otostopçunun galaksi rehberi

douglas adams tarafından kaleme alınmıştır. yayın hayatına bbc'de radyo tiyatrosu olarak başlamış ancak yoğun ilgi üzerine 5+1'lik bir kitap serisi haline gelmiştir.

serideki kitaplar:
1- hitchhiker's guide to the galaxy (otostopçunun galaksi rehberi)
2- the restaurant at the end of the universe (evrenin sonundaki restoran)
3- life, the universe and everything (yaşam, evren ve herşey)
4- so long, and thanks for all the fish (elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler
5- mostly harmless (çoğunlukla zararsız)
+1-the salmon of doubt (kuşkucu somon)

kuşkucu somon'un üvey evlat muamalesi görme sebebi ise douglas adams'ın ölümünden sonra dört bilgisyarından toplanan yazılarla oluşturulmasıdır.

bir çok web sitesinin, teknolojik fikrin ilham kaynağıdır. örnek vermek gerekirse, ilk kitaba ve seriye ismini veren rehber ekşisözlük'e, kitapta bahsedilen babel fish bir simultane çeviri hareketine ilham olmuştur.

okuduğum fakat kafamın içini çorbaya çeviren, douglas adams'a ait kitap.

kpop sanatçılarından birinin ropörtajında öğrenmiştim ve alıp okumuştum. normalde sıkıldığım kitaplar olmamasına rağmen bu kitapta sıkılmıştım, şaka gibi. *
anlaşılmaz, komik ve de karmaşık bir şeydi. sorsanız konusunu hatırlamam dahi!

kitabın kurgusu olağanüstü olsa da kişiler, karakterler, ilişkiler sıradan hayatlarımızdan ne eksik ne fazla.. güldürürken düşündürme amacına uygun hazırlanmış bir komedi kurgu kitabı bence..

ah zaphod.. o tekneden inmeyecektin..

küçük bir kızken lafarasında okunacak listemde olduğunu söylediğim, haftasında dünyanın en güzel notu ile hediye edilen, o zamandan beri de başucu kitabım olan eser. bu kadar güzel bir şeyi nasıl tanımlarım bilmiyorum, tek söyleyebileceğim; bu, o kızın öyküsü değil.

dünya üzerinde yazılmış en güzel notu da buraya bırakıyorum. belki birileri başka birilerini kitaptan çok sevindirmek ister.

"hayat, evren ve her şey" hakkında tüm bilip bilmediklerimizi "çoğunlukla zararsız" bir şekilde konuşup "kuşkucu somon"a danışacağımız bir "evrenin sonundaki restoran" akşam yemeğinden, garsona "elveda ve bütün o balıklar için teşekkürler" diyerek ayrılıp otostopa devam etmek dileğiyle.

inanılmaz gelişmiş bir hayal gücü ile oluşturulmuş, okurken kahkaha attığınız, aslında gülerken düşündüren ve birçok önemli insanın hayatını etkileyip yeni ufuklara yelken açtırmış olan çok sevdiğim canım kitaptır.

(bkz:  the hitchhiker's guide to the galaxy)
edit: douglas adams tarfından yazılan kitap. birçok kişiye ilham olmuştur. zor zamanlardan geçtiğim bir aralıkta okumuştum. bakış açısı ve mizahı çok iyidir. bugün tekrar okuyacağım, bir kurgu kitabından bile alınacak bu kadar ilham varken, etrafımıza değişik bir gözle bakmamız gerekiyor. okuyun ve yargılamayın ama sorgulayın.

sıkıcı bir kitaptır.sırf ismi havalı diye birde şu ekşinin kurucusu önerdi diye ünlü oldu ama bu kitap sıkıcı arkadaşlar.ilk 20 sayfasını 3 kere falan okumuşumdur herhalde çünkü her okuduğumda sıkılıp gidiyordum sonra tekrar başlıyordum en son bıraktım birdaha okumam dedim.he hangi kitap eğlenceli derseniz (bkz: sapiens)

ekşinin kurucusu ekşiyi kurmadan yıllar yıllar önce yazılmış, dünya çapında başarıya ulaşmış bir kitaptır. kitabın asıl metninin radyo yayını olduğunun unutulmaması gerekir.

ayrıca insanı evrendeki en zeki 3. canlı olarak ilan edip, mutluluğu yeşil kağıt parçalarında aradıklarından dem vurmuştur ki bu, yazıldığı döneme göre oldukça güzel bir metafordur. kısacası panik yapmayın ve baş parmağınızı havaya kaldırırın.

barış özcan'ın videosunda da anlattığı enteresan kitap.
hala okumaya fırsat bulamadım.
barış özcan'ın videosuna buradan ulaşabilirsiniz.

gerizekalı insan turnusolu kitaptır. ingiliz komedisinden, ironiden ve kara mizahtan hoşlanmıyorsanız kitabı beğenmeyebilirsiniz ama kitabı seviyesiz kelimelerle kötü olarak nitelerseniz ya gerizakalısınızdır ya da troll. hoş ikisinin birbirinden farkı yok.

ilk kitabı aldığım sene(o zamanlar lise 1'deydim)pek bayılmadığım ancak 4 sene sonra tekrardan ilk kitabı okuduğumda hastası olduğum seri. başarısız bir amatör yazar olsam da az buz oturtabildiğim üslubumun büyük kısmını bu kitaplara borçluyum, yazarken kendimi en rahat hissettiğim biçimi bana hediye ettiler. sözün kısası fazla romantize etmiş gibi hissetsem de ve son 2 kitabı pek sevmesem de seri hoştur. okumak konusunda tereddütleri olan varsa ilk kitabın alınıp okunması ve bir şans verilmesi tavsiye edilir.

tek tavsiyem beş kitabı da ayrı ayrı alın.

ben kabalcı'nın tek ciltte birleştirilmiş baskısını aldım ve bir de bunu yaz tatilinde okumak gibi bir hata yaptım. evet tuğla gibi kitabı her gün plaja taşımak benim muhteşem ön görüsüzlüğümün sonucu olabilir ama baskının okunurluğu zorlaştırdığı da bir gerçek.

seriye gelince; elbette kült olması boşuna değil.
zeki, komik, yaratıcı ve alaycı bir yazar bulmak kolay mı bu devirde?

doctor who adlı bilimkurgu dizisinde editör olarak görev yapan douglas adams'ın içine mizah öğeleri de katarak ortaya çıkarttığı eser.

başlangıçta esprili bir dille bize dünyadan kaçmak için gerekli olan nasa'nın numarası gibi bazı bilgileri de verdikten sonra eser, çok hızlı bir şekilde ilerliyor. ana karakterimizin içinin görece boş olması bize karakterle bütünleşme ve eserin içine girme imkanı sağlıyor. içeriğinin çoğu noktada mantığımızı devre dışı bırakıp bizi, yarattığı zaman akışında sürükleyip götürmesi ihtimaller dahilinde. bütün bunları yaparken yazarın aslında kendi döneminde çok da bilinmeyen bilim teorilerini de kullanması "popüler bilim" ile ilgilenenleri mutlu edecektir.

bir kitaptan çok ansiklopedi görevi gördüğü yerler azımsanmayacak seviyede. üstüne çok fazla konuşulması, düşünülmesi muhtemel bir kült yapıt ve tek bir alıntısıyla okurlarını tebessüm ettirebilir: "so long, and thanks for all the fish"

içine girebilmem için tamı tamına 50 sayfa okumam gereken bir douglas adams klasiği. bilim-kurgu türünde ve 1979 yılına tarihleniyor. elbette ki alfa kitap'tan.

yazarı, yabancı olmadığımız bilim-kurgu kokusunda, tv başyapıtlarının üstadı. buradan hareketle yazarken, sanki görsel malzeme sunuyorcasına az metin kullanarak yazmış kitabı. dolayısıyla içine girmeniz, anlayıp devam etmeniz, bir hayli zor oluyor. yazarın diline pek alışık olmamamın da, bunda etkisi büyük tabi.

ama gerçekten bi eksiklik var. sanki görüntü işleriyle uğraşanlara, kafasında kurguladığı o çok kurgusal materyallerin, cihazların ne olduğunu, kendisi bilahare anlatacakmış gibi. e bizim de okur olarak bunları bilmeye, betimlerden az çok olayı tahmin etmeye hakkımız yok mu?..

sanırım radyo tiyatrosu yapımcısı olması burada devreye girmiş ve yazı stiline set çekmiş. tembellik bu yaa düpedüz tembellik. hani ben yazmışım da amaan demişim gibi.

kitabın, yaratıcı zeka ürünü olduğu, en başta belli. bu çok belli. buna ek olarak yazarın duygu dünyasında ve traji-komik yaşantısında şahit olduğu, ya da haberini okuduğu bir olaydan hareketle bu öyküyü kurguladığına yemin edebilirim ama bunu kanıtlayamam. ilerleyen sayfalarda* bunun ne kadar mantıksız ve gereksiz bir çaba olduğunu, yazarın tepeden inmeci bakış açısıyla anlamlandırabiliyorsunuz. ve bu harika...

kurgusal açıdan eksikleri olmamasına rağmen betim açısından eksiklikleri olan bir kitaptı. ancak sürükleyiciliği oldukça yüksek. yukarıda da belirttiğim gibi beni tam 50 sayfa sonrası içine alabildi.

yazarın, kitabı anlatmada, başında geçenleri ele aldığı önsözvari konuşma/ups pardon yazısı da nil karaibrahimgil'in, bütün kızlar toplandık klibi ile türk müzik piyasasına soktuğu hem dinleme, hem izleme hem de kişinin okuma organını, beyninde harekete geçirme hareketinden başka bir şey değil resmen. güzel mi? eh güzel. yazarın tarzına alışkın olanlar için özellikle ohaa neler anlatmış tarzında ve tavrında güzeldir denilebilir. ama ben henüz, yeni yeni kendisini tanıdığım* için bana bir hayli ehh adam evet anladık , konuya bi gir artık demedim değil. ama yazarın ciddi fanları, bu ilk anlatı daha doğrusu girizgah kısmında çıldırmıyorlarsa ben de bişey bilmiyorum.*

onun dışında bilim-kurgu alanında otorite olduğunu da, zaten yazıdaki özgüveninden çıkarabiliyorsunuz. yazar gerçekten çok özgüvenle ele almış kitabı. uzatmadan vermiş: ulan okuyacaksınız okuyun işte demiş, emek verdik. bu işimizin* arasında bir de bunu çıkardık aradan demiş gibi bir hali var. öyle bir kitap işte.

tavsiye eder miyim? evet, elbette ederim. kısa sürede okunup bitiyor işte. yalnız hala aklımda o*

ilk kez douglas adams tarafından 70'li yıllarda bir radyo programı olarak çıkmış, sonrasında ise 5 serilik bir kitap, tv yapımları, diziler ve hatta bilgisayar oyunları bile çıkmış bir fenomen. allah var douglas dayı çok ekmeğini yemiş bu olayın.
şimdi kitaba gelecek olursam; bir arkadaşımın ısrarlı tavsiyeleri üzerine başladım ve 2-3 gün gibi kısa bir sürede elimden hiç düşürmeden bitirdim. (228 sayfa) (bu arada alfa yayınları 5 kitabı birleştirip kalınca kocaman bir baskısını çıkarmış)
sıradan bir hayatı olan arthur'un evinin yol yapılacak olması nedeniyle yıkılması ve aynı zamanda da yine yol yapılacak olması nedeniyle yer kürenin yıkılması inanılmaz bir tesadüf gibi :) bu arada da galaksiler arası otostop yapan bir uzaylı olan ford prefect bu otostopu sırasında dünyada 15 yıldır kalmış ve kendi galaksisine dönmeyi bekliyordur. yer kürenin yıkılmasından 5 dakika kadar önce arthur'u da yanına alır ve otostopa devam eder. hangi otostop? gezegenler arası otostop. ve kitap uzun süre boyunca uzayda galaksilerde ford ve arthur'un başlarından geçeni anlatır. son bölümde ise dünya ile ilgili bir gerçeği öğrenmeye çalışırız. bunu burada yazıp spoiler vermeyeceğim ama o bölümlere geldiğimde ohaaa dedim inanılmaz şaşırdım. kitap birden felsefe yapmauya başlıyor ve hayatın anlamı, ne, neden , nasıl gibi soruları hem soruyor hem de okuyucuya sorduruyor. ben çok beğendim ve hemen gidip ikinci kitabın siparişini verdim. evet 5 kitabı ayrı ayrı almayı ve tek tek okumayı tercih ettim.

ingiliz yazar douglas adams'ın kaleme aldığı bilim kurgu romanıdır. bir grup insanın dünya'yı yok etmek isteyen vogonlar'ın elinden kurtulmak için uzaya açılması ve maceralarını konu alır. bilim kurgu edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.

kara mizah öğeleri ile doludur. yazar absürd bir dünya yaratır ve karakterleri bu dünyada gezdirerek okuyuculara eğlenceli bir yolculuk yaşatır. kitapta anlatılan olaylar, her ne kadar bilim kurgu türünde olsa da, insan doğasına ve evrenin gizemlerine dair de düşündürücü bir yan barındırır.

romanın ana karakteri arthur dent, sıradan bir ingiliz vatandaşıdır. vogonlar'ın dünya'yı yok etmek üzere olduğunu öğrendiğinde, yanına uzaylı arkadaşı ford prefect'i alarak uzaya kaçar. burada birbirinden tuhaf gezegenlerle karşılaşırlar ve çeşitli maceralar yaşarlar. kitapta anlatılan gezegenler, yazarın hayal gücünün sınırlarını zorlar ve okuyuculara yepyeni dünyaların kapılarını aralar.

kitabın en dikkat çekici yanlarından biri, yazarın sorgulayıcı tutumudur. adams, kitabında insanların hayatı ve evren hakkındaki farkındalığını sorgular. okuyucuya varoluşsal sorular sordururken aynı zamanda hayatın absürtlüğü üzerine de düşündürür.

bilim kurgu edebiyatının en önemli yapıtlarından biridir. yazarın mizahi dili ve hayal gücü okuyucuları bilim kurgunun eğlenceli ve düşündürücü dünyasına davet eder. bilim kurgu sevenlerin mutlaka okuması gereken bir efsanedir.

defalarca okuduğum ve ömrüm yettiğince defalarca daha okuyacağım bilim kurgu romanı - serisi?. hayal gücümün gelişmesine yaptığı katkılar göz ardı edilemez olup sadece canım sıkıldığı için bile açıp açıp okuduğum eserdir. douglas adams'la bir masada oturup muhabbet etme isteği oluşturur.

okumak istediğim ama bir türlü o parayı harcayamadığım ve okuma listemin en başında hala okunmayi bekleyen o kitap. kitap hakkında söylenenlere göre de bu kitabı alıp almamam akışına bırakmam gerek. hadi bakalım.