douglas mcgrath tarafından yönetilen ve 2002 yılında gösterime girmiş olan film, dram, romantik türündedir. charles dickinson'un aynı adlı ünlü romanından uyarlanan filmde, babalarının ölümü üzerine dağılan bir ailenin yeniden birleşme süreci ele alınmıştır.
yönetmen:
douglas mcgrath
oyuncular:
charlie hunnam
anne hathaway
jamie bell
christopher plummer
jim broadbent
nathan lane
tom courtenay
douglas mcgrath
oyuncular:
charlie hunnam
anne hathaway
jamie bell
christopher plummer
jim broadbent
nathan lane
tom courtenay
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dahlvier" tarafından 01.07.2023 02:32 tarihinde açılmıştır.
1.
dickens would be proud
2002'de gösterime girmiş, birleşik krallık ve abd ortak yapımı bir charles dickens uyarlamasıdır*. uyarlandığı eser, asıl/tam adı the life and adventures of nicholas nickleby olan, 1838-39 arasında "serial" olarak yayımlanmış, yazılı bir metindir. sonra roman formatında okurlara sunulmuş. 1947 senesinde, orijinal/tam ismiyle sinemaya uyarlandıktan sonra, 3. milenyumun başlarında da bu tanıttığım film gösterime girmiş. 40'lardaki uyarlama, imdb baz alındığında pek ilgi çekmemiş. onun sebeplerini bilemem zira o filmi izlemedim. yani o dönemdeki bir filmin binlerce rating alması normalde beklenmez ama 901 oylama da biraz az. (belki de film kötüdür.) bu tanıttığım film ise bence hak ettiğinden çok daha az biliniyor (gişede de büyük zarar etmiş zaten) ve bunun sebeplerini de bilmesem de yapımın olağanüstü güzel olduğunu düşünmemden ötürü bunu biraz garipsedim. başrollerdeki yakışıklı çocuk ve güzel kız olarak charlie hunnam ve anne hathaway yerine, mesela jude law ve kate winslet gibi daha şöhretli isimler olsaymış belki de işler farklı olurmuş. veya ne bileyim, belki de pr, marketing vs. gibi şeylerde yeterince etkin olunamamıştır. başka gerekçeleri de olabilir bu filmin az kişiye ulaşmasının, şu anda aklıma gelmeyen. ama bir tek, bu film kötü olamaz!!!
takılıyorum elbette. neticede zevkler & renkler, subjektif şeyler. birine göre çok başarılı olan bir şey, başkalarına göre öyle olmayabilir de.
charles dickens, en sevdiğim yazarlardan biridir ve kendisini okuyanlar bilir, dickens o kadar iyi betimlemeler yapar ki, o satırlar adeta gözlerinizin önündeki ekran olur. bu, aslında filmciler için bir fırsat da zorluk da olabilir, duruma göre. kitap tutkunlarının ciddi bir kısmı, hayranı olduğu yazılı eserlerin beyaz perde uyarlamalarında hayal kırıklığına uğrarlar. hele ki, eserini uyarladığınız kişi, dickens gibi okuyucunun hayal gücünü eşsizce canlandırabilen biri olunca, işiniz hakikaten zor, bir sinemacı olarak. ama böylesi "challenge"lar, tutkulu ve inatçı bir yönetmen için ekstra motive edici de olabilir. yani hangi yönetmen, "bu kitap, beyaz perdeye başarıyla uyarlanamaz." yargısını kırıp kendince bir zafer kazanmak istemez ki?
ben açıkçası, edebi eserlerin sinemaya uyarlanmasını her zaman olumlu bulurum. her uyarlamayı beğenirim anlamında bir şey söylemiyorum. yani, beğenmesem bile öyle pek de hayal kırıklığına uğramam. aslında hayal kırıklığına da uğrayabilirim ama bu, salt film kötü olduğu için olur, kötü bir uyarlama olduğu için değil. neticede edebiyattan beklediğim/aldığım şeylerle sinemadan beklediğim/aldığım şeyler apayrı.
nicholas nickleby'nin nasıl bir uyarlama olduğundan ziyade, nasıl bir film olduğuna odaklanacağım, sırf bu yüzden. öncelikle, güzel oyunculuklarla desteklenmiş olan karakterler çok renkli. çekimler nefis; doğa, göz alıcı; mekanlar büyüleyici; kostümler... rengarenk. tiyatralliğiyle zaten ön plana çıkan yapım, içinde de küçük bir tiyatro (grubu) barındırıyor ve bununla ilgili sahneler, filmdeki biraz ve bazen epey sarsıcı, dokunaklı ve hazin olaylar silsilesi arasındaki bir teneffüs gibi olmuş. filmin drama yönü kuvvetli; eski dönem ingilteresi o kadar "canlı" yansıtılmış ki, modern konulu bir filmin muktedir olabileceği bir tesirde "pathos" uyandırabilme potansiyelini taşıyor eser, izleyicide. neyse ki, bolca komedik sahne de var filmde ve böylece izleyiciler olarak duygularımızı dengeleyebiliyoruz. tartıya konursa, filmdeki "pozitiflik" ağır basar ayrıca bence ki bu konuda detaya girmeyeceğim, izlemeyi düşünen olursa diye.
9/10 vermiştim filme, ilk kez izlediğimde. seneler sonra, kısa zaman önce bir kez daha izledim. gene 9/10 veriyorum. böyle durumlarda notum bazen değişir lakin bu sefer olmadı bu.
bu filme mutlaka bir şans verin derim ve iyi geceler dilerim. *
2002'de gösterime girmiş, birleşik krallık ve abd ortak yapımı bir charles dickens uyarlamasıdır*. uyarlandığı eser, asıl/tam adı the life and adventures of nicholas nickleby olan, 1838-39 arasında "serial" olarak yayımlanmış, yazılı bir metindir. sonra roman formatında okurlara sunulmuş. 1947 senesinde, orijinal/tam ismiyle sinemaya uyarlandıktan sonra, 3. milenyumun başlarında da bu tanıttığım film gösterime girmiş. 40'lardaki uyarlama, imdb baz alındığında pek ilgi çekmemiş. onun sebeplerini bilemem zira o filmi izlemedim. yani o dönemdeki bir filmin binlerce rating alması normalde beklenmez ama 901 oylama da biraz az. (belki de film kötüdür.) bu tanıttığım film ise bence hak ettiğinden çok daha az biliniyor (gişede de büyük zarar etmiş zaten) ve bunun sebeplerini de bilmesem de yapımın olağanüstü güzel olduğunu düşünmemden ötürü bunu biraz garipsedim. başrollerdeki yakışıklı çocuk ve güzel kız olarak charlie hunnam ve anne hathaway yerine, mesela jude law ve kate winslet gibi daha şöhretli isimler olsaymış belki de işler farklı olurmuş. veya ne bileyim, belki de pr, marketing vs. gibi şeylerde yeterince etkin olunamamıştır. başka gerekçeleri de olabilir bu filmin az kişiye ulaşmasının, şu anda aklıma gelmeyen. ama bir tek, bu film kötü olamaz!!!
takılıyorum elbette. neticede zevkler & renkler, subjektif şeyler. birine göre çok başarılı olan bir şey, başkalarına göre öyle olmayabilir de.
charles dickens, en sevdiğim yazarlardan biridir ve kendisini okuyanlar bilir, dickens o kadar iyi betimlemeler yapar ki, o satırlar adeta gözlerinizin önündeki ekran olur. bu, aslında filmciler için bir fırsat da zorluk da olabilir, duruma göre. kitap tutkunlarının ciddi bir kısmı, hayranı olduğu yazılı eserlerin beyaz perde uyarlamalarında hayal kırıklığına uğrarlar. hele ki, eserini uyarladığınız kişi, dickens gibi okuyucunun hayal gücünü eşsizce canlandırabilen biri olunca, işiniz hakikaten zor, bir sinemacı olarak. ama böylesi "challenge"lar, tutkulu ve inatçı bir yönetmen için ekstra motive edici de olabilir. yani hangi yönetmen, "bu kitap, beyaz perdeye başarıyla uyarlanamaz." yargısını kırıp kendince bir zafer kazanmak istemez ki?
ben açıkçası, edebi eserlerin sinemaya uyarlanmasını her zaman olumlu bulurum. her uyarlamayı beğenirim anlamında bir şey söylemiyorum. yani, beğenmesem bile öyle pek de hayal kırıklığına uğramam. aslında hayal kırıklığına da uğrayabilirim ama bu, salt film kötü olduğu için olur, kötü bir uyarlama olduğu için değil. neticede edebiyattan beklediğim/aldığım şeylerle sinemadan beklediğim/aldığım şeyler apayrı.
nicholas nickleby'nin nasıl bir uyarlama olduğundan ziyade, nasıl bir film olduğuna odaklanacağım, sırf bu yüzden. öncelikle, güzel oyunculuklarla desteklenmiş olan karakterler çok renkli. çekimler nefis; doğa, göz alıcı; mekanlar büyüleyici; kostümler... rengarenk. tiyatralliğiyle zaten ön plana çıkan yapım, içinde de küçük bir tiyatro (grubu) barındırıyor ve bununla ilgili sahneler, filmdeki biraz ve bazen epey sarsıcı, dokunaklı ve hazin olaylar silsilesi arasındaki bir teneffüs gibi olmuş. filmin drama yönü kuvvetli; eski dönem ingilteresi o kadar "canlı" yansıtılmış ki, modern konulu bir filmin muktedir olabileceği bir tesirde "pathos" uyandırabilme potansiyelini taşıyor eser, izleyicide. neyse ki, bolca komedik sahne de var filmde ve böylece izleyiciler olarak duygularımızı dengeleyebiliyoruz. tartıya konursa, filmdeki "pozitiflik" ağır basar ayrıca bence ki bu konuda detaya girmeyeceğim, izlemeyi düşünen olursa diye.
9/10 vermiştim filme, ilk kez izlediğimde. seneler sonra, kısa zaman önce bir kez daha izledim. gene 9/10 veriyorum. böyle durumlarda notum bazen değişir lakin bu sefer olmadı bu.
bu filme mutlaka bir şans verin derim ve iyi geceler dilerim. *
devamını gör...