyen çocuk onun kendisini atlamasından sonra şehrin sahibi gelir ve çocuğu da aşağı atar. kız ile dışardaki hayatta ayakta kalmaya çalışırken yakalanacakları sırada birileri onları kurtarır ama bu insanlar onları alıp satmak isterler ve bir anda biri gelip onları oradan kurtarır. film daha sonra büyük bir savaşı anlatır bize bu savaşın sonunda ise kız ile çocuk birlikte büyük bir iş başarmış olurlar.
ütopik bir gelecekte geçen bir film benim için iyi bir film ama herkese uymaz gibi geliyor bana. çok izleyebileceğim filmlerden değil her şeye rağmen onu da belirtmek isterim. iyi seyirler.
devamını gör...
3.
izlemekten büyük keyif aldığım ve defalarca da izlediğim, distopik bir evrende geçen harika bir film. öve öve arşa mı çıkardım? yapılacak bir şey yok. çok sevdim, seviyorum ve seveceğim.*
aile ile izlenebilecek güzel bir evrende tarihsel gerçekliğin, geleceğin dünyasına dönüştürülmüş şekli, acaba nasıl olurdu'yu muhteşem ana hatlarıyla sunuyor film bize. filmi izlerken paralizi olmuş gibi oluyorum.
tarihsel bağlantıları o kadar güçlü ki filmin, kendiniz hemen
orta çağ avrupasında buluyorsunuz. sonra adım adım yeni çağ'a ve ardından yakın çağ'a ulaşıyorsunuz. elbette bunu, doğrudan değil sunulan evren içerisinde görebiliyorsunuz...
küçük küçük devletçikler, yavaş yavaş sanayileşmiş devletlere ve onlar da büyük imparatorluklara yem oluyor. evet evet. bunun yegane ifadesi yem olmak... balık gibi... oltanın ucundaki iğneye bağlı hayatlar gibi...
filmin anlatımı, çok güçlü...
film, yürüyen kentler adlı kitaptan uyarlanmış. kitabı okumamama rağmen beyaz perdeye çok güzel yansıtıldığını düşünüyorum. çünkü sunulan evren çok güçlü ve inandırıcı idi.
yine film, 2018 yapımı ve ilk olarak yeni zelanda'da, 2018'in sonunda, 6 aralık'ta gösterime girmiş. sonra yavaş yavaş dünyaya yayılmış.
tavsiye ettiğim bir film. hem bir tarihçi olarak hem de sıradan izleyici olarak sevdiğim ve arşivimde yer verdiğim filmlerdendir.*
aile ile izlenebilecek güzel bir evrende tarihsel gerçekliğin, geleceğin dünyasına dönüştürülmüş şekli, acaba nasıl olurdu'yu muhteşem ana hatlarıyla sunuyor film bize. filmi izlerken paralizi olmuş gibi oluyorum.
tarihsel bağlantıları o kadar güçlü ki filmin, kendiniz hemen
orta çağ avrupasında buluyorsunuz. sonra adım adım yeni çağ'a ve ardından yakın çağ'a ulaşıyorsunuz. elbette bunu, doğrudan değil sunulan evren içerisinde görebiliyorsunuz...
küçük küçük devletçikler, yavaş yavaş sanayileşmiş devletlere ve onlar da büyük imparatorluklara yem oluyor. evet evet. bunun yegane ifadesi yem olmak... balık gibi... oltanın ucundaki iğneye bağlı hayatlar gibi...
filmin anlatımı, çok güçlü...
film, yürüyen kentler adlı kitaptan uyarlanmış. kitabı okumamama rağmen beyaz perdeye çok güzel yansıtıldığını düşünüyorum. çünkü sunulan evren çok güçlü ve inandırıcı idi.
yine film, 2018 yapımı ve ilk olarak yeni zelanda'da, 2018'in sonunda, 6 aralık'ta gösterime girmiş. sonra yavaş yavaş dünyaya yayılmış.
tavsiye ettiğim bir film. hem bir tarihçi olarak hem de sıradan izleyici olarak sevdiğim ve arşivimde yer verdiğim filmlerdendir.*
devamını gör...
4.
film geçmişte yaşanmış "60 dakika savaşları" ile yıkılmış bir dünyada başlıyor. insanlar artık sabit bir yerde yaşamaktansa koca koca otobot tarzı makineleri şehir gibi kullanarak oradan oraya göç ederek yaşıyorlar. tabi ingilizler burada bile geçmişteki zihniyetlerini kaybetmemişler ve yollarında sömürülecek ne kadar şehir varsa yutup sömürme peşindeler, adamlar emperyalizmi tekerlek takıp kullanmaya devam ediyorlar resmen.
filmin sonunda ingilizlerin şehrin duvarlarına nükleer tesla bobini ile ateş ederken "com on ingerland brek som focking walls " edasıyla hayvan gibi anırırlarken, şehirleri yok olduktan beş dakika sonra saldırdıkları insanların yanlarına topluca gidip "abi biz ingiliz bizi de al ehe" mülteci bakışı atmaları beni bitirdi.
tam çerezlik bir filmdi, güzeldi tavsiye ederim. yeşil gözlü robota da üzüldüm press f.
filmin sonunda ingilizlerin şehrin duvarlarına nükleer tesla bobini ile ateş ederken "com on ingerland brek som focking walls " edasıyla hayvan gibi anırırlarken, şehirleri yok olduktan beş dakika sonra saldırdıkları insanların yanlarına topluca gidip "abi biz ingiliz bizi de al ehe" mülteci bakışı atmaları beni bitirdi.
tam çerezlik bir filmdi, güzeldi tavsiye ederim. yeşil gözlü robota da üzüldüm press f.
devamını gör...