öpüşme gıdıklanma ve sıkılma üzerine
başlık "gamsızöküz" tarafından 27.06.2025 15:32 tarihinde açılmıştır.
1.
sayesinde endişe kelimesinin kökenini öğrendiğim psikanalitik denemelerden oluşan ve adam phillips'in kaleme aldığı derleme.
“worry” aslında eski ingilizce’de “boğarak öldürmek" anlamına gelen wyrgan fiilinden gelmekte ve esasen köpeklerin yakaladıkları avlarına yaptıkları muameleyi anlatan bir avlanma terimiymiş.
19. yüzyıl başlarına kadar worry, literal anlamda parçalayıp yok etmek, insanın bir başka insana veya hayvana karşı yaptığı bir şeyken bir anda edebi eserlerdeki kullanımıyla insanın kendisine yaptığı bir şeye dönüşmeye başlıyor. charles dickens’ın karakterlerinden biri, çocuklarının “kendisini worried ettiğinden” yakınırken, bu terimi artık yalnızca duygusal bir bunaltı değil, sanki içini kemiren bir şey gibi kullanıyor.
günümüzde kullanılan anlamıyla “endişelenmek”, neredeyse kişinin kendi zihnini içten içe boğması gibi çalışıyor. zamanla dış dünyaya yönelik bir eylem, içe dönen bir alışkanlığa evrilmiş.
adam bey diyor ki, endişe bugün çoğu zaman gelecekle ilgili kaygı gibi algılansa da, aslında daha derin bir bastırma biçimi. arzulanan bir şeye doğrudan ulaşmak mümkün olmadığında, onun kaybı üzerinden düşünmek daha güvenli geliyor. istemekten korkulan şeyin etrafında dolanmak gibi. endişe, bu anlamda arzunun bastırılmış hali. doğrudan ifade edilemeyen bir isteğin, dolaylı yollarla varlığını sürdürmesi. bu tarihsel değişim de modern insanın neden kendini endişe yoluyla sabote ettiğini anlamanın anahtarlarından biri.
yani diyor kii, biz endişeyi yaşarken hem kurbanız hem de faaliyiz. mesela “beni endişelendiriyor” diyorsun ama bir yandan da “şey için endişeleniyorum” diyorsun. hem yapan hem yapılanız. * bir yandan da endişe dediğimiz şey aslında çoğunlukla orta sınıfa ait bir lükstür kardeşim çünkü düşünecek zamanı olan insan endişelenebilir. burjuva dünyasında endişe neredeyse alışveriş listesi kadar gündelikleşmişken hayatta kalma derdinde olan birinin “bugün fazla endişeliyim” demesi zordur. bence tırı vırı ama bu konuya da bir değinmek lazım geldi ben de gerekeni yaptım diyor. *
şimdi buna baktıktan sonra endişenin kökenine bakınca chatgpthazretleri: "farsça"??????" (andişe) kelimesinden türemiştir ve temel anlamı "düşünce"dir. bu kelime, orta farsça'da "hanteşak" veya "hanteşişn" gibi formlarda bulunur ve bu da "düşünmek, kaygılanmak" anlamına gelen "hantešitan" fiilinden türetilmiştir.
bazı kaynaklarda, "endişe" kelimesinin farsça "enduhten" fiilinden geldiği belirtilmektedir. bu fiil, "kazanmak", "borcunu ödemek", "adağını yerine getirmek" gibi anlamlara gelir. bu bağlamda, "endîşe" kelimesi, "fikir, hayal ve mülahaza" yanı sıra "korku, havf ve haşyet" anlamlarını da taşır. "
farsça “andişe” › en az 1300 yıldır “düşünce, zihinsel uğraş, kaygı” anlamları taşır.
ingilizce “worry” › 200 yıldır zihinsel “endişe” anlamında kullanılıyor; öncesi fiziksel bir fiil (boğmak, yırtmak)" olarak buyurdu.
klasik bir orta doğu yaşar, avrupa yazar olmuş. sağlık olsun.
“worry” aslında eski ingilizce’de “boğarak öldürmek" anlamına gelen wyrgan fiilinden gelmekte ve esasen köpeklerin yakaladıkları avlarına yaptıkları muameleyi anlatan bir avlanma terimiymiş.
19. yüzyıl başlarına kadar worry, literal anlamda parçalayıp yok etmek, insanın bir başka insana veya hayvana karşı yaptığı bir şeyken bir anda edebi eserlerdeki kullanımıyla insanın kendisine yaptığı bir şeye dönüşmeye başlıyor. charles dickens’ın karakterlerinden biri, çocuklarının “kendisini worried ettiğinden” yakınırken, bu terimi artık yalnızca duygusal bir bunaltı değil, sanki içini kemiren bir şey gibi kullanıyor.
günümüzde kullanılan anlamıyla “endişelenmek”, neredeyse kişinin kendi zihnini içten içe boğması gibi çalışıyor. zamanla dış dünyaya yönelik bir eylem, içe dönen bir alışkanlığa evrilmiş.
adam bey diyor ki, endişe bugün çoğu zaman gelecekle ilgili kaygı gibi algılansa da, aslında daha derin bir bastırma biçimi. arzulanan bir şeye doğrudan ulaşmak mümkün olmadığında, onun kaybı üzerinden düşünmek daha güvenli geliyor. istemekten korkulan şeyin etrafında dolanmak gibi. endişe, bu anlamda arzunun bastırılmış hali. doğrudan ifade edilemeyen bir isteğin, dolaylı yollarla varlığını sürdürmesi. bu tarihsel değişim de modern insanın neden kendini endişe yoluyla sabote ettiğini anlamanın anahtarlarından biri.
yani diyor kii, biz endişeyi yaşarken hem kurbanız hem de faaliyiz. mesela “beni endişelendiriyor” diyorsun ama bir yandan da “şey için endişeleniyorum” diyorsun. hem yapan hem yapılanız. * bir yandan da endişe dediğimiz şey aslında çoğunlukla orta sınıfa ait bir lükstür kardeşim çünkü düşünecek zamanı olan insan endişelenebilir. burjuva dünyasında endişe neredeyse alışveriş listesi kadar gündelikleşmişken hayatta kalma derdinde olan birinin “bugün fazla endişeliyim” demesi zordur. bence tırı vırı ama bu konuya da bir değinmek lazım geldi ben de gerekeni yaptım diyor. *
şimdi buna baktıktan sonra endişenin kökenine bakınca chatgpthazretleri: "farsça"??????" (andişe) kelimesinden türemiştir ve temel anlamı "düşünce"dir. bu kelime, orta farsça'da "hanteşak" veya "hanteşişn" gibi formlarda bulunur ve bu da "düşünmek, kaygılanmak" anlamına gelen "hantešitan" fiilinden türetilmiştir.
bazı kaynaklarda, "endişe" kelimesinin farsça "enduhten" fiilinden geldiği belirtilmektedir. bu fiil, "kazanmak", "borcunu ödemek", "adağını yerine getirmek" gibi anlamlara gelir. bu bağlamda, "endîşe" kelimesi, "fikir, hayal ve mülahaza" yanı sıra "korku, havf ve haşyet" anlamlarını da taşır. "
farsça “andişe” › en az 1300 yıldır “düşünce, zihinsel uğraş, kaygı” anlamları taşır.
ingilizce “worry” › 200 yıldır zihinsel “endişe” anlamında kullanılıyor; öncesi fiziksel bir fiil (boğmak, yırtmak)" olarak buyurdu.
klasik bir orta doğu yaşar, avrupa yazar olmuş. sağlık olsun.
devamını gör...
"öpüşme gıdıklanma ve sıkılma üzerine" ile benzer başlıklar
ilk öpüşme
170