orijinal adı: über den tod
yazar: elias canetti
yayım yılı: 2003
yazar bu kitabında 1942 - 1993 yılları arasında ölüm ile ilgili yazdıklarını derlemiştir.
yazar: elias canetti
yayım yılı: 2003
yazar bu kitabında 1942 - 1993 yılları arasında ölüm ile ilgili yazdıklarını derlemiştir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zamansız kelebek" tarafından 12.12.2024 13:05 tarihinde açılmıştır.
1.
*aynı isimde benzer bir başlık olduğu için kitap olarak belirtilmiştir.
özgün adı über den tod olan
elias canetti imzalı 127 sayfalık eser;
2007 yılında yayınlandığı söylenmektedir.
kitabımı gürsel aytaç çevirisi ile okudum, çevirisi oldukça sade ve iyiydi.
bitirmek iki günümü aldı, bilerek zamana yaydım çünkü hemen bitsin istemeyeceğim kadar iyi bir kitaptı.
elias canetti kitaplarını merak ettiğim bir isimdi ve okuduğum ilk kitabı bu oldu.
daha önce okuduysam da hatırlamıyorum.
bu kitaptaki üslubunu ve bakış açısını oldukça iyi buldum.
kitapta önce kendisinin ölümü kişiselleştirme nedeni anlatılıyor, çocukken babasının bir anda ölmesi ve defin törenine götürülmemek onda iz bırakmış.
ölümü hiçbir zaman övmediğini ama kimsenin de ölümden kaçacak bir gücünün olmadığını belirtiyor, daha sonra ise ölüme dair son derece felsefik bir bakış açısıyla ölüm kavramını olanca derinliğiyle irdeliyor.
ölüme ve ölmüş olanlara dair fikirler, yas olgusu, ölümden sonrasına dair tahminler ve ölüme dair duyguları düşünceleri yer alıyor.
aslında kimse ölmemeliydi sözü ise ölümün bir haksızlık olduğunu düşündürüyor, kimse ölmek istemez ama istemediği bir sonu yaşamaktan başka seçenek olmadığını hatırlatıyor.
insan hayatının en önemli sözünü etmeden önce o sözü 40 - 50 yıl içinde taşır sözü ise oldukça merakta bırakan bir söz gibi duruyor.
ölüleri düşünmek onları yeniden canlandırma denemeleridir. sözünü çok haklı ve iyi buldum, biri öldüğünde onun yaşamını ve bizde kalan anıları yeniden düşünmeye veya hatırlamaya başlarız, belki farklı bir şey hatırlarım umudu ağır bastığı için.
insan ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır sözünü de fazla derin buldum.
bir ölünün geri gelmesi için tüm yaşayanları feda etmeye hazırdır sözünü sert ve keskin buldum, çok iyi bir sözdü.
ölümün ne demek olduğunu anlayamadıysan hiç yaşamadın demektir sözü de fazla iyiydi.
ölmek zorunda olduğum hâlâ inanamıyorum sözü ise tüm çıplaklığı ve keskinliği ile düşündüren bir itiraf/ kırgınlık emâresi taşır gibiydi.
yazarın ölüme nötr olması kitapta hissediliyor.
ölümü felsefik bir biçimde okura etkileyici bir şekilde anlatmasını oldukça iyi buldum.
son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.
unutmadan söylemek gerekir ki
herkes ölür ve ölüm bir son değil belki de sahip olduğumuz en değerli şeydir.
kitaptan iyi bulduğum pasajları bırakıp burada bitiriyorum.
farklı bakış açıları kazanmak adına okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
ölümsüz bir dünyanın rasyonel sonuçları bile asla sonuna kadar düşünülmemiştir.
herkese yazık. aslında hiç kimse ölmemeliydi.
ölüleri düşünmek, yeniden canlandırma denemeleridir.
insan ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır.
mümkündür ki yalnızca mutsuz kişi mutlu olmaya gerçekten bilir.
insanın kendi ölümünü tasavvur etmesi imkansızdır.
ölümün kafandan çıkmaması yüzünden neden bu kadar gurur duyuyorsun?
ölümü ben çağırmadım, gelirse bunun sebebi, ona engel olamamamdır.
bütün yakınlarının hayatta kaldığı yeri arıyor o.
onlar hakkında unuttuğumuzu sandığımız her şeyi yeniden hatırlarız..
özgün adı über den tod olan
elias canetti imzalı 127 sayfalık eser;
2007 yılında yayınlandığı söylenmektedir.
kitabımı gürsel aytaç çevirisi ile okudum, çevirisi oldukça sade ve iyiydi.
bitirmek iki günümü aldı, bilerek zamana yaydım çünkü hemen bitsin istemeyeceğim kadar iyi bir kitaptı.
elias canetti kitaplarını merak ettiğim bir isimdi ve okuduğum ilk kitabı bu oldu.
daha önce okuduysam da hatırlamıyorum.
bu kitaptaki üslubunu ve bakış açısını oldukça iyi buldum.
kitapta önce kendisinin ölümü kişiselleştirme nedeni anlatılıyor, çocukken babasının bir anda ölmesi ve defin törenine götürülmemek onda iz bırakmış.
ölümü hiçbir zaman övmediğini ama kimsenin de ölümden kaçacak bir gücünün olmadığını belirtiyor, daha sonra ise ölüme dair son derece felsefik bir bakış açısıyla ölüm kavramını olanca derinliğiyle irdeliyor.
ölüme ve ölmüş olanlara dair fikirler, yas olgusu, ölümden sonrasına dair tahminler ve ölüme dair duyguları düşünceleri yer alıyor.
aslında kimse ölmemeliydi sözü ise ölümün bir haksızlık olduğunu düşündürüyor, kimse ölmek istemez ama istemediği bir sonu yaşamaktan başka seçenek olmadığını hatırlatıyor.
insan hayatının en önemli sözünü etmeden önce o sözü 40 - 50 yıl içinde taşır sözü ise oldukça merakta bırakan bir söz gibi duruyor.
ölüleri düşünmek onları yeniden canlandırma denemeleridir. sözünü çok haklı ve iyi buldum, biri öldüğünde onun yaşamını ve bizde kalan anıları yeniden düşünmeye veya hatırlamaya başlarız, belki farklı bir şey hatırlarım umudu ağır bastığı için.
insan ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır sözünü de fazla derin buldum.
bir ölünün geri gelmesi için tüm yaşayanları feda etmeye hazırdır sözünü sert ve keskin buldum, çok iyi bir sözdü.
ölümün ne demek olduğunu anlayamadıysan hiç yaşamadın demektir sözü de fazla iyiydi.
ölmek zorunda olduğum hâlâ inanamıyorum sözü ise tüm çıplaklığı ve keskinliği ile düşündüren bir itiraf/ kırgınlık emâresi taşır gibiydi.
yazarın ölüme nötr olması kitapta hissediliyor.
ölümü felsefik bir biçimde okura etkileyici bir şekilde anlatmasını oldukça iyi buldum.
son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.
unutmadan söylemek gerekir ki
herkes ölür ve ölüm bir son değil belki de sahip olduğumuz en değerli şeydir.
kitaptan iyi bulduğum pasajları bırakıp burada bitiriyorum.
farklı bakış açıları kazanmak adına okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
ölümsüz bir dünyanın rasyonel sonuçları bile asla sonuna kadar düşünülmemiştir.
herkese yazık. aslında hiç kimse ölmemeliydi.
ölüleri düşünmek, yeniden canlandırma denemeleridir.
insan ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır.
mümkündür ki yalnızca mutsuz kişi mutlu olmaya gerçekten bilir.
insanın kendi ölümünü tasavvur etmesi imkansızdır.
ölümün kafandan çıkmaması yüzünden neden bu kadar gurur duyuyorsun?
ölümü ben çağırmadım, gelirse bunun sebebi, ona engel olamamamdır.
bütün yakınlarının hayatta kaldığı yeri arıyor o.
onlar hakkında unuttuğumuzu sandığımız her şeyi yeniden hatırlarız..
devamını gör...