1.
thucydides' trap gereği ihtimal dahilinde bulunan bir savaştır. thucydides tuzağı, yerleşik bir güce meydan okuyan yeni bir gücün ortaya çıkması ile oluşur. yeni bir gücün ortaya çıkarak yerleşik güce meydan okuması güç dengesinde tektonik kaymalara sebep olur ve bu şekilde oluşan dengesizlik ortamının savaşa erilmesi olasık dahilindedir. yerleşik güç, yükselmekte olan gücü kendisine bir tehdit olarak görür. yükselmekte olan güç ise, yerleşik gücün oluşturduğu mevcut düzeni kabul edilemez görür ve onu kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek ister. işte bu karşılıklı güven yokluğu ve tehdit algısı, bu şekilde konumlanmış muarızları büyük bir rekabet ve sonunda da sıcak savaş durumuna getirebilir.
tarihte buna benzer durumların 16 tanesinden 12'si savaş ile sonuçlanmıştır. bunlardan bazıları; almanya'nın birinci ve ikinci dünya savaşlarında britanya hegemonyasını sarsması, atina'nın sparta'nın hegemonyasını sarsması, osmanlı imparatorluğunun 16. yüzyılda habsburgların hegemonyasını sarsmasıdır. bu verdiğim örneklerin her biri savaş ile sonuçlanmıştır. günümüzde ise yükselen çin, abd hegemonyasını sarsmaktadır.
çin, 1980'lerden itibaren ekonomisini serbest pazar ekonomisine açarak, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik atılım yapmıştır. (aslında bunun sorumlusu nixon ve kissenger'ın 1970'lerdeki çin açılımıdır. çin'i dünya ekonomisine dahil ederek kendi belalarını kendileri bulmuşlardır. alın size 100 yıllık ameriganın oyunu!) ki bu atılım, batıda çok daha uzun sürede yaşanan modernleşme ve sanayi devrimi sürecinin, çok daha kalabalık bir nüfus için çok daha kısa bir sürede yaşanması anlamına gelmiştir. milyonlarca insan kırsaldan kentlere göçmüştür, çin 2012-2015 arasında abd'nin 20. yüzyıl boyunca ürettiği betondan daha fazlasını üretmiştir, 2010'lu yıllar boyunca çin'de haftada bir kömür santrali kurulmuştur. çin'in gayri safi milli hasılası, satın alma paritesi bazındı 2014 yılında abd'yi geçmiştir. günümüzde çin, araba üretiminden çelik üretimine oradan beyaz eşya üretimine lider konumdadır. bir çok kritik madenin tedarik zincirini ele geçirmiş durumdadır. teknolojik anlamda da büyük atılımlar gerçekleştirmektedir. çin'de son otuz yılda yaşanan bu gelişmeler, uluslararası sistemde büyük bir tektonik kayış anlamına gelmektedir ve önümüzdeki yüzyılı belirleyecek en önemli faktördür. ki zaten abd de bunun böyle olduğunu görerek dış politikada odak değişikliğine gitmiş ve dış politikada odağını orta doğudan güney asyaya çevirmiştir. bu savaşı tetikleyecek en önemli kıvılcım noktaları bence aşağıdakilerdir:
1. tayvan meselesi. çin'in tayvan'ı "ana vatana" katmak üzere olası bir askeri müdahalesine abd'nin askeri müdahalesi.
2. güney çin denizinin kime ait olduğu sorunu. çin bu denizin komple kendisine ait olduğunu iddia ediyor. abd bu iddaya karşı çıkıyor. burada iki ülkenin gemileri bir çatışmaya girebilir ve bu da daha büyük bir çatışmayı tetikleyebilir.
3. çin'in japonya ve kore'ye olası müdahalesi.
ancak bana kalırsa böyle bir savaşın çıkma olasılığı iki sebepten dolayı oldukça düşüktür:
1. mad (mutually assured destruction) iki ülke de nükleer güç konumundadır ve savaşın nükleer bir noktaya evrilmesi iki ülkenin de hatta dünyanın da haritadan silinmesi ile sonuçlanabilir.
2. iki ülkenin ekonomisi oldukça iç içe geçmiş durumdadır. abd, çin'in üretim sektörü için en büyük pazar konumundadır. abd olmadan çin devasa üretim sektörünü çeviremez. çin ise abd'nin en büyük alacaklısı konumundadır. abd ekonomisini bir anlamda çin finanse etmektedir. çin'in üretim faaliyetlerinin devam edebilmesi için her gün kıyılarına gelen gemilerin onu petrol ile beslemesi zorunludur. bu gemiler abd donanmasının tek hakim olduğu denizlerden geçerek çin'e ulaşır. dolayısı ile abd'nin elinde çin'in enerjisini kesecek bir güç bulunmaktadır. yani her iki ülkenin de birbirlerini ekonomik olarak çökertebilecek kozları bulunmaktadır.
dolayısı ile, biri askeri diğeri ekonomik bu iki bileşen, savaşı iki taraf için de tam olarak bir çöküş ile sonuçlandırabilecek etkilere sahiptir. bu yüzden bu rekabet sıcak savaş ile sonuçlanmadan karşılıklı ekonomik yaptırımlar ve sert söylemler ile devam edecektir. orta vadede en olası sonuç, abd'nin çin'in pasifikteki hegemonyasını kabul etmesi olacaktır. yani çin, tayvan ve güney çin denizinde istediğini alacaktır. uzun vadede çin'in son otuz yılda gerçekleştirdiği atılımı aynı performans ile devam ettiremeyeceğini düşünüyorum. bunun hem çin ile ilgili hem de çin ile alakasız dışsal bir takım sebepleri bulunmaktadır. ancak bunlara burada değinmek bu yazıya daha da uzatacaktır.
tarihte buna benzer durumların 16 tanesinden 12'si savaş ile sonuçlanmıştır. bunlardan bazıları; almanya'nın birinci ve ikinci dünya savaşlarında britanya hegemonyasını sarsması, atina'nın sparta'nın hegemonyasını sarsması, osmanlı imparatorluğunun 16. yüzyılda habsburgların hegemonyasını sarsmasıdır. bu verdiğim örneklerin her biri savaş ile sonuçlanmıştır. günümüzde ise yükselen çin, abd hegemonyasını sarsmaktadır.
çin, 1980'lerden itibaren ekonomisini serbest pazar ekonomisine açarak, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik atılım yapmıştır. (aslında bunun sorumlusu nixon ve kissenger'ın 1970'lerdeki çin açılımıdır. çin'i dünya ekonomisine dahil ederek kendi belalarını kendileri bulmuşlardır. alın size 100 yıllık ameriganın oyunu!) ki bu atılım, batıda çok daha uzun sürede yaşanan modernleşme ve sanayi devrimi sürecinin, çok daha kalabalık bir nüfus için çok daha kısa bir sürede yaşanması anlamına gelmiştir. milyonlarca insan kırsaldan kentlere göçmüştür, çin 2012-2015 arasında abd'nin 20. yüzyıl boyunca ürettiği betondan daha fazlasını üretmiştir, 2010'lu yıllar boyunca çin'de haftada bir kömür santrali kurulmuştur. çin'in gayri safi milli hasılası, satın alma paritesi bazındı 2014 yılında abd'yi geçmiştir. günümüzde çin, araba üretiminden çelik üretimine oradan beyaz eşya üretimine lider konumdadır. bir çok kritik madenin tedarik zincirini ele geçirmiş durumdadır. teknolojik anlamda da büyük atılımlar gerçekleştirmektedir. çin'de son otuz yılda yaşanan bu gelişmeler, uluslararası sistemde büyük bir tektonik kayış anlamına gelmektedir ve önümüzdeki yüzyılı belirleyecek en önemli faktördür. ki zaten abd de bunun böyle olduğunu görerek dış politikada odak değişikliğine gitmiş ve dış politikada odağını orta doğudan güney asyaya çevirmiştir. bu savaşı tetikleyecek en önemli kıvılcım noktaları bence aşağıdakilerdir:
1. tayvan meselesi. çin'in tayvan'ı "ana vatana" katmak üzere olası bir askeri müdahalesine abd'nin askeri müdahalesi.
2. güney çin denizinin kime ait olduğu sorunu. çin bu denizin komple kendisine ait olduğunu iddia ediyor. abd bu iddaya karşı çıkıyor. burada iki ülkenin gemileri bir çatışmaya girebilir ve bu da daha büyük bir çatışmayı tetikleyebilir.
3. çin'in japonya ve kore'ye olası müdahalesi.
ancak bana kalırsa böyle bir savaşın çıkma olasılığı iki sebepten dolayı oldukça düşüktür:
1. mad (mutually assured destruction) iki ülke de nükleer güç konumundadır ve savaşın nükleer bir noktaya evrilmesi iki ülkenin de hatta dünyanın da haritadan silinmesi ile sonuçlanabilir.
2. iki ülkenin ekonomisi oldukça iç içe geçmiş durumdadır. abd, çin'in üretim sektörü için en büyük pazar konumundadır. abd olmadan çin devasa üretim sektörünü çeviremez. çin ise abd'nin en büyük alacaklısı konumundadır. abd ekonomisini bir anlamda çin finanse etmektedir. çin'in üretim faaliyetlerinin devam edebilmesi için her gün kıyılarına gelen gemilerin onu petrol ile beslemesi zorunludur. bu gemiler abd donanmasının tek hakim olduğu denizlerden geçerek çin'e ulaşır. dolayısı ile abd'nin elinde çin'in enerjisini kesecek bir güç bulunmaktadır. yani her iki ülkenin de birbirlerini ekonomik olarak çökertebilecek kozları bulunmaktadır.
dolayısı ile, biri askeri diğeri ekonomik bu iki bileşen, savaşı iki taraf için de tam olarak bir çöküş ile sonuçlandırabilecek etkilere sahiptir. bu yüzden bu rekabet sıcak savaş ile sonuçlanmadan karşılıklı ekonomik yaptırımlar ve sert söylemler ile devam edecektir. orta vadede en olası sonuç, abd'nin çin'in pasifikteki hegemonyasını kabul etmesi olacaktır. yani çin, tayvan ve güney çin denizinde istediğini alacaktır. uzun vadede çin'in son otuz yılda gerçekleştirdiği atılımı aynı performans ile devam ettiremeyeceğini düşünüyorum. bunun hem çin ile ilgili hem de çin ile alakasız dışsal bir takım sebepleri bulunmaktadır. ancak bunlara burada değinmek bu yazıya daha da uzatacaktır.
devamını gör...
2.
böyle bi şey olması imkansız ama olsa bile abd içinden geçer. hatta artırıyorum abd vs tüm dünya yapın yine abd alır.
devamını gör...
3.
4.
çinlilerin kafasını alacağı versustur. bugün bir amerikan donanmasına ülkenin anahtarını teslim ederler. çocuk işçilerle amerika'yı mı yeneceksin?
devamını gör...
5.
6.
abd evet en güçlü orduya sahip ama çin bu açığı çok hızlı kapatıyor. özellikle teknolojik alanda çin yakın zamanda abd ordusunu geçecek kapasiteye ulaşır bu alanda. sonra seyret şamatayı...
devamını gör...
7.
asla olmayacaktır. abd ekonomisi çin ile mücadele edemez .
devamını gör...
8.
dünya şu anda 3 kutuplu.
baltık kanalında rusya-almanya-fransa
demir ipek yolu kanalında ingiltere-çin
dünya'nın ağası kanalında amerika.
alman-rus ortaklığı avrupa'daki amerika etkisini kırdığından beri amerika stratejik rakip olarak kendisine bu ortaklığı seçti ve çin'le bir takım ticari anlaşmalar imzaladı. sanırım çin'i kontrol altında tutulabilecek bir kuvvet olarak görüyorlar.
londra-pekin ticaret yolu alman-rus ittifağını gücünü kıracak ama çin şimdiden çok kuvvetlendi. demir ipek yolunun bütün küçük ortakları sermaye ve kredilerle çin'e göbekten bağlanmış vaziyette. yani amerika planı dünya dengelerini sarsasacak riskli bir plan ama yine yazıyorum: amerikanlar ya çin'i kontrol edilebilecek bir kuvvet olarak görüyorlar ya da birleşmiş avrupa'yı çin'den daha tehlikeli görüyorlar. buna benzer bir hikayeyi 1930larda görmüştük. sovyet ayısına karşı savaşşsın diye ingiltere, amerika ve fransa tarafından beslenen naziler, ilk önce kendisini besleyenleri vurmuştu.
bu kutuplara ülkemizde çin'in ufak ortağı olarak dahil olmuş durumda. 3. havalimanı, 3. köprü ve kanal istanbul niye ve kimin parasıyla yapıldı-yapılıyor sanıyorsunuz? kanal istanbul güzergahında kurulacak bir hong kong tipi özerk şehre hazır mısınız?
baltık kanalında rusya-almanya-fransa
demir ipek yolu kanalında ingiltere-çin
dünya'nın ağası kanalında amerika.
alman-rus ortaklığı avrupa'daki amerika etkisini kırdığından beri amerika stratejik rakip olarak kendisine bu ortaklığı seçti ve çin'le bir takım ticari anlaşmalar imzaladı. sanırım çin'i kontrol altında tutulabilecek bir kuvvet olarak görüyorlar.
londra-pekin ticaret yolu alman-rus ittifağını gücünü kıracak ama çin şimdiden çok kuvvetlendi. demir ipek yolunun bütün küçük ortakları sermaye ve kredilerle çin'e göbekten bağlanmış vaziyette. yani amerika planı dünya dengelerini sarsasacak riskli bir plan ama yine yazıyorum: amerikanlar ya çin'i kontrol edilebilecek bir kuvvet olarak görüyorlar ya da birleşmiş avrupa'yı çin'den daha tehlikeli görüyorlar. buna benzer bir hikayeyi 1930larda görmüştük. sovyet ayısına karşı savaşşsın diye ingiltere, amerika ve fransa tarafından beslenen naziler, ilk önce kendisini besleyenleri vurmuştu.
bu kutuplara ülkemizde çin'in ufak ortağı olarak dahil olmuş durumda. 3. havalimanı, 3. köprü ve kanal istanbul niye ve kimin parasıyla yapıldı-yapılıyor sanıyorsunuz? kanal istanbul güzergahında kurulacak bir hong kong tipi özerk şehre hazır mısınız?
devamını gör...