1.
"çavdar tarlasında çocuklar."
birçok kişinin başucu eseri olmasına karşın benim en nefret ettiğim kitaptır. hatta o kadar nefret ettimki sonu nu getiremeden yırtıp attım.
birçok kişinin başucu eseri olmasına karşın benim en nefret ettiğim kitaptır. hatta o kadar nefret ettimki sonu nu getiremeden yırtıp attım.
devamını gör...
2.
emek verilen her şeye saygı duymak gerek kanımca.
devamını gör...
3.
apotemi problemler.
devamını gör...
4.
istanbul hatırası.
devamını gör...
5.
nefretten kitap yırtılmaz, şayet yırtıyorsa o kişi, o kitaba yenilmiştir, kendi kendini kandırmaya çalışıyordur.
devamını gör...
6.
oğuz atay - tutunamayanlar.
hikayesi de şöyle;
kadıköy'de bir arkadaşımla yürürken, tesadüfen arkadaşımın bir arkadaşıyla karşılaştık.
pek sevgili arkadaşım kıza '' ^+%&/ gidiyoruz sen de bizimle gelsene'' dedi. o an sessiz kalarak ( kızın da güzelliğinden dolayı ) hep beraber mekana doğru yürümeye başladık.
oturduğumuzda kahvelerimizi söyleyip hasbihal etmeye başladık. sohbetimiz rus halk musikisinden başlayarak, bordeaux'nun ünlü şarap bağlarındaki üzümlerin kalitesine doğru ilerliyordu taa ki ... güzel *arkadaş çantasından ilk baskı tutunamayanlar'ı çıkartana kadar.
bu sohbet fazla sürmez diyerek o an sessizliğimi korudum, kahvemin lezzetine odaklanmaya çalışırken, kulaklarımı bir kelime inceden inceden tırmaladı. ''olsun'' dedim. boş ver uykumyok. beş dakika daha oturup kalkıcak zaten diye içimden geçirmeye başladım. ardından yanımdaki arkadaşım da '' azizim'' diyince elimdeki kahveyi '' yeter lan, yeter'' diye bağırarak fırlattım.
kızlar şok içinde bakakaldı, misafir kızın şaşkın ve ürkmüş bakışlarına aldırış etmeden elindeki ilk baskı tutunamayanlar kitabını alıp ortadan ikiye yırtmaya çalıştım. kitap fazla kalın olduğu için ilk seferde başarılı olamadım fakat anlık gelen bir güç sayesinde kitabı ortadan ikiye bölmeyi başardım. çevredekiler nooluyo? edasıyla masaya bakarken yıllardır eski, tozlu rafında yeni sahibini beklemiş, gideceği evde huzurla kitaplıkta hiçbir işe yaramadan tekrardan tozlanacağını bilmeyen tutunamayanlar'ın sayfaları, sonbahar yaprakları gibi yerlere dökülmeye başlamıştı. o andan geri dönüşü olmadığını fark eden misafir ve kız arkadaşım, bana acıyan gözlerle baktı. ben ise dünya üzerinden sosyal medyada süs niyetiyle paylaşılacak, kitaplıkta bir ömür daha çürütülecek kitabı son yolculuğuna uğurlamanın haklı gururunu yaşıyordum.
hikayesi de şöyle;
kadıköy'de bir arkadaşımla yürürken, tesadüfen arkadaşımın bir arkadaşıyla karşılaştık.
pek sevgili arkadaşım kıza '' ^+%&/ gidiyoruz sen de bizimle gelsene'' dedi. o an sessiz kalarak ( kızın da güzelliğinden dolayı ) hep beraber mekana doğru yürümeye başladık.
oturduğumuzda kahvelerimizi söyleyip hasbihal etmeye başladık. sohbetimiz rus halk musikisinden başlayarak, bordeaux'nun ünlü şarap bağlarındaki üzümlerin kalitesine doğru ilerliyordu taa ki ... güzel *arkadaş çantasından ilk baskı tutunamayanlar'ı çıkartana kadar.
bu sohbet fazla sürmez diyerek o an sessizliğimi korudum, kahvemin lezzetine odaklanmaya çalışırken, kulaklarımı bir kelime inceden inceden tırmaladı. ''olsun'' dedim. boş ver uykumyok. beş dakika daha oturup kalkıcak zaten diye içimden geçirmeye başladım. ardından yanımdaki arkadaşım da '' azizim'' diyince elimdeki kahveyi '' yeter lan, yeter'' diye bağırarak fırlattım.
kızlar şok içinde bakakaldı, misafir kızın şaşkın ve ürkmüş bakışlarına aldırış etmeden elindeki ilk baskı tutunamayanlar kitabını alıp ortadan ikiye yırtmaya çalıştım. kitap fazla kalın olduğu için ilk seferde başarılı olamadım fakat anlık gelen bir güç sayesinde kitabı ortadan ikiye bölmeyi başardım. çevredekiler nooluyo? edasıyla masaya bakarken yıllardır eski, tozlu rafında yeni sahibini beklemiş, gideceği evde huzurla kitaplıkta hiçbir işe yaramadan tekrardan tozlanacağını bilmeyen tutunamayanlar'ın sayfaları, sonbahar yaprakları gibi yerlere dökülmeye başlamıştı. o andan geri dönüşü olmadığını fark eden misafir ve kız arkadaşım, bana acıyan gözlerle baktı. ben ise dünya üzerinden sosyal medyada süs niyetiyle paylaşılacak, kitaplıkta bir ömür daha çürütülecek kitabı son yolculuğuna uğurlamanın haklı gururunu yaşıyordum.
devamını gör...
7.
bazı kitaplar gerçekten de çöptür ve gayet de yırtılıp atılabilir. örneğin bir nazlı ılıcak kitabı. örneğin bir osman aysu ya da canan tan kitabı. bunlar değerli değildir, çünkü tamamen ticari amaçla ve samimiyetsizce yazılmıştır. atın gitsin. kitaplığınız çöplük değil. çavdar tarlasında çocuklar adlı başyapıtı yırtan arkadaşa ise ne desem bilemedim. belki fazla gençtir.
devamını gör...
8.
ne duyar kasmışsınız be! emekse emek ne yapalım yani? benim hayrıma mı yazdı o kitabı? para kazanmak için yazdı.
devamını gör...