nadir olarak istisnalar olsa da, genel olarak çoğu kadının herhangi bir pırlanta takıya sahip olma arzusu. öncelikle cinsiyet gözetmeksizin tüm insanlar için parlak, ışıl ışıl, eşi benzeri olmayan her şey ilgi çekicidir. örnek verecek olursak silmariller için ne canlar yandı, değil mi? *

kadınlara dönecek olursak, peki nereden geliyor bu pırlanta tutkusu? kapitalist pazar ağı kadınları hedef aldığı için yapay bir tutku mu yaratıldı zamanla? "sensiz olmaz, bensiz olmaz, zensiz olmaz, pırlantasız olmaz" sloganlarıyla bilinç altına her kadının bir pırlantayı hak ettiği mi aşılandı? hayır. eski yazılarda, pırlantanın bilinirliğinin 5000 yıl öncesine kadar uzandığını gösteren veriler var. yani olay sadece kapitalizmin bir oyunu değil.

bir eylemin toplum tarafından benimsenmesi, kanıksanması, gelenekselleşmesi için 5000 yıl gayet yeterli bir süre. ama ben geleneksel bir eylemi yüzeysel olarak irdelemek istemiyorum. ben kadınları deyim yerindeyse gollum'a çeviren tutkunun kökenine, derinine inmek istiyorum. elinde tek taş yüzük erkeği diz çöktürüp, kadını gözyaşları içinde "evet, evet, evet" dedirten motivasyonu anlamaya çalışıyorum ve kendi varsayımımı paylaşmak istiyorum. o zaman 2-2.5 milyon yıl öncesine gidelim.

dilin gelişimi ve insan evrimine etkisi yazı dizimizde, ilk insansıların el baltası dediğimiz taştan aletler yaptığı bilgisini vermiştik. fakat, bu aletlerin büyük çoğunluğunda herhangi bir kullanıma ait fiziksel bir ize rastlanmadığını da söylemiştik. tam tersi olsa, kullanım izine rastlanmayan alet oranı düşük olsa daha anlamlı olurdu, öyle olmalıydı. peki ilk insansılar niçin kullanmayacakları aletleri yapmışlardı ki?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


evet resimde gördüğünüz, bir erkeğin bir kadına hediye ettiği ilk tek taş. * ince işçilikli, yapan insansının zeka ve yetenek düzeyine ışık tutan, el emeği göz nuru bir taş. çok temiz bir çalışma. cinsel seçilimde daha zeki ve yeteneklinin önde olduğu bir dönemde, umarım yapan bireyin, sürünün en sağlıklı ve doğurgan dişisini ikna etmesinde yeterli olmuştur.

pırlantaya tekrar değinecek olursak hepimiz 4c (carat, color, clearity, cut) kriterlerini biliyoruz. pırlanta hakkında az biraz bilgi sahibi birisi olarak, pırlantayı pırlanta yapan kriterin "cut" yani faset dediğimiz kesim şeklinin olduğunu söyleyebilirim. yoksa swarovski zirkon daha parlak ve daha temiz. sonuç olarak "faset" önemli azizim, hem de çok...
devamını gör...
kürdan koleksiyonundan sonra en çok para harcadığım tutkum.
devamını gör...
asla anlam veremediğim duygu.

"nadir olarak istisnalar olsa da" diye başladığından sevgili nicholai, "genelleme yapmasana" diye kızmayacağım. doğru. maalesef birçok kadında var bu tutku. sektör de fırsat bu fırsat diyerek iyi değerlendiriyor bunu.

işin bilimsel yanına değineyim biraz.

güneş sistemi oluştuktan sonra onun içinde bulunacak olan elementler, sistemi oluşturan gaz ve toz bulutundan miras alındı. büyük ihtimalle de tüm gezegen sistemlerinde durum bu; sadece bizim sistemimizde değil. doğal olarak, bizi oluşturan o devasa uzay bulutunun, yani resmî adıyla moleküler bulutun içerisinde az ve çok bulunan elementler, şimdi dünya üzerindeki hangi elementlerin daha bol hangilerinin daha az bulunduğunu da belirleyen etken oldu.

evrenin, en azından görebildiğimiz kısmında, en bol bulunan elementler her zaman hidrojen ve helyumdur. yıldızlar büyük oranda bunlardan oluşur. yıldızlarda %70'ten fazla hidrojen vardır ki zaten enerji üretimini de bundan sağlarlar. %20'den fazla helyum ve kalan %2'lik kısımda da diğer elementler bulunur yıldızlarda. yıldız, yaşamının sonuna kadar bol miktarda helyum üretmeye devam eder. yeterince büyük kütleli yıldızlar ise ömrünün son zamanlarında oksijen, karbon, silisyum, demir gibi daha ağır elementleri de üretmeye başlar ama bunlar hidrojen ve helyuma kıyasla çok daha azdır yıldızlarda. bir yıldızın üretebileceği en ağır element demirdir. dolayısıyla yıldız patlayarak uzaya saçıldığında, ortalığa en fazla saçacağı şeyler başta hidrojen ve helyum, sonra da az miktarda diğer elementlerdir. altın, gümüş gibi daha ağır atomlara yıldızlarda rastlanmaz. bunlar daha ekstrem koşullarda ortaya çıkar. iki nötron yıldızının çarpışması gibi...

yukarıdaki paragrafın özeti; yıldızlar pek "değerli" element üretmezler. fakat tabii "elması oluşturan karbon ne o zaman? onu az da olsa üretiyorlar" diyebilirsiniz.

edit: eklemeyi unutmuşum. bağlantıyı kurmadan bırakmışım olayı. yıldızların patlayarak uzaya saçtıkları maddelerin bir araya gelmesiyle oluşur moleküler bulutlar. bu bulutlar da yeni yıldız ve gezegenlerin oluşmasını sağlar. yani yıldızlar bize ne verirse, güneş gibi bir yıldızı yaparken de gezegen yaparken de onu kullanırız. dolayısıyla yıldızın neyi ne kadar ürettiği önemlidir. güneş sistemi de büyük olasılıkla yakınlarda patlamış olan bir yıldızın kalıntılarından türedi.
---edit sonu---

güneş sistemi'nin yakın çevresiyle ilgili araştırmalardan elde ettiğimiz sonuçlar var. bu sonuçlar elementlerin göreli bolluklarıyla ilgili. göreli derken, elementlerin birbirlerine göre olan atom sayılarını düşünebilirsiniz. bulunduğumuz bölgedeki her 1.000.000.000.000 hidrojen atomuna karşılık 70.000.000.000 helyum atomu var. karbon ise 400.000.000 atomdan ibaret. altına gelince; sadece 6 atom. yani yakın çevremizdeki uzay parçasında 1.000.000.000.000 tane hidrojen atomunun olduğu yerde 6 tane altın atomuna rastlayabilirsiniz sadece.

yani? yanisi, değerli olarak adlandırılan elementlerin tek olayı, evrenin bulunduğumuz bölgesinde diğer elementlere kıyasla az olmaları. işte bunun neden az bulunan tüm elementleri değil de sadece bazılarını değerli yaptığı konusu gerçekten tam bir muamma! örneğin hidrojen atomlarına karşılık gelen kükürt atomu sayısı da düşük; 20.000.000 tane fakat kimse kalkıp kükürt için adam öldürmüyor mesela. "kaşıkçı elması" yerine "kaşıkçı kükürdü" diye bir kavram olurdu belki o zaman. yazılışında bile meymenet yok...

karbon dediğimiz şey elmasın da kömürün de hammaddesi. atom dizilişleri farklı sadece. dolayısıyla çıkıp "karbon böyle dizilirse ortaya kafam kadar elmas çıkar, bu da çok değerli olur ama şöyle dizilirse kömür olur, böyle dizilirse grafen olur. bunlardan yüzük de yapılmaz, bunlar elmas kadar kıymetli de değiller" diyen ilk akıllı kimdi ve bu fikrini insanlara nasıl kakaladı, gerçekten merak ediyorum. elmasın ya da diğer kıymetli taşların sadece parlaklığı, yani fiziksel özellikleri yüzünden bu fikrini satmayı başaran kişi bence sülün osman'ın atasıdır.

değerli taşlar bana hiçbir şey ifade etmiyor netice olarak. bunlar için ayılıp bayılanları da asla anlayamayacağım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"pırlanta tutkusu" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim