orijinal adı: as intermitências da morte
yazar: jose saramago
yayım yılı: 2005
insanların uğrunda iksirler bulmaya çalıştığı ölüm bir gün ortadan kaybolursa ne olur?
yazar, ismini bilmediğimiz bir ülkede ölümün bir anda görevini yapmaktan vazgeçmesini ve başta oluşan şaşkınlık ile sevincin daha sonrasında yerini kaosa bırakmasını anlatıyor.
yazar: jose saramago
yayım yılı: 2005
insanların uğrunda iksirler bulmaya çalıştığı ölüm bir gün ortadan kaybolursa ne olur?
yazar, ismini bilmediğimiz bir ülkede ölümün bir anda görevini yapmaktan vazgeçmesini ve başta oluşan şaşkınlık ile sevincin daha sonrasında yerini kaosa bırakmasını anlatıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bjartur" tarafından 19.12.2020 00:29 tarihinde açılmıştır.
1.
saramago'nun hayranlık uyandıran bir başka "what if" romanı. insanlar, başlarına ne gelecek olursa olsun, ister kaza geçirsinler, ister hasta olsunlar, isterse yaşlansınlar, ölmeseydi ne olurdu? kısıtlı hayal gücümüzle bunun harika bir şey olacağını sanırız ve kimse bizi, 1998'de nobel aldığında hayal gücüyle methedilen saramago'nun zihninde canlananları düşünemediğimiz için suçlayamaz. kitabı okuduktan sonra bunu belki biz kendi kendimize yaparız, "neden bunun çok güzel bir şey olduğunu düşündüm ki" diyerek kendimizi ayıplarız. tıpkı körlük'te olduğu gibi, bu romanda da usta yazar, toplumdan çeşitli kesitler sunarak karşımıza bir kara komedi çıkarır, olabilecekleri adeta yüzümüze çarpar. bazı eleştirmenler der ya, en detayına kadar karakter tahlili ve tasvir, okuyucunun kahramanları daha iyi tanımasını, onların hissettiklerini daha iyi anlamasını sağlar diye... işte bu saramago için geçerli değil; o, detaylara girmez, kişileri isimlendirmez, portrelerini çizmez, sadece ve sadece bir ülkenin nasıl kaosa sürüklendiğini anlatır, üstelik bunu incecik bir kitapla yapar. bu arada, daha önce saramago okumamış olanlara bir uyarı: endişelenmeyin, kitapta baskı hatası yok; sadece orjinaline bağlı kalınarak paragrafsız, noktasız, virgülsüz çevrilmiş. kendisi, noktalama işaretlerini, çok fazla kullanıldığında dikkatimizi dağıtıp yola konsantre olmamızı engelleyen trafik işaretleri gibi görürmüş.
devamını gör...
2.
(bkz: jose saramago) nun kısmen daha az bilinen ama bence en iyi kitaplarından biri. kitabın ilk cümlesi inanılmaz:
“ertesi gün hiç kimse ölmedi”
bilinmeyen bir ülkede bilinmeyen bir zamanda birden bire ölüm insanları öldürmekten vazgeçiyor. ve artık ülkede kimse ölmüyor. ve bu aslında kulağa hoş gelen bir şey gibi dursa da ülkede birden bire bir kaosa yol açıyor. o ki insanlık tarihinin başlangıcından beri değilmidir ölümsüzlük aramalar. herkes ölümsüzlüğün peşinde değil midir? ama saramago bize bu kitabında ölümsüzlüğün üzerinden insanlık,sevgi, empati, umut, kapitalizm, din, iktidar gibi konuları sorgulatıyor.
ülkede ölümün ortadan kalkmasıyla bir çok iş kolu faaliyetlerine son vermek zorunda kalıyor. hasta ve yaşlılar ölmüyor, cenazeciler isyan ediyor,hastaneler dolup taşıyor, din adamları ve iktidar arasında sorunlar baş gösteriyor. insanlar yaşlılarıyla ne yapacağını bilemiyor. yaşlılar daha da yaşlanıyor ama ölmüyor. huzur evleri dolup taşıyor. ve durum o ki ölüm sadece bu ülke sınırları içinde faaliyetini kesiyor ülke dışında her yerde ölümler devam ediyor. bu süreçte yaşananlar tam bir insanlık dersi olarak her saramago kitabında olduğu gibi bu kitapta da karşımıza çıkıyor.
sonra birden ölüm tekrar faaliyetlerine başlıyor. ancak bu sefer ölecek olan kişilere ölümden bir kaç gün önce öleceği haberi veriliyor. ve yine bir başka kaos başlıyor.
saramago bize insanlıkla ilgili müthiş analizler yapmaya bu kitabında da devam ediyor. yazar'ın en bilinen kitabı (bkz: körlük) ve (bkz: görmek) benim en beğendiğim kitaplarından biri de (bkz: kabil) ancak ölüm bir varmış bir yokmuş'da arada kalmış daha az biliniyor ama bence mükemmel analizlerle dolu harika bir kitap.
“ertesi gün hiç kimse ölmedi”
bilinmeyen bir ülkede bilinmeyen bir zamanda birden bire ölüm insanları öldürmekten vazgeçiyor. ve artık ülkede kimse ölmüyor. ve bu aslında kulağa hoş gelen bir şey gibi dursa da ülkede birden bire bir kaosa yol açıyor. o ki insanlık tarihinin başlangıcından beri değilmidir ölümsüzlük aramalar. herkes ölümsüzlüğün peşinde değil midir? ama saramago bize bu kitabında ölümsüzlüğün üzerinden insanlık,sevgi, empati, umut, kapitalizm, din, iktidar gibi konuları sorgulatıyor.
ülkede ölümün ortadan kalkmasıyla bir çok iş kolu faaliyetlerine son vermek zorunda kalıyor. hasta ve yaşlılar ölmüyor, cenazeciler isyan ediyor,hastaneler dolup taşıyor, din adamları ve iktidar arasında sorunlar baş gösteriyor. insanlar yaşlılarıyla ne yapacağını bilemiyor. yaşlılar daha da yaşlanıyor ama ölmüyor. huzur evleri dolup taşıyor. ve durum o ki ölüm sadece bu ülke sınırları içinde faaliyetini kesiyor ülke dışında her yerde ölümler devam ediyor. bu süreçte yaşananlar tam bir insanlık dersi olarak her saramago kitabında olduğu gibi bu kitapta da karşımıza çıkıyor.
sonra birden ölüm tekrar faaliyetlerine başlıyor. ancak bu sefer ölecek olan kişilere ölümden bir kaç gün önce öleceği haberi veriliyor. ve yine bir başka kaos başlıyor.
saramago bize insanlıkla ilgili müthiş analizler yapmaya bu kitabında da devam ediyor. yazar'ın en bilinen kitabı (bkz: körlük) ve (bkz: görmek) benim en beğendiğim kitaplarından biri de (bkz: kabil) ancak ölüm bir varmış bir yokmuş'da arada kalmış daha az biliniyor ama bence mükemmel analizlerle dolu harika bir kitap.
devamını gör...
3.
bir jose saramago romanıdır.
var olduğundan şüpheli olduğumuz bir ülkede var olduğundan şüphe duyduğumuz bir zamanda varlığından emin olduğumuz tek şey olan ölüm artık ortalarda görünmemeye başlar.
lokman hekim bulup unuttuğundan ya de unutmuş gibi yaptığından beri ve bunun da çok öncesinden başlayarak insanlar bir ölümsüzlük merakındadır. çok matah bir şey olmasa de yaşamak, insanlar sıkı sıkı tutunmaya çalışır hayata.
ama acaba ölümsüzlük o kadar güzel bir şey midir? eğer ölümün ortaya çıkardığı ekonomi çökerse hayatlarımız nasıl olur? artık hastaneler olmazsa mesela, cenaze işleri dursa, mezarlıklar atıl kalsa, kimse ölümden korkmadığı için inanç sistemleri çökse, bütün ağır yaralılar sonsuza kadar aynı acıları çekmek zorunda kalsa? nasıl bir dünya olurdu içinde yaşadığımız?
saramago üstada göre çok da matah bir dünya olmazdı bu. ve kaos kaçınılmaz olurdu. ölmek isteyen insanları ülke sınırının dışına kaçırmaya çalışanlardan oluşan mafyatik bir iş kolu bile doğabilirdi belki.
her ne olursa olsun ve ertesi gün hiç kimse ölmezse o şehir yerle yeksan olmaya mahkûmdur.
yine de ben o ülkede yaşamak isterim. intihar, zihnimde daimi konuk olsa da ölmeyi sevmiyorum ben, hiçbir zaman da sevmedim. ve ertesi gün hiç kimse ölmesin benim ülkemde.
var olduğundan şüpheli olduğumuz bir ülkede var olduğundan şüphe duyduğumuz bir zamanda varlığından emin olduğumuz tek şey olan ölüm artık ortalarda görünmemeye başlar.
lokman hekim bulup unuttuğundan ya de unutmuş gibi yaptığından beri ve bunun da çok öncesinden başlayarak insanlar bir ölümsüzlük merakındadır. çok matah bir şey olmasa de yaşamak, insanlar sıkı sıkı tutunmaya çalışır hayata.
ama acaba ölümsüzlük o kadar güzel bir şey midir? eğer ölümün ortaya çıkardığı ekonomi çökerse hayatlarımız nasıl olur? artık hastaneler olmazsa mesela, cenaze işleri dursa, mezarlıklar atıl kalsa, kimse ölümden korkmadığı için inanç sistemleri çökse, bütün ağır yaralılar sonsuza kadar aynı acıları çekmek zorunda kalsa? nasıl bir dünya olurdu içinde yaşadığımız?
saramago üstada göre çok da matah bir dünya olmazdı bu. ve kaos kaçınılmaz olurdu. ölmek isteyen insanları ülke sınırının dışına kaçırmaya çalışanlardan oluşan mafyatik bir iş kolu bile doğabilirdi belki.
her ne olursa olsun ve ertesi gün hiç kimse ölmezse o şehir yerle yeksan olmaya mahkûmdur.
yine de ben o ülkede yaşamak isterim. intihar, zihnimde daimi konuk olsa da ölmeyi sevmiyorum ben, hiçbir zaman da sevmedim. ve ertesi gün hiç kimse ölmesin benim ülkemde.
devamını gör...
4.
normal sözlük kitap kulübü ile okumaya karar verdiğimiz ancak benim yine onlardan çok sonra bitirebildiğim kitap. jose saramagonun 2005 yılında yayımlanan romanı. benim ise yazar ile ilk tanıştığım kitap.
genel olarak önceki girilerde konusundan bahsedildiği için özellikle konusunu anlatmayacağım ancak, yazım dili ile ilgili konuşulacak çok şey olduğu kanaatindeyim.
yazımı bir hayli farklı. upuzun cümleler, birbirine bağlı konuşmalar, virgüller noktalar ve sıfır diğer imleçler. virgüllerle birbirine bağlanmış konuşmalara alışmak zor oldu ilk başta. sonra, alıştım ve kitabın ritmini bu virgüllerin oluşturduğunu düşünmeye başladım. biraz zor olsa da okuması zevkli bir yapıt. oldukça sade ve kendini kaptırabileceğin derecede bir öyku kurmacası var. genellikle okuyucu ile konuşan anlatıcılı kitapları okumaya devam edemem ve bundan çok rahatsız olurum ancak, bu kitapta bu durumu yaşamadım. anlatıcı 3.göz iken sizin duruma bakan 4. göz olmanız rahatsız etmeyecek kadar konforlu bir durum bile olmuştu.
sanırım yazarın ustalığı da bu. diğer kitaplarını da okumak için listeme aldım.
farklı bir yazım tekniği ve sade bir anlatımla, size farklı bir pencere açan bir kitap okumak isterseniz, teklifsiz başlayabileceğiniz nadir kitaplardan.
genel olarak önceki girilerde konusundan bahsedildiği için özellikle konusunu anlatmayacağım ancak, yazım dili ile ilgili konuşulacak çok şey olduğu kanaatindeyim.
yazımı bir hayli farklı. upuzun cümleler, birbirine bağlı konuşmalar, virgüller noktalar ve sıfır diğer imleçler. virgüllerle birbirine bağlanmış konuşmalara alışmak zor oldu ilk başta. sonra, alıştım ve kitabın ritmini bu virgüllerin oluşturduğunu düşünmeye başladım. biraz zor olsa da okuması zevkli bir yapıt. oldukça sade ve kendini kaptırabileceğin derecede bir öyku kurmacası var. genellikle okuyucu ile konuşan anlatıcılı kitapları okumaya devam edemem ve bundan çok rahatsız olurum ancak, bu kitapta bu durumu yaşamadım. anlatıcı 3.göz iken sizin duruma bakan 4. göz olmanız rahatsız etmeyecek kadar konforlu bir durum bile olmuştu.
sanırım yazarın ustalığı da bu. diğer kitaplarını da okumak için listeme aldım.
farklı bir yazım tekniği ve sade bir anlatımla, size farklı bir pencere açan bir kitap okumak isterseniz, teklifsiz başlayabileceğiniz nadir kitaplardan.
devamını gör...
5.
jose saramago nun körlük ve görmek kitabından sonra yazarın dilini sevdigimden ötürü okudugum 3. kitabı.
bir ülke düşününki yeni yıl itibariyle ölüm azrail ecel her neyse işe ara veriyor. ınsanlar anlam veremese de her seye alışıldığı gibi ölmemenin de sıkıntıları için kendilerince çözümler üretiyorlar.
sonrasında görevine tekrar geri dönen ölüm, yazarın masalsı anlatımıyla tekrar perde diyor ama bu sefer yöntem degistiriyor. ama insan oğluna yaranılır mı, hayır. onceden öleceginden haberdar olan insanlar beklenildigi gibi davranmıyor.
biz ölecegimizi bir hafta evvel öğrensek o hafta boyunca nelerle mesgul olurduk düşüncesi beliriyor. ki ölümsüz olmak bence bir lanet.
kitap bir yerden sonra sanki farklı bir hikayeye dönüşüyor. ölümün ölüm kalım meselesi, kisisel sorunları, kişiye dönüsmesi ve enteresan bir masalın icinde buluyoruz kendimizi. hic ummadığım bir sonla bitti kitap. ve acabalarla kapandı perde. görevini yapmayan tırpan seni de unutmadım bu arada...
bir ülke düşününki yeni yıl itibariyle ölüm azrail ecel her neyse işe ara veriyor. ınsanlar anlam veremese de her seye alışıldığı gibi ölmemenin de sıkıntıları için kendilerince çözümler üretiyorlar.
sonrasında görevine tekrar geri dönen ölüm, yazarın masalsı anlatımıyla tekrar perde diyor ama bu sefer yöntem degistiriyor. ama insan oğluna yaranılır mı, hayır. onceden öleceginden haberdar olan insanlar beklenildigi gibi davranmıyor.
biz ölecegimizi bir hafta evvel öğrensek o hafta boyunca nelerle mesgul olurduk düşüncesi beliriyor. ki ölümsüz olmak bence bir lanet.
kitap bir yerden sonra sanki farklı bir hikayeye dönüşüyor. ölümün ölüm kalım meselesi, kisisel sorunları, kişiye dönüsmesi ve enteresan bir masalın icinde buluyoruz kendimizi. hic ummadığım bir sonla bitti kitap. ve acabalarla kapandı perde. görevini yapmayan tırpan seni de unutmadım bu arada...
devamını gör...
6.
normal sözlük kitap edebiyat kulübüyle birlikte okuyup tartışmasını gerçekleştirdiğimiz 8. kitap. sanıyorum ki 2021 aralık ayında okumuştuk.
ah be saramago, iyi bir yazardın ama geriye dönüp söyleyebilsem söylerdim. ''saramago,'' derdim, ''her ölüm kullanmadığın noktalama işaretleri ve paragraflarla başlar.'' paragraf ve tırnak işareti kullanmaması okuyucuyu yoruyor, ilk başlarda konuşmalar birbirine giriyor gibi oluyor ama okur sonrasında buna alışıyor.
gelelim kitabın konusuna. hepimiz ölüm hakkında düşünmüşüzdür. geçmişte ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışan simyacılar bunun güzel bir örneğidir. evet ölümsüzlüğü düşünürüz fakat bunun nelere yol açabileceğini ayrıntılı düşünmeyiz. portekizli yazar jose saramago bize bunun imkanını sağlıyor. ölüm bir gün ismini bilmediğimiz bir ülkeyi terk etseydi, hastalar hasta yatağında kalıp bir türlü can veremeseydi, sigorta şirketleri batacak duruma gelseydi, cenaze hizmetlerinde çalışanlar artık birileri ölsün diye bekleseydi yani ertesi gün kimse ölmeseydi ne olurdu?
din, kapitalist düzen, politika vb. konulara değinilmesi, ölümün bir olaydan ziyade bir ''kişi'' halini alması gerçekten hoşuma gitmişti. ikinci bölümde ölüm'ün geri gelip insanlara öleceklerini bir hafta önceden söylemeye başlaması ise başka bir krizin ve sorgulamanın ana konusuydu.
iyi okumalar.
ah be saramago, iyi bir yazardın ama geriye dönüp söyleyebilsem söylerdim. ''saramago,'' derdim, ''her ölüm kullanmadığın noktalama işaretleri ve paragraflarla başlar.'' paragraf ve tırnak işareti kullanmaması okuyucuyu yoruyor, ilk başlarda konuşmalar birbirine giriyor gibi oluyor ama okur sonrasında buna alışıyor.
gelelim kitabın konusuna. hepimiz ölüm hakkında düşünmüşüzdür. geçmişte ölümsüzlük iksirini bulmaya çalışan simyacılar bunun güzel bir örneğidir. evet ölümsüzlüğü düşünürüz fakat bunun nelere yol açabileceğini ayrıntılı düşünmeyiz. portekizli yazar jose saramago bize bunun imkanını sağlıyor. ölüm bir gün ismini bilmediğimiz bir ülkeyi terk etseydi, hastalar hasta yatağında kalıp bir türlü can veremeseydi, sigorta şirketleri batacak duruma gelseydi, cenaze hizmetlerinde çalışanlar artık birileri ölsün diye bekleseydi yani ertesi gün kimse ölmeseydi ne olurdu?
din, kapitalist düzen, politika vb. konulara değinilmesi, ölümün bir olaydan ziyade bir ''kişi'' halini alması gerçekten hoşuma gitmişti. ikinci bölümde ölüm'ün geri gelip insanlara öleceklerini bir hafta önceden söylemeye başlaması ise başka bir krizin ve sorgulamanın ana konusuydu.
iyi okumalar.
devamını gör...
7.
vay be insan yüzyıllarca ölümsüzlüğün formülünü aradı. ve bir gün ölüm yok oldu . başta bakıldığında ne kadar müthiş bir olay olduğunu düşünüyoruz. fakat kaosa sürükleyen acı bir gerçek var ki ölümsüzlük insanı ölümden beter hale getiriyor ve bir ülkeyi tek bir insan ölmeden yıkabilir. artık insanlar ölmek için başka ülkelere kaçmak durumunda kalacak. işte ölümsüzlük bu kadar müthiş (!)bir şey. neyse ki ölüm işini bırakır da buralara uğrar diye düşünmenize gerek yok ,işini bırakırsa size uğramaz zaten :)
bu arada bu adamın kitaplarına bayılıyorum ya. noktalama işaretleri yok satır başları vs.hiçbir şey yok bu yüzden ilk okuduğunuz zamanlarda baya bı afallıyorsunuz . bende öyle olmuştu herneyse.ama insanlar ve toplum üzerinde iyi düşünmüş analiz yapabilen ve bu yüzden sarsıcı bir yazar diye düşünüyorum.
~keyifli okumalar ~
bu arada bu adamın kitaplarına bayılıyorum ya. noktalama işaretleri yok satır başları vs.hiçbir şey yok bu yüzden ilk okuduğunuz zamanlarda baya bı afallıyorsunuz . bende öyle olmuştu herneyse.ama insanlar ve toplum üzerinde iyi düşünmüş analiz yapabilen ve bu yüzden sarsıcı bir yazar diye düşünüyorum.
~keyifli okumalar ~
devamını gör...
8.
sevgili jose saramago’nun körlük ve görmek kitabından sonra yine hayali bir ülke yarattığı kitabı.
körlük ve görmek kitaplarını okuyanlar da, orada da bir salgın hastalığın peydah olduğunu ve bu hastalığın sadece bir ülkede sınırlı kaldığını bilir. bu kitapta da, tek bir ülkede ölüm ,öldürmeye ara veriyor. ölümsüzlük insanoğlunun en büyük ütopik hayallerinden biridir. belki de sonsuz bir dünya hayali de* bu hayalden türemiştir. peki ölümsüzlük gerçekten iyi bir şey midir? yazar bu kitapta bu soruya mizahi bir dille cevap arıyor.
kitap bir kapitalist sistem eleştirisi içermesiyle birlikte, saramago kitaplarından aşina olduğumuz üzere , dini eleştiriler de içermektedir. ölümün olmadığı bir dünyada bizim bir işlevimiz yoktur diyen din adamları gibi.
kitaptan aklımda kalan en iyi kısımlardan biri de, bir kişinin çıkıp öylesine bayrak asmasıyla onu tüm toplumun benimsemesi ve hatta sonrasında , bayrak asmayanları düşman bellemeleri. basit görünen bir kısım gibi görünebilir ama toplumun genel hareket eğilimini çok iyi anlatmaktadır. mizah ile eleştiriyi çok iyi harmanlayabilen bir yazardır zaten kendisi.
kitap tabi ki saramago’nun kendine has yazım biçimini barındırıyor. el insaf be adam, bir sayfa cümle mi olur* o cümle bitene kadar, dikkatim dağılmasın diye ekstra çaba sarfettim. kitap çok uzun değil;240 sayfa. ama yazar bir konuyu asla direkt anlatmaz; en uzun yolu tercih eder, araya virgül koyar, sağdan girer, sola sapayım der, ha bir de şu var bunu anlatmadan şunu da belirteyim der, cümle ortasında ne anlatıyordum ben der. aynı bundan önceki gibi bir cümle düşünün işte*
sadece kitabın sonu bende tam oturmadı. evet ertesi gün kimse ölmedi ile başlayan kitap aynı cümleyle bitti. başta buna neden olan da sondaki durum ile aynı mıydı, o kısmı anlayamadım sadece. orası biraz havada kaldı benim için.
velhasıl kelam, sevdiğim bir yazardan sevdiğim bir kitaptır bu kitap. kitabın bütününden ziyade, satır araları önemlidir bu yazar için. satır aralarında kitabın bütününden çok daha fazla şey anlatır. okuyacak olanlara keyifli okumalar efendim.
körlük ve görmek kitaplarını okuyanlar da, orada da bir salgın hastalığın peydah olduğunu ve bu hastalığın sadece bir ülkede sınırlı kaldığını bilir. bu kitapta da, tek bir ülkede ölüm ,öldürmeye ara veriyor. ölümsüzlük insanoğlunun en büyük ütopik hayallerinden biridir. belki de sonsuz bir dünya hayali de* bu hayalden türemiştir. peki ölümsüzlük gerçekten iyi bir şey midir? yazar bu kitapta bu soruya mizahi bir dille cevap arıyor.
kitap bir kapitalist sistem eleştirisi içermesiyle birlikte, saramago kitaplarından aşina olduğumuz üzere , dini eleştiriler de içermektedir. ölümün olmadığı bir dünyada bizim bir işlevimiz yoktur diyen din adamları gibi.
kitaptan aklımda kalan en iyi kısımlardan biri de, bir kişinin çıkıp öylesine bayrak asmasıyla onu tüm toplumun benimsemesi ve hatta sonrasında , bayrak asmayanları düşman bellemeleri. basit görünen bir kısım gibi görünebilir ama toplumun genel hareket eğilimini çok iyi anlatmaktadır. mizah ile eleştiriyi çok iyi harmanlayabilen bir yazardır zaten kendisi.
kitap tabi ki saramago’nun kendine has yazım biçimini barındırıyor. el insaf be adam, bir sayfa cümle mi olur* o cümle bitene kadar, dikkatim dağılmasın diye ekstra çaba sarfettim. kitap çok uzun değil;240 sayfa. ama yazar bir konuyu asla direkt anlatmaz; en uzun yolu tercih eder, araya virgül koyar, sağdan girer, sola sapayım der, ha bir de şu var bunu anlatmadan şunu da belirteyim der, cümle ortasında ne anlatıyordum ben der. aynı bundan önceki gibi bir cümle düşünün işte*
sadece kitabın sonu bende tam oturmadı. evet ertesi gün kimse ölmedi ile başlayan kitap aynı cümleyle bitti. başta buna neden olan da sondaki durum ile aynı mıydı, o kısmı anlayamadım sadece. orası biraz havada kaldı benim için.
velhasıl kelam, sevdiğim bir yazardan sevdiğim bir kitaptır bu kitap. kitabın bütününden ziyade, satır araları önemlidir bu yazar için. satır aralarında kitabın bütününden çok daha fazla şey anlatır. okuyacak olanlara keyifli okumalar efendim.
devamını gör...